26 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

26 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N 6 Si | Amerikada - Haydutluk Meselesi.. Roosvelt bükümeti Amerika Yeni Bir. | için lğirılıy Moss |( A isminde bir zatı gi ’â*"!"gl" haydutluklarla mü- | KAT cadele edecek | bir teşkilâtım — müdürlüğüne — ta- yin — etmiştir.. Bu — teşkilâtın ve müdürünün vazifesi, memleket ahlakıyatı üzerinde — derin bir yara halinde mevki alan bu afe- * ti koparıp atmak, bunu yaparken de sağa, sola bakmamaktadır. Miralay Moss kendisine - verilen vazife münasebetile vaziyeti tet- kik etmiştir. Fikirlerini — şöyle anlatıyor. — Benim kanaatıma göre | işlenen bir cürüm umumi nüfusa nisbet edilecek olursa üç yüzde bir şahsı müteessir ediyor ve her sene: 12 bin katil; 3 bin dağa kaldırma; 10 bin karmanyolacılık; Vak'ası kaydediliyor. Son kırk senedenberi katil vak'aları art- mıştır. Artma nisbeti yüzde üç yüz ellidir. Yine Miralay Moss'e göre umu- miyetle, halk, mühim haydutların emirleri altında bir veya birkaç avukatları bulunduğunu ve bun- Jarın senelik aidat ile bu adam- lara bağiandıklarım -bilmez. Bu avukatların * başlıca — vazifeleri, hergün, birkaç defa müşterilerine telefon etmektir. zarfında avukat müşterisile konu- şamazsa bulunduğu şehir tevkif- hanelerini tetkik eder. Oralarda bulunup bulunmadığımı anlar ve icap eden teşebbüslere baş vu- rür. Amerikanın en zayıf ve ah- Tâksızlığın müthiş surette içtimai bünyeyi kemirmesinin nokta ve misalleri bundan sonraki teşeb- büs safhalarında göze çarpmak- tadır. * İıpınyıdı çıkan Ahora ga- zetesi, muharrirlerinden bi- rini İspanyol ha- Bîıhınelerinin tet- ikıma memur et- miş. Muharrir, ta- rihi kaymeti ve eski eserlerinin güzelliklerile —meşhur — Kurtebe şehrinin hapishanesini, dünyanın en fena, en berbat hapishanesi bulmuş. Bu ceza müessesesini şöyle tasvir ediyor: Hapisane Değil bir Cehennem — “Burası bir hapishane de- ğil, hakiki bir cehennemdir. Ya- takhanelerin manzarası bakılamı- yacak kadar fecidir. Mahpuslar yerde yatmaktadırlar. En iptidai hıfzıssıhha şeraiti mevcut olma- dıktan başka 20 kişilik odalarda elliden fazla insanın tıklım tıklım yaşadıkları, her zaman görüle- gelen hâdiselerdendir. Buralarda ziya ve hava yoktur. Duvarlar, mahkümların asılı eşyalarile garip bir manzara arzeder. Koğuşlar- dan içeri bakılamaz, baş sokula- maz. Çünkü müthiş bir koku yüzünüzü ve boğazınızı yakar. Kurtebe gibi tarihin en kıymetli eserlerini göğdhde toplamış gü- 'zel ve şirin bir şehirde cehen- ııeııdıı nümune böyle bir yerin akıl ılıııni. Eğer iki gün | | | vardı. SON PÖSTA : Padışahın Yolcusu Gelıyor' Deli İbrahimin En Bü Tarınterden bir. çoğu, Sultan Ibrahime delilik atfederler. Hal- buki bu hükmü vermek hiç bir zaman doğru — değildir. Uzun müddet hapis hayatı yaşamak, bu adamın asâbı üzerinde belki | birçok tahribat yapmıştır. Fakat, hususi hayatı tetkik olunursa, bu padişahta sinir — bozukluğundan ziyade, ahlâki olmadığı derhal göze çarpar. Saray dehlizlerinde kadınları kovalıyan ve yetişemediklerinin arkalarından keskin kılıçlar atan Sultan İbrahimin başlıca iki zevki Biri, kan dökmek.. Diğe- ri de en süfli tabakaya mensup olan insanlardan dost edinmek. Cinci Hoca gibi bir adamı bizzat yaratan ve yaşatan Sultan İbrahimin, iki mühim dostu daha vardı. Bunlardan — biri, — saray hamallarından — ( Mısırlı. Haj Mehmet) ti. Birgün sarayın harem dairesi- ne ağır eşyalar naklolunurken Sultan İbrahim bu adama tesa- düf etmiş, onunla görüşmüş, ah- bap olmuş: — Seni, yaptım. sarayın — meş'alecisi Demişti... Artık geceleri Sul- | tan İbrahim sokağa çıktığı zaman mısırlı Haji Mehmet, eline meş'a- leyi alhıyor; Padişahın teveccühüne mazhar olmaktan mütevellit bir gürür ile, Sultan İbrahimin geçe- ceği yolları aydınlatıyor.. Ara sı- ra da arkasına dönerek padişahla şakalaşıyordu. Saray muhiti buna tahammül edecek vaziyette de- gildi Çünkü parlamıya istidat gösteren bir adamı çekememek âdetti. Buna binaen kapıcılar kethüdası Hüseyin ağa bir gün Haji Mehmedi bir köşeye çekmiş: — Ulan fellâh, bana bak.. Sen kim olursun ki koskoca bir Âllosmanı serfirarazi ile şakala- şırsın... Bir daha nöbetin gelme- dikçe saray kapısına gelmiyecek- sin. Gelsen de, şevketlü padişa- hın gözüne — görünmiyeceksin. Eğer seni elinde meş'ale ile gi- dişte görürsem, şart olsun ki gö- zünü patlatırım. Demişti. Haji Mehmet, bu tehditten hem korkmuş ve hem de mütces- sir ulmu' bir müddet sarayın hislerin mevcut | sefahat içinde geçiren — Sultan İbrahim de onu unutmuştu. Aradan bir hayli zaman geç- tikten sonra günün birinde nasıl- sa Haji Mehmet, Sultan İbrahi- min gözüne çarptı. Padişah, der- hal onu hatırlıyarak: — Hay bre Mehmet!.. desin?.. niçin görünmezsin?.. Deye sordu. Haji Mehmet te esasen bunu bekliyordu. Hemen nere- | kafasındaki sarığı çıkararak yere vurdu: — Allah, yansuru - sultan !.. kapıcılar kethüdası bizi komaz. Dabilek... Diye höngür höngür ağlamıya koyuldu... Sultan İbrahim derhal kapıcılar kethüdasını azletti. Haji Mehmedi onun yerine geçirdi. Eline de koskoca bir hattıhüma- yun verdi, Haji Mehmet, aklından ve ha- yalinden geçmiyen bir saadete ermişti. Fakat bunu kâfi görmedi. Başına bir yeşil sarık sararak ( Seyyit ) liğini ilân etti. İşte © günden itibaren bu Mısırlı ha- mal, devletin en mühim ricali sırasına geçmişti. * Sultan ibrahimin dostlarından biri de Deli Kasım isminde bir bahçevandı... Deli Kasımın Da- vutpaşa semtinde hir bahçesi vardı. Bünün duvarları, hü- kümet — tarafından — yıktırılmıştı. Bir gün Sultan İbrahim araba ile ©o tarafa gezmeye çıkmıştı. Da- vutpaşa — tarafından — geçerken Deli Kasım arabanın ortasına atıldı. Hayvanların ayakları altı- na yattı. Bağırmıya başladı. Sul- tan İbrahim, Deli Kasımın bu hareketinden hoşlandı. Onu ara- basının yanına çağırarak konuş- mıya başladı. — Senin adın ne?.. — Bana, Deli Kasim derler. — Aferin, Deli Kasım... Sen, doğru bir adama benziyorsun. Hani şu katlettirdiğim vezir Kara TAKVİM —— SALI 26 EYLÜL 933 Arabi Ruml! 7 Cema, ahar — 1982| 193 - Eylâl - 1349 Gün 30 Vaklt | Erani|Vasatii — Vakit İ l ük Zevki Halk Tabakası Arasından Dost Mustafa Paşa için ne dersin. Çok inatçı bir arnavut değil miydi. — Beli padişahım!.. Kara Mustafa, taaa küçüklüğündenberi öylece inatçı idi, — Ay, sen onun küçüklüğü- nü ne biliyorsun?.. — Padişahım!.. Mustafa be- nim hizmetkârımdı. Tam altı ay, benim atımı tımar etmiştir. — Ya sen, benim ecdadıma kaç yıldır hizmet edersin?. — Altmış yıldır, ecdadıi. iza- mıma hizmet ederim. Hâlâ sek- sen yaşındayım. Sultan İbrahim, bu söze kah- kahalarla güldü: — Eh.. artık iyice kocamışsın. Onun için — benim — önüme çı- karsın. — Hayır padişahım. Zulüm gören, şekva eder. — Sen bana zuülmettin. Bahçeciğimi — harap eyledim. Seni, sana şekva eylerim. Bu cevap Sultan İbrahimin daha çok hoşuna gitti. — Hikmet gibi söz söylersin, be koca.. Elem çekme.. Bahçeni yaptırırım. Dedi ve bu hususta icap eden emirleri verdi. Sultan İbrahim bununla kal- madı. Deli Kasıma iltifatı arttır- dıkça artırdı. İkide birde ara- baya biniyor. Deli Kasımı ziyarete gidiyor, saatlerce onunla ahbap- hk ediyordu. Bir gün saraylılardan — biri doğuracaktı. Bunu haber alır almaz, Sultan İbrahim arabasını hazırlattı. Doğruca Deli Kasımın bahçesine dayandı. Onu, mutadı veçhile arabasının yanına çağırttı. Söyle bakalım, Koca.. Yolda, gelecek bir yolcumuz var, Acep adım ne koyalım. Gerçi, Kasım adlı padişah olmamıştır. Eğer emsal olsaydı, senin hatırın için doğacağın ismini, Kasım koyardım. Dedi. Artık Deli Kasım'a yapılan bu muamele, teyeccühün — son derecesi idi. Vakıa, Deli Kasım'a bir mansap ve makam verilmedi. Fakat padişahla bu derece dost olması onün mevkiüni yükselttikçe yükseltti. Bu fakir bahçıvanın barındığı kulübenin önü, ziyarete gelen devlet ricalinden .geçilmez bir la'e geldi. Kari Mektupları Tokadi Zade Geçen Sene BuTa- rihlerde Ölmüştü 6 Teşrini evvel; Geçen sene- nin bir matem günü, İzmir halkını ve Türk gençliğini ıglılın, bir güneşin gurup ettiği gün.. Ey Üstat; Şekip sen hayata ebediyen göz yumdun, senin bu göz yumuşun bizi derin teessür- | lere gark etti. Ciğerparen Nâsır'la ebedi isti« evveli tarihinin matemli bir say- fasına kaydettin. Şekip oğlunun mütemadiyen arkasından ağladığı bu fenaâbat- tan uzaklaşıp giderek - kalbini huzura kavuşturdu. Fakat biz ağlıyoruz. Kâinatin bütün teselli- leri artık bizi susturmağa, göz yaşlarımızı dindirmiye kâfi gelmi- ı:r Ağlıyoruz, çünkü Şekip are sından tekmil beşeriyerin ığlı- ması icabeden bir insanlık kah- ramanı idi, İzmirliler: Geçen sene gözü- nüzle gördüğünüz bu acı M komşunuz olan Uşakın bir genci sıfatile hatırlatıyorum.. Şekip ve oğlu Niııı- ın mezarına gittiğinizde bizden çok selâm. Hayatında üstatlık payesini bir türlü kabul etmiyen ghpl Şimdi bak sani necip Türk gençleri (Üstat Şekip) diye çağı» nyor kip gençlik senin simanı ınyor. bı: mezarında kimler ağlıyor. i ğek'ip neden öldün, neden bizl öksüz bıraktın? n Oğlunun ölümüne dayanama: diysan gençliği arkanda bırak-« mıya nasıl kıydın, o kara topra- | ga nasıl girdin? Bak ölüm günü« nün senci devriyesini matemle yapıyoruz o günün matem hava- sını teneffüs ediyoruz. Şekip sana Uşak gençliğinden gözyaşları arasında selâm, Uşak: Ş. Kaya I Cevaplarımız l Kenan Fevzi Beye: Konservatuvara giriniz. Kon- servatuvar - Altıncı dairede eski Kohut birahanesinin bulunduğu binadadır. * Çankırılı şehit Ahmet oğlu Osman anası Halime Hanıma: — Arzühalinizi neşredemeyiz. Ayni arzuhalle Milli müdafaa Veklle!me müracaat ediniz. SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi İstanbul : Eski Zaptiye ldıre: Çatalçeşme sokağı Nopîâı-l 'Telefon t — 20203 Posta kutusu: İslanbul — — 741 Velgraf : İstanbul SONPOSTA vekericesesesenneı ABONE FİATI TUHKIYÇ 1400 Kr. 1 Sene 2100 Kr. GSi AEAR 1400 ,, 400 » 3 » 800 , 150 4 1 » 300 , Gelen evrak geri verilmez. hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara (6) kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. greneredenee Guzetemizde çıkan resim ve yazıların bütün hakları mahfuz ve gazetemize bittir. Yalçın kaya d rahatgâha kavuştun ve 6 Teşrini-

Bu sayıdan diğer sayfalar: