h Ziya Şakir “Kâmil Paşayı iskat Etmiye Çalışmak Vahim Neticeler Verebilir,, Diyordu Kâmil Paşa, bu gidişle neti- tenin memleket için vahim oldu- ğüunu —görüyor; son defa olmak Üzere büyük bir büsnüniyet gös- termek istiyordu. — Cemiyetle Kendi arasmda ihtilâfa badi olan Meselöleri tesbit etmiş, bunların için müzâkerata girişmiye amade olduğuna dair cemiyete ber gündermişti. Merkeziumumi, bu teklifi tetkik ettikten sonra kabule karar verdi. Bu karari Verdirmeye sebep olan da -mec- buriyetti. Çünkü matbuatın bir Kâmil Paşayı şiddetle mü- dafaa ediyor ; âtide zuhur edecek Mee'üliyeti (şimdiden Cemiiyete Yükletmek istiyordu. Kâmil Pa- #ayı müdafaa eden gazeteler, he- Mmen şu fikir ve meal etrafında ihat ediyorlardı : | Nazarlarımızı, Kâmil Pş. nın Mesnedi sadarcte geçtiği günlere İrca edelim. Ne halde idik ?.. Ne lar geçirdik ?.. Ne muha- uçurumlardan geçtik 7.. Bizi bu muhataralardan kurta- tan Kâmil Paşadır. Onun bütün bu hizmetlerine karşı : — Kim olsa böyle yapardı. Diyecek kadar haknâşinaslık göstermek Kristof Kolombun yu- Murta hikâyesine benzer. Bugüm- kü siyasi mevkümiz dolayısile Avru- Pada büyük bir nam almış olan il Paşa gibi bir dâhiye Muhtacır. Avrupa siyaset alemin- de bu kadar şöhret kazanmış bir adamı lekeleyecek — olursak, matuf olan teveccühleri ta- Mamen kaybederiz. Paris, Lon- '& ve hatta İtalya ve Rusya Matbuatı, tamamen Kâmil Paşa- Tih siyasetteki maharet ve me- ini sayâ saya bitiremiyorlar, Banlara karpı, ehemmiyetsiz bazı p rlarını ortaya atarak Kâmil fşayı iskat —etmiye çalışmak Yabim neticeler tevlit edebilir. mes'uliyeti, kim — deruhte tdecektir?..) mes'uliyeti, kimse Üzerine almıya cesaret edemiyor- du,, Cemiyet, Kâmil Paşanın ne ve ne de dehasına iyet vermiyordu. Hatta, Artık bu köhnemiş dımağda, bir && şuur ve feraset bulunduğuna 1 Onun - için Kâmil Paşayı sedaret mevkiinde Tadece bir göstermelik olarak _"_!oı ve ondan bilâkaydüşart Haat bekliyordu. ve Dahiliye nezaretine ge- lin Hüseyin Hilmi Paşayı sa- mevküne çıkarmayı düşü- Stu temiyet, gizlice Abdülhamide Müracaat etmiş, Kâmil Paşayı :l::imek istemişti. Fakat.. artık ve galtanatının son senele- geldiğini hisseden Abdülha- karşısında N"ı' tarih korkusu — Artık, o devirler * geçti... —in bu derece perestişini cel- Stniş olan bir sadraramı azle- Yemem » Yakında meçlisi meb'u- İTTİHAT ve — Her hakkı mahfuzdur. — Üizmrermeee berekek encenererese n ee nn eseRem Üçüncü Kısım No, 23 latanbula nakleden merkesi umum! araları. Otaranları Habip Bey, Talat Bey, Ahmet Rara Bey, Hafız Hakkı Bey, Sabri Bey. Ayakta duranlar; İpek m<b'usu Haha İbrehim Efendi, Enver Bey, Hüseyla Kadri Bey, Müthat Şükrü Bey san açılacak. Meseleyi, Millet hal- letsin.. isterse itimat; istemezse, ademi itimat kararı versin. Diyerek tereyağından kıl çe- kilir gibi, bir tarafa çekilmişti. Cemiyet, iyi biliyordu ki: Şim- dilik mecliste Kâmil Paşaya ademi itimat reyi verdirecek kadar mü- him bir sebep yoktu. Ve yine, şunuda pek iyi — biliyordu ki; Avrupanın bütün siyasi mahafili, Kâmil Paşaya cidden büyük bir kıymet ve ehemmiyet veriyordu, İşte şimdi, Kâmil Paşanın tehlikeli bir mevkide olduğunu — gören Osmanlı matbuatı da - yukarıda yazdığımız veçhle - bu zat hak- kinda taraldarlık gösteriyor ve cemiyeti tehdit ediyordu. Şu halde cemiyet için yapılacak, yalnız bir şey kalıyordu: — Kâmil Paşayı iskat ede- bilmek için biraz daha sabretmek.. daha mühim sebeplere - intizar eylemek.. — ve şimdilik te - onunla bir itilâf müzakeresine girişmek.. İşte, bu düşünceler neticesi- dir ki, Kâmil Paşanın müracaatı kabul — edilmiş ve müzakerata girişilmişti.. Pek çok gariptir ki bu müzakereyi idare eden, Kâ- mil Paşa zade Sait Paşa id. Daha — dört — gün evvel, cemiyet gazeteleri tarafından aley- hinde söylenmedik söz bırakıl- mıyan bu genç amiral, şimdi cemiyelin en mağrur ve müte- | hakkim erkânından olan Cemal ve Rahmi Beylerle karşı karşıya geçiyor; babası namına müzake- rata girişiyordu. Fakat çok tu- haftır. ki, —cemiyet — gazeteleri hergün Kâmil Paşa aleyhinde sütun * sütun yazılar yazdıkları halde bu müzakere pek kısa devam etmiş.. Kâmil Paşa ile cemiyet arasında ihtilâfa badi olan meseleler, bir iki saat zar- fında balledilivermişti. Bu kadar kısa zaman zarfındaki — itilâfı, Kâmil Paşanın mahtumu Amiral Sait Paşanın zekâ ve dirayetine mi.. — yoksa cemiyetin, Kâmil Paşa hakkındaki düşünüşlerinde ric'ate mi hamletmek icap eder?, Birçok kimseler, bu sualin cevabına akıl erdirmiye çalışır- larken, Pariste intişar eden (Tan) gazetesinin — İstanbul — muhabiri, gazetesine şu telgrafı çekiyordu: |Hali hazırın müşkülâtı naza- POSTA S$ON Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Ölda?.. rı dikkaata ahnarak ve şimdilik ihtilâfat hasıl etmekte büyük tehlike olacağı anlaşılarak İttihat ve Terakki cemiyeti —merkezi ümuümi azaları son içtimaında Sadrazam Kâmil Paş:ya muza- herete ve pazartesi günü vuku bulacak meclisi meb'usan istizah va müzakeresinde, Kâmil Paşa- ya itimat reyi karzandırmıya ka- rar vermiştir.| Merkezi — umumi kapılarının herkese ve hatta, en imtiyazlı cemiyetlere bile sımsıkı kspalı olmasına rağmen, Tan gazetesi muhabirinin verdiği şu malümat, çok şayanı dikkattir. Bunu bir kehanet manasile tefsir etmekten ziyade, merkezi umumi azaların- dan birinin ifşaatına hamletmek daha doğrudür. Çünkü, telgraf münderecatı meclisi meb'usanda aynen husul bulmuştur. * Meclisi- meb'usan, — meclişte bulunan meb'usların en - yaşlısı olan Trabzon meb'usu Ali Naki Beyin riyasetinde içtimaa başladı. 324 senesi kânunuevvelinin 13üncü günü yapılan beşinci içtima başlar başlamaz, en evvel şu tezkere okundu: ( Arkası var | I SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi rrerrerncen Istanbul : Baki — Zaptiyı ıdll'.: (_"ııııkxıııcıııl ğı h:ııîğ—î Telefon — 20203 Posta kutumu: İstanbul — — 471 Telgraf : İstanbnl SONPOST A angürea a ABONE FİATI TÜRKİYE ECNEBİ 7400 Kr. 1-Sene — 2700 Kr. 1400 Gelen evrak geri verilmer hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara (6) kuruşluk pul ilâvesi lâzumdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. oeninranie Gazetemizde çıkan resim ve yazıların bütün hukları mahfuz ve gazelemize nittir. ——— —— eşhur “İhtiyarTilki,, Ta- — Keyif Veren Zehirler.. TERAKKİ| M Nasıl doğda?.. nınmaz Bir Kaçakçıdır ( Baştarafı 1 inci — sayfada) Ol'sakiyeni Bür kileden takbığ zaman, biraz da mütemadiyen parmağında oynattığı gümrükçü- lerin ini güldürmek — için, bile bile birkaç kilo malını ya- İl.llılîlnr ve keşfettiği bir yenisi- nin tatbikine başlar. İhti::r. tilki bütün kaçakçılar — arasıı en fazla adam kullanandır. Hatta o kadar ki, mübalağayı sevenler, onun ufak bir devlet kadar daimi bir ordusu bulundu- ğunu söylerler. * Şimdi elli altı yaşındadır. Bu- gün milyonlara sahiptir. Birçok yüksek adamlarla gayet lâübali gayet samimi dosttur. Asıl garip tarafı şudur ki “İhtiyar tilki, bu vaziyetini ve servetini elegeçirme den on beş sene evvel cebinde ön parası olmıyan bir serseriydi. Bugün, elindeki para ile öm- rünün sonunu, hudutsuz bir refah u yaj yapamaz, ahp N!Jiği zebir, başka bir şe- kilde onun ma da karışmıştır. Daima takip edilmek, daima iş başında, ihtiyatla şehirlerden şehirlere dolaşmak, daima hileler düşünmek, — yaratmak, bulmak, bankalar, telgraflar, çekler... te zehirin ona aşıladığı ze- birler... Zehirli zevkler bunlardı. Gariptir ki, dünyayı zehirliyen bu adam, bir damla alkol kul- lanmaz, kumardan zevk almaz, kadın tesiri altında kalmaz, ve pek az cigara içer! * Birgün, Beyoğlunda yürürken bir dostum, uzun teredi rden sonra bu adamı bana tanıtmıya ranı oldu. Birkaç gün sonra, takdim — merasimi — muuteşem gil Haliçin metruk lokantaların- an birinde oldu. İhtiyar tilki geldiği vakit dostum: — Affedersiniz, dedi, bera- berimde Fransadan tanıdığım bir arkadaşımı getirdim. O millete olan muhabbetinizdan dolayı af- fedileceğimi ümit etmiştim. İhtiyar tilki: — Arkadaşınızı şahsan tan- orum, ded', kendis'ini otelde bir- aç def'a goörmüştüm. Bir iş için- mi seyahat ediyorlar? Dostum atıldı: — Evet, bir itriyat müessese- si hesabına... İhtiyar tilki güldü: — Yalana ne hacet, ben her şeyi biliyorum. Sonra bana döne- rek ilâve etti: — Benden ne istiyorsunuz? — Sizi tanımak! — Buna sizi sevkeden sebep? — Tecessüs! , — Her ne ise, ehemmiyeti yok! Şimdi sessizce yemek yiyor- duk. Bu mülâkatın böylece kal- masından, ve bana hiç bir istifa- de temin etmemesinden korku- ordum ki ihtiyar — tilki — söze başladı: — Görüyorsunuz ya, ben ken- dimi tanıtmaktan çekinmiyorum. Zaten bir haydut, bir kaçakçı değil, sadece bir iş adam Yegâne bildiğim şey almak ve satmaktır. Merkezim bir mağara : mahzen geğil ahut bir ymıtcheı'ıığir bankadır. — Fakat artık ismini size söylemememe müsaade edersiniz. zannederim. Biraz bardağile oynadı, sonra devam etti: — Hem bu işi ben yapma- sam, bir başkasına yaramıyacak- mıydı, sanki! ben, her halde da- ima namusumla iş gördüm. Bu işlerin başlangıcındanberi ortalık, altın yumurtlıyan — tavu- ğgun karnımı yaracak kadar be- lâbat — gösteren — tamahkârlarla doldu. Bu — tamahkârlar — tek kalmak, yegâne olmak istedikçe, birbirlerine . türlü türlü — hileler, — eeei eee ea — ee eee ae eee eee gea ada ae ea oyunlar yapmakta — devam et- tikçe, hisselerine — düşen mil- dar- için ortaklarile hırlaştıkça l"h işl tı; çok ki ge lerin işleri gittikçe ola, - caktır. Bundan sonra bir nğııı'â:ı susan ihtiyar tilki, kaçakçılar ara sına kan; Lorenzetti - ismincc Br a adamı 1930 &a C adam, Hi Akvam tarafından ıuıoyycm ler ticaretini kontrola memur edil- miş. Günün birinde semplo': ekspresinde ercin dolü üç çantı bulu>ması üzerine Lorenzetti orte dan kayboldu. zehrin ne akıllara hayret vere: hilelerle sokulduğ öğrendim. Sefaret veya konsolosluk mü- hürlerini taşıyan resmi zarflardan ta tiren lekerlerine — kadar, her vasıtadan — İstifade edilmis, her vasıta tecrübe edilmiş. Hatta bedeviler, develerini 1 börgüçlerindeki tüyleri turaş edip siyasi — pasaportlarla seyahat edenlerden çok kimse- ler çantalarını birer nakil vası- olarak kullanmışlar. Peru hükümetinin Viyana ve Oslo maslahatgüzarı Bacula bun- lardan birimiş: İhtiyar tilki onun başına gelen bir vaka'yı da .ba anlattı: “— Bacula 150 kile ercinle Nevyork - otellerinden birine in- mişti. Bunların bir kasmına taşıyan adam otele yüzü gözü kan içinde döndü. Yolda hücuma uğramış ve elindekilerini aldırmış. Ondan birkaç dakika sonra Çalınan elli kiloyu iade ettire- bileceğini söylüyor ve uyuşmak istiyordu. Sonunda da: — Geri kalam da, daha emin olmak için, benim bir adamımın muhafazasında Santral otele gön- derin! dedi. Bacula kabul etti. Ertesi günü bu emniyetli adamı otelinde elleri ayakları bağlı buldular. Bittabi eroinler de çalınmıştı. * İhtiyar tilki devam ediyordu: gün biliyorsunuz ki mer- kez Sofyadadır. Ve Sofyanın en müstahsil fabrikası Radomir'de ki- dir. Bulgar bükümetinin yüksek memurlarından birisinin akraba- sından bir Bulgarla bir Türk ta- rafından işletilen bu iki fabrika son iki ay zarlfında Almanyaya, Fransaya, Amerikaya Mısıra ve Şine bir buçuk ton eroin sevketti. akat fiatlarda müthiş rekabet vardır. Ve belki de bir gün, benim işten el çekeceğim bir zamanda Çin, çok daka ucuz fiatla piya- saya tamamen hâkim olacaktır. Hulya taciri; benim tahminim- den çok fazla konuşuyordu. Ben, onun, ilk defa karşılaştığı bir yabancı yanmda bu kadar açılışına — şaşmıştım. Fakat şunun da farkına var- mıştım ki o, kendisinden bir sa- tır. bile bahsetmiyordu. Birçok defa bunu temine çabaladım. Fakat ihtiyar tilki duymamazlığa, anlamamazlığa vuruyordu. Anlı- yordum ki: İstemiyordu .. Ondan — ayrıldığımız. zaman dostuma hayretimi anlattım ! — Hiç merak etme, dedi, sana söyledikler muhakkak ki yayılıp duyulmasını, yazılıp çizik * mesini istediği noktalardır. Söy- lemediklerini ise kendisine saklı- yordur. Nakili: Macl Badujlah