8 Mayıs 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Mayıs 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa | Dünya Hâdiseleri ri m o Bu Canavar Koyun Mu Yiyordu? İngilterenin İskoçya ortalarında Fransada | Lohnes (gölünde Çıkan canavar hikâyesi- Kemikler nin gazetelere ak- | seden gürültüleri; arkada çok mühim bir iz bırak- madan unutuldu, gitti bir iki fo- toğraf ile tesbit edilmek istenen bu hilkat garibesin ne olduğu anlaşılamadı. Şimdi Lohnes kıyı- larında dürbinler, sinema maki- nelerile bekleyen meraklılar alayı intizar (o ededursunlar suda yaşayan cinsten değil kara- da bir vakitler yaşamış olan bir canavar vardır. Keşfedilen şey de bu muazzam mahlökun bırak- tığı kemiklerdir. Monpelyeye 30 kilometre uzaklıkta kesretle bu- lanap tabii kuyulardan birinin içine geçenlerde bir meraklı ken- dini iple sarkıtmış ve içeride Çe manzaradan dehşet için- € kalmıştır. Çünkü (52) met- re derinliğinde kuyunun içinde birçok koyun, et, öküz, köpek hatta insan iskeletleri biribirine karışmış bir halde müşahede edilmiştir: Bunların arasında şimdiye ka- dar hiç görülmemiş bir cesamette muazzam bir iskelet bilhassa nazarıdikkati celbetmiştir. Her taraftan gelip te bu nok- tada toplanan alimler önlerine çıkan bu garip muammanın halli ile meşgul olmaktadırlar. Kimi bu Omahlükün eski devirlerde yaşayan fil, kimi Mamut olduğunu iddia etmiş, kimisi de tarihi tabii- nin kaydetmediği yeni bir cins hayvan karşısında kaldığını der- meyan etmiştir, Şimdi iskeletin eksik kemik- lerini biribirine takılarak müreye nakledilmektedir. Ve etrafında yüzlerce alim uzun tetkikata girişerek, bu iskeletin o hangi canavara ait olmak ihtimali oldu. ğunu hal ile meşguldur. * Fransada son çekilen milli piyangoda Ayaletlerden bi- birinin — abalisinden pe en yi bin ranklık bir ikrami- ziyafet ye isabet etmiştir. Talihin gönderdiği bu güzel hediyeden pek memnun olan M. Fati ne kadar ehbabı varsa, şça- ğırmış, kendilerine süslüce bir lokantada ziyafet çekmiştir. da bol bol sunulan içki- lerin buharından . aldıkları neş'e rn davetliler eğlenip zevke- ken sofraya bir yabancı. yak- laşmış, kendisinin de davetliler meyanında oturup zevk çıkarma- sına müsaade etmelerini rica et- miştir. Bu teklif bazılarının hoşuna gitmiş, bazıları da bunu kat'iyen reddetmişlerdir. Bu ibtilâflı vazi- yet üzerine kafası dumanlanan birisi davetsiz misafirin derhal defolmasını söylemiş ve suratına bir tokat aşketmiştir. Beriki tokadı yer yemez mu- kabeleye kalkışmış derken lokan- tadakiler biribirlerine girmişlerdir. Hâdiseyi görenler evvelâ kav- acıları ayırmak maksadile mü- hale etmişler, fakat biraz son- ra biribirine zıt iki partiye ay- rılmışlardır. okat, yumruk şakası biraz sonra tabancaya intikal etmiş ve lokantanın içi harp meydanına dönmüştür. Iki tarafın: biribirine attığı tabancaların kurşunlarından 7 ölü 11 yaralı yerlere serilmiş- Air. Arbedenin başından sonuna kadar içinde yuvarlanan M. Fatiye hiç birşey olmamıştır. Bu satırları okuduktan sonra piyangodan yüz bin frank kaza- onan adamın hakikaten talihli ol Te Fransanın ! tam orta yerinde yeni bir cana- | var daha keşfedilmiştir, Fakat bu, İ » a ——— ——— Tarihi Müsahab SON POSTA Allahın, Baldan Da , Orduları V il li Ö e k gli | 7 Bu şörbet zehirit tdi ve zuvallı Eşter onu içer içmez sancılar içinde kaldı ve ölüp gitti İslâm “tarihindeki silinmez simalardan biri de Muaviyedir. Bu adama lânet okumak veya okumamak (meselesi (o asırlarca dini bir dava halini almış ve fakat ona mel'un diyenler de, diyemeyenler de kendisinin çok yüksek bir diplomat olduğunu kabul etmekten geri kalamamıştır. Muaviye, islâmiyetin bir inkılâp ateşi gibi gönülleri, vicdanları mes'ut bir hummaya kapladığı sırada kafalara ihtiras aşılayabik miş bir adamdır, dinin nüfuzu fevkine çıkan bir insandır. Ona bu kudreti veren, yerinde tahammül etmeyi, nefsine hâkim olmayı bilmesidir, düşüncelerini Vğğ yeni / kimseye sezdirmemesidir, el açık- lığında çok ileri gitmesidir, bol bahşişler vermesidir. â Muaviye, gönül almakta oka- dar usta idi ki babayı evlâdından, kocayı karısından, kardeşi kar deşten ayırırdı ve zekâ oyunile, yahut para kevvetile kendine bağladığı kimseleri bizzat baba- ları, kardeşleri, dostları aleyhine saldırırdı. O, bir islâm saltânatı kurmak istediği. zaman ( karşısında Pey- İh iğ Vr İl İl 1 mahaları en ağır cezalarla karş | ladığı için dostlarından çoğunu ve hattâ kardeşini, amca oğulla- rını incitmişti. Bunlar, birer su- retle onu terkediyorlardı, Muavi- yenin. yanına geliyorlardı. Şam valisi, en büyük düşma- nınm kardeşini kendi sarayına gelmiş görünce son derece sevinir ve sorar: — Aliyi ne halde bıraktın? Misafir kardeşinden ayrılmış olmakla beraber, kan birliğini unutmuş olmadığından ve Mua- viyeyi de hiç sevmediğinden şu cevabı verir; — Ali, Allahın emirlerini ye- rine getirmiye çalışmaktadır. Sen de maşallah o emirleri ayak altı- na almakla meşgulsün. Ö ne ka- dar beyaz ise sen okadar $i- yahsın! Muaviye, düdaklarını ısırır ve kısa bir karşılıkla muhavereyi kapar: — Misafirimsin, ne söylesen tahammül etmiye mecburum. Aynı zamanda Alinin kardeşi- ni ikrama boğar, at verir, köle verir, halayık verir, para verir, ve onu mahcupluktan kımıldana- miyacak hale getirdikten sonra bir sırasın düşürüp yine sorar: — Aliyi ne halde bırakmıştın? gamberin damadı ve amcası Oğlu | erzeeeieemmnrssnnarismssnuammnn saniser Aliyi rakip olarak bulmuştu. Bütün müslümanlar. kendilerini idare hakkını Aliye lâyık görü- yorlardı, Muaviyeyi zorla müslü- man olmuş bir münafık sayıyor- lardı. Buna rağmen muavije, kudretli ve pek kuvvetli rakibile çarpışmak © yollarını o yaratmakta âciz kalmadı, hattâ mücadelede üstün bile çıktı, Peygamber aile- sini târumar edip bıraktı. Muaviyenin bu çok müşkül işi nasıl başardığını anlayabilmek için onun karakterini bilmek ve siyaset yolunda nelere, ne gibi tedbirlere baş vurduğunu gözden geçirmek lâzımdır. Biz, bu hu- susla iki üç misal vereceğiz: Bir gün, Hazreti Alinin kar- deşi Muaviyenin yanına gelmişti, Ali, henüz sağdı ve Muaviye ile mücadele ediyordu. Fakat Ali, dini ve idari işlerde çok dürüst hi iği küçük müsa- ğuna metmemek mümkün değildir. Yalnız yeni zengin, ölen ve yaralananların mahkemeye in- tikal ededek dâvalarında şahit- lik ve saire gibi sebeplerle biraz rahatsız olacak, başı ağrıya- caktır. i Son Posta Yevmt, siyasi, H Eski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 35 İSTANBUL e Hulk gazetesi Gazetemizde çikan yazı ve resimi bütün u mahfuz ve gazetemize ittir. ABONE FİATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. Ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Sonponta Telefon :20203 ardır! Bu sefer, Haşimi prensin ce- vabı şöyle olur: — Aliyi, kendi nefsine senden daha hayırlı bir halde bıraktım, Fakat sen bana ondan daha ha- yırlısın! Muaviyeden sonra halifeliğini ilân edenlerden biri olan Zübeyrin oğlu olan Abdullah da ona iltica edenlerdendi. Abdullah, Muavi- yenin ordusu tarafından evinin yakıldığını iddia ederek tazmini- ni istiyordu. Muaviye, yanan evin kıymetini sorarak «yüz bindir hem!, cevabını alınca hiç tered- düt etmeden emir verdi, bu pa- rayı Ahdullaha teslim ettirdi ve o, yanından çıkınca adamlarına dö- merek şu sözü söyledi; — Yanan evi ben pek iyi bi- lirim. Kamıştan yapılmıştı, bin dirhem bile etmezdi. Fakat onlar söylerler, biz dinleriz. Onlar al- “datırlar, biz de aldanırız. Deve suyu buluncaya kadar bu, böyle gider! Bununla beraber Muaviye, bir düşmandan korkup ta onu ihsan ile kendine bağlıyamazsa ve şid- det göstermekle de itâat ettiremi- yeceğini anlarsa hilekârlığa sa- pardı, inayet Yolunu. tutardı. Meşhur islâm kumandanlarından Halit ibni Velidin oğlu Abdürrah- man için böyle yaptı, onu orta dan kaldırmak için bir hekimle uyuştu, büyük bir rüşvet muka- bilinde Abdürrahmana zehirli bir bal şerbeti içirtti ve öldürttü! Muaviyenin tarihte büyük bir tesir yapan ve ona Mısır üzerin- de de hâkimiyet temin eden cinayeti, Eşteri Nuh'iye yaptığı muameledir. OEşter, Alinin en sadık dostu ve bu haysiyetle de Muaviyenin aman bilmez düşmanı idi. Mısır kat'ası, Muaviye ile Ali- den birini tercih etmekte tered- düde düştüğü sırada Ali, bu cesur arkadaşını oraya vali tayin etmişti. Eşter gözü pek bir adam- dı, Mısırlıları mutla Aliye bağ- hyacaktı. Bu sebeple Muaviye, telâşe düştü, Kızıldeniz kıyısın- daki Kulzüm şehri hâkimine ha- ber gönderdi ve Eşteri Mısıra girmekten alıkoyabilirse kendisine milyonlar bağışlıyacağın bildirdi. O adam, muvafık bir cevap ve- rince, Şam ahalisine bir beyan- name neşretti, Eşterin bir kazaya uğraması için beş vakit namazda dua edilmesi tavsiyesinde bulundu! Kulzüm'deki memur, filhakika sözünde ma. ama m durdu, - Eşterin yolunu K Kari Mektupları Ziraat Bankasından Bir Temenni Efendim; Balıkesir ve havlisinde bu 8 nenin baharı kuraklık ile ba lamış, Okuraklık ile © bitme üzeredir. Atalardan kalma bir sözüml vardır. Memleketimizde her net mahsulün bereketli ve güzel o ması için “Martta yağmasın, ni sanda dinmesin,, derler. Çol büyük bir hakikati ifade , ede bu sözün işaret ettiği tehlikeyi Bu havali kışlık mahsulâtında! husule (gelen o yağmursuzluktar doğma büyüyememezlik ve sarar. ma alâmetlerinin vereceği kıtlık ihtimalini, sezinsemeye başlayan köylümüz endişe içindedir. Şu vaziyete göre : Önümüzdeki sene içinde mem: leketin çekmesi muhtemel buğ” daysizlık sıkıntısına fiziiden bir tedbir. almak için bu meselede Ziraat bankasına çok'mubüm“bis vazife düşmektedir. Şu halde: Malüm olduğu veçhile Ziraat bankası geçen sene olduğu gibi bu sene dahi köylünün buğda- yının fiatını korumak için ehem- miyetli miktarda mubayaatta bu- lanmuştu. Takriben (80-100) mil yon kiloya yakın bu istokun Zi- raat bankası tarafından bahset- tiğim kuraklığın nispet ve dere- cesi anlaşılıncaya kadar satı maması çok yerinde bir tedbir olur. Çünkü, Ziraat Bankası esasen bu tedbiri almak ve satışını mu“ vakkaten tehir etmekle bir şey kâybedecek değildir. Zira zaten satışı ziyanla neticeleneceği hesap edilerek bu ziyanı hükümet tara- fından temin edilmiştir. Bu tedbirden bilâkis çok bü” yüle menfaat yardır. Çünkü, şayet Allah muhafaza “etsin; “tahmin edilen kuraklık mevcut ise pek kısa bir zaman sonra buğday fiatlerinin peydah edeceği deği- şiklik Ziraat Bankasının aksi halde yapması muhtemel ziyan mükemmelen karşıladıktan başka faizini de alacağı gibi belki ban- kaya kâr bile getirebileceği ve bu suretle ihdasına çalışılan ek- mek vergisinin alınmasına bile mabal kalmıyacağı muhakkaktır. İşte memlekete faideli olacağına samimiyetle kani oldüğumuz bu mülâhazamızın gerek İktisat Ve- kâleti celilesi ve gerekse Ziraat Bankası Umumi Müdürlüğünce nazarıdikkate alınması için muh- terem gazetenizin delâletini rica eder, saygılarımı sunarım efendim. “Balıkesir Karaoğlan mahallesinde A. Vehbi bekledi ve kendisini dostça kar- şılıyarak evine götürdü, yedirdi, içirdi, yatarken de - Arap âde- e yy min ag şerbet, zehirli idi ve zavallı Eşter, onu içer içmez, sancılar içersinde kalmış ölüverip gitmişti. Şamlılar, Alinin Mısıra vali tayin ettiği adamın ölümünü kendi dualarına hamledip sevinir- ken Amrin oğlu Âs, Muaviyenin o meşhur müşaviri, yanında bulus nanlara * bu cinayeti telmih ede- rek - şu sözleri söylüyordu: — Allahın baldan da orduları vardır. Yerinde onlar harekete geçer, Muaviyenin düşmanlarını toprak altına göçürür!., —M.T

Bu sayıdan diğer sayfalar: