BVT ÇTT TU SON POSTA * 'asıl Beslenmeliyiz Üzüm Meselesi Münasebetile Dokter Fuat Sabit Hayatın büdeniyatına taallük eden her meselede olduğu gibi beslenme meselesinde ve gıda- ların seçilmesinde de büyük bir karışıklık karşısındayız. Biri- birine zt iddialar eksik deği- dir. ve bu da k - tabildir. Çünkü — hayatın k me- selelerinde bizim nazari man- tıkımızdan ziyade, şe'niyetin ken- di mantıkının hükmü caridir. Me- selâ biz şimdiye kadar kendi âli- mane — düşüncemizle — çocuklara ham meyvaları yemelerini mene- der ve birçok yemişleri yeşil ka- buklarım soymalarını - söylerdik. Halbuki onlar kendi — hayati insiyakları sevkile bizim öğütleri- mize omuz silker ve ellerine geç- tiği yerde ağaç dallarına tırman- maktan, ve ellerine geçen mey- vaları kabuklarile yemekten vaz ezmezlerdi. Bugünkü tetl:i- at meydana koyuyor ki nebat- ların henüz körpe devirlerinde ve ancak yeşil aksamında bulunabi- len bir cins vitamin vardır ki vücudun neşvünümasında, serpil- mesinde mühim rolü vardır. ve çocuklar bizim âkılâne () öğüdü- müze değil, tabiatin insiyakına uymakla daha doğru hareket et- mişlerdir. Onun için gıda işinde de tabiate dönmek ve tabiatin mütenevvi ihtiyaçlarını göz önün- de tatmak lâzımdır. Kitaptan, nazariyeden ziyade müşahede ve vak'a bizi tenvir edecektir. Me- seleyi bu noktai nazardan tetkik eden ilim adamları beslenme de şimdi meyvacılığa doğru temayül ediyorlar. Bunda, gittikçe ehem- miyetleşen — vitamin — nazariyesi- nin — haylı dahli varsa da tegaddi kusurlarının ve fazla et yemenin uzviyette bıraktığı arı- zalar daha fazla methaldar olsa gerektir. Meyvalar havi oldukları vitaminlerile bir münebbih, şe- kerlerile bir gıda, bünyelerindeki sellülozlarile barsakların harekâ- tımı uyandıran bir müleyyindirler. Medeni hayatın kütüpanelerde, bürolarda, otomobil ve tramvay- larda nisbeten hareketsiz. geçen yaşayışın hazım ııı.;:lıhfınnı gnıe_l'eh_ taze ve me y bir devadır! Hele üzüm havi olduğu kalori ile tam bir gıdadır. Biraz ekmek peynir ile birlikte taze üzüm mükemmel ve sıhhi bir gıda olduğu gibi lâtif man- zarası, kokusu ile pek güzel bir müştehidir. Meyvacılık — temayülünün ne kadar ileri gittiğini anlatmak için tabiat sahasında hayatın cilvelerini tetkik eden bir tabiat aliminin, Flaurens'in ortaya at- tığı bir düsturdan bahsedeyim. Bu alim diyor ki: “ Bütün memeli hayvanların tabil ömrü kemiklerinin tam neşvünema bulduğu müddetin beş beş yaşında tam neşvünema bul- dukları için insanın ömrü tabiisi 125 sene olmalıdır. Eğer biz bunu kısaltıyorsak bu, tegaddi sistemi- mizdeki kusurdandır. ,, Bu kusuru meyva yemeyişimize atfederek diyorlar ki: * Fizyoloji noktai mazarından bize. €en yakın olan hayvan authropoide denilen büyük may- munlardır. Bizim hazım cihazımız, aşağı yukarı, Şempanze, Jibbon, Orangotan — maymunlarınınkinin aynıdır. Bunlar tamamile meyva ile geçinirler biz ise her şeyi yeriz. Bunlar meyva ile [eçiııme(le cismani kuvvet itibarile insandan eri değil, bilâkis çok ileride- irler. Midesinin, dişlerinin, barsakla- rmin yapılışına göre insan da maymun gibi bir. meyva yiyici ÇFrugivore) dır. ,, Et yemek taraftarı (caruivore) -— TARİHİ MUSAHABE —— Sıvas'ta Bir Çocuk Ordus Kadı Efendinin Timur'a Karşı Bulduğu Tedbiı;Aksî Netice Verdi Ak saçlı tarih, aksak Timurun şiddetli hareketlerini saymakla bitiremez. Ona eski tarihçilerimi- zin lisanından: “ Ekberi şenaat Ihıh şerifler koyup — müstevliye karşılık çıkaralım, Kadının bu teklifi, Lokman Hekimin ilâcı gibi kapışıldı ve ve eşnar rezalet ile tahribi cihan | derhal tedbire baş vuruldu. Mü- irtikâbından zevali anına kadar | nadiler, fariğ olmadı. ,, der. Filhakika son nefesinde bile bir ölüm fermanına mühür basan aksak cihangir, orta Asyadan Ege kıyılarına kadar uzayan ülke ve beldeleri sıraya dizerek hepsini yakıp yıktı, nice yüz bin kere ezdi, kırdı, astı kesti. Bahtı kara Sıvas, bu mezalim mesi arasında Timurun zulmüne — daha uğradı. — Topal haşmetlü Anado- hu içinde bir hayli dönüp do- laştıktan ve ya- kıp yıktıktan sonra - tekrar Sı- vas önlerine da- yandı ve ordusu- na konak emri verdi. Timurun birinci gelişinde erkeklerinin ço- ğunu — diri diri kurban veren Sı- Vas beldesi, bu sefer onu Allah korkusile avlamak istedi. Halbuki, terihin dediği gibi: “Timur haktan havf ve halktan âr etmez, günaha mu- habbeti, sevaba nefreti olan bir veledizinai mezalim ,, idi, * Sıvas ateşlere uğrasaydı. bu kadar telâşa düşmezdi. Timurun sayıya gelmez askerlerile kale ön. lerine dayandığımı gören Sıvaslılar, bu sefer olsun başlarının belâsını hafif savuşturmak gayretile mü- zakereye koyuldular. Enine çek- | Molla bunun da zamane telâki tiler, boyuna uzattılar, fakat akıllıca bir çıkar yol bulamadı- | İtyiverdi: lar. Çaresizlik arasında hayli bunalmalar ve şaşırmalar oldu. Nihayet Kadı Efendinin şöyle bir teklifi işitildi : — Tevarihte mukayyettir. ki Cengiz — dahi sıbyam mezalime komamıştır. Memüldür ki Timur dahi- böyle ide. İmdi sabileri toplayıp başları üzerine olanlar Bdüki pürçalayicı dişleri (cavines) di et yiyici olma- mıza — atfı hayvanat alimi Cuvier bunların et yiyicilik ile değil meyva yiyi- eujı ile münasebeti olduğu fik- Daha mühih bir nokta da şudur ki insan, et yiyici hayvan- lar gibi, yediği fazla azotlu mad- deleri amonyak haline — geti- lerlerse de — meşhur | girecek, pasbanlar - irili, ufaklı bütün eyleri dolaştılar yedisinden on ikisine kadar erkek ve kız ne kadar çocuk buldularsa hep- sini topladılar, sıraya diz- diler — ve Kldlllollııın sakallı Kadı, — tedbirinin — isa- betine okadar iman getirmişti ki irili, ufaklı, kızlı ve erkekli çocuk dizisini karşısında görlünce keyfinden kabına sığamaz oldu, yayvan sedirin üzerinde doğru- İarak yüreğindekini açığa vurdu: —ygllnk tellbiriıniğde sada- kat gibi aşikâr olur. imur korkusundan tatlı can- ları burunları ucunda buram tüten Sivas eşrafı, koca kadının bu sözlerini alkışlar gibi tasdik ve takdir ettiler. Şimdi iş bu ana yavrularını Timurun a altında secde ettirmekten ibaret kalmıştı. Kîgı e lerine uyar bir şeklini bulup söy- — Hemen mushafı topladup bana iletesiniz. Sıvaslılar bunu da cana minnet saydılar ve bir anda bütün mus- haflar Kadı efendiye getirildi. * Parçalanmak, yakılmak, yıkıl- mak ve yok edilmek korkusu ile uykusuz geçirilen uzun bir gece- den sonra Sivas halkı sabahın ilk şerifleri müs- | işığile beraber camilere koşuştular, Allaha sığınıp Timurun yüreğine merhamet dilediler. Timur o gün ordusunu ardına takarak Sivasa canlara - ilişmese bile muhakkak malü ganaim devşi- EAKEL Z rıza lerdi. Yeter in bir E:l“hı ve işkenceden arta kalan tatli canları, bu sefercik olsun bağışlansındı. Bereket versin Kadı Mollanın tedbiri Sıvaslılara ferahlık getir- rerek tardetmek hassasına ma- | mişti. Kadı efendi, birgün, evvel lik değildi.. Şu —halde kısa ömürlü insan, fazla et itiyadının körükörüne bir kurba- mıdır. Asırlardanberi devam eden âdeta irsileşen bu itiyadı birden- bire terketmeyi taysiye etmek kimsenin aklından geçmez, fakat yavaş yavaş doğru yola dönmek mdır. İnsana 70 gram albomin (et, yumurta), S0 gram yağ lânm olmasına mukabil 600 gram kar- bonlu müvellüdülma lâzımdır ki bunu, un, şeker, sebze ve mey- || ikindi va verecektir.,, ayırıp topladığı günahsız sabilerin — mammn emek | veaam -— TAKVİM —— Gün CUMA Hızır 31 28 TEMMUZ 933 S Arabi 5 Reblülahır 1352 Vaklı |B ASALİ Vııu)lüııııv—m Güneş 4 52| Akşam (12 — | 19 81 Öğle |4 49 | 12 200 Yataa Çi s2 | 21 48 846 | 16 17| kmsalk |7 4 2 45 başlarına kendi elile mushaflar koymakla meşğuldü. Bin kadar ana kuzusu başlarında, yeşil ör- tülere sarılmış mushafları küçük ellerile tutarak uzun yolda sıra- landılar, Bu sırada perişan kılıklı I_ıir kale dizdarı ilk korku haberini Siicek — Timurkale kapısına dayan- Öi — Bu kötü müj- _"Râdoyl duyanlar teker teker bir kenara savuldu- lar. Şimdi gö- rini allaha kaldır- mış Kadı Molla- »dan başka kim- se — kalmamıştı. Kadı, tecvitli bir besmele çek- tikten sonra ağır adımlarla yürü- eye, peşindeki çocukları kale kapısına doğru sürüklemiye baş- ladı. Suçsuz ve günahsız bin ço- cuk kale kapısı önünde Timur ordusunu karşılayacak, topal hü- kümdarın önünde secdeye vara- cak, Sıvaslılar için Timuru mer- hamete getirecekti. » Kale kapıları vahşi bir ho- murtu ile açılıyor, Timur ve or- dusu Sıvasa ikinci defa ola- rak giriyordu. Aksak haşmetli- nin şaşı — gözlerini — Allahın kitabı —ile kamaştırmak için biraz ötede iki dizili bekle- şen bin küçük yavru ince sesle- rile yanık bir ilâhi söylüyorlar ve bu titrek ses yüreklere ağır bir hüzün veriyordu. O anda Kadı Mollanın küçük bir işareti ile sesler kesildi ve bin çocuk tatlı bir sabah rüzgân edasile Timu- run ve ordusunun önünde yerlere hükümdarın yüreğinde hafif ve zaif bir ürperme yaptı mı? * Tarih: — Hayır!.. diyor ve anlatıyor : Başlarında Kuranıkerim taşı- yan sabilerin, tantana ve debde- besi önünde secde ip yerle- re - kapandıklarını w imur- kadar misli iş derecede şiddete ve hiddete geldi. Fazla düşünmedi, kararını çok kısa ve keskin bir emir şeklinde bildirdi; — Hücum!.. Bu keskin ses kulaklarda bir şimşek çınlayışile gürledi ve Ti- mur ıüvîırllui’wkumtli bir Iı.:ıi. ile ileri atıldılar. Nal sesleri, kırbaç - şakırtıları biribirine karışarak korkunç bir gürültü koptu ve ana kucağından koparılmış bin yavru bir anda can verdi. Şahlanan beygirler bu yavrucukları çıtır çıtır ezmiş, ta- rihe bir cinayet sayfası daha ilâve edilmişti. Ve Timur bu et, kemik ve pihti yiğinı Üüstünde insafsızca at oynatarak Sıvasa ikinci defa girdi. Dünya Hüâdiseleri W Amerika'da Haydutluk Dehşet Veriyor Amerika'da insan kaçırma ve bu yüzden halktan para çekme meseleleri, — bir- denbire çok mü- him bir safha- ya girdi. Çünkü Alabama — ayaleti fırkası — erkânından dağa kaldı- Amerika'nın Demokrat O'Konnor'ın oğlu rıldı. Haydutlar, delikanlıyı aile- sine iade etmek için 50 bin dolar istemişlerdir. Kendilerile temasa geçilip — müzakerede — bulunmak Üzere ayrıca bir de şifre gön- işler, vak'aya — zabıtanın karıştırılmamasını da ihtar İ lerdir. O'Konnor - ailesi, dm hyı kurtarmak — için haydutlarla derhal temasa geçmek teşebbü- sünde bulunmuşsa da teşebbüs- leri semeresiz kalmıştır. Çünkü haydutlar cevap vermemişlerdir. Bunun üzerine mesele hükümete aksetmiş, O'Konnor ailesinin bütün ricalarına rağmen zabıta işe vaz'yet eylemiştir. Ayrıca, hâdise Ayan meclisine aksettiril- miştir. Reisicümhur M. Roozvelt olmak üzere hükümet erkânı, bu vesile ile haydutluk işi- nin kat'i surette hal ve fasledilmesi icap edeceği kararını vermiştir. Ayan meclisi, buna dair olan ceza ahkâmını soönderece - şiddetlen- mek tasavvurundadır. * aşlıca Japon devlet adam- B larını öldürmek maksadile teşekkül — etmiş VGi | izli bir cemiyet ; me' na Çlkll'l Cemipetler ııı:h.'.Bııuıniyet geçenlerde muhtelif Japon Na- zırlarına suikast yaptıran, bazı- larının ölümünü, bazılarının ya- ralanmasını mucip olan meşhur “ Siyah ejder ,, teşkilâtını andır- maktadır. —Yeni — suikastçilerin maksadı, bugünkü Başvekil ile Sabık Maliye Nazırını ve dlî: birtakım devlet adamlarını evi rinde bomba ile öldürmekti. Fakat zabıta, bu teşkilâttan ha- berdar olunca faaliyete geçmiş ve azasının büyük bir kısmını ele geçirmiştir. Bunlar, kısmen tasavvurlarını ve toplanmalarının maksadını itiraf etmişler, bu yola, Japon vatanının selâmeti namına Üdi“*"":iamw" "ıl'::- kilâtın di; azasını meydana çıkarmak için Japon polisi son derece sıkı bir faaliyet göster- mektedir. t * P]jı yıldızı Janet Makdonald Parisli bir gazete ve o Bir Filim | gazetede _lıeııdl Yıldızının h=d'_="| şan Davası Llılnıdığlr dava açmıştır. Bu yazı hayali bir mü- lâkattır. Ayrıca, mülâkata ilâve olunan parçada, filim yıldızına atfedlimiş öyle pozlar vardır ki Janet Makdonaldı Adliyeye mü- racaat mecburiyetinde bırakmıştır. Çünkü Janet bir genç kızdır ve nişanlıdır. Bu yazının, namus ve şerefini kırdığı mütalâasındadır. Hem muharririn mahküm olma- sıni, hem de 20 bin lira tazminat vermesini istiyor. eme, davayı — görmüş, müdafaaları dinlemiş, karar ver- meden evvel, iki tarafın dostane bir surette anlaşması tavsiyesinde bulunmuştur. Bunun sebebi şudur ki, Fransada cereyan eden mu- hakemede, Fransız mahkemesi, Fransız muharririni şiddetli bir mahkümiyetten korumak — iste- miştir. W aP