26 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

26 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- SON POSTA- Bir Harem Ağasının Hâtıraları Tetfrika No. Ben Ömrü — Yal! Nedir kabahati ? — Melekper kalfadan aldığı wazifeyi ihmal ederek gidip oda- sında uyumuş... Yegâne özrü de istirahate ihtiyaç hissetmiş olması imiş. Nihayet kızlar ağası hitap etti: — Bundan başka özrün yok mu ? Diye sordu. Ben Selim Ağa- mın beni bu müşkül vaziyette bırakmıyacağından emindim. Ga- yet telâşsızdım, biç cevap ver- medim. bana — Söylesene çocuk kendini | müdafaa edecek bir sözün yok mu ?.. — Hayır ağa hazretleri. — Senin ya aklın yok yahut- ta çok cesaretin var yavrum dedi, Sonra Mercan ağaya dönerek sordu: — Kaç kamçı Mercan ağz. — Yalmız beş hazretleri. — O halde beş tene de ben- den ilâve ediniz. Acaba beni tecröbe etmekmi istiyordu? Ne dereceye ketüm olabileceğimi #snlamak tediği mubakkaktı. Ben bu halini böyle tefsir ettim. Kızlarağası ağır adımlarla bizden uzaklaştı. * vuracakemız? tanecik ağa Bitkin bir halde cdama avdet | ettim. Bütür gece yalağımda küçük bir çocuk gibi ağladım. Bu; yediğim kırbaç darbelerinder daha fazla kızlarağasının bana yaptığı haksızlıktandı. Bütün ha- kikati bildiği halde nası! clmnuş- tu da bu kadar — merkamtisizce . hareket etmişti. —— Ertesi sabak Melekper kalfa beni askın bir çebre ile karşıladı. Kalfamın — maiyetindeki vazifem kat'iyyen yorucu Lir iş değildi. Bütün günüm harem dairelerinde kalfamdan başka kalfalara haber | götürüp getirmekten ibaretti. Bu işimi çok seviyordun., çünkü böy- lece bütün harem dairelerini iyice görüyor, öğreniyordum. Kadmefen- dilerin genç sultanların şehzadele- rin dairelerinder eu fazla hoşuma giden Nazende Hatanun dairesi idi. Nazende zatişahanenin en sevgili gözdesi idi. Onun dairesi sarayın hiçbir dairesine berzemezdi çün- “kü sarayın bütür. datreleri Ayru- pai bir tarzda tefriş edilmişken onun dairesi en gski Şark vsu- lünde döşenmişti. Bültün saray- daki kadınlar gibi Avrupı. tu- valetleri giyinmediği söyleniyor- du. İlk defa olarak bir haber götürmek içir Nazende Hanımın dairesine girince dairenin güzel- liğine hayran olmuştum. Hanımın tariyeleri de eski tarzda giyini- yorlardı. Pr gözelliğe malik olan iki genç tariye karşıladı. İkisi de eski Türk ıda giyinmişlerdi. Bu giyiniş tarzı Nazende Hanımın pek - ho- şuna gittiği için hem kendi hem esirleri bu kıyafette geziyorlardı. | Kuruzı parlak ipekten - şalvarları sırmalı kadilede. dört peşli en- tarileri vardı. Açık olan boyun- lar ve bilekleri binbir çeşit bile- ziklerle süslenn işti. Başlarındaki kadar | Kapıda beni emsalsiz | KENDİ LİSANINDAN Yazan: Suat Derviş mde Bu Kadar Güzel Bir Cariye Görmemiştim nar çıçeğı hntoıluııun liıeruıdo koyu kırmızı ipekten çiçekler vardı. Kulaklarındaki altın ha- kaların uçlarında iri mercanlar sarkıyordu. Giyinişleride öyle bir başkalık öyle bir güzellik vardıki ' adeta kendimden geçmiştim. Esa- ser Nazende Hanımın cariyelerinin | güzelliği ve hünerleri bütün sa- | zayda dillere destan olmuştu. Sa- rayda en mahir rakkaseler en iyi sazendeler, hanendeler onun cari- yeleri arasında idi. Sonra da bu genç kızların sonsuz. bir neş'eleri ol- İ duğu da söyleniyordu. Nazende Hanım her nedense gayet mah- zun, neş'esiz bir kadındı. Bunun için cariyeleri hep şen kızlardan müteşekkildi. Onun bu bastalı- ğını gidermek için bin bir oyun icadederler onu güldürmiye, meş- gul etmiye uğraşırlardı. Zati şa- hane sevgili gözdesini biraz gü- ler görebilmek için hiç bir feda- kârlıktan çekinmiyordu.. Cariyeler beni güler bir yür- le karşılamışlar ve getirdiğim ha- berlerin cevabımı almak için bir müddet beklemekliğimi rica et- mişlerdi. Yalnız kalınca büyük sofada bir köşede oturup beklemiye baş- ladım birdnbire arkamda ayak sesleri işittim. Yerimden fırladım karşımda tam sofanın ortasında genç ve harikulâde bir güzelliğe malik olan bir kadın vardı. Üze- rinde siyah ipekliden — bol bir şalvar ve beyaz ince ipekliden bol kollu bir gömlek vardı, ince bir fidana benziyen mevzun be- lini gümüş sırmadan — enli bir kuşak sıkiyordu. Başında bir sıra inci kollarında ve boynunda ha- lân gözünden daha güzel olan çekik iri ve yeşil inanılmıyacak derecede siyah ve Nazende Hanım hemen anlamıştım, nili olduğuna Yarabbi bu ne fevkalüde gü- zellikti! Ben ömrümde bu derece- tesadüf etmemiştim. mızı ve güzel ağzının en tatlı bir tebessümile güldü ve içlerinde- | nihayetsiz bir gam okunan gözle- rile yüzümu bakarak: — Aman estağfurullah ağa- | efendi dedi ve hafif adımlarla i kadar sessiz solfayı geçe- 4 bir kapıdan çıktı. İşimi bitirip kalfamın yanına avdet etltiğim zaman hâlâ zihnim gördüğüm goylerle meşguldü. Na- —— li ——— rikulâde güzel mücevherler vardı. | İnce ve uzun boyundan bir cey- | gözlerinden | | parlak olan saçlarırdan be kadı- | de gözel olan bir kadına henüz | Hemen eği- | lerek ayaklarını öptüm. Bana kır- | ıındı Hamnımın güzel yüzü gözü- mün önünden gitmiyordu. * Odama çekileli henüz bir saat olmuştu. Kapıya vurarak kızlar- ağasının beni hemen yanına ça- ğırdığını haber verdiler. Heye- canla odadan fırlayarak yanına gittim. Odasınin kapısında bir an tevakkuf ettim. Yine başıma ne gelecekti? Kalbim dehşetli sır rette çarpıyordu. Bu kalpsiz ve merhametsiz adam yine benden ne istiyordu? Sadakatimi hakkile ifa ettiğimi bile bile beni kırbaç- latan bu adamdan dehşetli surette korkuyordum. — Odasında idim. Köşesinde — oturuyordu. — Elinde büyük bir fincan kahve vardı. Yüzüme bile bakmadan kahvesini içiyordu. Yanına yaklaştım. Eteği- ni öptüm. Bu şeyi farketmemiş gibi hareket ediyordu. Geri geri çekilerek odanın kapısı önünde divarı durdımı (Aıl(ııı var) 'rnşmxoı Nemli zade Hamdi Bey merhumun | | irtihali dolayısile gerek tahriren te- | essürlerimize iştirak eden, gerek cenazesinde — bulunmak — zahmetini ihtiyar ederek tesellimize şitap eden | resmi ve hususi müessesala ve Cum- | hüriyet Halk Fırkası İstanbul merke- zine, İstanbul Ticaret ve Sanayi odasile Balkan Ticaret ve sanayi odası cemiyetine, dost ve ehibbamıza | bütün ailemiz efradı en kalbi minnet ve teşekkürlerimizi arza muhterem gazetenizi tavsit ederiz efendim. Nermlizade ailesi (T1D) ELHAMRA Sineması Pek mükemmel bir tarzda tamir ve tezyin olunarak bir çok yeniliklerle 1038 34 mevsimine bu Perşembo büyük GALA ile başlıyacaktır. Daima birinci viryon müntehap ve kıymetli filimler takdim edecek olan sinemamız. İLK PROGRAMINDA sevimli ve neşeli artıst FERNAND GRAVEY'in zarif komedisi VAKITSIZ BABA filmi bir çok ilâvelerle irae edilecektir. Dikkat: Bütün reğmen Fıntlar Lüks maroken koltuklar 65 Balkan 50 Birinci 40 kuruştur. 28 Eylül Perşembe akşamı ELHAMRA da olacaksınız unutmayınız. (7785) 28 Eylli Perşembe akşamnından ilibaran TÜRK Sinemasında Bir sinema harikası - Aşk ve dehşet sahneleri ilk defa olarak filme çekilen deniz canavarlarile insanların boğuşması - Aşk ve kıskançlık yüzünden yapılan vahşiyane mücadeleler DEMİR PENÇE Fransızca sözlü muazzam bir şaheser EDWARD ROBİNSON - ZİTTA :JOHANN RİCHARD ARLEN! İlâveten: 2 kısımlık komik ve revü filini - Manzara G1T) | yetle karşıladılar. Eyidl * 26 En Tatlı Ölum ’Vecîır On iki Azalı Bır Cemiyet! ( Baştarafı 1 inci sayfada ) İlerlemiş olan fenden istifade ede- rek rahat rahat öldürmek dururken bu vahşeti göstermiye ne lüzum var, elendim, ne lüzum var. — Peki amma, siz, adınızla sanı- gızla himayel hayvanat cemiyetisiniz, hayvanları öldürmiye değil yaşatmıya | çalışmanız lâzım. Şu halde bigııeı köpekleri — öldürmenizdeki anlıyamadım! Cemiyet baytarı Santur Böy san- dalyesinde doğruldu, bana bir cıgara uzattı, kendisi de bir tane tüttürdü ve: — Tuhaftır, dedi, rast geldiğim insanların yüzde doksan dokuzu bana bu suali sorarlar. Habuki —mesele gayet basittir. İstanbulda namütenahi serseri sokak köpeği, sokak kedisi vardır. Bu sa. hipsiz ve günden güne üreyen mah« lükların peşlerini bıraksanız, memle- kette yakın bir zamanda insanlara yer kalmazdı. Şehir bir “kelbistan, a dönerdi. Bu cihetten insanları kurta- rıyoruz demektir. Bunun haricinde, bu köpekler bı- rakılsalar, teşkil edecekleri sürüleri sekiz mezbahanın etile kemiğile, se- kiz Terkos Kumpanyasının — suyile besliyebilmek imkânı yoktur. Yetiş- mez, Binaenaleyh, bunları hükümet ifna etmese, virane köşelerinde açlıktan susuzluktan — mideleri sızlıya - sızlıya, damarları yana yana ölecekler. Şu halde, faydaları olmiyan bu hayvanları öldürmek için bu sebepler kâfidir. Onları yok etmeye karar verdikten sonra yapılacak olan en iyi hareket, fenalıklarin en iyisini seçmektir. Fenahk onları öldürmektir. Fakat manayı | mademki onları öldürmemek imkânı da yoktur, hiç olmazsa rahat ölmele- rini temin etmek çaresini bulmak lâzımdır. İşte biz bunu yapıyoruz. Zavallı köpekler eskiden zehirle- nerek, istırap çekerek - ölüyorlardı, şimdi cemiyetimiz sayesinde, en yeni üsüllerle, zehirli gaz şırıngaları vası- tasile eziyetsizce hayata veda imkâ- nını bulabildiler. — Hay Allah sizlerden razı olsun, büyük hayır doğrusu. Eskiden “ Kö- peklerin duaları kabul olunsa gökten kemik yağardı , derlerdi. Bugün za- vallıların — dunları yerine — getirilse muhakkak Himayei Hayvanat Cemi- yetinin içine Allahın gecesi nur inerdi. Gazeteler, Belediyenin serseri köpek- i himayel hayvanat cemiyetine gön- ertipde gazla ve kolayca öldürtme- ye karar verdiklerini yeni yazdılardı. Meğer Belediyenin bu kararı gazete- cilerin kulaklarına; verilişinden ve tatbikına başlanışından tam on beş sene sonra erişebilmiş. Santur Bey: —_Sıııııkıltr her havadisi büyle | alıyorlarsa diyecek yok doğrusu, dedi ve gülerek ilâve etti: — Yalnız, Belediye, işinin pek | sıkışmasından olacak, arada bir. bu eski kararının tatbikına sekte veriyor. Meselâ birkaç aydır hiç köpek gön- derdiği yok. “İstanbulda köpek - bit- miştir!, Diyecegim geliyor ama, di- lim varmıyor. Çünkü, her gün yüz- lerce serseri köpek görüyorum. — Şimdiye kadar kaç köpek öl- dürdünüz? — 50001.. Bütün bu köpekler in- sani şekilde öldürülmüşlerdir. Biz, biçarelerin üç saniye çabuk ölebilme- lerini temin uğrunda ön büyük feda- kârlıkları bile yapmaktan kaçınmayız. Emin olun bu onlar için bulunmaz bir lütuftur. Bugün hayvanlara tatbik - edilen bu usul yarın insanlar arasında da taammüm edebilir. Meselâ, bir. müd- det evvel, Çekoslovakya'da Millet Meclisine, gayri kabili tedavi hasta- ların köpekler gibi rahat rahat öldü- rülerek uzun zaman boşuna ıstırap çekmekten kurtarılmaları teklif edil- mişti. Fakat reddedildi. İleride kabul edilebilmesi ihtimali olmadığını kim temin edebilir. Bire üç günlük kediler de getirir- ler. Onları da ayni şekilde itlaf ederiz. Ben yalnız son iki ay zarfında tam 4000 tane öldürdüm. — Cemiyetin ne kadar azası var- dir? — Faal uza on iki kişiden ibaret- Ür?. Maalesef bizim — memlekeite, Himayetl Hayvanat cemiyetine rağbet çok azdır. — Türkiyede bu cemiyet üvvela ne zaman tesis edildi? — 1912 senesindel Bu hususta, o zamanki İngiltere sefirinin zevcesi Lady Lavther'la büyük — yardımı ve gayreti görülmüştür. Harbiumumide felce uğrıyan ce- miyetin, imdadına Cümhuriyet yetişti. Buğün, biz, komşularımızdan çok da« ha fazla iş görebilmekteyiz. Bunda hükümetin yardımı kadar, halkın merhametli bir ruh taşımasının da tesiri vardır. — Himaysi Hayvanat fikri evvela hbangi memlekette doğdu? — 1822 de İngilterede Parlamen- to azasından ve çok azimkâr bir zat olan Rişar Martin bir kanun teklif etti. Evvelâ bir çok itirazlarla kargşı- laştı. Fakat netlcede hayvanları hima: yeye matuf olan ilk kanuni maddeyi kabul ettirmiye muvaffak oldu. On- dan sonra bu fikir taammüm etti. Bu- gün medeni memleketlerdeki Hima- yek Hayvanat cemiyetlerinin adedi binden fazladır. * * Sofya Hi ükümeti Balkanlarda Yalnız sayfada Bugün maka- lelerinden çıkan umumi mana : Balkanlarda Baştarafı 1 inci — Bulgaristanın ı mücerret bir vaziyette kalmadı- ğgından mütevellit memnuniyettir. Maamafih istikbalde siyasi hâdi- ; selerin yakından takip edileceği | ümidi | yer de sayfalarında işgal — etmektedir. haricinde — Bulgaristanın itilâfa temayül “edip meselesi — etrafında münakaşa yer Bir kısmın fikrine bu, Bulgaristanın milli lerine kavuşabilmesi - için zaruri- dir. Yapılmalıdır. Fakat — diğer kısmın fikrine göre Bulgaristanın hele Yugoslavya ile anlaşması imkânsız bir şeydir. Çünkü doğ- rudan — doğruya Yugoslavyanın nüfuzu altına girmesi demektir. epeyce Bunun küçük etmemesi mühim bir göre emel- | Bu noktai nazar etrafında düşü- nen bazı eski diplomatların fikir- lerine göre Bulgaristanın Yugos- lavya ile anlaşması — ilerde iki bulmuştur. | Değil! hükümetin birleşmesine — kadar varabilir, bu takdirde ise ortaya bir handan meselesinin çıkacağı âşikârdır. Hulâsa — etmek - lâzimgelirse denilebilir ki Bulgar siyaseti hari- ciyesinin bu noktaya müteveccih olan kısmında mutlak — surette tebellür etmiş bir. veçhe yoktur. Bu itibarla cereyanların yakın- dan takip edilmesi lâzımdır. TEŞEKKÜR Asar ve efalile hayır ile yadolunan ecdudimın hayrülhalefi ve ancak onum — evlâdı olmakla iftihar ettiğim tüccafr- dan mühterem babam NEMLİ ZADE HAMDİ Beyefendinin ebediyen ziyââ dolayisile vicahen ve gerek tahrirtd elemlerimi tahfile şitap eden nevaziş- kür dostlarıma arzı şükran için, mute- ber gazetenizin lütfen tavsasutunu 18* tirbam eylerim. Latanbul - Ve İktisat r Temyiz -Komist- yonu Vekâleti Celilesi Aza> sından a ğ NEMLİ ZAD ALNIKLLA Gd

Bu sayıdan diğer sayfalar: