2 Mayıs 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

2 Mayıs 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA SEVDİĞİM KADIN — Zabıta Romanı — İktıbas Hakkı R> Mahfuzdur Son Postanın Tefrikası Askeğ_l.îseliler Dün Gülhane Parkında Merasim Yaptı- lar Ve Harbiye Mektebine Maledildiler Almancadan Tercüme 2 -6 - 934 Nakili: Sadettin Reşit No.19 Biribirlerile çok konuşmadı- lar; söyledikleri de pek mühim şeyler değildi. Bilfarz Heydi bir şey sorduğu zaman Rişard evvelâ sudan cevaplar veriyor, sonra aşkının lâhutiliğidden, — kalbinin | dan sonra odasına koştu. Emmi zel; ismimi anlıyabildiniz mi? — Evet Mösyö Direçke buyu- runuz, emrediniz! — Acele bir iş için sizinle vakit geçirmeden görüşmek isti- yorum. Size göre bir iş buldum. heyecanlarından bahsederek genç kızı teshire uğraşıyordu. Heydi lisan Gderslerinde nekadar ileri gittiğini sorduğu zaman Rişard iftiharla Fransızca, İtalyanca cüm- leler söyleyerek Jisanların kava- idinden, usullerinden bahsetmeğe Başladı. Maalesef on dakika hakikaten uçmuştu sanki... yene otomobile bindiler. Villâ'nın önünde vedâ ederken Rişar — Heydi'nin elini uzun müddet sıktı: Tereyağı da ihtiyacı olan fena şeylerden madut idi. Onun fikri ticarctten, tereyağından ziyade Şnitlerin zenginliklerile meşguldü. Bir kere Rişard'ın karısı olduktan sonra her ne suretle olursa olsun Şmitlerin evlerinde hiçbir yişi ol- mıyacaktı. Tereyağı meselesi et- rafında uzun hesaplar )'IP’.""Ş düşünerek hastanın odasına girdi. Kristina hala hâlâ derin derin uyuyordu. Epey zamandır böyle sürekli, derin bir uykuya dalma- mıştı. Geceyi de bilâkis ihtilâçlar içinde geçirdi. — Ertesi gün ruhi tazeliğini de kaybetti. Yeniden möbetler geldi. Vücudu artık ök müştü, yalnız ruhu son bir gay- retle yaşamak istiyordu. Ağzın: dan sâdece tek, tük kelimeler işitiliyordu; tam bir cümleyi çok seyrek söylüyordu. Söylediği söz- ler birbirlerile münasebeti olm- yan abuk, sabuk şeylerdi. Dok- toru çağırdıkları zaman ciddi bir sima ile Heydiye baktı; — Hastamızın son dakikala- tim — yaşadığından korkuyorum. demesi Heydiyi samimi ve ciddi endişelere sevketti. Kristina hala ölürse ne yapardı? tetfin ve tec hizini kim temin edecekti? Tekrar postaya koşarak an- nesine yeni ve acele bir telgraf daha çektir k “Kristina halanın vaziyeti çok endişelidir. derhal gel. Heydi.,, Eğer annesi geçikerek gelirse binbir. düşünce — beynini - tırma- lyordu. Ne yapacaktı? — Neti- cede karar verdi: Kendi ken- dine terk edilmiş bu vaziyette ona ancak Rişard muavenet edebilirdi. Heydi son dakikada müracaat edecek birisini bulmaktan müte- vellit hazla biraz müsterih oldu. -— Rus talebesi Lübyançef mut- fak — kapısını bızla vürdü. İçeri bağırarak: — Matmazel Emmi burada- mısiniz? dedi. Emmi başını çıkararak cevap verdi: — Buradayım! — Sabahınız hayırlı olmasını niyaz etmekle bahtiyarım!.. Zati- alinizi telefondan çağınyorlar!.. — Kim imiş? — Bir erkek.. Kim olduğunu yalnız size söyliyebilirmiş. müsaa- denizle arzedeyim. Erkek olduğu- nu sesi kulağıma gelir gülmez gayri ihtiyari ruhumu istilâ eden kıskançlık hissinden farkettim. Emmi ciddi bakışlarla onu lvasa davat etti. Nikola bun- telefon başında idi: — Alo, buyurun.. Ben Ley Emmi!.. — Bendeniz Direçke matma- Kolay ve çok kârh. Fakat şart esası derhal işe başlamanızdır. — Yirmi dakika sonra yam- nızda olacağım. (Arkası var) : BuDa İktı_sadî İhanet ( Baştarafı 1 inci sayfada ) tacılardan yerli malı arıyoruz, bulamadığımız zaman da mütees- sir oluyoruzr. Kim ne derse desin.. ben ecnebi malı kullanmamıya ahdet- tim. İşte bu iman il: ki hep yerli malı arayorum, Yerli olmr- yan şeyleri kullanmak mecburiyeti bile bana azap veriyor. Biraz evvel Sultanhamamında bir mağazaya uğradım. Eibiselik kumaş istedim ve ilâve ettim: — Yerli malı olacak. Tezgühta duran yılışık bir genç şimarık bir ifade ile cevap verdi: — Manalesef bizde kumaş vok, — Sebep?.. — Çünkü yerli kumaşlar çürük oluyor. Desenleri ve örgüleri fena... Hem pantalonlar çabuk diz yapıyor. Onun için yerli malı saltımyoruz. Bu açık küstahlık beni çile- den çıkarmıya hududunu aşmak ve mütecaviz vaziyete girmek lâzimgeliyordu. Fakat gerek kendi vaziyetim, erek mevkiün vaziyeti buna im- vermiyordu. Yalnız sert tavrımı takınarak herife çıkıştım: — Sen Türk değil misin? — Türküm. Hayır.. yalan söylüyordu. Bu şımarık dilli çocuk öz Türk de- ğgildi. Belki Türk tabiüyetinde bila değildi. — Peki, dedim, bu kumaşlar ne malı? Pervasızca cevap verdi: — Hepsi İngiliz malı. Hayır.. bu küstah herif yine yalan söylüyordu. Çünkü bu yerli malı kumaş - yığınları kafi idi. Nezaket | arasında bir parça olsun hngiliz kumaşı yoktu. Hepsi de Çekoslos vak fabrikalarının adi dokumaları idi. Fakat ben de bu katmerli yalanları yutacak kadar ahmak değildim. Çok kuızdım, hiddetlendim.. Dedim ya., Mütecaviz bir vaziyete düşmek işten bile değildi. Fakat sahtekârlığı iktısadi ihanete ka- dar götüren bu yerli mal düşma- nına ders vermek için girişeceğim hareket beni küçük düşürebilirdi.., Bu genç tanıdık el'an hiddetli idi. Temiz hislerinden hiç feda- kârlik yapamıyordu. En son ola- rak şunları ilâve etti: “ — Köylümüz yumurtasına müşteri bulamazken, buhran yü- zünden tavuğunu on kuruşa bile satamazken, bu millet, memlekette yerli sanayiin inkişafını, daha doğrusu yabancı milletlerin ikt- sadi hâkimiyetlerinden kurtulma- mızın temini için daradar uçuca getirilen bütçesinden fedakârlık- lar yapıyor, -gümrük himayoleri vücude getiriyor, yerli fabrikalar- dan vergi almıyor. Fakat buna rağmen içimizde yaşamaları için kendilerine lütuf gösterdiğimiz birtakım karışık kanh — unsurlar, küstahlığı, — sahtekârlığı ihanet derecesine kadar götürmek cür'e- ağır bir sille şeklinde inmesini, bu genç tanıdıkla birlikte biz de bekliyoruz. ... Yemen'de Olan Bitenler ( Baştarafı 1 inci sayfada ) kardan bakıldığı zaman şehir pirpir . pirıldar. İmam Yahyanın oturduğu sa- ray büyük ve eski tarzda yapık mış bir. binadır. Kapıda bekle- yen mavi elbiseli bekçiler içeri girerken beni şüpheli gözlerle süzdüler. Kabul salonu koyu ma- viye boyanmış bir oda idi. hı’:m Yahya bir divan- da oturuyordu. Odaya girince beni (Merhaba) selâmile karşıladı. Sonra sordu: — Siz bir Hint gazetecisisiniz değil mi? mı eğdim. -B—wSi:ü:'dııilll hareket nasıl gidiyor, dedi, kuvvetleniyor mu? — Bilâkis zayıflıyor, dedim. Bu cümleyi bitirir. bitirmez İmam Yahyanın bakışı değişti ve suali değiştirdi: — Bizi ve payitahtımızı görüp hakkımızda yazı yazmak için mi geldinle? Onu memnun edeceğimi zan- nederek, evet dedim. Fakat bu cevap onu daha çok kızdırdı, mülâkatı burada kesti ve şehirde iki üç gün kalabilece- ğimi, sonra memleketime avdet Hurbiye Mektebt Gülhkane parkında, gürüyüş halinde Kuleli, Maltepe ve — Bursa Askeri Liselerini bitirenler, için dün Gülhane parkında büyük bir göçit Tesmi yapılmış ve Harbiyeye geçişleri tes'it edilmiştir. Merasi- me saat 5 te başlandı. Şöyle ki: Önde Bursa Askeri Lisesi olduğu halde Maltepe ve Kuleli - Liseleri 1 mezunları Gülhane parkına ge- diler. Müteakiben Harbiyeliler, demir miğferlerile ve Harbiye bandosile gelerek yer aldılar. Merasimde Harbiye mektebi kumandanı Arif, Maltepe Askeri Lisesi müdürü Adil, Kuleli müdü- rü Hikmet beylerle, birçok askeri erkân ve Bursa Askeri Lisesi muallimlerinden bazı zevat hazır bulunmuşlardır. Merasime başlamadan — evvel talebeye yarım saatlik bir izin verilmiş ve ayrı ayrı mekteplerde bulunan talebe, arkadaşlarile gö- rüşmüştür. Bundan sonra, Harbiye Mek- tebi talebelerinden biri tarafından yeni mezunlar ve yeni Harbiyeli- der için çok heyecanlı bir nutuk söylenmiş ve şiddetle alkışlan- mıştır. Genç Harbiyeli, mektep- lerini bitirip Harbiyeye geçen (603) küsur genç arkadaşına hoş geldiniz. demiş, vatan yve millet suğrunda her zaman, her dakika ae Mezat No. 0432 0576 İstanbul Belediyesi İlânları Cinsi Masa Vinzo Bir Harbiyeli efendi, arkadaşlarına “«Hoş geldiniz,, nutkunu söylüyor çalışılacağını, bu yeni arkadaşla- rın da ayni duygu ile mütehassis olduklarını söylemiştir. Müteakiben Kuleli Askeri L- sesi talebelerinden biri tarafından bu nutka cevap verilmiş ve Har- biyeli ağabeylerinin gösterdikleri bu heyecanlı samimiyete teşekkür lilmiştir. Merasimden sonra, başta Har- biye gençleri olduğu halde (600) küsur yeni talebe, hep birden Harbiye mektebine gitmişlerdir. Yeni Harbiyeli gençlere mu- vaffakiyet temenni ederiz. Sahibi Tevfik Bey Arsenyan Ef. Satılmak Üzere mezat idaresi eşya Şubesine getirilen yukarda müfredatı yazılı eşyanın kıymeti muhammenelerini bulamıyarak satı- lamadığından tarihi ilândan itibaren on beş gün zarfında sahipleri tarafından müracaat etmedikleri takdirde alelusul bilmüzayede satı- lacağı ilân olunur. “2158,, TürkiyeHilâliahmer Cemiyeti Merkezi Umumisinden: Hilâliahmer Cemiyeti Merkezi Umumisi bir HAZ MASKE FABRiİKASI Yaptıracaktır. Fabrikayı yapmak istiyenlerin bu hususta tesbit olunan şartları öğrenmek üzere Ankara'da Yenişehir'de Hilâliahmer merkezi umumisine veya İstanbul'da eski Zaptiye caddesinde Hilâliahmer Oyunkâğıtları ve Madensuları Satış bürosuna müracaat eylemeleri — (7000) kilo yerli malı Üstüpü : (14/5/934) Pazartesi saat (15) : — (10000) ,, " " çenber kavalyesi : (16/5/934) v nişasta: (16/5/934) Çarşamba ,, (14j ” (15):

Bu sayıdan diğer sayfalar: