Çiklet Ve Sakız Kadıköye salonunda bir kıraliçe — gürürile oturan görünüşü güzel, giyinişi güzel hanımefendinin ağzı oynuyor. — Acaba bir şey mi yiyor? — Hayır çiklet çiğniyor. Otomobilin içindeki kalantor b_e_ye_feııdi de öyle, ©o da çiklet çiğniyor. Yaya kaldırımında bir serçe gibi zıplaya zıplaya yürü- yen ahü bakışlı genç kızın da ağzında çiklet var., Büyük, küçük, kadın, erkek herkes çiklet çiğniyor.. * Otuz sene evvel bir gün sakız giğniyordum k— Sakın — çiğneme, sakalın — çıkmaz; köse olursun! Korktum sakızı ağzımdan attım. -— Eyl ettin, dediler, erkekler ıı!ux Si£nemez, babanın sakız siğnediğini biç gördün mü? akları vardı. bamın sakız memiştim. dediler, çiğnediğini hiç gör- . * Yirmi beş sene evvel Cereye — tırmanmıştım. bir kafesin deliklerinden nın İçini seyretmişti. Beyaz basö n tülü beyaz entarili, b:yaıb;;î:ü :ı:ı h_nnım kız gergefte bembeyaz ir iş işliyordu. Ağzında sakız vardı. Sakız da hığınıkızm baş kadar beyaz, güzel kokulu idi, biribii dar Yakışmışlardı. Daktilonu: dudaklarında r bir oda- rlerine ne 4), saçlarında e kokusu var, Bir taraftan n':kn: hede tıkir tikir yazı yazıyor. Bir yandanda ağzında çıkir. çıkır giklet çiğniyor. Lââl dudaklarının arasından çikleti gördüm. Boyama bir renk gözüme - ilişti, bir esans kokusu —burnuma geldi. Kendi kendime: — Ne sun'i bir zevk! Dedim!i * » Ne çam sakızı imiş; ta Ame- rikadan gelip yakamıza yapıştı. kurtulamıyoruz. Bir çare düşün- düm: Amma çok — püra İâzım, günün birinde Ford kadar zengin olursam piyasada ne kadar çiklet varsa 'İîepıini toplayıp — denize | dökeceğim. Onun yerine köşeba- şında — şebil gibi bedava sakız dağıtacağım. Pazarola Hakikaten ba- | bir pen- | Gözlerim | giden vapurun lüks | | SÖON POSTA AA AŞMERN —— — T Hartfi Herkes bana darıldı Eş doat birden ayrıldı; Gam boynuma sarıldı Tasmanın “T,, si gibil Keyfim kaçtı nedense; Farkında değil kim Bu da dert mi herkese; Tasanın “T., si gibi. Pek zevksiz geldi bu yaz, Yazlık yapmasan olmaz; Masrahim çok, gelir uz, 'Tıkımn “T., si gibi Nerededir paralar? de yok, ülemde var; dir kel baş arar T,, &i gabi. Hiç yerinde duramaz, Yanılıp ta vuramaz; Den kacın Osaycım, en evvel kı;kanacagım şey, şu came- kândaki manken olurdu.. — Niye Hasan Bey? . — Hergün “bir başka - çeşit giyiniyor da.. ğ Bana asla uğramaz Talihin *T H gibi. P. O. H. B. çok benziyorum. — AÂhnnenin resmi değil mi? AA—vrıınıdı Sulh » m kirpiklerinde Rimel | Hasan Bey lokantaya - girdi. | Bir kebap ısmarladı. On dakika geçti, yirmi dakika geçti, bir — Hasan Bey İnsull'ü Ameri- | kada - yüz elli sene hapse mah- saat geçti kebap gelmedi. Hasan | Bey garsonu çağırdı: — Yahu bir saattir bekliyo- rum, bir kebap söylemiştim, hâlâ M gelmedi. — Hiç sorma Hasan Bey bi- zim mahallede yer yerinden oy- küm cdeceklemı'ış... — Canım — oldü olacak K şunu iki yöz elli Yyapıverseydiler, serma- yeden kaybedecek değillerdi yal nadı.. Ne sağlam bir duvar, ne de yıkılmadık bir temel kaldı. — Sizin mahallede zelzele mi olduğ — Ya Hasan Bey, biz bu lokantayı açalı on sene oldu, on sene sizi bekledik, ilk defa bügün geldiniz! Garson hiç mahçup olmadı: | daha İ Ti B kanalizasyon nıııııı ] Kazadan Sonra ÖOtomobil — kazasında ayağı kırıdan adam elini kalbinin üzerine koymuş bar bar bağımyordu : — Yaram burada.. , Hasan Bey yanına gitti: — Canım yaran nasıl oranda olur, ayağın kırıldı. | — Ayağımın kırıldığının zararı | yok, otomobilimle peşini kovala- | dığım kadın kazayı görünce, oh olsun, dedi, bu yüzden kalbim kırıldı. a — Bir reame, bir de yüzüme | -bak - Hasan Bey.. Ona ne kadar Benzemiyor Hasan Bey komşusunun fotoğe rafını çekmişti. Komşusu fotoğrafı görünce hiç beyenmedi. -- Bana hiç benzemiyor. Hasan Bey ses çıkarmadı. Fo- | toğrafın başını kesti. Bir eşek | resminin baş yerine yapıştırdı. Komşusu kızdı: — Bu hakarettir Hasan Bey. — Niye hakaret olsun fotoğ- rafın sana benzemiyor kil | Merak | Hasan Beye bir hizmetçi ge- | tirmişlerdi. Hizmetçi yeni köyden | gelmiş hiçbir şey bilmiyordu. ! Hasan Bey öğretti: — Kapının zilini duyunca ka- piyi açacaksın; Balte bir tecrübe | A y Garb. yapalım! Ği | resmi! ÜN el < Hasan Bey kapıdan çıktı, zili eati —İ çaldı hizmetçi kapıyı açtı. — Öğrendin yal Hasan Bey odasına çıkar çık- | maz kapının zili çalındı. Kapı l açılmadı. Hasan Bey indi, açtı; | karşısında hizmetçiyi gördü. — Ne var, nereye gittindi! | — Bir yere gitmedim, ben | sokağa çıkıp zili çalarsam kapıyi | kim açacak diye merak ettim del | Acemi Dümenci | Vapurun dümencisi bir iki | dakika için kamarasına inecekti. Yanında denizi seyreden Hasan Beye: | — İki dakika dümeni sana bırtakıp gitsem idare eder misin? Dedi, Hasan Bey bu teklife | adeta sevindi: — İdare ederim amma l tarafa gideceğimizi söyle! ufaktaki bir yıldızı ne j Dümenci l İşaret etti; — Buü yıldıza doğru! ı Dümenci kamarasına indi, Ha- | #an Bey dümeni çevirdi. Geminin yolu değişti. Yıldızı aradı. Yıldır. | geminin arkasında idi. Bağırdı: — Hey dümenci; vapur biraz evvel — gösterdiğin yıldın geçt', | başka bir yıldız. göster de onu doğru gidelim! Üniforma Sıcak bir günde arkasında ıı::fkı'.ı boyııu;ı.ddı" atkı, | bııınş: aklarına | bulunan bir kıdım'“ii-"ın ey arkadaşlarına gösterdi: a — Çıplaklıkla mücadele cemi- | yeti diye, bir cemiyet teşekkül | ederse azasına bu kadının giydi- ğinden daha iyi bir Üüniform : bulup giydirilemez! vrekanaşarennen Ş — Hasan Bey sen de duydun mu, Rusyada Üç ayaklı bir dana doğmuş.. — Tuhaf şey, iki ayaklı fare çok gördüm amma; Üüç ayı dana ne gördüm, ne de duydum! SW ğ j :