4 Sayfa Memleket Manzarası Bozüyükten Bursaya Otobüsle Seyahat Bursa (Hususi) — Sabahın altısında O Bozüyükten (Bursaya mütevecihen hareket (ediyoruz. Yollar tahta gibi düzgün. Bir gün evvelki yağmurdan tozlar basılmıs, otobüs son süratle yol kesiyor. Yüzlerce dönemeci ani olarak geçiyor, bizi uçuruyor. Arkadaşlardan bir kadın yol- cunun küçük kızı bu uçmadan © çok memnun. — Uçuyoruz anne diyor, yok larda rastladığımız otobüsleri ş0- förümüz bir vapur kaptam gibi korna çalarak selâmlıyor, de mukabelede kusur etmiyor, çok şirin bir vadiyi takip ediyor; yeşil, zümrüt gibi tarlaların ara- sından yılan gibi kıvnla kıvrıla geçiyoruz. Önümüzde beyaz, seyrek bi- nalarile oldukça büyük bir şehir, Pazarcık nahiyesi gözüküyor. Bu- rası nahiye olduğu halde kalaba- lık ve birçok kaza merkezlerine falk güzel bir kasabacık, cadde boyunda muhtelif cinsten tahmi- nen yüze yakın dükkân ve kah- vehane, yer yer, tabla tabla kiraz satıcıları. Temiz bir kasap. Etlere sinek konmasın diye elin- deki kâğıt yelpazeyi sallamakta, Burada biraz mola vermek âdet- tir. Büyücek olan hükümet bina- sının önünde duruyoruz. Şuraya buraya yük taşımakta olan yayh, Tatar (arabaları aheste Obir reftar ile yollarına devam et mekte. Otobüsümüzün suyu, benzini ikmal ediliyor. Havası kaçmış olan lâstikleri şişiriliyor. Tekrar yola düzülüye- ruz, Geçtiğimiz şosenin Üzerinde birkaç muhacır köyü, güzel ve yüksek evlerile göze çarpıyor. Yol boyunda küme küme oturan köy ağaları biz geçerken mendil sallıyor. üstleri başları düzgün neşe leri, keyifleri (o yolunda, kırla- rında otlıyan İnekleri, mandaları pek semiz. Bundan, köylerinid mer'aları pek güzel olduğu anla- gılıyor. Dönemeç yerlerinde ve hâkim tepelerde beyaz sıvalı jan- darma karakolları. Muntazam bir direğin tepesin- de dalgalanan yepyeni bir Türk bayrağı, üstleri başları tertipli güzel geyinmiş sevimli simalı, çelik kollu, tunç benizli, genç, dinç jandarmalarımız. (Karakol binalarının önleri çiçek tarhlarile bezenmiş, her şey, insana bir gurur ve İftihar hissi verecek kadar terütaze, Artık Ahi dağının bin bir dö- nemeçli yollarından inip çıkıyoruz. İmegöl ovasma inmek üzereyiz. Karşıdan kalın bir duman taba- kas (arasında, ağaçlar içinde şehir oldukça seçilmekte. Büyücek bir köy olan Kurşunlır nun alt ve üst başındaki iki taş (minaresi, Obayırları İnip çıktıkça kâh görünüyor, kâh göz- den nihan oluyor. Kurşunlu köyünün yanından geçiyoruz. Koza böceği beslemek için kesilip domur haline getiril- miş dut ağaçları göze çarpıyor. İnce berrak bir dere, cetvellerle taksim edilmiş, yonca, karpuz, Mısır tarlalarını sulamakta. Nihayet, dört bin hanelik ol- SON POSTA Kızılcabamam Kaplıcasının Şifalı Tesirleri Âdeta Kötürüm Olan Romatizmalı Bir Komiser On Günde Yürüdü Kızılcahamam, ( Hususi ) — Kazamızda iki kaplıca o vardır. Bunların birisine büyük (ötekine küçük kaplıca de- nir, Büyük kap- hca Soğuksulara gidilen şosanın müntehasında di- geri de kasabanın vasatındadır. Kü- çük kaplıca diğe- rine nisbeten biraz ufak ve suyu kükürtlüdür. Büyük (kaplıcanın suyu dayanılmıyacak kadar sıcak ve tesiratı şifaiyesi seri ve anidir. Buraya gelen hastalar, romatiz- meliler, felce uğramış insanlar bu kaplıcalara cüzi bir müddet devam neticesi iyileşerek avdet etmektedirler. Hamamlarm şifa tesirleri için şu vaka canlı bir nümunedir: Ankara Atpazarı mevki komi- ser muavini Rıfkı Beyin uzun zamandanberi dizlerine ve bütün mafsallarına son derece şiddetli bir romatizme ariz olmuş. Gitgide oturup okalkamıyacak bir bale gelmiş, her türlü tedavi ve çare- lere baş vurmuş fakat bir netice alamamıştır. Nihayet birisi kendi- sine Kızılcahamam kaplıcaların tavsiye etmiş bu zat son bir ümit olarak kazamıza gelmiş, Muğla- Tavas Yolunda İnşaat Muğla, 9 (A.A) — İki se nedenberi bir zamandır inşaatı devam etmekte olan Muğla-Tavas yolunun en Sarp kısımlar bitti. Bu sene yapılacak kısımlar için istikşaf heyeti bu mıntakalara gitmiş ve İstikşaflara başlamıştır. Bu mıntakalar Yılanlıbeli -Yı- lanlıhan - Yimişan » Karader-Dip- handır. Şimdiye kadar on kilo- metrelik yerin istikşafatı yapıldı. Güzergâh umumiyetle İyidir. Bu yapılacak kısımların her yeri yolun seri bir zamanda ya- pılmasına çok müsaittir. Bu sene Diphana kadar olan yirmi kilo- metrenin yapılması umuluyor. duğu söylenen ve çok güzel bir kasaba olduğu mevkiinin letafe- tinden anlaşılan İnegöl şehrine iniyoruz. Biraz kahvaltı ve din- lenmek ihtiyacındayız. Otobüsü- müz, Bursadan gelirken şehrin methalini teşkil eden köprübaşı deresinin O üstündeki ( binanm önünde duruyor. o Yolumuz az kaldığı için biraz ağırca davranı- yoruz: Şehir bahçesinde güzel bir radyo başlıyor, elektrikler yanıyor, her yer, her sokak nur içinde, sokaklar tertemiz, kırathaneler, lokantaları, hele kebapçı ve köf- teci dükkânlatı çok muntazam ve zarif, tatlıların envaı, dondurma lar, a sular, güzel bir hayat. İnegölden OBursaya hareket ediyoruz. Şair Mahmut Celâlettin Paşanın Bursa valiliği esnasında yapılan yollar, hâlâ yapıldığı gibi metin, yolun tam vasatında bulu- otomobilden in- dirilirken yolda çektiği şiddetli ağrıların sademe- Üstte komiser Rıf- kı Beğ hamal sır- tında hamama'gö- türülürken, ortada Bir hafta, altta on gün sonraki hali sile kendinden geçmiş baygın bir halde idi, Hepimiz başına koşuş- tuk, Otele çıkarıp karyolasına bitap bir balde yatırdık. Bu efendi ertesi sabah bir hamalın sırtında hamama götürülürken görüldü. Yine bir hafta sonra bu genç zabita memurunun bastonu- Da dayanarak hamamdan yürüye- rek çıktığını kemali bayret ve memnuniyetle müşahede ettik. Aradan birkaç gün geçmişti, Hamam kapısında bu zat resmi #dapazarskda üniformasile fotoğraf opjektifinin karşısında resmini aldırırken ve biraz sonra da çarşıda bastonsuz gezerken görüldü. Kendisile görüş- tüm, dedi ki: — Ben, buraya gelirken oto- büsün şiddetli sarsıntılarından ve vücudumdaki ağrıların ıztirabile kendimden geçmişim. Beni otelde bir odaya yatır- mişlar o geceyi kendime melik olmıyarak bitap MW bir balde geçir- E dim. Ertesi sabah bir hamalın sır- tmda Obamama Daha ilk re aldığım zaman seneler- viden sonda ya takta gittiğim bu şifa kaynağın- dan yürüyerek ayrılıyorum. Bu kaynağı şifa arayan bütün hasta vatandaşlara duyurmak, bildirmek bir borçtur. Kızılcahamam kaplı» cası hususi muhasebe idaresine aittir.İdare burayı kiraya vermekte ve pek ibtidai bir halde bulur durmaktadır. Bu kaplıcalar tamir ettirilse ve asri bir şekle ifrağ olunsa hususi muhasebe idaresi için pek istifadeli bir varidat Koşuda segircilerden bir grap Adapazarı (Hususi) — Adapa- zarı Avcılar kulübü menfeatine Erenler köyünün panayır yerinde büyük bir at koşusu Sr Koşulara seyirci sıfatile İstanbul, İzmit, Düzce ve Sapancadan da birçok kişi gelmiştir. Hiç koşuya iştirak etmemiş taylara mahsus birinci koşuda Geyveli Ahmet Efendinin Lâlesi birinci, Akyazı- dan Cafer Ef. nin Hergülü ikinci Uzuntarladan İsmail EF. nin Yık dızı üçüncü gelmişlerdi. İkinci koşuda Bolulu Mehmet Efendinin oOCeylâm O birinciliği, Hendekli Salim Beyin Ceylânı ikinciliği Geyveli Mehmet Beyin Tayyarı üçüncülüğü kazanmış- lardır. nan Aksu köyüne çamlıklar için- den geçerek iniyoruz. (OBurası tatar arabası sürenlerin geceleme yeridir. Birkaç kahve ve dükkân! bulunan bu yerli köyü dahi etra- fındaki bahçelerile pek hoş man- zaralı bir yer. Artık Bursaya yaklaşıyoruz. Uzaktan yüz binlerce yıldızı mubtevi pırıltı bir semayı andıran Bursa (gittikçe gre ediyor. Derinden derine Üçüncü koşuda İzmitli Hüsnü Beyin küçük Tayyarı birinciliği, Taşköprüde Rifat Beyin Peri hanı ikinciliği, İstanbuldan İzzet Beyin Seyhanı üçüncülüğü kazan- mışlardır. Dördüncü koşuda birinciliği Düzceli Cemal Beyin Ceylânı, ikinciliği Bolulu Hakkı Ef.nin Al Mes'udu, üçüncülüğü Istanbullu İzzet Beyin Rüzgârı kazanmışlar- dır. Bundan sonra bir bisiklet koşusu em Sakar- ya klübünden Seyit Ahmet, ikin- ciliği Yenihilâlden Abdullah B.ler kazanmışlardır. Bu koşular Adapazarında on senedenberi ilk defa yapılmak- tadır, vakti horoz sesleri işitiliyor. Şe- hir, keyifli bir sükün içinde ya şamakta. Methalindeki mahalle kahveleri bile kapanmadan şehre muvaşalat ediyoruz. Yol arkadaş- larının her biri bir tarafa dağılr yor, veda merasimleri yapılıyor. Otel garsonları etrafımızda. Te- miz otelleri olduğundan babisle senakâr bir vaziyetle bizi kandır- mağa uğraşıyor. — H. Ş. Temmz Musahabe Sıkıntılı Kitaplara Dair Nurullah Maurice Barrâs: « Sıkıntı tapları severim » dermiş. belki üç beş kişi müstesna, * lardan kaçıyoruz. Okumıya olduğumuz nadir zamanlard şöyle rahat rahat, hiçbir sarfına lüzum göstermiyen yü intihap ediyoruz. Böyle olmıya! « Tıraş! » diye atıyoruz... Fakat evvelâ «sıkıntılı derken ne anladığımı söyler* yim. Bir kere fena yazılm vardır; bunların muharrirleri uzatmayı, teşbihler ve sıfatli « süslemeyi » bir meziyet Edebiyat yapar. Bundan kaç! doğrudur; fakat bizim asıl diklerimiz bunlar değildir. Bil bunlar yazanın vehmine el okuyucular da iştirak eder «Ne de güzel yazmış» diye mak ısirarek okurlar, Benim asıl kasdettiğim tın kitaplar, bize bilmediği şeyler getirdiği için dikkatle, d dura okunması lâzım olanli Mubarrir zahmet edip bir düşünmüş, bunları ifadeye çi mış, kariden de bir gayret b lemek elbette hakkıdır. Böylelerini niçin sevmiyo Son derece hodbin olduğü için. Rahat rahat okuyabildiğif kitaplar, ibtiva ettiği veye ten kendi içimizde bulab miz kitaplardır. Bunlar biresi mansa anlattıkları hikâyeyi, seyahatname (ise tasvir leri o memleketleri bilmem: duğu şeylere alâka göste: Kolay okunan kitaplarda mı rir kariin bir tercümanından bâf bir şey değildir. Onun gibi yar, onun gibi düşünür. Sıkıntılı kitaplarda ise değildir; onlarda kariin (tan dığı bir âlem vardır. Muh onda kendi görüşlerini teklif karie kendini kabul ettirm çalışır. O kitapların (içinde bilmediğimiz için ve söz nih bir şeyin, bir fikrin kendisi gil, ancak onu bizim dimağ da “ yaratacak ,, bir vasıta © ğundan anlamak için bizim “ uğraşmamıza ihtiyaç vardır. İşte bunun için, yani ki içimizdekilerden başka şe: mevcudiyetini kabul etmek onları kavramağa çalışmak hi binliğimize, gururumuza ağır diği içindir ki sıkıntılı kitap dan kaçıyoruz. Yalnız kitaplardan mı? D sıkıntılı konuşmalardan da yoruz. o Karşımzdakine esasen bildiğimiz şeyleri söyle! şartile tahammül ediyoruz. B içindir ki genç, yaşlı, hepi sohbet meclislerimiz kep sözlerin tekrarından başka şey olmıyor. Kitaplarımızde konuşmalarımızda da müthiş, naltıcı bir yeknasaklık var. bizi gamlı adamlar ediyor. © kü canlıık ancak yeni, hiç mazsa bizim için yeni olan aramakta, tecessüstedir. Sıkıntıdan kaçıp cansıkın düşüyoruz. |, eu « ı öm wan wa