| ! ) l | " Ecnebi Söyyah GetirebilirMiyiz ? Her Şeyden Evvel Gelen- lere Kolaylık Yapalım! Türkiye Etrafında Otomobil İle Devir Seyahatinden Vaz- geçtik, Istanbul Etrafında Dolaşmayı Mümkün Kılalım! İstanbuld Şehrimize zaman zaman gelen seygyahlardan bir grup İstanbula seyyah celbi mümkün müdür, değil midir derken hatırımıza beynelmilel Turing kulüp — namına seyahat eden — İngilizin — sergüzeşti geldi. Bittabi siz de hatırlamışsınızdır: Adamcağız Lopdradan - kalkıyor, etomobili ile bütün Avrupayı baştan- başa katederek Edirneye kadar ge- liyor. Fakat oradan İstanbula nihayet dört —saatte — alhnabilecek — mesa- feyi 18 saatte ahyor. Fazla olarak ta etomobilinin arka çamurluğunu kırt- yor. Gözü o kadar korkmuştur ki, bu mesafeyi bir defa daha katetmesinin imkânı yoktur, otomobilini vapura koyuyor, Varnaya gönderiyor. Avdet #seyahatine oradan devam edecektir. Fakat hatırımıza başka bir. nokta geldi: Türkiyede devir seyahatinden Edirneye gidip gelmekten vaz geç- tik, îılıılııl etrafında — bir. tur yapmak bile mümkün değildir. O halde otomobil — seyyahlarını — nasıl getirteceğiz? Maamafih biz bu düşünceleri bir kenara bırakarak mesele hakkında Turing Kulübün murahhas azası Şük- rü Âli Beyin mütalealarını öğrenmek istedik: —Seyyahların rağbetsizliğini öğren- mek istiyordunuz değil mi?.. Diye baş- ladı: Efendim, bu okadar müzmin bir meseledir ki... Seyyah daha hududu- muzdan ayak atar atmaz müşkülât baş gösterir, ilk vize yapılır. Memle- ketin diğer ucundan çıkıp gidecek olan seyyah; bir de orada bu vizeye tabi tutulacağımı düşünerek müsteri- hane yoluna devam eder. Fakat ber- mutat birçok muvaffakiyetlerde kon- trol ve aynı çeşit mevkiflerde kon- torol ve ayni çeşit muamelelerden geçer... Ve banlarla pek sıkılarak: — “ Bir daha tövbe olsun , der? Sönra otomabilli - seyyahlarımız için en büyük mnoksanımız yolların bozuk ve (yolsuzuz) denecek derece- de bulunmasıdır. Meselâ İstanbulu na Avrupaya, ne de hükümet merkezine ııttha:çeeh bir tek ana yolumuz bile ”Deıılı tarikini ihtiyar eden seyyahlar için de gümtüğümüzün daha ziyada aslahı çok şayanı temennidir. Sonra turist vapurları için — bizde alınan resim diğer devletlere nazaran çok . Bu gibi vaparlar bu yüklü İGeçeo yıl eu ziyade hangi gehirlerimize | ağırdır. gümrük bedelini ve vapur resmini wermemek için Yunanistandan buraya geçmerzler.. Ancak onlardan yüzde 20 si Türk sularına geçer. Gelen seyyahlarımız için de otel- lerimiz hem mahduttur. ve hem her sınıfa göre otel yoktur. Meveut olan iki büyük ve konforlu otelimiz de sair komşu memleketlerin otellerine ve bizim diğer otellerimize nazaran çok fahiş fiatlardadır. Bütün bunlardan başka — gelen seyyahları iki üç günden ziyade işgal edebilecek teşkilât ve vesaitimiz de yoktur. Başka memleketlerde — iki Gî ay — kaldığı halde gezdi- rilecek yeni yerler bulunan seyyah- lara maatteessüf bizim memlekimizde ilk günü birkaç mabedimizi, ikinci günü —eski eserlerle birkaç güzel panoramamızı — gösterdikten — sonra Mlâa etmekteyiz. Bu teşkilâtsızlık ve a Se;;lan Eğlendiremiyoruz bilgisizlikten ibarettir. Gezdiricilerin hünerli ve bilgiç olmadıklarına delâ- let eder. Memleketimizdeki yaşayış ta paha- hdır.. alelâmum fiatlerimiz sair dev- letlere — ve bahusus — Yunanistana nazaran s#öylüyorum - çünkü en ziya- de bu meseledeki rakibimiz onlarla Bulgarlardıp - bizim fiatlerimiz çok pahalıdır. Bu yüzden birçok Masırlı seyyahları kaybederek Yunanistana kazandırmaktayız. Balkanlardan ve | hatta Avusturya'dan 160 - kişilik bir kafilenin İstanbul plâjlarından birin- de on beş gün İiçin istirahatlerini temin etmek teklif edildi fakat yapı- Tamadı. Evvelâ bunun ucuza mal olamayışı plâjlarımızın hiç birinde otel buluna- mayışı sebep oldu. Ve bu - yüzden onlar da Varna'ya seyahat ettiler.. — Pekalâ. Bunu temin için bele- diye ve evkaf bir şey yapabilir mi?. — Doğrusu belediyemiz İstanbul ve civarında otomobiller için yollar ve beton köprüler — yaptırmıştır ki şayanı dikkat ve tebriktir. ir gey var ki çok mühim bir key- fiyettir: Seyyahlarla temas eden ber sınıf halkın Avrupa tarzında hareke- tini temin etmek. Meselâ: Hamal, arabacı, şoför ve tercü- man ile garsonlar.. otel müstahdemini. Bunların muayyen ve mukannen bir seyyah ücretine tabi tutulması, bir program ve İiste yapılması ki..- elbette şebir belediyesine ait bir” iştir. Bu hareket İstanbolu bir Avrupa şehrine benzetmiye çok yardım eder. Turistlerin en — ziyade — şikâyet ettikleri — fazlalıklarımızdan biri de gürültüdür. Bunun önüne — geçmek lâzımdır. Hiç olmazsa belli başlı olan iki otelimizin civarında üzumlu lü- zumsuz korna gürültülerine nihayet verilse yine hayırlı bir iş olur. Eğer mümkün ise bunu bütün şehre teşi mil ve korna çalmayı yasak etmek daha çok şayamı temennidir” Ma- Kumdur ki Avrupa - şehirlerinin hep- sinde korna çalmak şiddetle mene- dilmiştir. Hülâsa efendim.. Bu mesele et- rafında daha neler söylense azdır. Ve daha neler de söylenebilir. — Haklısınız.. Fakat bir şey daha: en ziyade seyyah gelmiştir.. Ve bun- lanan en fazla seyyah celbedini ne- residir? — Tabil İstanbul hepsinden faz- la celbeder. Bundan sonra ka- ra, Bursa, Edirne, Konya ve İzmir gibi daha ziyade asarı atikaları için gezilecek veya yenilikleri ile tetkik | edilecek şehirlerimiz gelir. | — Yunanistan, lgaristan gibi ı | | komşu memleketlere niçin seyyah rağbeti var. Bunu biz de zapamaz mıyiz? 4 — Tabildir ki yaparız.. Bizim mem- leketimiz daha çok müsaittir. Fakat her şeyden evvel Yunanistan, Bahri- sefitte dolaşan vapurların yolu üzerin- de bir uğraktır. Aldığı resim de gayet | ax ve geçinme fiatleri çok ucuzdur. Bunlarla heraber öyle kesif pro- paganda vasıtaları da vardır ki.. Her yoldan » Memleketteki turist- lere her mmuf balk ve makamat gayet | lar da | olarak | Mmemleketlere gidiyorlar... 3 “Son PoSsTAa M Rüzveltin Bir Telgrafı Konfe- ransı Öldürdü ( Baştarafı 1 inci sayfada ) bu sabahki celsesi murahhasların ğle yemeğini yemeleri için, tatil ilmeden evvel Amerika Baş- murahhası M. Kordel Hul Ame- rikan Reisicümhuru M. Ruzveltin M. Makdonald'e gönderdiği bir telgrafı İngiliz Başvekiline tevdi e 'e M. Ruzvelt bu telgrafında M. Makdonald'ın konferans reisi sı- fatile gösterdiği gayret, ve sabır- dan dolayı duyduğu hayranlığı ve samimi hürmeti bildirdikten sonra diyor ki: “Yer yüzündeki milletler ken- dilerini karşılıklı surette alâkadar eden meseleleri hiçbir kin ve garez gütmeksizin, açık özlülük ve açık sözlülükle nüzakerede devam imkânına malik bulunu- yorlar. “Biz. Amerikalılara gelince: Bugün biz diğer milletlere - ilişiği olan meseleleri konferans toplan- madan evvelki zamanlarda oldu- daha iyi bir surette wrıyoruz. Ayni zamanda mem- leketimizde eşi görülmemiş bir surette beliren iımıdl vaziyete karşı koymak maksadını gözeten Amerikan siyasatini diğer mi- letlerin ayni zihniyet ve hüsnü- niyetle rpiş edeceklerine de inanıyoruz. “Bu yolda bir fikir teatisi cek — zamanlarda. — gittikçe îllîı kuvvetli surette higcdilc— bileck ilerlemeleri mümkün kıla- caktır. İşte bunun içindir ki kon- feransa akim kalmış nazarile ba- kıyorum. *“ Bilhassa sizin göstermekte olduğunuz dirayet, maharet ve sebat sayesinde daha büyük ve daha — ehemmiyetli — meselelerii tahlil ve tetkihine devam edi- mektedir. Bütün dünya tarihinde şimdiye kadar kaydedilmemiş bir şekilde — baş îöıten'n hal ve vaziyete karşı koymak için yeni yeni düzenler kurmiya lüzum vardır. Bütün dünyanın belini doğrultup kalkınması için durup dinlenmeden çalışacağımıza güve- nebilirsiniz, çünkü biz konferansın mesaisine devyam etmesinin bir- çok sahalarda ameli faydalar husule getireceğine kuvvetle inan- mış bulunuyoruz. ,, mezaketle ve ber işte her türlü kolay- hıkları gösterirler. Bilhassa — toplu se- yahatlerde bu sühulet © derecede faz- ladır ki rekabet güçtür. Mahaza buna mukabil tedbir olarak | Devlet Demir yollarımız da bu gibi müçtemi seyahatlere 7450 — tenzilât kabul etmiştir. Bize komşu olan diğer bir hükü- met te çok ziyade kolaylık göstererek seyyah cell etmektedir. (Varna) daki fiatler biçbir yerle kıyast kabul etmi- yecek derecede ucuzdur. Meselâ: Bu sene zarfında Avusturyadan Bulga- ristana müçtemi bir. seyahat tertip Kimler E&lînmeli, Kimler İE_vle>nmemeli Evlenecekler Evvelâ Ev- ( Baştaafrı 1 inci sayfada ) şimdi de ne diyeceksin... Farze- din ki, farzedin ki... - Sen beni faraziyeci yapacaksın yahu! — Son defa olarak farzedin ki, evlenecek — çağa gelmiş bir kızınız veya oğlunuz var... — Dostum daha evlenmeden evlenecek çağa gelmiş evlât sa- hkibi olmayı nasıl farzederim? Canım genç olmayı farzet- menizden daha kolaydır! — Belki daha kolay — ama, daha tatlı değil! neyse farzettim bakalım ne olacak! — Kızınızı vereceğiniz — da- matta, yahut oğlunuza alacağınız geünde sıhhi ne gibi evsaf arar- İmız? — O, umulmıyacak — kadar çetrefil bir sual... Fakat düşünelim, mademki yetişkin çocuk babası olduğumu- zu farzettik, onu da kendimiz gibi bekâr ihtiyarlatıp beddua ettirecek değilizya. Fakat ben, “fenni izdivaç,, isimli eserimde bu sualinizin cevabımı mufassalan vermiştim! — Bilseydim okur, alır yazardım. Şöyle bir hulâsa ediverseniz! — Efendim, eskiden izdivaç- larda yalnız asalet küfüv aranır- dı. Zannediliyordu ki, asalet de- nilen mefhumun içinde bilgi, fa- zilet, sıhhat müctemian münde- miçtir. Halbuki, çok misaller bu te- lâkkinin çürüklüğünü, yanlışlığını isbat etti. Bu itibarla, izdivaçta zi- yade aranması lâzimgelen cihet kuvyet ve sıhhattir. Ahlâk ve dimağ, ancak sıhhat ve kuvvete istinat ettiği zaman mükemmel olabilir. Şu halde evlenecek olanlar, evvelâ — kendilerindeki — evlenme kabiliyetini ölçüp biçmelidirler. Evlenme Kabiliyeti Nedir? — Bu evlenme - kabiliyetinin esasları nelerdir? — Maddeten alırsak, meselâ altmış yaşında bir adam, on se- kiz yaşında bir kızla evlen- diği takdirde kabiliyetini hiç he- saplamamış demektir. Paşa, kısacık bir süküttan sonra güldü: — Neyse, bu <!:mktı d:l ileıi'; gitmiyelim. Çunkü Hazre Peygamber de 60 yaşında evlen- mişti. Bunun haricinde asıl mü- | him nokta sıhbatin tam olmasıdır. Cünkü, omuzlarına aile yükü- | nü vuracak olanların vazifeleri yalmız kuracakları yuvaya karşı | değildir. Bu rabıtada milletin ve vatanın da onlardan bekledikleri vardır. Gürbüz çocuklar ğeüşür- mek! Eğer evlenenler, bünyevi bir leke ile beneklenmişlerse ne- sillerini fena bir istihaleye uğra- oradan hi ha * Yiyanadan Tuna tarikile Varnaya gitmek ve bir bafta kalıp ayni tarik- le dönmek üzere bu güzel seyahal masrafı” adam başına yalmız seksen lira gibi pek cüz'i bir para ile yapıl- mıştır. ; devletler de hemen hemen buna mümasildir... Ve seyyah- buralara rağbet gösteriyor. Çünkü buhran dolayısile her wmf balk.. bilhassa orta — sınıflar ucuz seyahatlere karşı pek tabil ve haklı temayül — gösteriyor, — öyle Şükrü Beyi çok yorduğumu we kendilerine çok Mmüteşekkir kal- dığırm söyliyerek çıktım... Arkamdan sesleniyordu... — Biz bu alâkadan çok memnu- nuz.. Böyle yorgunluklar memleket için bir kazanç demektir... Münoderecatımızın çokluğundan « Gül Hanım ,, tefrikamız derce- dilememiştir. Karilerimizden özür dileriz. tacaklardır. Halbuki hepimizin en büyük — dileğimiz, — muhak- kak ki — dimağları ve vücut- ları * Türk gibi kuvvetli ,, darbı ökinl b - Halbuki 'ben zifaf yatağını ilk rakmak doğru mudur? ek) Bu hastalık gizli kalabilir, tehlikelileşebilir. — O takdirde bir. ana, memlekete karşı en mukaddes — vazifesini — yapmak saadet ve imkânından mahrum bırakılmış ve memleket, kimbilir kaç evlât yetiştirecek bir ana kaybetmiş olmıyacak mıdır? Ben eskiden, yaptıkları bu şe- naatleri, hayatlarını zehirledikleri mç kızları başlarından atmak ge için ılni:ıi edinmek küstahlığını ve lenmeKabilîyetinîÖlçm eli kendi — aşıladıkları — hastalıkları kendilerinden başka — erkek yüzü —görmemiş olan — zavallı masum — karılarından aldıklarını iddia etmek küstahlığında bulu- nuyorlardı!... — Buna lâzımdır? — İlk adımda iki şey: Birin- cisi muayenelerde daha sıkı dav- ranmak, ikincisi tazminat... Feci Bir Misal Gerçi izdivaç edeceklerin sıh- hat şahadetnameleri — almaları, sıhhat şahadetnamesi alacakların karşı ne yapmak ise bittabi muayene edilmeleri kanunen mecburidir. Fakat bu raporlar, tatbik edildikleri bütün memleketlerde birçok sahtekârlıklara yol açabi- Hyor. Size, buna misal olmak üzere dört sene evvel elime ge- çen bir Maten gazetesinde gözü- me ilişen bir vak'ayı anlatayım: Zengin bir adam, kızını sev- diği bir adamla evlendirirken müs- takbel damadını sıkı bir muaye- neden geçirmekte şiddetle ısrar ediyor. Buna itaata mecbur kalan talip, sevgilisinin. babasına sıh- hatte olduğuna dair bir rapor getiriyor. Bunun üzerine izdivaç günü kararlaştırılıyor. Zengin ailenin aile doktoru da düğüne davet ediliyor: Düğün akşamı, doktorun göz- leri hayretle açılıyor: Çünkü sıh- hatta olduğuna dair rapor getiren delikanlı kendi tedavisi bulunmakta olan bir hasta çıkı- yor. Tahkikat neticesinde oğlanın muayeneye kendi ismile bir başka arkadaşını gönderdiği meydana çıkıyor ve bittabi izdivaç kalıyor!. Tazminat meselesine gelince, bu Almanya ve Fransada kabul edilmiştir. Bizde de tatbiki e- zemdir | Birisine bile bile hastalık aşılayanlar hapis ve para cerala- rına çarpılmalıdırlar, Kimlerin Zürriyetine Man! Olmalı ? Yirmi beş günde iyileşebile- cek bir Iııçî arası, carihi hap- se sürüklüyor da, dört sene çe- kilecek bir illeti !ıilıîı bile bir bi- çareye aşılayan vicdansız niçin ellerini ıjıya sallaya dolaşıyor, ne hakla ? — Fena — nesil yetiştirecek kimselerin — zürriyetlerine — mani olmak doğru mudur ? — İyi nesil yetiştirmek, eb zemiyeti zikre değmeyccck;:dı: âşikâr bir gayedir. Her İ bu gaye güdülmüştür. Eski Is- partalılar, xifmelcn. çiftlerin yataklarının &! Venüs, Apok İon heykellerile doldururlarımış.. Bu işin pisikolojik tarafıdır. Ne derecede tesiri vardır, olabilir kestiremem, fakat muhakkak ki tamamile kenara atılacak ka- dar boş bir fikir — döğildir. Bunun — haricinde bugün Al- manya ve Amerikada akliyeye müptelâ olanların takim- leri fîrine iştirak eden doktorlar ekseriyeti teşkil etmektedirler. İtiraz edenler, “ hürriyeti o= siye, meselesini ileri sürüy 4 Ben”ce cemiyetin selâmeti, fertlerin hürriyetlerine müreccahtir, mü- reccah tutulmalıdır. — Şu halde hangi hastalar takim edilmelidirler? — Nesle geçecek derecede asabiyetleri olanlar, zaif ve yarım akıllılar hâd dejenereler. — Yarım akıllılar nasıl tesbit edilecektir? Paşa durdu, düşündü ve güldü: — Evet, bu meseledir.. Eğer