| Araba, Otomobil | Şırrak diye şaklıyan kamçının sesinden ürken atlar, muntazam adımlarla arkalarında lâstik te- kerlekleri üzerinde kayan arabayı sürüklerlerdi. — Dexstur !, — Arabacı, Dizginler gerilir, atlar durur. - gfyoğluıı kaça gidersin ? — Ver üç mecidiye.. — Olmaz kırk kuruş.. —- Pazarlık biter. Etraftakilerin kıskanan gözleri arasında müş- teri arabaya kurulur, Şirak şirak.. — Destur!.. * Günün birinde; sokaklarda vang, ving diye şımarık çocuklar gibi bağıran bir şey peyda oldu.. — Ötomofil !.. Dediler.. — ÖOtomopil !.. Dediler.. — Otomobil |.. Dediler.. — Otol. Dediler.. — Arabacılar yüzlerini buruştur- dular.. Araba atları başlarını ön- lerine _ğiE düşünceye daldılar.. Şaklıyan kamçılar şaklamaz oldu. Otomofiller, otomopiller, oto- mobiller, yollarda deliler gibi koşmıya başladılar. Önlerine ge- çeni çiğnediler, arkalarında ka- lanlara bakmadılar.. Hergün yeni bir model, yeni bir marka meydana çıktı — Lüküs otomofil !.. Dediler.. — Lüks otomobil !.. Dediler. Yiyecek kesemizin ağzını Avrupadan, Amerikadan | lüks satın almak için açtık. Bo- | şalttık. * Yeni bir teşebbüsten bahse- diliyor. Otomobiller tahdit edile- cek, arabadan da istifade oluna- cakmış.. Ne iyi bir şey.. Bugünün sür'at ihtiyacını temin eden oto- mobili iş için kullanp; lüks için de, atından tekerleğine kadar her parçası memleket malı olan arabadan istifade etmek en doğ- ru harekettir. Desenize yine şırak şırak.. Diye kamçılar şakırdayacak.. — Destur !.. Sesleri duyulacak.. -- İsraf Hasan Beyin ka- mar hergün — Şapka — iste- rim! Der, ertesi gün Ayakkabı ir- fterimi!, Der, daha ertesi Bün.. — Manto — iste- Derdi. Artık Ha- san Beyin sabr tükendi.. —Ne yapıyer. çe hanım? dedi, yüzde ,lylmııuıı senin gi- : ğrinmene sarlodiyo- Şum., ? ($ Kartsı kızdı, A 'P—Yıl demek ? Beriye kalan yüzde ; Snün altından gis * — Hasan ban p, Üstünden çe futbol oynar, Bgçut oği kap israf ediyorsun — kullamır, bir kızım — Hastabakıcı öyle mi? vanvacaklır. sahil onu natıl yetiştireyim?. — Hasan Bey artık ticaret muahedesini de imzaladık, bundan böyle dost olacağız. — Biz bütün dünya ile dostça geçinmek isteriz, Alman efendi; yalmız karşımızdakiler de bizim gibi hüsnüniyet bi olmalıdırlar, Neler Var? Sergide gezdim. şöyle, Neler var neler neler!.. Bakmakla doymam hek Neler var, neler neler!.. Hepsi de yerb malı, Ne güzeldir şu hal; Para verip almalı, Nelek var, neler neler!.. Yiyecek var giyecek; Yün var, keten, hem ipek; Beğendim ben da pek pek, Neler var, neler neler.. Gidiyor berkea bakın, Alayla akın akın; Uzakta değil yakın, Neler var, neler neler!.. P. O. H B. bi L f:lılivınlık yaparım, büyük oğlum m boksördür, karım otomobil S — Hasan Bey geçen gün bir gençe le burada tanişıp nişanlandık.. — Desene, yine bir deniz faciam oldu. Yüzen apartulan — aımanları biribiri arkasına .stanbul limanı- na geldiler.. Yalınayak haşıkabak erkekler, kolu budu meydanda kadınlar İstanbul sokaklarına ya- yıldılar. Bir kısmı — otomobiller içinde, bir kısmı yayan; şehrin köşesini bucağımı dolaştılar. Diki- litaşa, Ayasofya camiine, Süley- maniye kubbesine ağızlarını açıp baktılar.. Kapalıçarşıdan boncuklu terlik, kalıpsız fes satın aldılar. Beyazıt vesinde nargile içtiler ve yine geldikleri gibi vapurlarına binip dost diye gittiler.. ir kişi değil, yüz kişi değil, binlerce kişi idiler.. Memleketle- rine gittikleri zaman yüz binlerce insan seyahat ettikleri İstanbulda gördüklerini dinliyeceklerdir. so- rarım: — Bunlara Türk inkılâbına ait neler anlatıldı? — Kimler bu işle meşgul oldular ?. — Ayağımıza kadar gelen bu kadar insan kalabalığına mem- leketimiz hakkında nasıl bir pro- paganda yaptık ? — Sarmıen; deyen Nasrettin H eden kâğm“ ımh;ı'ula ne fark var Hasan Bey — ıl:ııııbn li üee Si B SÜ Ö ai eeei seğüm İ Ş AD LALARÜ, Kalıyoruz Biz sazı ele hemen; Ala ala alıyoruz.. Vakti geldi her telden; Çala çala çalıyoruz.. Bizimle yarışun yok, Daha fazla aşan yok, Zevklere karışan yok; Dala dala dalıyoruz.. Çıkıyoruz. meydana, Uyuyoruz zamana, Sözümüzü dört yana; Sala sala salıyoruz.. İçimizde yok tasa, Doğruluk bize yasa; Çenemiz yorulursa; Kala kala kalıyoruz.. P. O. H.B. oca ile, var #ezizim. Nasrettin H icat dırları du ni oca, eh ee gl tt Hasan Bey bir dostuna borç vermişti. Elile verdiğini ayağile aramıya gitti. Dostunun kapısını çaldı, Wyı hizmetçi açtı: — edersiniz. Hasan Beyl Çok müteessirim, fakat söylemiye mecburum beyefendi evde yok.. ılııı—F::MM evde yok anla- i at sen bul iği niçih müteessirsin' ?nıı A — Yalan söylüyorum da onun için Hasan Beyl,, Hazine Oğlu Hasan Beyin yanına geldi: — Baba senin biricik hazinen ben dığilmiyim? — Evet çocuğum bir sensin! Çocuk elini açtı: — Baba hazinene ku daha koysana!.. ben künte Güzel Yerli mallar sergisinde kansı Hasan Beye bir kumaş gösterdi: — Penbeliye bak ne hoş.. Hasan Bey satıcı kızlara baktı, — Hayır mavili daha güzell.. alıştırmayınız İpek film stüdyolarında bir filim çevriliyordu. Rejisör artiste rolünü öğretti: — Şimdi bir genç size aşktan | bahsedecek; izdivaç teklif ede- cek.. siz reddedeceksiniz! Hasan Bey orada idi.. rejisöre döndü.. — Rejisör efendi, san'atkâr- Hasan Bey! . — Beşllirasını bu ay başında veririm! — Öbür beş lirayı.. — Onu da gelecek ay başında.. Hasan Bey biraz düşündük- ten sonra ilâve etti: — O zamanda taksitler öden- miş olur. Beh de çocuğuma tama- mile sahip olurum. Za Demişler Ki Hırsıza demişler ki: “— Ne iş yapar sın? yaptığım Ş için güya sermaye vere- cekmişsiniz gibi be- ni sorguya çekiyor sunuz, demişl! Kızı pek çirkin olan adama demiş- ler ki: “— Kızımı düş- mManına neden ver- din? Kendisinden in- tikam alınak için, demiş!! Bir köylüye de- mişler ki: “ — Merkebin- ölmüş öyle mi? Ne yapalım demiş, he- pimiz o yolun yol- cusuyuz!!, Çalgıcıya demiş- ler ki: “— En çok hi gi faslı seve: para faslını de. Balyangoza di mişler ki: “— Yazı yaz- gı bala - batırıp ben de bir yemek icat ettim Mük bilir misin? du- sabunu icat ettiğini iddia Varlara çok parlak eyt yazarım. Yılııı;â ıı'&