AM LA - B lünaki İ 1i L - 19 Vasiran | İngiltere Siyaseti Susuyor Mu ? Cenevredeki — silâhları — bırakma divarında, harpten “ittifaklar siyaseti,, nin tek- rar canlandığı sözleri ortaya atıld. Şimdi Avrupda (iki ayrı müttefikler zümresinden bahsediliyor: 1 — Fransa, Sovyet Rusya, Tür- kiye, küçük itilâf devletleri. Size bir kasım Gsrarını muhafaza bir tarihten kısaca Almanya, Fransaya saldırmak is- tiyor, fakat İngilterenin kendi tara- fina mi, yoksa Fransaya mi müttefiklik edeceğini bilmediği için korkuyordu. Almanyanın © ramanki Londra sefiri, İagiliz Hariciyt Nazırile mühim - bir konuşma yaptı ve neticede İngilte- Tenin harbe giremiyeceği kansatine erdi. Bu kanaat Almanyanın Fransaya kargı harp açmasına kâfi geldi öyle oldu. Fakat İngiltere, Fransayı tino muvafakat edemezdi. Nitekim edemedi ve Framsaya iltihak etti. , * O zaman susan — İngiliz siyaseti bügün de susuyar, yahut Eilki uykusu fyuyor. Sulbun emniyet oltna alıne ve | müsı İçin ittifaklar sisteminden başka | çare olmadığını söyliyenlere karşı hiç sesini çıkarmıyor. O, tamayi gözün- den — vürmak İçin belli ki pusada bekliyor. İögiliz diplamatı, İngiliz — futbol- cusu gibidir. İngilir futbolcusu topu ayağına alıp kaleye kadar indiği za- man şütü kalenin me tarafına —ataca- Bini hiç belli etmez ve kaleciyi hep gelil aylar. İngiliz diplomatı da böyledir. Fa- kat büyük harpten alınan dersler, © bu tarafım Fuya | İngiliz - siyasetimin düşürmedi mi dersiniz? Hüküm ver- | mokte acele etmeyin, yanılmak - ihti- mali galiptir. —- & M. Bartunun Londrayı : Londra, 16 Fransa olia Nn D M D ll ziyareti (8) temmuzda vaki olacaklır. ,, Bir perşembe idi. Kararlaşan Güğün gününden tam bir evvelki perşembe sabahı. Gözüümü tüylerimi — ürperten Hizmetçi kızların B izm ikisi avaz bağrışarak yukarı ::'.:':: lardı. Bir iki gün kahvede, bak- kalda, eczanede söylenecek, .ha- tırlanacak — bir şey, yabancılar için sade kelime ve cümleden ibaret kalacak - basit, tabii bir tey olmuştu. Her sabahki gibi, babamın hahvesini götüren Kevser, onu yatağının önünde, yerde bulınuştu. Koşuşuldu, bağrışıldı ağlaşıldı ve doktor Fakat bun- ların hiç biri de fayda vermedi. z “Son Posta,, nn Milli ve Fdebi Tefrikasır: POSTA ASA AA DÜ Hitler Yeni Bir. Nutuk »Söyledi Gerga (Almanyada), 18 — Başvekil M. Hitler bir matuk #aöyleyerek Al- | manyanın dünya sulhü ve milli kal- | kınıma için uğraştığını anlatmış ve bilhassa demiştir ki: * — Hukuk müsavatı istediğimiz | zamasa, silâhları çoğaltmak lânmge- leceği cevabını alıyoruz. Madem ki size taarruz etmek istemiyoruz. ve bi ecavüz edildiği vakit kendimizi müdafan — edebilmek — için —lüzumu kadar kuvvetli olmak istiyoruz; iste- diğinizi yepınız, diyoruz. Diğer dev- letlere karşı fes> kastımız yoktur. Fakat bize karşı tertip edilen sui- kastlara karşı kendimizi muhafazaya mecburuz. Sulh lstiyoruz. Fakat bize taarrur edilirse, kendimizi kanıumızın son — damlasma — kadar — müdafaa edeceğiz. . Propaganda Nazirı M. Göbbels te, Hitlerciliğin ( 400) ölü ve binlerce yaralı vermek vuretile Alman vahde- tini temin ettiğini, Almanyayı dalma terakkiye götürdüğünü, bu işte büyük muvaffakıyetler — kazanıldığımı, fakat münekkitlerin bu muvaffakıyeti çe- kemediklerini söylemiştir. * Kobleaz, 18 (A. A.) — Hitlerciler, Hitler gençliği bayramı münasebetile Sar gençliği lehine dün Koblenz gatosu önünde bir nümayiş yamıştır. ( 50000 ) genç Hitlerci, geçit resmi yapmışlardır. * Kiel, 18 (A. A.) — Birçoğu eski Alman müştemlekeleri sabık asker. Jerinden olan ( 25,000 ) kişi bir müse temleke mümayişi yapmıştır. Sabık müstemleke valisi M. Şai şunları * Almanyayı müstemlekecilikten heriç tutan Versay maddesini reddediyoruz. Müstemleke- lerimizin iadesini iştiyoruz.. Silâhlar Nasıl Azaltılıyor ! Limoj, 18 ÇALA ) — İnşa edilmekte olan dört tarayıcısı ile Fran- sada inşa ekte olan bir mayin gemisinin —iki torpido — muhribinin Lehistan donanmasına iltihak edeceği söyleniyor. Yakında altı tahtetbahir daha sipariş edilecektir. Ankonk, ( İtalyada ) 18 — — 107 metre boyunda ve 1800 ton hacımin- muahedesinin | Almanların Kavgası —— Avusturyz; Ve Almanyar Almanları, Niçin Mücadele Ediyorlarmış ? Bravnav (Avusturyada ) 18— Haymver denilen vatanperverler teşkilâtı tarafından dön bir nü- mayiş tertip edilmiş, teşkilâta mensup kıt'alar şebri muvak- katen işgal etmişlerdir. Haymver teşkilâtı reisi ve Başvekil mua- wini prens Starbemberg sokak- Tarda dolaşmış, şiddetle alkış- Tanmışlır. Preons bir nutuk ” lüyerek demiştir. ki: * — Avusturya Almanları.. Almanyadaki kardeşleri aley- hine nümayiş yapmıya mecbur olmaları çok hazindir. Fakat Cermenliğin iki şek- Tinden birini kabul etmek lâzım- dır. Birincisi Avusturya şekli, ikinelsi de milli bir bolşevik- likten başka bir şey olmuyan Almanya şekli. Biz — Avusturyalılar - bütün Cermenlik için uğraşıyoruz. Hit- ler dehşetçiliği Almanyanın ta- rihinde birutanç olarak kaln caktır. Cermenliğin bütün kuvwetleri birleşerek bu hale nihayet ve- rilmelidir. Almanyada ağızları - tıkıyan giddetli istipdat ortadan kalktığı gün Avusturya ile Almanya bi- ribirlerine kardeşlik ellerini uza- tacaklardır ., korkunç bir. gün yaşamıştır. Sol fırkalar (A. B. C) taraftarlarının top- Tanmalarının önüne geçmek için bir- kaç kere hücum — etmişler, fakat toplantı yine İntizam içinde yapılmış- tar. Nümayiş yapan (A B. C.) taraf- tarları yirmi bin kişi kadardı. Komü- nistler de bir nakil vasıtası grevi ilân etmişler fakat greve ancak bir- kaç takal iştirak etmiştir. Günün en İacialı hadlsösi şu olmuştur: Prene Siarhemberg ve Avustürya emniyeti amumiye nazırı Jenerel Fey Havanada Hâdiseler Komünistlerle İntizam Taraftarları Arasında Çarpışmalar Oldu Havana, 18 (A.A.) — Şehir çok Mutaarrızlar mitralyozla bir tram« vaya hücum etmişler ve tramvay, yokuş aşağı bir yoldan, içinde vat man olmadan, süratle inmeğe başla- mış ve bir boyacı mağayasına girip saplanmıştır. Diğer teraftan ( A.B. C. ) azaları da komünistleri taşıyan — arabaları yakmışlardır. Saat 17 de polis yedi ölü, bir çogu kadın olan — (48) agır yaralı olduğunu bildirmiştir. Diğer menbalara göre on iki kadar ölü vardır. ei v £ var | LÜĞ R APAM NLN ”A Gönül İşleri Lütfen Söyleyiniz Ben Mes'ut Değil Miyim ? İzmirin Karşıyakasından — bir erkek imzasın: taşıya bir mektup aldım, serlevhama aynen naklet- tiğim sualı bana bu okuyucum soruyor. Anlattığımı dinleyiniz : — Geçen bir dost sofrasında, İî İbenden bahsedilirken zavallı kelime. sini kullandıklarını işittim, mütees sir oldum, dostlarımın bana bu sıfatı vermelerinin sebebi şudur : * Elli beş yaşındayım, ön sene evvel kendimden 25 yaş küçük bir kızla evlendim, refikam heaüz çocuk gibi idi; kendisine hem bir zevç, hem de bir baba şefkatile baktım, onun üzülmemesi için ev işlerinden bir kısmını bile üzerime aldım, zaman oldu yemek pişir- dim, zaman oldu çamaşır yıkadım ve L_l!_li gürültüsüz, patırtısız. bir su gibi akıp geçti. Dostlarimızdan - bazıları bu hususiyetimizi bilirler, bazan bir sual sordukları veya bir teklif yaptıkları zaman cevap vermeden evvel refikamın yüzüne baktığımı örürler. Ve hissederim, beni bir Ldın pençesinde esir — sanırlar. Fakat siz söyleyiniz, madem ki rahat, geniş, gailesiz. bir hayat yaşıyorum, mes'ut değil miyim?,, Bu okuyucumun belki yüz bin kişi arasında bile güç bulunacak bir karekter uysallığına malik | olduğundan şüphe etmemek lâzım- dır, fakat madem ki bu vaziyeti kendisi ihdas etmiştir, hayatın- dan da memnundur, mes'ut oldu- guna hükmetmek zarurldir; bina- enaleyh kendisine: — Dostlarınızın dedikodusun- dan mütcessir olarak ön seneden beri tesis etmiş bir vaziyeti de- İ ğiştirmiye kalkmamanızı tavsiye ederim, diyeceğim. Madem ki bu şerait altında hayatı su gibi akıp geçer vam © Karşıyakadan nasihat soran kadın okuyucumu: azınızdan geçimsizliğin nasıl baş- Indığım ve nasıl İnkişaf ettiğini anla- yamadım. Maziyi kendi ze tah- İ ediniz, ııı.n:ş kındı_ııır de gevecı cüh edecek bir mes'uliyet oSi bulamaz mısımı? Kabahatlerin ek- seriya karşılıklı olduğunu unutmamak lâzım. Bursadaki okuyucuma verdiğim nasihati gözden geçiriniz, onda ken- dinize de tatbik edilecek kısımlar bu- lursunuz. Bir müddet sonra vaziyetten beni haberdar ediniz. K HANIMTEYZE deki ““ Grecale , torpido — muhribi denize indirilmiştir. 25 10-6- 498 T Hekimin hikmetiace bu bir kalp sektesi idi. Haykırıp bize | seslenmeğe bile soluk vermiyen bir kalp sektesi idi! Tıpça busun adı ne olursa ol- sun, bizim içim tek bir adı; de- gişmek bilmiyen, çaresi olmuyan, önüne geçilmiyen bir tek adı vardı. Babam ölmüştü. Babam yaşa- Diyen babam, kendince bu emeline aşağı yukarı kavuşmuş sayılacağı halde, iterdeki senelerin korku ve acısımı sanki bu son da- gitmişti ,, Ben ömrümün ikinçi ve kap- | kara devesinde, nice ölen insan gördüm, nice Ölü yüzü İrttüm; yine de hiç biri üzerimde, baba- mın o anlaşılmaz bir korku ile dolu, büyümüş gözleri kadar unu- tulmaz, tesiri geçmez bir acı izi brakmadı. Ben © gözleri birçok zaman- lar, ağlıyarak geçirdiğim her bir gecemde gördüm ve kendi ken- dime de: “ Ne idi babamın gözlerindeki o korku? Neden gözleri öyle apaçık gitmişti? de- dim durdum. * O sabahki bağrışmaların, evin içindeki telâş ve hıçkırıkların, yatağından çıkmasına yardım et- meyi düşünmediğimiz ihtiyar ni- nemin i nasıl bir tesir yaptığını hiç anlıyamadım. Ne vakitti bilmem, bir aralık odasına koştum, yatağına kapan- dim, boynuna sarıldım, — başımı yastığına gömdüm, sarsıla sarsıla, boğula boğula ağladım. Ne sesini çıkarabiliyor, ne ko- hu kımıldatıp şöyle bir defacık hile saçımı okşıyabiliyordu. Söyli- yemediğimiz, fakat muhakkak ki ilk çığlıklarla hissettiği eşi olmıyan bir acı ile ölemediğine yana yana, kıpırdayamadan, kalkamadan, gi- dip evlâdına son bir defa olsun ni aa TERERİ BĞ D r e Söke lBEBN D değemeden, öylece, içi his dolu, dışı taştan bir kalıp gibi buruşuk sapsarı yüzünde hiçbir — wstırap kımıldanışı bile olmadan — sade göz yaşı döküyordu. On beş gün sonra onu dört yanı siyah muşamba - örtülü bir sedye — içinde evinden çıkarıp götürürken de o yine ayni sessizlik, ayni hareketsizlik içinde, fakat bir türlü anlayışı, hissi ölemeden, öylece, arka Üstü yattığı yerde ayni göz yaşları döküyordu. * Kızının ölümü onu dilsiz, kob suz etmişti. Babamın ölümü bu zavalh alil vücudün son kapırdama kabiliyetini de — tüketmiş, — sade gözlerine sonu gelmiyen bir ağla- vermişti. Bütün bunlara rağmen belki evinden — çıkarılmasaydı — daha yaşardı. Evlât acılarının üstüne katılan ocak, yuva acısı ondaki son yaşama kudretini de aldı, ne ha- İamın, nede babamın ölümü ile ölmiyen Zzavallı ninem Süleyma- niyedeki eve, kocamın — evine gelişimizin haftasında can verdi. * — Allah, babana rahmetini ihsan etsin. Gidenlerle gidilmez kızim. Bu evde böyle, dağ başı gibi yerde, bütün gün erkeksiz oturmana râzı — değiliz.. Hem | oğluma da kıyamette ün ;Şırıdllı ini:qçıi:ıık güç Mm Üstelik böyle acılı yerde, yeni evli insanların yaşaması da doğ değildir. Bizim Süleymaniyedeki evimize konak yavrusu derler. Koskocaman bir evdir. Üst ka- tını size hazırlıyoruz. Büyük an- neni de alırsın hepiniz oraya yer- leşirsiniz. Burası ::ıılh'd.:: veri- | lir, yahut oğlum, ünürse | 5,[,’ yapılır. Acı- çıkmış evde otura otura, genç yaşla — insana illet . gelir. Hem bizim ağzımız da bir hafta sonra kaynanam söyli- | yordu. Kararlaştırmışlardı. Kâfi | değil mi idi bu? Benim düşün- ceme, fikrime ne Tüzüum vardı? Zaten bir kızı, izdiv"ı::ı ğ:?:ııht etmeğe en başlıça p im- sesizlikle — desteksizliği — oluyor. Dayanacak bir yakını, güvenecek hemen hiç sorulmayor. mühakkak ki, daima *pekil, demeğe mahküm oluyor. Benim ise güvenecek bir yerim ve hiç bir şeyim olmadığı gibi, yanıklır, onun için böyle karar- İaştırdık. Bunları babamın ölümünden — bir parası, veya kazanç kabiliyeti — olmadı mı, onun fikri, gönlü, isteği ğ Kimsesiz ve desteksiz bir kız a eğilmeğe, — üstelik bir de babamın sözünce, — iki çocuklu, boynu eğri bir kadın vaziyetinde idim. (ÇArkası var ) — © g:ü)'orıunuı. ©o halde de- ——