dın Hasan Bey ce- garasını yakmak için kibriti çaktı. Karısı uzakta oturagorda. — Ol- duğu yerden olan- ©a nefesile üfle- yince kibrit sön- dü.. Hasan Bey bir sönen kibrite, Bir “de - karısına Baktıktan sonra: — Sen Alman- Ya'da olmalıymış- «n, dedi. Rayiş- tağdaki — yangını söndürmek — için çok işe yarardın!.. İemmszaT| Hasan Beyin komşusu köpek Meraklısı idi. Bir gün Hasan Bey dedi ki: — Ben köpekler — bilirim ki sahibinden belki yüz kat daha tekidirler. Hasan Bey sordu. — Sizin beslediğiniz köpek- ler de öyle mi? Yüzümüzü Güldürdün Dün mizah muharriri matbaa- ya gelir gelmez cebinden cıgara Paketini çıkarıp — arkadaşlarına İkram etti. Hasan Bey atıldı: — Ne o Üstat, hepimizin yü- Rünü güldürdün!. Biz mizah say- fanom çıkmasına daba Üç gün Var zannediyorduk. Ortaköy - Aksaray — Hasan Bey cuma günü ya- Pilan sokak koşusunu — Beşiktaş kazanmış.. — Kim demiş efendim, bilâ- kiz Ortaköy- Aksaray kazandı. Ben Peşinden koştum koştum bir tür- İl yetişemedim, son suratle gitti. Hasan Bey galiba sözü yan- hş anlamış Aksaray-Ortaköy tram- ;ııyııı yetişemediğinden bahse- — Karım muhakkak bu trenle geliyordur.. — Nereden anladın Hasan Bey?. — Tran on beş dakika gecikli.. Zevk anın Şekerli kahve, sütlü kahve, okkalı kahve, hatta nohutlu kah- veyi hem duymuş, hem görmüş, hem de içmiştim. Amma, bu yeni çıkan İncirli cinsle henüz ne kulağımın, ne gözümün, ne de ağrımın bir Ünsiyeti var!.. Serde biraz tiryakilik olduğu için kahve bahsinde kuru kahveci gibi, kahveye incir katmayı tek- Kf edenler arasında ben de fik- rimi söyliyebilirim. Hem çok kısa: * Bu işten vazgeçiversinler.. , Niye mi?.. Kahvenin zevki kalmıyacak ta ondan... Şimdi bana, sen de gırtlağına amma düşkünsün — diyeceksiniz. Hayır gırtlağıma düşkünlüğümden de- gil, zevkime düşkünlüğümden... Tasavvur edin yemekten sonra getirilen orta şekerli bir kahvenin çeşnisini acaba incirli kahvede bulmak mümkün mü?. Sonra yorgun eve dönerken köşe ba- şındaki kahvede oturup kenarı Neden * Hasan Bey cğluna sordu: — Tufan neden çok müthiş olmuştu? — O zaman daha şemsiye icat edilmemiş olduğu için. mirsâdı ibretten temaşasındadır! İncirli Kahve kulpsuz ül;n;lıı |;u.ç;k okkalı, köpüklü bir yorgun kahvesinin tadı, kokuüsü, zevki — bilnem ötekinde olacak mı?.. * * Tutup ke'sin kenârından sarafet birle hörpürdet ,, “' Desinler gayle İçmekte bu emmi Ammâ mahir ha ,, Diyen halk şairinin - zarafetle hörpürdettiği gayfe acaba incirli olsaydı bu sözü söyliyecek midil. Bir tarihte müskiratı menet- ler yine devrin gairi: * Humlar şikeste elim tehi yok vücudu mey » * Bitin esiri kahve bizi hey zamane böy » Musralarile, biri gitti ötekine kaldık — fikrini ileri türüyordu. Ya kahveyi de bulmasaydı © za- man daba fena İdi yal * Kahvenin içtimat! hayatımızda büyük bir mevkü var. El'an İstanbulun bazı semtlerinde sabah < Bu Da Mı? — Hasan Bey gazetede okur dum, Tokat Vali Vekilliğine tayin edilen bir zat trene binmiş, fakat tren altımış saat teahhurle Tokata varmış... — Ne dersin hazret bu da mı kırtasiyecilik yüzünden oldu?. NELER DEDIM Gitmedim dimyata pirinç var diye; Evdeki bulgura eyvallah dedim.. Tutmadım apartıman evim var diya; Çocuklar yalvardı ben aah dedim.. İlkbahar kavuştu masraf çoğaldı; Karıyı giydirdim zevkini aldı., Sonunda kesemin içi boş kaldı, Farkına uvrınca ben eyvah dedim.. Bilseniz azıttı işi Afacan; Bir kadın görünce duyar heyecan, Anladım. büyüdü artık babacan, Hâline baktım da ne küstah dedim.. Boş lâfa lüzum yok sıra özümde, Değişti bir anda dünya gözümde, Bir mana ararsan şimdi sözümde; Her sefer gigemem Gben külâh dedim kahvesine gitmek cultur. adeti mev- — Bir acı kahvemizi olsun içini.. Cümlesi sitemkâr bir vaziyette yapılan davetlerde ekseriya söy- lenilir. — Bir fincan kahvenin kırk yıl batırı vardırl.. Sözü belki Ali'nin: — Bana bir kelime Ööğrete- nin kırk yıl kölesi olurum!.. De- diğinden daha meşhurdur. * Etmeyin, eylemeyin efendile- rim bu sevdadan vazgeçin ve biliniz ki: « Ehli keyfin koeyfini kim tazoler? » « 'Taze elden taze pişmiş tase kahve tazeler... » Yalmız bir şartlaki, — içine biçbir şey katılmamış olsun!.. PAZAR OLA Ne dersin — Hasan Bey kadınların Ame- rikada pantalon giyip, sokakta gezmelerine ne dersin? — No diyeceğim en sonunda onlar da adama benzedi.. Yalancının Mumu — Hasan Bey bazı müteahhitler yarıhanelerini ka- pemak — suretile vergiden kaçmak istemişler !.. — E. sonra ne olmuş?.. — Derken iş anlaşılmış, kak- darında tahkikat yapilmıya — baş- lanmış.. — Merak ede- cek me var haz- ret?. Yalancının muma getiye ka- Her yaz Hasan Bey sayfiyeye gider. Geçen yaz da Sündiyeye gitmişti. Gittiklerinin baftasında büöyük oğluna sordu: — Ne var, ne yok.. Ne ile vakit geçiriyor, nasıl eğleniyor- vun ?.. — Hiç baba, geriyorum. — Yan., Hayret ettiml. — Neye baba?,. — Neye olacak, sen başka seneler — sayfiyeye — gittiğimizin haftasında muhakkak birini bulur, nişanlanırdın |. değildim yal.. Bir genç, Hasan Beyle gö- rüşmek Üzere geldi : — Hasan Bey, kızmı bana vermiye xÖz vermiştin, halbuki haber aldım: Başkasile evlendir- yormuşsunuz.. — Evet ben sana «öz verdim, bunu inkâr etmiyorum ki., — Peki amma kızını bir baş- kasile evlendirdiğine ne diyelim? — O büsbütün başka mesele; ben sana söx verdim.. Hem söz verecek, hem de kızımı verecek değildim ya!.. — Oh artik İlkbahar geldi. İstediğimiz gibi Ssoyunuruz, P. O, H. B. — Ensenden yakalıyacağın farkında dağlisin