6 -Sayfa Dünya Hâdiseleri | Amerikada Yeni Bir Rekor Amerikada rekor tesis etmek i deliliğe kadar va- H Ğ ran garip bir me- raktır. Sporda rekor, ilimde rekor, seyahatta rekor, süratte rekor, derken şimdi sıra dinde rekora gelmiştir. Telgraf- larda haber verildiğine göre | ak timor şehrinin baş rabibi incili en kısa zamanda hatmetmek için bir | müsabeka açmıştır. Bu müsabekay birçok kilise- lerden rahipler iştirak etmiş ve rekor- Con Vilyam isminde bir rahipte kalmıştır. Bu zat incili elli iki saat (25) dakikada baştan başa okumuştur. Şimdiye kadar bu kadar az bir zamanda incili hatmeden kimse bulunmadığı İçin Con Vilyam şampiyon olarak ka- bul edilmiştir. Rekor delisi Amerikalıların bu merakları devam ederse k'm bilir daha neler duyacak, neler göre- ceğiz? * ııgil'ııleı. kap müstemlekesin- de yeni ve çetin bir teşebbü- Denizden ap müstemleke- Çıkarilacak sinde Tall körfe- Bir Servet | zinde Üçyüz sene- denberi batmış olan gemilerin çı- karılması ameliyatına başlıyacak- taklardır. Bu iş için emme terti- batlı hususi bir tarak götürül- müştür, Tarak iki bin tonluktur, emme tertibatının kuvveti yüz tondur. Batmış anksz Üzerinde asırlardanberi biriken kum ve ça- murları bu âlet vasıtas'le temizle- dikten sonra dalgıçlar indirilecek ve asıl ameliyata ondan sonra başlanacaktır. İlk çıkarılacak şey gundan iki yüz otuz beş sene evvel batmiş olan — bir — İngiliz — gemisinin leşidir. Bu gemi (1699) senesinde ka- lay dolu olarak batmıştı. Bundan sonra çıkarılacak — on beş tane batmış vapur vardır. Bunlardan birisi (1648) senesinde Çinden kıymetli porselen humu- lesile gelirken batmıştı. Yükünün bahadaki ağırlığı şayanı dikkat derecede ehemmiyetlidir. Bu teşebbüs hemen heme bir hazineyi yerin altından çıkarmak gibi büyük ve mühim bir şey olarak tasavvur edilmektedir. Denizin dibinde asırlarca yat- mış olan bir servetin şimdi ne ha- le geldiği de ayrıca merak edile- cek bir şeydir. Gerereerencena LA LALe SA ArAnAAAAAAAAA A KSEAAAnASEnAn AAA SON POSTA İLÂN FİATLARI 1.— İlânın tek sötun | satırı gazetenin metin yazısile vasati 6 kelimedir. 2 — Ayni yazının 2 satırı 1 sactimdır. $—Diha kalın ve daha ince yazılar ssatim ije hesap edilir. 4 — Sayfasına göre ilânlar aşağıdaki Satlars tâbidü se — girişmişle rdir. | | köydü. | laylıkla | keti - haraca SON POSTA Tarihi Saray Kadınları Biribirin- den Nasıl Öç Alırlardı? Lebibe Hanımla halagıkları havuz başında evleniyorlardı Ikinci Sulttan Mahmut, görünü- | şü başka, içyüzü yine başka olan bir hükümdar idi. Yaptığı işlere bakınca bu adamın zeki ve cesur olduğuna hükmolunmak — lâzım gelir. Halbuki o başkalarının k- lavuzluğundan son nefesine kadar nefsini — kurtaramamıştır. Büyük ve küçük her işte mutlaka şu- nun, bunun ihtarile, irşadile ha- reket ederdi. Hatta “Hattı hüma- yun, denilen yazıları da daima başkalarının kaleminden çıkmıştır. Sultan Mahmudun kendilerin- den ders aldığı ve yazılarını ken- dilerine tashih ettirdiği adamlar ikidir : İbrahim efendi, Hâlet efendi. Bunların birincisi çok zeki idi. mrünün sonuna kadar perde arkasında yaşadı. Padişahlığın hakikatte kendi zekâsına, kendi irfanına ve kendi kalemine mer- but olduğunu kimseye sezdir- medi. Uzun yıllar İkinci Mahmu- du kukla gibi oynattığı halde ne ipi gösterdi, ne yüzünü belli etti. Fakat onun ölümünden sonra tacidar kuklayı idareye başlayan Hâlet efendi böyle davranmadı, nüfuzunu her vesile ile meydana Kendisinin Ikinci Mah- muda ne şekilde yol gösterdiği, padişah iİle ne yolda ve hangi vasıtalarla muhabere ettiği bugün | malümdur, vesikaları da eldedir. Halet Eendi ikinci bir padi- şah demekti. Çünkü, söylediğimiz gibi, padişah; onun ağzile konü- şuyordu, onuu kalemile yazıyor- du. Lâkin devlet meratibi ve merasimi — itibarile ikinci sınıf ricalden — sayılıyordu. — Vezirlere ayak öptürüyordu, kendisi vezir değildi. Sadrazamlar tayin ettiri- yordu, sadrazamların emri altında bir memur sayılıyordu. Şu ka- dar ki herkes onun hakiki hüvi- yetini — biliyordu, bu — sebeple bütün Babıâli önünde diz çöker- di, Şeyhislâmkapısı mensupları onun adı anılnca secdeye kapa- nıyordu. Evi, küçük bir saray gibi kalabalıktı ve işlerini ko- gördürmek — istiyenler mutlaka ona yalvarıyorlardı. He- rif İstanbulu değil bütün memle- kesmişti. — Voliler, | | | mutasarrıflar, kadılar ve herkes ona bayramlarda, yılbaşlarında hediyeler gönderiyorlar, rüşvetler yolluyorlardı. Mutfağının yağını, balını, pirincini şimdiki Romanya toprakları veriyordu. Çünkü © toprakların beyliklerini dilediğine veren Halet Efendi idi. Bu kudretli adamın haremi Lebibe Hanım da yaman bir kadındı, kocasının nüfuzunu be- nimsemişti, sultanlarla omuzbaşı bir yürüyordu, diğer hanımlara ve hamımefendilere ise çok yük- sekten bakıyordu. Kocalarının, evlâtlarının, damatlarının, kardeş- lerinin başlarına bir belâ gelme- mesi için bütün kibar kadiülar, onun azametini hoş görüyorlar, ne derse “Öyledir efem,, le. kar- şılıyorlar, yerine göre elini, ete- ğini öpüyoriardı. Yalnız bir kadın, Ziba Hanım, bu çalımlı haspaya ehemmiyet vermiyordu. O, şeyhislâm Halil Efendinin haremi idi, ayni zaman- da saraydan çıkmaz bir kadındı. iki sıfatın verdiği salâhi- yetle mağrur idi, kimselere boyun eğmezdi, kocasına bile bazan kafa tutardı, ekşi yüz gösterirdi. Halet Efendinin şımarık karısı Lebibe Hanım düğünlerde, ziya- fetlerde şeyhislâm karısı ve saray eskisi sıfatile kendisine takaddüm eden, bağsedire geçip oturan ve her hangi bir karşılaşmada ayağa kalkmak tenezzülünde bulunma- yan Ziba Hamma düşman kesil- mişti. Her gece bir çeşit şikâ- yetle küdretli kocasının başım ağrıtıyor ve Ziba Hanımı rzillete düşürmek için bin dereden su getirerek yastık arkadaşını kan- dırmıya savaşıyordu. Halet Efendi, nihayet daya- -— TAKVİM —— Gün SALI Kazım îg 10 NİSAN 934 l_sd Arabi j Rumi 25 Zilktcce 13832 j 28 -Mart-1350 İ Takesbz Vakt ı'...-ııv.ı-ıâ Vakit |Etant ( yasat y ee LA Güneş |10 48 (8 29( Akşamliz — | (8 42 538 | 1215| Yatsı (T 52017 İktadi | O Ja ( 15 B6) lnaali (0 03(4 25 namadı. Karısının — dırıltısından kurtulmak — için İkinci Sultan Mahmuda — bir pusla gönderdi, hocalar arasında gizliden gizli dönüp duran bazı dedikoduların önünü almak icap ettiğini hedefin de Şeyhislâm Halil Efen- diyi azletmekle elde - edilebilece- ğini bildirdi. Sultan Mahmut, bu tavsiyeye hemen itaat gösterip Halil Efenm- diyi ve memuriyetinden — çıkardığı yalısında — ikamete — memur ettiği için Ziba Hanımın kolu, kanadı karılmştı. Artık o eski azameti gösteremiyordu, göster- mek istese bile herkes gülüyordu. Fakat o, susan ve tahammül eden kadınlardan değildi. — Kocasının kendi yüzünden belâya uğradığını ve bu belânın da Lebibenin başı altından — çıktığını — bildiği için kararını vermişti, plânını çizmişti: Halet Efendinin namusunu yıka- caktı, Lebibeyi de kimseye görün- mez bir hale getirecekti. Ziba Hanım bu kararını verir- ken gayet müsterih idi. Çünkü kocasına başka bir fenalık yapı- lamıyacağımı, kendisine ise ilişile- miyeceğiae kanaat — besliyordu. İşte bu kanaatle işe girişti, Lebibe Hanımı tarassut ettirmiye başladı. Bir gün hafiyyeler, onun Göksu mesiresine gideceğini haber ver- diler. Artık Ziba Hanımın keyfine sevincine nihayet yoktu. Zil takıp oynamak istiyordu ve Lebibenin Göksuya gideceği saati iple çeki- yordu. O saat gelince tertibatım aldı, hemen rakibesinin bulunduğu yere indi, Lebibe hanim, üç beş halayı- ğgile bavuz başında idi. Suya kar- puz arttırarak, halayıklara mâni söyleterek eğleniyordu. Birdenbire | Ziba hanımın da, bir düzüne ha- layıkla, oraya geldiğini görünce sarardı. Fakat “kocasını — şeyhis- lâmlıktan attırmak suretile ken- disini kıymetsizliğe düşürdüğü bir kadının önünden çekilmeyi nefsine yediremedi, görmemiş gibi dav- randı. Ziba banım, arkasında o bir düzüne balayılı, yürüdü, yürüdü, Kari Mektupları Sabık Bir Memurun Temennisi 928 senesinde Aydın İskât memuru iken bir iftiraya uğra dım. Ve mahkemeye - verildim. Muhakemem neticesinde masumi: yetim tebeyyün etti, beraetimt karar verildi. Bu karar derecati geçerek kesbi kat'iyet etti, fakal bu esnada da ben tasfiyeye tabi tutuldum.. O — zamandan - beri işsiz. ve güçsüz, çocuklarım ve efradı — ailemle — beraber sefil bir vaziyetteyim, — o vakittep beri vukubulan münhallere tayi nia hususundaki müracaatlerim semeresiz kaldı. Artık pul parası vermekten de âciz bir hale gek dim. Gencim, vatanıma ve mile time daha bir çok hizmetler ye pabilirim. Benim beraet ettikteo sonra bir vazifeye tayinim icap etmez mi? Aydın OCuma mahallesinde sabılk İskân Memuru Hüseyin Avni Eskişahir İstasyonu Islaha Muhtaç. Eskişehir istasyonu peromun- dan girerken büyük bir inti- zamsızlık göze çarpar. Hele yols cu kalabalık olursa peronda ara- bacıdan, seyyar satıcıdan kurtuk mak ve yol bulmak çok güçtür. İstasyonun bir büfesi vardır. Bu büfe lüks müşteriler için her şey bulundurduğu gibi üçüncü sınıf | müşteriler ve yolcular içinde ga- yet ucuza zaruri şeyler - tedarilk etmektedir. Öyle olduğu halde her önüne rast gelen istasyona | dalıyor ve ticaret yapayım derkeb süküneti ve intizamı ihlâl ediyorı Ankara - İstanbulun en mühim transit merkezi olan — Eskişehir istasyonunun daha mükemmel oF ması ve satıcı kalabalığının alâ- kadar memurlar takibine uğra- ması beklenebilir. B. Turgut greeceeneneLeneRLeRaı KA havuz başına geldi ve çılgın bir sayha kopardı: — Durmayın, didile leyin! Yüzleri peçeli on iki balayık Lebibe hanımın ve yanındaki kız« ların Üzerine atıldılar, yaşmak- Jarını parçaladılar, — feracelerini ve kerrakelerini yırttılar, saçlarını didiklediler ve sonra, — korkunç bir sarılışla onları hırpalamıya koyuldular. — Bu atılış ve sarılış sırasında Ziba banım takımının yüzleri açılmıştı, kendilerinin ka- din değil, erkek olduğu anlaşık mıştı. Hikâyenin sonunu müverrihten dinleyelim: “Halet Efendi Göksu hâdise- sinden sonra Ziba Hanımı Bursa- ya sürdürdü. Fakat hıncını sön döremedi, bir iftira tertip etti. Kadının evine bir kuzu gömdürdü, bunu padişaha heber verdirdi ve kuzunun büyü için gömüldüğünü ileri sürerek Ziba H. ın öldürük mesine müsaade aldı. Onun Burs saya gönderdiği cellâtlar, Ziba Hanımı -İstanbula götürecekleri bahanesile- bir arabaya bindirdi- ler, şehir haricine çıkar çıkmaz durdurdular, bir kuytu yere gör türüp boğdular ve elbisesini Le> bibe Hanıma götürmek üzere soydular, cesedi çırıl çıplak bir raktılar.,, Bu, saltanat devrinde kadınla” rın ne roller çevirdiğini gösteref «bem acı, hem çirkin- bir M. T tutun,