İTTİHAT ve TERAKKİ » — Her hakkı mahfuzdur. — Ikinci Kısım No. 97 Nasıl doğdu?.. Nasil Yaşadı?.. Nasıl: Öldü?.. Sabık Devrin Ricalinden Bazı Zevat Birer Bahane İle Tevkif Olunacaktı — Ne atıl, ne durgun, ne manasız herifler.. Ne yıp.ıcığıı bunlarla?. Nasıl iş göreceğiz bu adamlarla?.. Bilmem ki... Demişti. Talât Bey, daha mü- tevekkil, daha cesur, dıl'ıı ha- zımlı davranmış: — Ne yapalım, azizim... Bu heriflere muhtacız.. Ne, ben sad- ser- meretlerin kahrımı çekeceğiz... Bizim Kayserili|*) ye şöyle böyle diyorduk ama, vallahi yine'hul' ların hepsinden iyi imiş.. Hiç o mazsa, nezaketi var. Diye mukabele etmişti. Sonra... Sait paşanın a dığı icat — mucibince, harbiye ve bahriye nazırlarımı Apdnll_ıı- mit kendi tayin etmek istemiş.. Harbiye nerzaretine, maiyeti seni- ye r:'k,im harbiye müşürü Şakir paşanın getirilmesinde israr ey- lemişti. Fakat, bu nokta üıerınd_e cemiyet murahhasları büyük bir mukavemet göstermişler ve Tnlî— lusgarp fırkası kumandanı müşir Recep paşanın harbiye neıareü_ne tayinini epice güçlükle eylemiş- lerdi. Simdi, bir yemin devri başla- mıştı.. Temmuzim 23 üncü çar- şamba günü muhteşem bir alayla Babıaliye gelen ve. Sadaret kok tuğunu işgal eden Kâmil Paşa, cuma günü selâmlık resminden sonra, bütün kabine — erkânile Abdülhamidin huzuruna çıkmış : | Nefsi mukaddesi hümayunu cenabı bilâfetpenahilerine _ı.ıdı- katten asla inhiraf etmiyeceğime.. Kanunu Esasi ahkâmına tevfikan devleti aliyelerine müstakimane edayı hizmet edeceğime.. vallahi, billâhi, tallahi... ) Diye yemin etmiş.. Ve bu yemin, — bütün kabine _ııılll'ı tarafından tekrar edilmişti. Zı.ü şahane de: Kanunu Esasi ahkâ- mının hiçbir veçhile haleldar ol- masına razı olimyacağı hıkkı?î.ı ine heyetine teminat vermişti. lld’::lk. )memmmdıı. Kâmil .Pı- şanın Sadarete gelmesi üzerine, ekmeklerin * ucuzhyacağına dair iddialar mahalle — kahvelerinde aü iyordu. Fakat.. bir iki Taei e eden bu buh- denberi devam :lü:. Borsada büyük bir sarsıntı husule — getirmişti. Avrupadan geldikten sonra (İkdam ) gaze- tesinde çalışmıya başlıyan Ali Kemal Bey, (Tchlikdeoiı en ı:; ğü ) başlığı altında uzun ’::İııl)e yazıyor.. Bu, Borsa bn!ı- rTanının bileceği akıbetin tehlikelerini izah ederken sözü döndürüyor, dolaştırıyor.. Cemi- yetin hükümet umuruna müdahale etmek suretile Avrupa piyasasın- k emniyetsizlik husule gel- diğini söylüyor.. İlk defa olarak Cemiyete karşı gazete sütunla- rında bir tenkit ve muhalefet kapısı açıyordu. Kâmil Paşa kabinesi işe baş- lar başlamaz, en evvel maliye u- Mmurunu nazarı dikkate aldı. Ne- zaretin — veznesindeki — kasalar, ) Talât Boy, — Apdülhamide (Kayserli) derdi. Kâmil Paşanın sedaret alayı bomboştu. Vilâyetlerden on para gelmiyor.. Vaziyetin karışıklığı do- layisile bankalar da para veremi- yordu... İstanbuldaki askerlerin ekmeği güçlükle tedarik olunuyor polisler, jandarmalar parasızlıktan sızlanıyorhu. Asayişin muhafazası itibarile en evvel bunların karın- larımı doyurmak icap ediyordu. Bunlardan başka asıl mühim bir mesele daha vardı ki o da ikinci Ordunun ihtiyacatı idi. Son gün- lerdeki karışıklık dolayisile müte- ahhitlere para verilemediğinden müteahhitler de askerin ekmek ve erzakını — kesmişlerdi. — Aynı zamanda istibdal efradı da mü- terakim maaşlarını bekliyor; gün geçtikce tehditkâr bir vaziyet alıyorlardı. Maliye Nazırı Ziya Paşa, o sırada Osmanlı Bankasını M. Oyvano, ya müracaat ederek şahsi nüfuzunu kullanmış ve, dört beş yüz bin liralık bir avans ab- mış isede, bu büyük ihtiyaç kar- şısında bu para pek az bir işe ya- ramıştı... Edirneden gelen haber- ler, endişe edilecek dereceyi bul- muştu. Hiç olmazsa askerin karnı- nı doyurmak icap ediyordu. Mali- ye Nazırı Ziya Paşa, bu felaketi hangi tedbir ile karşılıyacağını düşünürken, cemiyetin murahhas- larından Rahmi, Cemal, Hafız Hakkı Beylerin geldiklerini - ve görüşmek İçin, nezaret odasına muttasıl salonda beklediklerini ği;mâîî;lenmçli. Kimler Evlenmemeli haber verdiler. Ziya Paşa, salona geçti. Bir anda cemiyet murah- haslarının çehrelerini tetkik etti. Hepsi de beşaşet içinde idi. İki taraf selâmlaştıktan sonra, Rahmi Bey : — Sizinle mühim bir mesele hakkında görüşmek için geldik. Dedi ve cemiyet namına veri- len kararı tebliğ etti... Bu kara- ra göre, sabık devrin ricalinden servetile meşhur olan zevat birer bahane ile tevkif olunacak.. da- irei askeriyeye kaldırılacak.. E- lerindeki paralar almnacaktı. Ziya Paşa, bu garip kararı hayretle dinlerken, Hafız Hakkı Bey, şu sözleri de ilâve etmişti : — Görüyorsunuz hazretleri.. bizler, nıııı";'et .:,.:: na elimizden gelen yardımı esir- gemiyoruz, ve müşkil zamanda sizin işlerinizi kolaylaştırmıya ça- hışıyoruz. Yalnız bir mesele var. Şayet bu adamlar, temerrüt eder- ler de bankalardaki -paralarını vermezlerse ne yaparız?... O, zaman, zati devletiniz ban- kalara karşı bir tesir yapabilir misiniz? Bu sualden, büsbütün hayret ve taaccübü artan Ziya Paşa, cevap verdi: — Beyler!.. Anlamıyorum.. Bu zatleri ne münasebetle.. ne hak ve sıfatla dairci askeriyeye top- layıp hapsetmek - istiyorsunuz?.. ( Arkası var ) ( Baştarafı 8 inci sayfada ) buriyeti hasıl olacak demektir! — O halde ne yapmak lâ- zımdır? Şüpbelileri uzun zaman müşahede altına almak! — Ya müşahedenin uzun stir- mesi müşahade altına alınanları rsa? Mu-.-t-wBun müşahede de - tozuta- cak olanlar zaten zayif akıllı ve oynatmıya müsteit olanlardır ki, timarhaneye — gitmelerinde pek ülünecek cihet yoktur. Grülüneaa ö dirde - timarhanc, müşahadehane binası yetiştirmek imkâmı -olmıyacaktır. — b — Vallahi bana öyle geliyor ki millet delilerin aralarında do- laşmaması uğrunda bu binaların masraflarına iştirak için taslarını taraklarını satmakta — tereddüt etmiyecektir. — Eh, o zaman da kimsede tas tarak kalmıyacak! 1 — O da beni alâkadar etmez. 'Tası bamamcılar, tarağı da ka- dınlar düşünsünler!.... Teşekkürle — dışan çıkarken beklemede beklemekten yüzleri sabırsızlıkla bulutlanmış kadınlar bana “tarak,, tasasına düşmüş gibi göründüler... Naci Sıdullıh_ l Bunları düşünürken sordum.. Boğaziçi Yolcuları Biraz Daha Azaldı Şirketi Hayriye Masrafını Güç Kurtarıyor! ( Baştarafı 1 inci sayfada ) — Beyefendi dedim Boğazda kaç H..O.o:tıılmâıîr?" e lediler.. dünüz mü işte öyle bir sual ki hesapsız b: işin içinden çıkana aşkolsun.. Efendim meselâ alettahmin bir şey söylemez misiniz.. takribi bir şey.. — A.. evet meselâ şahsi ka- naatime göre mütemekkin unsur- ların üçte biri mutlaka bizim vapurlara biner... — Bu. mütemekkin — unsura; İstanbul ve ciyarı dahil midir?.. Yoksa sade Boğaz mı?... — Bunu nasıl düşünürsek dü- şünelim.. yanlış bir hesaptır ya fakat benim düşüncem... Güldü.. ve anladım ki lâtife ediyorlar.. — Görüyorsunuz ya dedi, Bu işin içinden çıkmamız için bana birkaç zaman müsaade ediniz.. — Estağfurullah efendim. Fa- kat daha basit birkaç sualim var ki onlarca hesaba lüzum yok. vıp;rlın senede kaç kişi taşıyor.. İtiraza hazırlanıyor gibi... — Amma.. efendim.. Bunu nasıl söylerim? Bu da bir hesap meselesi değil mi... — Fakat rica ederim... Ge- çen senenin bir plânçosu, ista- tistiği yok mudur?... — A.. evet var,. buyrun işte, dediler... 1932 senesinde yapılmış olan bir bültenden 49 senelik masraf ve varidat cedvelini açarak gös- terdiler.. Geçen sene şirket vapurları 9,495,450 yolcu taşımış 1,021,406 lira 77 kuruş bilet hasılatı yap- mış, beher yolcu başına senede 10,755 kuruş isabet ediyormuş... “Burada — başlarını - kaldırarak yüzüme baktı,, görüyorsunuz ya diye ilâve ettiler. Görüyorsunuz a bir yolcuya ancak senede on üuruı otuz paralık bir vasati ka- hyor... Sonra lüks yolculardan (20) kuruş alıyoruz diye dediko- dular — oluyor.. Bu para çok para mı?. — Evet efendim.. Haklısınız, fakat.. İzzet Bey.. devam ediyorlar: — Biletten — başka muhtelif cihetten varidat olarak 112,195 lira 65 kuruş yapmışız... Fakat bütün maaşlar, kömür, tamirat parası çıktıktan sonra bize de işte kala kala 3316 lira kalmış.. — Ya efendim.. Bütün bu netice ve rakamlar geçen seneye nazaran nekadar farklıdır. Bakın. Diye gösterdiler.. 1931 sene- ıâne ait safi hasilat 10508 lira idi.. — Peki efendim.. Demek ki Boğaza bir rağbetsizlik var. — Pek tabii dedi.. İşte şu rakamlar da gösteriyor. — Fakat ne için buna çare aramıyorsunuz.. — Mümkün mü dedi.. Müm- kün mü?.. 1929 danberi mufassal Boğaziçi reklâmı yapıyoruz.. Ya- pıyoruz amma ne çare işte, dedi., Ve elime bir mecmua verdiler arkasında Boğazın mesire yerleri yazılı.. Ve birçok medihler vardı. Rehberliğini yopıyorlardı, ancak.. Son tarihlere ve yakın zamana ait bir mecmua göremedim. En son bu tarihti galiba, Ondan sonra böyle teşebbüsler de olma- mış gibiydi.. Rakamlardan.. Ha- sılattan — yolcu — adedinden de | — Efendim Şark Şimendiferleri tramvaylarla uzlaşarak tek biletle iş yapmıya ve bu suretle kendi yolları üzerindeki tenezzüh mahal- lerine rağbet kazandılar. Siz neye yapmıyorsunuz?.. — Bir faide memul değil ki... Tramvay ta Bebeğe kadar gid - yor.. Bu neye yarar?.. — Gözel amma beyciğim.. Meselâ Yedikuleden, Edı'r)ı'ıe::p a dan ve emsali gibi tramvay uza! larından — gelecek birçok yok kazanmak için ve bunların kolay- hkla kavuşması için böyle bir ::ş:bbi']ı yi:e faideli olacaktır... em size, hem halka., il mi efendim.. D DA Şöyle bir düşündüler.. Doğru —ü amma.. Pek cüz'i bir fark.. Pek çok az bir istifade dediler.. — Rağbetin asıl azalmasına sebep neyi görüyorsunuz?.. — Her halde vapur fiyatları değil dedi... Lâkin bu hususta size ileride çok iyi havadis kazan- dıracağımı vadederim... — Güzel teşekkür ederim.. Yalnız bir şey daha.. — Buyrun.. — Kilyos ihya edilemez mi?.. — Ocoo... Ne iyi bir fikir.. Fakat bu da mühim bazı tetkik- lerle ve düşüncelerle hazırlanacak bir plân ister.. Çok rica ederim.. Siz o sualleri buraya bırakınız.. Ben güzel ve mukni cevaplar hazırlarım... Fakat şimdi musta- cel randevum var.. — Teşekkür ederim efendim. Emredersiniz.. — İstağfurullah.. Kusura bak- mayın çok mühbim bir iş. — Devletle efendim mani ol- mak istemem... Ancak, dedim acaba yeni yapur alacak mısınız... — Hayır hayır.. İzzet Bey alelacele gittiler. ben de sual- leri bir daha yazıp — kâtip beye — verdikten — sonra — şirket merkez binasından kanter içinde dışarı çıktım. — D, R, Azılı Haydutlar ( Baştarafı 1 inci sayfada ) cinayetler işlemişlerdir. Haydut- lar Değirmendereden ayrıldıkları sırada aralarında geçimsizlik ve bunun neticesi olarak kanlı ve mütbiş bir kavga baş göstermiş- tir, Bu kavganımn neticesi çok kanlı olmuş ve çete efradından Arnavut — Yusuf -Değirmendere civarında yine çete efradından Şat oğlu Hüseyin tarafından par- çalanarak öldürülmüş ve cesedi birYkenm atılıvermiştir. apılan tahkikat neticesin; bşı_hıydndırı yataklık yapan : kişi meydana çıkarılmış, öldürülen ;:lıî Arnavut Yusufun cesedi bu- nmuş, çetenin yataklık ya: köylüye emanet ettikleri iki Çu:ı“n mavzeri de müsadere edilmiştir. Bu mesele ile alâkadar 10 kişi nezaret altına alınmışlardır. Yeni qui!ıl Zraat Hareketleri — — Zirmat mekiepleri mezunları cemiyeli tarafıne dan ayda bir. çıkanlar bu — mecmua müşar etmiştir. Fisti 15 kuruştur. Havacılık ve spor — Mecmua- Tün (90) uncusu daha tekemmül etmiş !ıu' olgunlukla — çıkmıştır. Fisti 10 —