“ | Dakikada "İ60 bin merm keşfi ! € Sayfa zelrieeii l Dünya Hüâdiseleri r Bir Japon Mühendisinin Müthiş Keşfi Tokyo Psiko - Şimik labora- (tuvarı müdürü M. Yoşitara Şimi- zu'nun “askeri” sa- bada mühim bir i mevzwubal oluyor. Bu zat yeni bir mitralyoz yapmıştır ki dakikada 10 bin ile 60 bin arasında mermi atmakta- dar. Bu mitralyoz hiç bir gürültü yapmadıktan — başka ' mermileri atmak için baruta 'da ihtiyaç göstermemektedir. — Mermilerin atılması “için icap eden kuvvet, hususi tertibatı haiz bir piâğın dönmesinden hasıl * olan kuvvei anilmerkeziyeden — ileri gelmek- tedir. Bu yeni silâhım teçrübeleri Japon erkânıharbiye mümessilleri “huzurile resmen yapılmış ve ve- rilen haberlere göre bu tecrübe- ler memnuniyeti mucip netice vermiştir. ' M Eğu tabir —caizse dünya sahtekârlarının ve hırsız- larının kıralı şim- _Zıbllıkar!ur diye kadar A'vıuı- ıralı öldü turyada idi. son zamanda çok yaşlandığı için elini ayağını fenalıklardan çekmiş ve bir köşede rahat rahat oturmayı tercih etmişti. Bu adamın adı İnyas Strasnoftur. Bir müddet evvel hastalanmış, belediye has- tahanesine — yatırlmış ve orada ölmüştür. İ : İnyas Strasgofun sahtekârhık sahasında yapmadığı, kalmamış- tır. Harpten evvel, Avusturya hü- kümeti ile Çek — muhaliflerinin araları son derece — açılmıştı. Strasnof vaziyetten " istifade edi- lebileceğini dwü kendisine bir gardrop , düzdü, sonra İmparotor, Fransava Joze- fin murahhası — sıfatile - Prağa gittik orada, günlerce Çekoslovak siyaset adamlarile temas etti, Fil- vaki bir müddet sonra fiyaskosu meydana çıktı amma Strasnof da SO bin kuronu cebe indirmişti. Onun dikkate değer bir do- landırıcılığı da Macaristan baş- piskoposana oyundur. Bir gece, gece yarım piskoposun ikametgâ- hına gider Strasnof kendisine, Macaristayın cn zengin adamı 'Kont Esterhazi” süsünü veriyor ve şu sözleri söylüyor. * — Şu anda 30 bin kurona ihtiyacım var. Kumarda kaybet- | tim. Bunu bana siz verebilirsiniz ayni zamanda sükütunuzdan da emin olabilirim. gün sonra bu parayı iade edeceğim, aksi 'halde beynime bir kurşun çek- “mekten ,başka yapacak . çarem yoktur. Bu sörlerle İerabeni tübancei | ao çekerek beynine dayayor: Piskopos, Macaristanın bu en V meşhur ailesinin bâşhca rüknü ve “mümesilini memnun etmek istiyor, istenen paraları çıkarıp veriyor ve ondan sonra yüzünü görene aşkolsun. Fakat İnyas Strasnof öldüğü zaman cebinde beş parası yoktu. Bıraktığı vasiyetnamesinde, yaptığı dolandırıcılıkları para muhabbe- tile değil meslek thı yıptıııı ş ıııyd.dıyçı. SON POSTA - YERLİ MALLAR SERGİSİNDE... İlâhi Bir Şeycikler Demem, Allah Taksiratını Affetsin Koridorlardaki Sıcak, | Sıcak, Buhar Halinde Tütüyor. Ten Kokusu Bütün Sergiyi Kaplayordu — Akşam saat sekiz.. Galata- sarayın önü hıncahınç kalabahk.. Büyük demir kapıdan içeri yüz- lerce gölge girip, yözlerce gölge çıkıyor.. Elektrikten aşıl ışıl par- hyan koca bahçede ilk gözünüze çarpan şey, sağdaki diş macunu imalâthanesidir. Yedi 'lax - tıpkı Yabya Kemalin Mehlika sultan- ları gibi - birer dizi balinde sıra- lanmışlar... Durmadan - dönen mütcharrik teneke her beş altı santimde çok işler görüyor: Kız- lırdıııbıipıktohtu.iıdığo-_ - ritarife koyuyor.. * Son sırada duran — genç kiz da bu kutuyu kapayıp sepete atıyor. ler - den ihtiyar bir boşnak — hanımı 'bu işe şaştı: ; — Allahü âlem t var bir şeytan cö- zü bu işte.. O « tulumçayı hadin doldurirler, velâçin bu nameleri - ne k yyirler! x Şano gibi tah- ta bir balkonda durmadan çalan cazbant birdem bire kesilince radyo açıldı: — Allo.. allo ' hanmımefendier, beyefendiler.. şimdi fransızca der- se başlıyoruz.. bu akşamki... v Radyoyu açan zat h:ek hıl::_. Mum parçasım olmalı ki birdenbire ıverdı ve zavalh ses, kur- .ı koyun gibi boğulup kaldı. Beşinci mallar sergisini gezmek ııbyy:ıuuc de çok çocuk var.. insan âdeta bunların birer deri, kösele, halı ve müstahzerat tüccarı zahip olacak.. bacak — aralarından, — kalabalık kümelerinden öyle bir ayak eze- rek geçişleri var ki, hımi — kan tepenize çıkmazsa, gekn — bana söyleyin,.. İ]ıüyu bir kokana, ııııırını biri ıımurnk tin. - Afto dıyıvolo! glrnıedııı ki, ayagima * — Efendim, avlanmak mı is- tiyorsunuz? Ayuçla tren parası verip Yeşilköye Şıtııııyo ne hacet! İşte şize tam ,bir fırsat.. Arabı ;I,ı urhuın. vuran kazanıy: kh uxnıı beyim, ıüıbilıün P Vei pâzarında n şan talimi ne arıyor, ben de şaştım.. halk çok ciddi şeylerden oılınınıyor da, onun için mi böyle nişan yerleri, kuvvet masa- ları, boks baskülleri yapmışlar!.. Her halde öyle bir olmahi.. İşin asıl tuhaf ta: naeııdıv, blliyoı musunu??.. Bahçeye î:m bütün susayanlar, daha arpa suyunun , kokusunu alır a- maz bira barakasına dayanıyor- lar... Susuzluğu gideriyor biraz da lıeyif verici var, * Koca bahçe adeta lmilel illetler mÜş... Beyağla â'dîî'r'."ha baldnbü tenha olmalı; Çünkü quî."ı';ı. kalabalik var. ki, yummklsmık' bazan — bir tek adım atma- dan dakikalarca bekleyorsunuz, ya omuzunuzu — biri - omuzluyor, yahuut ta, ayağınıza biri basıyor.. hatta nefes almak bile güç... köşedeki fıstıklı hacı baba lo- kumu satan ibtiyar bir adam, karşısındakine takıldı: — Ne dersin Cnafer “Ağa?.. Boyıe panayırı İranda bulamaz- hnlı!ıılueı başımı çevir- dim.. muhatabı ,başını istihfahla salladı: Yerli Matlar sörgisinde dolaşanlar Y miraea Haccı efendi. * Yapdihları nedir ?. İlle bizim Eyranda, Bender- ıbbutı eyle bir pabnayır gürmüş- lıdınkıııım y:ıdlıl gat semavata yükselüptü de, afıtuptan —ıüıer ten- ziyyaretinde gelirlerdi. » Biz bir gazeteci arkadaşla iç sergi gir.nce, ten kokusile sıcak bir hava yüzümüze geçmek için omuzunuzu sağınız- dakine, solunuzdakine taşıtmanız lâzımidır.. Fakat bu omuz taşıyı- cılar da hep kadınlar oluyor.. Çün- kü sergiyi ziyaret eden yekünu eleseniz, kadınlar dörtte üçü- teş- kil eder.. Amma, -ne kadınlar..: Her çeşidi.. Nekadar olsa Bevki' tabil. Kumlaşım, kokunun, mâkya-i jın bol bol bulunduğu büu sergide| niçin goılennl doyurmasınlar de- gilmi? . Unümüzde giden levent bir hanımefendi, iriyarı, çam yarması gibi adama müthiş suratı asmış: — Ne güzel bir gecelik tuva- I.et olurdu!. Sen zaten hep böyle- » Cimrilikten bir gün ölü; hırlukukıın? Bütün kâb bende, Nairenin kocası !nlı uslu, ne sus pus olmuş!.. A.nnem iyi söyledi. Erkeğin avucunda gö- rürsen vur al, istemel.. Erkek oralarda değik: .—ı- Daha ı;;;nbgln bıı gece tuvaleti yaj le nrt : zirt ıııınmı mnı ükülecek.. Ka- bahat sende değîl. bende... Nene lüzim a Iıenf kadını -yerli mallar getirmek?.. Arayan bu- ı hem mevllıını, hem belâsını.. k serginin dönemeç dense çok kdıbohk oluyor.. İkı taraf ta geçebilmek kaygusile çır- pınıp durüyorlar. Fakat ne ge- zer?.. Dasg daracık bir methal buna müsait mi?.. Biz de arkadaşla heraber ge- çitlerden birini geçmeğe çalışınca bir. çığlık. koptu: —— — Aasay, âyol boğulacağım.. Afakanlarım tuttu, evlâdım, itme- sene öylel. Biraz dişini sık.. İç tarafa girildikçe ter koku- su gittikçe yükseliyor.. Fakat ne .tuhafl. Tezliyen hep kadınlar. Dekolte elbiseleri, çıplak kolla- rile gezdikleri halde.. * İki kıranta zat bir kitap ser- gisinin önünde durdular: — Birader, şu kadar kalaba- hık var, biri şöyle lutfodip şu kitap- larabaktığı yok.. Bizde okumaya karşı bu ne saygı- sızlık, bu ne lâ- di? Öteki — sinsi sinsi güldü: —Halkın hak- kı var dostum.. — Anlamadım?.. — Baksana, Nurullah Atanın * Mitoloj'isini gör- dup gadup insa- na nasıl bakıyor?. kitediverccck gibi.. Bir çorap e- gisine girince, gö-! xünüze çarpan ilk ” gey, insan” bo-' yunda iki kadım bacağıdır.. dikkatli di ,sonra başını salladı: — İlâhi bir ı:îu demem, allah taksiratını affetsin.. lmı bı- Tür hangi tazenin bacaklarıdır, on on beş kuruşa böyle soyunup elâ-. leme rüsvay olunurmu!. Hani bu-: nun gövdesi, kafası ayol?. Dur bakayım?, İlıtıyır kadın camekâne - so- kuldu, alt mankenin. zünü gözünü göstermez olmuş.. ** Ayni ihtiyarı yine bir kolon- ya sergisi önünde gördüm: Siyah pelerinini omuzuna atarak genç tezgâhtara yaklaşmıştı: — Ayol evlâdım, bunca cüm- büş oldu, insan bir de ölmüşle- re mevlüt okumaz mı?. Hadi mevlüt okumadınız, şeker dağıt- madınız, birer damla da peygam- ber Efendimizin koküsunı ok- latmaz mı?.. Hele dökün avucuma bir axz kııı:,onyı da, gözüm, gönlüm açı- sın!.. * — Vallahi , geliyorlar!. — Ben sana dodlıı.ııı ka- , sırıtır, sirnaştırırsın.. ıllıhl ııunlc miye gelmez.. —Aaa, bir. f Lı batı bana bul.. Cevdet buraya gelt dlye. gH:lıı. diyen sen İkı genç kızın omuz başlarında kalın bir ses homurdandı: — İki saattır bizi - yoruyorsu- nuz oınuıı. dar da* cefa ya- Kılıbılık bırdenbın lııyıu— şırken bü iki Kasımpaşalı iki delikanlıyı ! hybectvudın Koridorlardaki — sıcak, buhar balinde tütüyar.. Ten kokusu bü- tün sergiyi kaplamış.. Yetmişlik bir hanım nine bu-, | dikkatli baktıktan Bir katre | 8 ' Köy Mekteplerini Çoğaltmak Lâzımdır Gazetenizde hergün Maarif Vekâletinin büyük bir okutma savaşına — giriştiği, her sahada ıslahat yapıldığı ve seyyar kütüp- haneler — vücüude — getirtileceğini görüyor, okuyoruz. Lâkin bu ge- niş irfan faaliyetinde yine geri sınıfta kalan büyük bir saha var: Köy Maarifi, Türkiyemizde (45) bin köy var. Bunun ancak beş bininde mektep var. O da noksan teşki- lâtlhı ve gayrikâfi! Bence köy mekteplerini ço- galtmak, Üniversite ıslahatı ka- dar mühimdir. Vekâlet bir taraf- tan memlekette cahil kimse kal- masın diye her tarafta millet mektepleri açıp kırkına - kadar “olan vatandaşları; okutmaya çalı- şirken Cümhuriyet devrinin - (7) yaşımı dolduran yüz binlerce ço- cuğun mektepsiz - bıral Mektep çağındaki köy çocuklınnı okutmak kırkına basan yurtdaş- lara bilgi öğretmekten daha mil- himdir. Bugüne kadar — okuyup yazma öğrenemiyen dünkü nesil mazur görülebilir. Fakat yarınki neslin nüvesini teşkil eden Cüm- müyormusun?, Ga-| huriyet çocukları mektepsiz kal- mamalıdır. (160) köyü olan Nazillinin an- sanki hemen ten-! cak (15) köyünde mektep vardır. Her köy halkı bir yapmıya ve çocuklarını gönder- miye hazırdır. Maarif Vekâleti bunu teşvik ve her köye birer nün irfan dileği budur. * Nazilli: Rıza Öz Sular Neden Akmıyor Terkos ecnebi şirkette lkeı susuzluktan ve suyun den mütemadiyen dik lıılbıılda’ı.ıııru el geçti diye sevineceğimize şikâyetimiz daha fızlılııh sebebi ger akşam susuz lıılıııııııı&r. ::kdiyeıh nazarı dikkatini cel- mektep eder- 'eye Teksimde: Een. Ov —— rüzgâr bulmak mümkün mü?, Ya :ıvıllı sahipleri.. Sabahtan- .uîıhı kaç ter mendili ıqiınlıler Va d'ğBu sıcakta insan blhnı lıılıyor.. Yüzler al al, gözler sulu lanıyor.. Hani nerede ise, “ wu ” diışüp bayılanlar olacak.. Bir aralık kalabalık arasından bh'ı — Tutun!. Tutun şunu! dur koptu.. Erkek kadın, çoluk, çocuk bir anda karıştı.. Bir| çkııık şuştu ve nihayet içi pııııııı ecüş mecüş bir delikanlıyı yakala: Delıhkınhb”l dekıl dolma îı- lemi, u, al yınıkl. dr adama uzatarak ıılvınyordu — Vallahi şaka yaptım, llı- bey.. Ayığımn alımı öpeyim ki şaka ” v - “olur mu? Gb%*ı ııbîuığeı u—V Hqık.ıyıpü;n. pm.necüınm ,deli- kanlı işi birkaç tokat, tekme ile atlattı.. Sııvıılııi lııhmı tam Hçücn: bir e çıkınca, radyo başla: ç—qAİ Alla.. Hııımefendi- ler, Beyefendıler.. Şimdi Anabolu AŞınıı baberlerini ohı- yacağım landrı. 2, Anadolu Ajansı: İngiliz matbuatı.. 150 parça gemi ile.. Bahrimuhit garbında. .L. ponlar tarafından yıpılııı bi manevraları.. büyük gitti, ıpıdın 3 xx gi ytakr B