- Barut Fıçılarına Merbut İp Ateşlendikten Sonra.. Hemen mağaraya dılmıç, arşağı yanına çağırmış ve mığırıyı saklanmıştı Evet, Gâvur Mehmet... Gâvur Mehmet, hiçbir insan şuurunun kabul edemiyeceği bü- yük bir cür'et göstermişti... Ka- ra yürek çetesini, tamamem imha etmek için çete efradını tepenin üstüne gönderen Gâvur Mehmet, şöylece hesap etmiş.. Meydanda duran barut fıçılarına ateş verdiği zaman açıkta herhangi tarafa kaçsa kurtulamıyacağına hüküm vermişti. Onun için, hariçte bir yere kaçıp saklanmakdansa, mağara- ların içine doğru çekilerek en son mâğaraya iltica etmeyi ter- cih eylemişti. Bunda da iki feci ölüm ihtimali vardı. Biri, ateşin ve dümanın tazyikinden boğul- mak.. diğeri de, birinci mağara berhava oduğu zaman, diğer- lerinin de çökmesi — muhtemel bulunduğundan, yüzlerce ve bin- lerce ton sikletinde taş, top- rak altında kalmak... Gâvur Mehmet, mağara ha- ricinde daha ehven şartlarla ölmek ihtimali varken, niçin bu feci ve muhakkak olan iki ölüm şartını birden ihtiyar ve kabul etmişti?.. Bunun cevabını, bir müddet sonra bizzat Güvur Mehmetten öğre- neceğiz. Dışarıda, Beşiktaş Kumandanı Alay Beyi Hasan Bey ile Zabıta Serteftiş —memurlarından — Hüs- nü, Efendiler; takım takım Karadağlı ve Hırvatları teslim alırlarken Üçüncü mağaranın kuytu köşe- sinde de şu sahne cereyan edi- yordu. Gâvur Mehmet, barut fıçıla- rını biribirine rapteden fitili ateşledikten sonra hemen mağa- raya dalmış.. İkinci mağaranın kapısı önünde duran Arşağı ya- nına alarak, üçüncü mağaranın kuytu bir köşesine kaçmış ve saklanmıştı. ©O müthiş infilâk vukubulup ta sademesi geçinciye kadar bu kö- şede kalan Gâvur Mehmet, birkaç dakika — daha ihtiyatla bek- ledikten sonra kapıya koştu. Fa- kat tamamen çökmüş olan birinci mağaranın taş ve topraklarile methali kapalı buldu. Artık ne sema, ne bir zerre ziya ve ne de dünyadan eser"” kalmamıştı. O zaman kalbinde hafif bir ürper- me ile avdet etti. ellerile yoklıya yoklıya üçüncü mağaraya gelerek Arşağa seslendi. Arşak, zaten aylarca burada çektiği mihnet ve meşakkatten sersem bir hale gelmişti. Şimdi bu korkunç hâdise de, onu bütün bütün sarsmış, asabını perişan etmişti. , Gâvur Mehmet, — birdenbire Arşağa bir şey olmuş zannederek endişe ile bir daha seslendi: * — Arşak!... Arşağın heyecan ve iztirapla titreyen sesi, cevap verdi! — Buyur Ağa,.. — Senin burada bir lâmban olacaktı, nerede?.. Gâvur Mehmet Kara Yürek Çetesi Deli Kerim, Gürcü Hasan | Tefrika No. 94 — Hele dur Ağa.. Biraz ak- hm başıma gelsin... — Aman Arşak, aklını çabuk başına getir de. şunu bul.. Hiç olmazsa, ölünciye kadar olsun, karanlıkta kalmıyalım. Arşak, muztarip bir sesle mı- rıldandı: — Ölünciye kadar mı dedin?.. Burada mutlaka ölecek miyiz?.. — Buna hiç şüphe yok ki Arşak, şu anda biz, tamamen ölmüş insanlarız. — E, nasıl konuşuyoruz?... Gâvur Mehmet, o feci vazi- yette bile neş'esini kaybetmedi. Parlak bir kahkahadan sonra, bu saf adama cevap verdi: — Ölüler konuşmaz mı, Arşak? Kilisede papazdan işitmedin mi? insanlar, ölecekler.. Sonra dirile- cekler.. Allaha hesap verecekler.. Sonrada; ya cennete, ya cehen- neme gidecekler. Arşak, susmuştu. Herhalde, Gâvur Mehmedin bu vâzını kili- ıedı pıpulırdıı dinleyip dinle- — Ne düşünüyorsun, Arşak.. Daha hâlâ aklın başına gelmedi mi?.. Hadi şu lâmbayı bul. Arşak, şuurunun yavaş - yavaş avdet ettiğini gösterdi: — Ağal.. Allah aşkına benim- le eğlenme... Hem, artık öldük; »diyorsun.. hem de ışık istiyorsun... Ahrette lamba ne arar?.. — E, haydi senin dediğin ol- sun.. Farzet ki ölmemiş olalım... Fakat şunu bil ki, diri diri me- zara girdik, Çünkü, birinci mağa- ranın tavanı çökmüş.. Deliğin ağzı da tamamen kapanmış... Gâvuür Mehmedin bu sözlerini acıklı bir feryat takıp etti. Arşak, avazı çıktığı kadar bağınyor.. Bağıra bağıra ağlıyordu: — Ah benim Allahım.. Ne künahım vardı da beni bu hale kodun. Burada çektiğim çile ye- tişmedi mi de, şinidi beni diri diri mezar sokuyorsun.. İstemiyorum.. Ben ölmek istemiyorum. Gâvur Mehmet, bu sâf ada- mın iztırabına sebep olduğu için kalbinde bir teessür duydu. Elle- rile etrafını yoklıya yoklıya onun sesinin geldiği tarafa, doğru yü- rüdü, El yurdamile arşağı buldu. Zavallı adam, boylu boyunca ye- re yatmış, hem ağlıyor, hem ba- ğgarıyor; hem de yerlerde yuvar- lanıyordu. Gâvur Mehmet, onun başını ellerinin arasına alarak — teselli verdi: — — Arşak!.. sen, dindar bir hıristiyana benziyorsun... Bilirsin ki, Hisos'ta b'rçok sıkıntılar çek- tikten sonra bütün dünya mihnet ve meşakkatlerinden — kurtulmuş- tu. (Ç Arkası var ) Kasadar — Rica ederim dik- kat edin, kaçtır. sicim yerine saçımdan bir kaç tel koparıp Paketleri bağlıyorsunuz !. Bakaloryaya Girdim Muvaffak Olamadım Çalışmam sayesinde ilk mek- tebi — birincilikle — bitirdim ve Bolu. orta mektebine kaydoldum. Dört sene orta mektepte tahsil gördüm. Birinci ikinci sınıflarını muvaffakiyetle bitirdim. Üçüncü sınıfında babamın ihtiyarlığı ve validemin ihtiyarlığı dolayısile çok fakir bir halde kaldım bu vazi- yet karşısında boş zamanlarımda gazete satarak ve boyacılık ya- parak annemi babamı ve kendimi idare ettim. Çok zamanlar aç kaldım. Halimi de kimseye söyle- medim. Bu suretle üçüncü sınıfı kalemsiz, deftersiz, kitapsız bir vaziyette çok meşakkat içinde 0- kudum, nihayet bakloryaya girdim ilk girişimde üç dersten muvaffak oldum. Diğerlerinden ikmal kal- dım. İkmalde öbürlerine girdim yine muvaffak olamadım, yine senei atiye kaldım. Bu vaziyet karşısında Boluda açılan muallim vekili müsabaka imtihanında alt- Miş dört ortamektep mezunu ara- sında ben de müsabakaya gir- dim ve beş numara ile muvaf- fak olup Göynüğe — muallim vekili — olarak tayin edildim. Ve vazifemi fazlasile ifa ettim. Mekteplerin tatili münasebetile Boluya geldim haziranda üçüncü bir defa olarak ikmale kalmış olduğum derslerden yine imtiha- na girdim Fransızca, riyaziye derslerinden yine muvaffak ola- madım ve imtihan hakkını da kay- bettim. Şimdi boş geziyorum. Okumakta ise hevesim var ve okumıya da yaşım müsaittir. Yukardaki mektubu Boluda Mithat B. isminde bir genç gön- dermiştir. Bu vaziyette — birçok gençler vardır. Maarif - Vekâleti bu genclerin — vaziyetini tetkik etmektedir. Bu vaziyetteki genç- lerin hayata atılmalarını yahut imtihanla bir san'at ve ticat mek- tebine girmelerini tavsiye ederim. '"Trabzon Tapu Müdürü mahdumu Abidin Beye: Kabataş lisesi senelik leyli ücreti 225 liradır. Para üç tak- sitte alınır. Memur Ççocuklarına yüzde on tenzilat yapılır. * Ankara, Erzarum mahallesi mesçit sokak No. 4 Demir Ay Beye: Avrupaya tahsile gitmeniz için evvelemirde bir lise mezunu ol- manız İâzımdır. Ortamektebin üç bakalorya imtihanında da yalnız türkçe dersinden dönmenize yal- nız bir sebep olabilir. O da sizin lâkaydi ve ihmalinizdir. * Adana Postane önünda yazıcı seyin Dündar Beye: Zayi ettiğinize dair bir ilân veriniz. ve tasdiknamenizi mektep- ten isteyiniz. Ortamektep ve lise- lere girebilirsiniz. — Mektepçi Hüs HİKÂYE Bu Süt;;crl'aâHergün Nakleden : Hatlce — Samimenin_Randevüsü Samime Apartımanın kapısın- dan çıktığı zaman Şakir hiddetle elindeki paleti bir kenara atarak kollarını kavuşturdu. Samimenin her perşembe böyle muntazaman yalnız olarak evden çıkmasına bir mana veremiyordu. Karısı muhakkak her perşembe günü onu bir bahane ile evde bıraka- rak sokağa çıkıyor. Ve ancak akşam yemeğinde -çok neş'eli değilse bile- parlak gözlerle eve avdet ediyordu. Bu çıkışların hep- sine birer bahane bulmakta idi. Bazan terzisine, bazan birşey almıya, bazan — bir arkadaşını ziyarete gittiğini söyliyordu! Şakir yanılmadığını anladı, Sa- mimenin her perşembe hiç değiş- meden çıkışlarının rnuhıklıık bir sebebi vardı. Genç. ressam - karısını çılgın- casına seviyordu. Onu on sene evvel, uzak bir akrabasının evin- de ilk defa olarak gördüğü za- man, o kusursuz güzelliği karşısın- da kendinden geçmişti. Kimsesiz ve zavallı bir kızcağızdı. Babası, sirkat maksadile yapılmış bir ci- nayetten dolayı hapiste bulunu- yordu. Oldukça iyi bir aileden olduğu halde, sırf - ahlaksızlığı yüzünden bu hale düşmüş bir adamdı. Samimenin babasından başka da hiç kimsesi yoktu. İşte Şakirin akrabasının evine sığınmış bir vaziyette idi. Genç adam onu görür görmez sevmişti, ve onun bir hırsız. kızı. olmasını, zavallı ve iptidai bir mahlâk bulunmasını kat'iyyen nazarı itibâra almadan, birkaç gün içinde onunla evlen- miş, onu bu sefil hayattan kur- tarmıştı. Samime, Şakirin kendi- sine verdiği temiz ve yüksek ha- yata pek çabuk alışıverdi. O, güzel olduğu kadar zeki ve ince bir kadındı. Şakir onunla nişan- landığı gün ellerini öperek: “Bun- dan sonra size yeni bir hayat hazırlanıyor, demişti. Eski ke- derli günlerinizle —artık hiçbir alâkanız kalmamıştır. Maziyi büs- bütün zihninizden çıkarmalısınız. Bugünden itibaren yaşamıya baş- hyacaksınız. Emin olunuz Sami- me sizi dünyanın en mes'ut bir kadını yapmak için elimden gek diği kadar çalışacağım.,, * Şakir yerinden fırladı! Karısı onu muhakkak aldalıyordu. Aşa- ği yukarı beş altı aydanberi Sa- mime her perşembe muntazaman bir yere gidiyordu: Şakir karısı- nın nereye gittiğini öğrenmek istiyordu. Pencereye koştu. Sami- me henüz aşağı kapıdan çıkıyor- du. Genç adam daha fazla te- reddüt etmeden şapkasını alarak dışarı fırladı. Aşağı kapıdan çı- karken karısının caddeye döndü- ğgünü ve yukarı doğru bızlı hızlı ilerlediğini gördü. Onu takibe başladı. Samime, takip edildiğini aklına bile getirmediği için başını arkasına çevirmeden — ilerlemek- te idi. Karşı kaldırıma geç- t, ve küçük sokaklardan biri- ne saptı, bir müddet yürüdü, sokak gitgide tenhalaşıyor. Ve evler gitgide seyrekleşiyordu. Ni- hayet küçük bir bahçenin önünde durdu, eskif tahta parmaklığı ite- rek içeri girdi. Burası, küçük, iki katlı eski bir evin, bakımsız bir bahçesij idi. Şakir sarmaşık- ların üzerindeki tahta parmaklı- ğin kenarına gelmişti. Dalların arasından bahçenin içersini görü- yordu. Birdenbire — Şakirin çehresi kıpkırmızı oldu. Hayretle haykır- mamak için elile ağzını kapadı, Bahçenin içinde çok ihtiyar bir adam vardı. İşte Samime bu ihtiyar adamın boynuua hasretle sarılmıştı. — Babaciğım.. Canım baba- cığim! Söyle bugün nasılsın? Seni daha iyi görüyorum. Bir şeye ihtiyacın oluyor mu? Sana iyi bakıyorlar mı?. Seni görmeden geçen bir hafta bilsen bana ne kadar, amma ne kadar uzun geliyor !. Samime ile babası — şimdi biribirlerinin — ellerini — tutmuşlar, hasret ve muhabbetle biribirlerine bakıyorlardı. “ — Yavrucuğum.. Kızım!,, Şakir, Samimeye karşı hisset- tiği bu emniyetsizlikten pişman ve mütcessirdi. Nasıl olmuş ta okadar fena bir şeye ihtimal vermişti !. Şimdi. biribirlerile böyle gizli gizli görüşmeye mecbur olan o zavallılara bakarken gözleri do- du ve adeta bir şey çalmış bir hırsız. gibi koşarak buradan uzaklaştı. Derleme İşinde Tire Birinci Tire ( Hususi ) — Kazamızda dil derleme İaaliyeti çok iyidir. Şimdiye kadar Tire komitesi ta- rafından söz derleme bürosuna 1500 den fazla fiş gönderilmiştir, Tira bu suretle İzmir vilâyeti kazaları arasında, derleme işinde birinciliği almıştır. Tire Ticaret Odasının Bülteni Tire (Hususi) — Ticaret Oda- miz, Cümhuriyetin onuncu yıldö- nümüne kadar yetiştirilmek üzere kazanın son 10 senelik faaliye- tini gösteren bir Bülten tanzimine başlamıştır. SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi İstanbul Eski — Zapi 'd.'.:fıulıqmeıokımh' 1 — 20203 Posta kutusu: İstanbul — — 471 * Telgraf : İstanbul BONPOSTA göreneeceenanenEE ABONB FİATİ T L'ıınn'n Telefon NS0 . » 00 , 150 Gelen evrak geri verilmez. hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara (6) kuruşluk pul ilâvesi Tâzumdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. Gezetemizde çıkan resim ve yazıların bütün hakları mahfüz ve güzetemize aitlir.