Bir Rüya Mı? Bir müddettenberi Şikagoda ir Alü içtimaları devam ”’l; di ::;: eden İlmin Terak- a kisi Cemiyeti kon- gresine, muhtelif âlimler tarafın- dan son derece dikkati celbeden raporlar veriliyor. Geçen defa, profesör Herrik, beynin teşekkü- lâtı hakkında akla durgunluk veren bazı malümat toplamıştı. Fransız profesörü Hanri Piron da onu takiben hayatın mahiyeti hakkkında son derece mühim bazı izahat vermiştir. Büyük bir ruhiyatçı olarak tanınan bu zata göre, tahassüs ve şuur hakkında yapılan son tecrübeler hayatımı- zın bir rüyadan başka bir şey olmadığını kat'i surette göster- miştir. Profesör diyor ki: “— Bizimle Şe'niyetler arasın- | da şuur ve ilmin hiçbir zaman aşamıyacağı bir mania vardır. Görüp - işittiğimiz, dokunup dü- | şündüğümüz şeylerin kâffesi birer | hayalden ibarettir. Bunlar, eşya- nın hakikati değil, onun gölge- leridir. Binaenâaleyh rüyalarımız gibi aynı mahiyettedirler. Fransız profesörünün bu id- diası, derin bir alâka uyandır- mıştır. x» Madnne SAĞ GĞ | kadın adeta ölüsü çıkmış gibi yazıyor: Ubeda mıntaka- İ sı polisi, şimdiye kıdılr mîııiı ender örülmüş bir cina- Facia Şaü ııe'ydı— çai karmış, faillerini tevkif etmiştir. Fakat hâdisenin, umumi vicdanda hasıl ettiği heyecan devam edi- yor. Halk, bunların, ibret olacak surette cezalandırılmalarını - iste- yor. Mesele şudur: On yedi yaşlarında Manoliko isminde bir çoban, bir sabali komşularından — Migel — Lopez'le Ramon Pena'ya rastlayor. Mano- Hko, köyün ayak işlerini yapan bir çocuğudur. Kendisinden, iki yaşlarında bir çocuk isteyorlar. Para vadediyor ve bir randevu tayin eyleyorlar. Buluşma mahalli, köyün yarım saatlik mesafesinde bulunan zeytinliktir. Yarım saat sonra, Manoliko'nun geldiğini gö- ren delikanlılar büyük bir heye- can geçiriyorlar. Çünkü, onun yanında küçük bir çocuk vardır. Yaklaşıyorlar, o zaman, bu çocu- Doğurduğu ğun, ayni — köyden — Herrera olduğunu — anlayorlar. — Manoli- ko — yemiş vermek — suretile biçare — yavrucuğu — beraberine almıya muvaffak olmuştu. Deli- kanlılar birer aç kurt gibi çocu- ğun Üzerine atılıyorlar. Ramon yavrucağın Üzerine oturuyor ve bıçakla kolunu kesiyor. Akan kanın altına bir kâse tutuyor, kâseye akan kamı bir şişeye boşaltıyorlar. Böylece- iki şişe doluyor ve çocuk ölüyor. Meğer - bu kan, hasta bulunan Migel Lopez'in babası için tavsiye edil- miş. Delikanlılar, bu şişeleri eve getiriyorlar. Bir tanesini hastaya içiriyorlar. Fakat iyilik hasıl ola- cak yerde hasta fenalaşıyor ve bağırmıya feryat etmeye başlı- yor. Onun feryadını duyan kom- şular, faciayı anlıyor, bu su- retle cinayet meydana çıkıyor. Halk şimdi, — katilleri linç - et- mek için hapishanenin kapısında bekâiyor. y v& ' Dünya Hüâdiseleri | :t————__—_._ | Üçüncü SON POSTA İ—sğrenvbulun I_(öşe;ıucağ_î Çan Sirkeci Garmnı Allak Bullak Eder!.. İstanbulun Yaz Kış itiyadı Değişmeyen Halkı Yeşilköyde Oturur ! Yeşilköy Sirkeci arasında işliyen trenlerin daimi yolcularından iki tip Üçüncü çan da çalınca, Sir- keci garı altüst oldu. Loş' salon- dan, trene doğru koşuşanlar, biribirini çiğniyerek, demir par- maklık önünde bakakaldılar. ınce ve çatlak feryatlar, kesik bağrış- malar içinde tren yavaş yavaş yürüdü, hızlandı ve büyük bir sür'atle Sarayburnuna doğru uçtu | gitti. Kalabalık arasında ihtiyar bir dövünüyor, — saçını başını — yo- luyordu : — Nettim de dondurna yi- meğe gettim.. Nettim de, değu- zün gizina allı yemeni aldım, nettim de Kara Kasımınkilere sinameki darttırdım, nettim de mızı trampoya bindüm, nettim İanl Kadın patlıyacak gibiydi. İs- tasyon memurlarından biri, her- hangi bir tecennün hâdisesinin önüne geçmek için, ihtiyar ka- dimı hatırı sayılır. bir. dürtüşle dürttü: — Ne oluyorsun ana?. Dö- vünme bel. Dünya sana mı kaldı?. Ne oldu?.. Yavuklunu mu kap- tılar?. Kadın âdeta ağlıyordu: — Sparta guüle de düğün vadı. He, hel gaçırdım treni, he he!l, Kazık Memedimin müv- retini goremecem he hel. İstasyon memuru insaflı çıktı: — lzorkuıı. Dedi. Yarım saat sonra bir tren daha var. Sen burada gözümden kaybolma da seni hemen içeri alayım.. Otur şuracıkta, ha, ağlama sil yüzünü sil... * Tren istasyondaân kaçar kaç- maz, loş salondaki yolculardan birkaçı boyuna yumruk sallıyor, kavga eder gibi homurdanıyor- lerinden bir genç erkek, anındaki kadına sert sert baktı. oşmaktan terlemiş, yüzü kıp- kırmızı kesilmişti: — Tuh Allah belâsını versin! — Kabahat sende ! — Haydi, şimdi de kabahati bana at.. Ayaklarını aç dedim sana,. Krem almanın sırasimıydı? Şimdi Gülizar Hanımefendiler ne diyecekler? » — Ne derlerse desinler! Ka- çırdık işte!. — Vallahi seninle hiçbir yere idilmez.. Hayatımda kaçırdığım ı,rııtlı.r hep böııı'_l:k olsa, ne ise, ir şey değil.. at senin yü- zünden nceğlıı-n lar heba oldu!. Bu karı koca galiba kavgaya teşne.. kadın o kadar güzel ki, insanın kavga etmiye değil, yan bakmıya- bile kıyamıyacağı bir mahlük.. erkek Duglas gibi kavi ve demevi.. Dokunsan bin ah yerine bir kilo kan çıkacak!.. Şu köşedeki Ermeni hanım da, treni kaçırdığına yanıp tutuıug:r.. tutuşur a.. gözünü açsaya, değil mi?.. Hayır, değil. — kabahat ondamı ya?.. Bakın dinleyin, ya- nındaki genç kızı nasıl iğneliyor: — Ağgnamoorum, sanoosrun!.. Haçik işten çıkacaktır deye, bal- dirmi sık ettin, tireni gaçırttırdın bagal.. Donguzun gızı, bir. bah eve varanda görürsün aşıkdaşlığı seni.. Genç kız, yeni terleyen bıyık- larını sile sile kızarıyor, ikide birde: — Mayreyik!, Diye mırılda- niyordu. * Her sene, yaz ve kış, kalaba- lığı azalmıyan bir sayfiye varsa, © da Yeşilköy ve Bakırköy taraf- larıdır. Buranın sakinleri, kabuk- larında oynaşan, birer böcek ibidirler.. köşkü, evi ve yolu hiç leğiştirmezler. Bütün bir sene, allahın karında, yağmurunda, sı- cağında, soğuğunda her sabah köyün tenha soîaldanndaıı trene biner, akşamları geç vakit Sirke- ciden köye dönerler. Garın en meşhur siması, ki- tapçı Matmazeldir.. sakın bir gün yolunuz düşer de, Sirkeci garına giderseniz; bu kitapçıya; *“Madami,, diye hitap etııer':iı... Çünkü bu sessiz ve sakin kadın, bu hitaptan müthiş sinirlenir. Göz- lerinin üstünden size bir bakış bakar ki, şaşırır kalırsınız.. Gara her giren adam, mutla- ka bu ihtiyar kıza bir: — Bonsuvar matmazell! de- mek mecburiyetindedir. Hele bu- ranın — müşterileri için kitapçı matmazel, şöyle İnîiliıvui, a- bucak konuşulacak bir insandır. Bütün Avrupa gazeteleri, mec- muaları, kitapları, Libreri Mon- diyaldan sonra buradan tedarik edilir. A Samatyadan hergün trene binen kadın yalçulardan bir tip Hele Bazı çıtkırıldım frenk bozmalarının: «—Vous avais le chose... Diye kekeleyişleri var ki değme gitsin!.. * Koca Sirkeci garı büyük bir uğultu içinde çalkanıyor. Tâ taş merdivenli kapıdan iç salona kadar her yer hıncahınç kala- balık.. Sesler inceden kalına * doğru biribirine karışarak uzuyor ıe dkışî'rıdı pannıklıklıd:;dnl üyük bir insan yığınile ala- nıp durüyordu. l gişe önünde bir gürültüdür koptu ufaklı, büyüklü başların biribiri üstüne çullanmıya çalıştığı bu dasdaracık yer, taşıp çatlayacakmış - gibi sıkılıyor, bo- ğuk, keskin ince feryatlar, ho- murtular, küfürler ve baygın ka- l elt üeğ 4 arasında kopuyordu. Kolumdadi çekti : — Şu rezaleti görüyor musun oğlum hep Avrupa eziyeti.. Ne var ki şu gişe önüne ahır deynekleri gibi demirler koyar- lar.. Halk boğa sürüsü gibi gişeye çullanacak değil a.. Ne yaparsın bunu da hoş eğiz!.. Gişenin önü gittikçe doluyor. Ufak, büyük, masırlı, manikürlü, tombul, sıska, bilezikli, yüzüklü eller, mütemadiyen küçücük gişe deliğine sokuluyor, hepsi de bi- rer kuş gibi çırpınıp yorlar- dı.kBl:ı ıf:alık ıI(ıılılıılıldın bo- ğ ir feryat tu: 5” a Rabbim gıı)ı şeycik de- meml.. Eli değenin eli kınılsın!.. Bu yaştan sonra bunu göreceği- me kıyameti göreydim inşallah!.. Ah yarebbi, baştan başa yumur- taya bulandım. İçinizde müslüman kişi Byolr mu a dostlar!. » Evet, bu feryadı koparan le altmışı geçgin bir ihtiyar- cıktı.. Kol, bacak ve gövde ara- sında yavaş yavaş — sıyrıldi, iki büklüm olarak, sallanmadan, oy- naşmadan gitti, kanapelerin biri önünde durdu.. Dikkat ettim: Hanım yine koynuna her el atışında kırılmış kabuğile sarı sarı yumurtalar — çı- karıyor, ve birbir Lnı e üzrine bırakırken mınldımyonîu: — İnşaallah — sebep — olanın boynu kırılsın!.. Ayol, koynumu sıkacak ne vırdıg.. Bu yaştan sonra bu al- hksız, rastıksız. yüzümü ters ni gördüler?. Acayip çapkının biri” mi yaptı bı!rx. yoksa yandan kesici mi?, tüh, tüh tüh tüh!.. Uskumru gibi yumurtaya bulanmışım.. Ne yapacağım ben şimdi!. İkinci çan da çalınca, parmak- hğın önüne bir sürü kalabalık daha doldu.. bunlar, soydan s0- pa kadar musevi ailesi.. maama- fih buna aile demek te caiz de- ğil. sanki Sirkeci — garında bir mahalle — erkânı toplanmıştı, o kadar kalabalıktı.. Ne çocuk ne çocuk!. ne kadın, ne kadın!. ne erkek ne erkekli — Vıcık vicik Temmuz 14 Geçen Bilmece- mizi Doğru Halledenler Birer albüm alacaklar: Çarşamba 16 ioci mektep talebesin- dön 698 Hüsniye, Dlnıınb(":' ;:Iııd::ııınu bölük kumandanı Yüzbaşı Sabri Bey oğlu Nihat, Adana İcadiye mahnllesin- de Caler Tayyar hastanesi 21 Kimet, İstanbul kız Örtamektebi talebesinden 512 - Mesüde, İstanbul Çapa 80 uncu mektep talebesinden 200 Mihriye, Ma- nisa polis Şevket efendi kızı Melâhat, Heybeliada Ortamektep talebesinden 46 Haydar Ali, Kayseri sarraf Nuri Bey kızı Fatma Hanım ve Beyler. Birer dolma mürekkepli ka- lem alacakları İstanbul 12 inci mektep talebesinden 22 Edip, Sultanahmet Yerebatan sara- yı Macide, İstanbul Cumhuriyet Orta- mektebi telebesinden 145 Bünü, Gala- fatasaray lisesi talebesinden 378 Meh- met, Beyoğlu 13 mektep talebesinden Hurçit Kemal, Bakırköy 2 inci mektep talebesinden 268 Neriman, Şişli Terakki Hise talebesinden Fikret, Beyoğlu 12 inci İlkmektebi talebesinden Yılmaz Bey ve Hanımlar. Birer kart alacaklar: Gazi Hasanpaşa Micit sokak 36 Nuri, Etyemez tramvay caddesi 158 Muallâ, Sanyer çarşı içi 19 Gülsüm, Çanakkale Saat meydanı Ahmet Bey oğlu Osman, 44 üncü İlkmektep tale- besinden 452 Seyfettin, Giresan avu- kak Mustafa efendi oğlu Kenan, Hay- rebolu manifaturacı Hasan Bey oglu Hüseyin, Ankara Vilâyet encümen âzü- sından Muhlia Bey oğlu Ferit, İstan- bul 44 üncü İlkmektep talebesinden 353 Süleyman, Bursa (gıtınelılebi tar lebesinden 524 Doğan, Fatili 13 üncü İlkmektep talebesinden 221 Lâtife, Kon ya şimendifer - katarı Beşmemuru 3439 N. Sait Bey kızı Şüdan, İzmir Karen- tina Hamam sokakd İkbal, Kıyık Na- mukkemal mektebi mezunu 186 İbras him, Amerikan kız kolleji talebesinden Ruhat Mehmet, Dumlupinar — şehir yatı mektebi talebesinden 207 Zıya, Göztepe Rıdvanağa sokak £ Ahmet Sadık, Beyoğlu 19 inci Ilkmellep tale- besinde 67 Atılet, Bursa İnciler caddesi vi çocı Harna' döktür 'Behçet Bay oğlu Orhan, İzmir Mrilılıırî; Ksesi talebesin- Başmuallim Osman Bey kizi, İstanbul Lüleli Çükurçeşme 32 Ömer, Aydin İtfaiye mülrezesi Zülfikar, İstanbul kız Örtamektebi talebesinden 582 Pa- kize Hikmet, Anadoluhisar Kandilli gaddesi 73 Vildan, Ayvalık Gazi mek- tebi muallimlerinden Ahmet Naci Bey oğlu Tahir, Babkesir Aygören mahal- lesi 1 komiser mütekâaidi Sadık Bey oğlu, İstanbul 6 me: İlkmektep talebe- sinden 113 Bedia, Ödemiş Ortamektebi talebesinden 4 Reşat, Uşak şeker fah- rikası memuru Besim Bey oğlu Rasim, Adapazarı Halimzade Mehmet elendi oğlu Nevzat, İstanbul 28 inci-İlkmektep talebesinden 106 İrfan, İstanbul “kız Ortamektebi talebesinden 313 Fikret, Istanbul Sultanahmet 44 cü mektep ta- lebesinden İffet Raşit, İstanbul — kız Ortamektebi talebesinden 465 Nezahat İnegöl Osmaniye mahallesinde İstik. lâl caddesinde — 35 Nigür, Vefa Orta. mektebi talebesinden 731 Sabahattin, İstanbul tatbikat mektebi talebesinden 181 Cemalettin, Ankara Buryacı ma- ballesi Dökmeci sokak 28 Ayten, Ma- nisa Ortamektep talebesinden 59 Kü. zım, İstanbul Eminönü Paraskeva Mar. tino, Vaniköy iskele memuru kızı Ne- fise, İzmir belediye seyrüseler memu- ru 48 Hakkı, Bursa posta telgraf mer- kez müdürü — Melih Bey kızı Zinnur, 10 cu talebesinden — 209 Perihan, İstanbul — kız Ortaggektebi talebesinden — &G41 Mediha, Büyükada Nevruz gokak 18 Nebahat, Adana Re- şatbey mahallesi 71 Selma, Kula Za- fer İlkmektep talebesinden 784 Cev- det, Topkapı — Fatmasultan mahallesi 70 Cemile Hanıdk ve Beyler. kaynıyor!. — Kalabalığın ne başı var, ne Wâc asıl feci tarafı, hepsinii ufacık birer bavul o= dır. Tasavvur edin, bunlar -ya bir misafirliğe — gidiyorlarsal. — hey allahım heyl!. ozaman ev sahibine sen sabır, takat, can ihsan eyle.. hele ev sahibi de yahudi — ise, bitti.. mesele kalmadı demektir. Çünkü herif daha o saat fücce- ten vefat ediverir...