GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında Korkuı;ç Adam, Yüzüğü Yazan : SON POSTA Ömer Rıza nızı O Zaman Dınlerım' Dedı Dünkü Kısmın Hulnsısı İki kardeş uzun bir yolculauktan sonra mihayet kaleye varmışlardı. Kalemin sahibi, bükümderı ve geyhi alan zat, bütün muasırla- zi yıldırmıştı. Bu iki kardeşin maksâdı, — o zamankı (ama- ililerin — şeyhi “Sivan ,, ile görüşmek, an- dan — yardım istemekti. Am- oaları Durnan Bey son nefe- sini — verirken bu — adamın yardanını te- min Elmme- lerini vasi- yet etmişt Misafirler çok iyi karşılandı- lar. Bal süyalı misafirhanede yorgun argın obu- rayorlardı. Genç, kıvrak ve güzel kadınlar ellerinde tabaklar, xiniler, Hğenlerle — misafirhaneye — girip solrayı kurmuşlardı. Kurt ile Doğan ismini taşıyan bu iki kardeş yemeği, kadınların gazip garkıları arasında yediler. Ayai kızların serdikleri yataklar- da yorgun vücutlarını dinlendir- diler. Geceleyin haberleri olma- dan onların Üüslüne bir de örtü örtülmüştü! sabahleyin uyandılar. Bu yabancı muhitte her çeyi 0e- rarlı buluyorlardı. Mizafirler sabahleyin, mükellef | bir hamama davet edilmişler, yine ayai kızların elinden kah- valtılarım yemişlerdi, Sonra içeriye boylu boslu, ipek Elbisesinde YLüçük Dir Hançer sarkan — bir kadın girmiş, — on- ları Şeyhin yanıns divet eb anişti. Üki kardeş bahçeye geçti- ler, Belleinde kazil — hançerler sarkan fedailesin ortasında idiler. İi kardeş, bu adamlara bak- mıyarak, kadının peşinden ilerle- diler ve bir kapının önünde dur- dular. Rehber içeri girip müsaade aldiktan sonra kapıyı açmış, iki kardeşi bir taraçaya çıkarmıştı. Purası geniş, etrafı açık, derin bir uçurumla Çevrilmiş bir yerdi. Sağ ve sol taraflarda on iki ihtiyar ve sakallı adam otu- rüyordu. Hepisi de başlarını eğmiş- ler, görlerini yere dikmişlerdi. Bunlarda şeyhin daileri, yavi mü- şavirleri idiler. Taraçanın ortasında tahta ben- aa V iğünmeke e ü Mlüne Pi Si — Si SĞ A Ve SA Nü C Nİ ci e t ziyen alçak bh' ıedu-ııı iki tara- finda iri yarı, beyaz elbiseli, kızıl hançerli iki muhafız duru- yordu. Bunların arasında siyah bir minderin üzerindeki kapkara bir yığın iki kardeşin gözüne çarptı. Dikkat ettiler. Bu kat kat kara yığın arasında parlıyan — iki siyah göz, onun bir adam, siyah sarıklı, siyah sakallı, siyah abalı bir insan olduğunu gösteriyordu. Bu acaip yığın mindere gömük müş gibi idi. Onun için yak miz — elbbisesinin kıvrımları ile simsiyah başı görünmekte idi. Vücudü bir yılan gibi çöreklen- gibi idi. İki kardeşe rehberlik eden kadın yere kapanarak kapkara yığına secde etmiş, fakat Kurt ta Doğan da bu hareketi insanlık haysiyetine yediremiyerek dimdik durmuşlar, ve ne olacağımı bek- demişlerdi. Kapkara yığınm çenesi biraz oynar gibi göründüğünden Reh- ber de ayağa kalktı. — Yabancılar! dedi, ölüme de hayata da hâkim olan efendimi- zün huzurundasmız! İki kardeş büsbütün dildeşti- ler ve ellerini kaldırarak selâm vermekle âktifa ettliler. Siyah - sarıklı, siyah abalı ada- mip oturduğu taraftan kof bir ses duyuldu: — Ne istiyarlâr? Kurt cevap verdi: — Şeyh Hazrelleri! Sizi ra- hatsız ettik. Bizi affediniz. Ka- denizde çok iyi karşılandık. Hür- met, riaye! gördük. Size teşek- kür ediyoruz. Niçin geldiğimizi, me istediğimizi soruyorsunuz. Âr- zedeyim: Burada sizden evvel hkükümran olan zat amcamız İ Duman Beyin dostu imiş Bir de- | fa amcamla © zat harp meyda- mında karşı karşıya gelmişler. Amcam bir kılıç darbesile onu öldürmek üzere imiş. O zat am- cama yalvarmış, amcam da onun kanmı bağışlamış, onu ölümden kurtarmış,.. Selefiniz olan zat, iyiliği iyilikle karşılamak - istedi- ğinden amcamın her hangi İşi olursa ona yardım — edeceğini söylemiş. Amcam size bu vaadi hatırlatmamızı ve sizden yardım dilememizi vasiyet etti. Onun için buraya geldik. Kof ses tekrar duyuldu: — Bu vak'ayı biliyorum. Se- lefimin verdiği söze ben de ria- yet ederim. Siz ne istediğinizi söyleyiniz! — Eyüp oğlu Sultan Salâhat- uw&dıumvu yığım — yerinden oldu. Bu isim, onu korkutmuştu. Kof ses tekrar duyuldu: — Yine Sultan Salâhattinle mi uğraşacağım?. Kurt devam etti: — Biz selefinizin verdiği söze güvenerek — geldik. Yardımınızı esirgememenizi — rica ediyoruz. Karayığın yennde doğruldu ve cevap verdi: — Benim selefim, asıl Duman Beyden gördüğü iyiliği ba- na anlatmışti! Ken- disi bu iyiliğe muka- bil parmağından yüzüğünü çıkarıp Duman Beye vermiş. Bir işi olur, başı dara gelirse bu yüzüğü gön- dermesini söylemişti. Yüzük ne- rede? Kurt cevap verdi: — Yüzüğü getiremedik, asil şeyhi —oııueııdıı.yiıiılıe— Hirin de öyle gelin. Ancak o za- mâan size inanır, sizi Sözü Doğan aldı: — Şeyh hazretleril Gidip gel- mek uzun sürer, bizim amcamız kanlı bir vak'ada şehit düştü. Son nefesini verirken size müra- Onu size iade edeceğimize ycııı ederiz. Korkunç adam bu cevaptan hoşlanmadı. Sesi biraz canlanmıştı: — Yabancılar! Dedi. O mu- kaddes yüzükten bütün yer yüzün- de yalnız bir tane bulunmak icap eder. O yüzüğü taşıyan her adam bütün cebele hâkim olur. Benim de selefimin son vasiyeti yüzüğü geri almaktı. Siz de yüzüğü geti- tin, Davanızı dinler, işinizi görü- vüm, Doğan yalvardı : — Gidip gelmek çok güç! Kaybedilecek vaktimiz yok... Yü- zügün İadesini sonraya bırakın. Bunu bilhassa rica ederiz. Siyah Yığın gözlerini yumdu, düşünceye daldı. Ortalığı derin bir süküt kaplamıştı. Acaba şeyh meye karar vere- cekti ? İki kardeş, tevekkül içinde bekliyorlardı. X Arkası var ) ÇT YT TU Tei H Fen Ve İlim Tecrübeleri Pikarın Muavini Profesör Tekrar Havalamyor Geçenlerde M. Pikarın yükseldiği Siratosfer Stratosfer denilen yilkııklik lerde fenni tecrübeler fesör Pikarın muavini ıi Koıuıı, bu ay içinde, balonla bir defa daha havalanıp tetkikata devam etmek kararındadır. Fakat, bun- dan evvelki çıkışlarda, balonun hareketi çok süratli olduğu için, matlüp veçhle tetkik ve tecrübe yapılamamıştı. Çünkü, bazan ba- lonun süratini kesmek lâzım ge- W Bu ise mümkün degıldl. Kosins maruf bir Belçikalı balon mütehassısı ile, balona istenilen sür'ati vermek nokta- sından bazı tecrübeler yapmakta- dır. Evvelâ, balonu, diğer bir balona bağlamak, bu suretle ve bir supap vasıtasile sür'ati idare etmek düşünülmüş, fakat bu si-- temden bir fayda temin edilemi- ye anlaşılmış, K onun yerine, asıl balona bir üstüvane ilâve etmek ve sürati bu üstüvane ile idare eylemek düşünülmektedir. Bu hususta yapılan tecrübeler çok iyi netice vermiştir. O suretle ki, şimdi, Stratosfere çılılacak olursa, bundan evvelki çıkışlardan çok daha mühim ve faydalı neti- celer almacaktır. Evvelki Gece Çok Feci Bir Cinayet Oldu ( Baştarafı 1 inci sayfada ) sekiz lira borçludur. — Usta ve çırak evvelki gece işlerini bitirdikten sonra bahçeden ayrıl- mışlar ve Edirnekapıda sur hari- cindeki kahvelerden birine otur- muşlardır. İkisi de çok yor, oldukları için kahvede fulı mamışlar, biraz sonra tekrar bıh- çeye dönmüşlerdir. Yolda öteden beriden bahse- dilirken Necip bir aralık sözü, alacağı olan sekiz liraya getirmiş ve ustasından sekiz lirasını iste- miştir. Yanaki ise Necibin bu talebi karşısında canı sıkılmiş, fakat baştan savma bir cevap ile işi kapatmak istemiş ve: a — i gün sonra veririm, de- Fakat Necip, ustasının ken- disini atlatmak istediğini hissetmiş olacak ki kızmış ve talebini şu cümle ile tekrar etmiştir : — Bana para lâzım... Şimdi S l İael a lüne oei S İ aBDi İ A ll Bu söz üzerine bahçevan Ya- naki — asabiyete — kapılmış ve derhal — saldırmasını ararak Nwhıı üzerine yürümüştür. adam da - hiç bddeııedııı bir sırada kocaman bir bıçak - parladığını görünce birdenbire =m fakat can korkusile kendine çabuk gelerek Yanakiye — sarılmak, — elinden saldırmayı almak istemiştir. Bu suretle usta ve çırak m bir boğuşma vaziyeti muştur. Ancak — Yanaki daha kuvvetli olduğu için Necibin ken- disini yere devirip bıçağını elin- den ılmnuuıı meydan nmuyetek zavallı gencin tam kalbine üç kuvvetli darbe indirmiştir. Necip, üreğine saplanan üç bıçak dar- Lıiniıı tesirile derhal yere yu- varlanmış ve ölmüştür. Yanaki gözlüklüdür ve bo- ğ esnasında gözlüğü yüzün- len fırlamış, yere düşmüştür.Fakat öt Gi d aeti / Bi & he DAi » ken Ya A et Mi A İA çe öi rekl ee orlılık çok karanlık olduğu - için mıınun. uzun araştırmalara rağ- gi ü bulamamış ve u:mın başım düzelterek hiçbir şey olmamış — gibi — sükünet- le geri dönmüş ve evvelce otur- muş oldukları kahveye 'ıhı—tıı Yanaki kahvede uzunca müddet oturmuş, sabaha lıııı bahçesine dönmüştür. Yalnız cinas yetin işlendiği yere gelince, kah- vede tedarik ettiği elektrik fene- rini yakmış ve gözlügünü araştır- md.bıdıınçhı Bu sırada o ci- Yanakinin :ıı'ı;:—hmf::hhe,ı düşmüşler ve kendisini yakalayıp' ayak üstü sorguya çekmııladır Yanaki şöyle cevap v “ — Eve gidiyorum. ol..ka- ranlık. Elektrik lâmbasınmı onun için yaktım. Fy ındırıııılıt biraz ileri- leyince cıddeıuıı ortasında kan- lar içinde bir cesedin yattığını rmüşler ve bunun üzerine de ınıhnın maznun oh".k "h' lanmasına lüzum hasıl ol İ Yanaki, kendisine isnat cürmü inkâr etmekle beraber üzerinde taze kan lekeleri görü- ';ilîbu gece Şehzadebaşı HıLAL Sinemasında W den itibaren devami matineler FEDAİ DONANMA Muarzzam deniz ve harp filmi. İlüveten ÖLÜM VADİSİ Büyük sergüzeşt romamı, ayrıca en ıoı’“dnııyımîııvıdhlın Her yer 20 paradi 15 kuruştur. Ge00) TT PŞ D SORTYANEĞ, 1 ———