6 Sayfa l Dünya Hüdiseleri | -—————-— Meşhur Bir Tayyareci Sefalet İçinde Öldü Şikago — 1927 senesinde ha- vacılık âlemini ihtilâle uğratan bir bâdise -oldu. Vilyam Brok ve Edvard Şli isminde iki tayyareci, Nevyorktan Tokyoya bir uçuş yaptılar. Tayyareciler, bu teşeb- büsü muvaffakiyetle başardıktan sonra tekrar bir dönüş seyyahatı iera ettiler ve Tokyo'dan Detreyt şehrine vardılar. Maksatlar, dünya | seyya- | etrafında geniş bir devir hati yapmaktı. Fakat paraları bitti. Hiçbir zengin bu seyyaha- tın masrafını Üzerine almak iste- medi. Tayyareciler — masraflarını berç yaparak ceplerinden ödedi- ler ve feci bir vaziyette Ameri- kaya döndüler. Bu sırada Vilyam Brok kanser hastalığına uğradı. Hiç kimse alâkadar olmadı ve Şikago'nun memleket hastanesin- de yoksulluk içinde ölüp gitti. Dünya tayyareciliğine büyük bir şeref bediyesi bırakan bu tayya- reci, dünyanın en muktedir pilot- larından biri olmak Üzere tanım- mıştı. Almanyada Buhran Berlin — Almanya'da buhran, muhakkak ki azami haddine var- : mıştır. Aşağidaki hâdise, vaziyeti gayet iyi göstermektedir: Berlinde iki tiyatronun sahibi ve müdürü bulunan bir zat geçen gün, Tokantada — arkadaşlarile karşılaştı ve onlara şu — suali sordu: * Biliniz bakalım, bugün tiyat- rolarımın hasılatı nekadardır?,, Ba — tiyatroların biri — 750, diğeri 2000 lira hasılat yapacak genişliktedir. Müşterileride çok- tor. Bunu bilen dostları, birer rakkam soylediler, fakat her defa- sında, tiyatro müdürü, başını sal- Tamak suretile tahminlerin yanlış olduğunu beyan etti. Nihayet sıra kendisine geldi. Dedi ki: “— Sizi temin ederim, iki tiyatromdan bugün —beş para basılat alamadım. ,, Sonra, tevekkülle oturup hafif bir yemek yedi. Ertesi günde iki tiyatronun kapandığı ilânı gazete- lerde intişar etti. Bir Kitap Ve Bir Takip Londra — Harp esnasında En- terlicens serviste çalışın ve son zamanda, harbe ait hatıralarını * meşreden — muharrir — Makenzi Konpton bakkında İngiliz hükü- meti takibat yapmıya başlamıştır. Daba evvel bu zatın kitabı, top- lattırılmıştı. Bu muharrir. resmi hükümet sırrımı ifşa etmek itha- mile takibata marmz bulunmak- tadır. Mister Makenzi Ginsko Darülfünununun rektörüdür. Amerika İntihabatı Londra — Amerika intihabatı olup bitti. Bugünkü Reisicümhur Hovere — karşi — Demokratların namzedi Rozvelt kazandı. Fakat bu intihabatın nasıl bir şerait içindi yapıldığını anlatmak — için son intihabat prorağandasında M. Heveri muhafaza için 700 polis memurunun çalıştırıldığını söylemek kâfidir. Bunun haricin de; gizli içki ticaretleri pek yo- lunda — giden içki kaçakçılarıda, intihabatta çok Faal bir rol oyna- mışlar, yasağın kalkmaması mak- sadile birçok müntehipler Hovere rey vermemeleri. için ölümle teh- dit etmişlerdir. SON POSTA TARİHİ MUSAHABE Bire Bezirgân Yapılı Kıptı... Elbet Senin - De Çanına Ot Tıkarlar!.. -Gidi Kılıç Artığı Kahpe.. Yedi Soyumun Başlarını Karşımda Dizelesen Sana Yine Feda Olmam! Levent boylu, koyu siyah göz- 1ö, topuklarına kadar uzanan si- yah saçlı dilber, üç gündenberi | zındanda ölüm çilesi çekiyordu. Temiz yüzünden dolgun göğsüne sızıp inen göz yaşları, onu üç günde Üç sene kadar eritip bır- palamıştı. Güzelliğini ve arzını sevgilisinden, yanıp tutuştuğu er- keğinden başka kimseye emanet etmek istemiyen Leylâ hatun ta- mam Üç gündenberi azı dişli Yeniçeri ağasına baş geriyor, in- liyor, ağlıyor, fakat teslim olmu- yordu. Maznunlara kan kusturan Murat ağa, ihtirasının alevini sön- dürebilmek için bütün kudretle- rini harcamış, fakat Leylâ hatu- nu yola koyamamıştı. ÂAğa için artık çıldırmak işten bile değildi. Güzelliğini yudum yudum iİçmek istediği, ırunı yangina vermek için çırpındığı bu güzel kıza kanlı bir oyun oynamak lâzımdı. Ve Murat Ağa bunu başarmak için fazla yorulmadı. * Zındanın demir kapısı kor- kunç bir gıcırtı ile inliyerek açı- dı, Zülüm yorgunluğu ile sinirleri uyuşan Leylâ Hatun, bezgin bir titreyişle kendine geldi ve yerin- de doğruldu. Geniş kapının ka- ranlık ağzında gölgeleşen üç ici adam, hiç ses etmeden birkaç adım yürüdüler ve lekrar geri dönüp karanlıkta kayboldular. Zın- danın demir örtüleri kapandığ. zaman güzel Leylâ ayağa kalktı, ilerledi, fakat manzaranın dehşe- Ünden — sinesinin korkulduğunu hissetti. Güzel Leylâ bayılmamak için kendini çok zarladı ve bayılk- madı, Fakat gözlerinin savlandığı manzara bir. fecaat heyulâsından daba yamandı: Ezilmiş, delik deşik - edilmiş, tatlı caaı acı acı söndürülmüş, kanlı ve pıhtılı bir vücut... Yere bırakılan, Leylânın göz- leri önüne terkedilen bu cansız adam levent kandını inletti, bıç- kıra hıçkıra, hüngür hünçür ağ- latlı. Dizlerini, sinesinden kopan coşkun bir elemle döven güzel kadın, boğulmamak için kendini güç tuttu. Önünde bir matem k - yafeti gibi serili duran bu yaşlı erkek onun öz babası idi. Fakat, bir namusu kahbretmek için işle- nen bu cinayet Leylânın meta- | yağmasına kaptırmıyacağım! — Sultanım.. Üzülsen gerek- tir. Kerem et ki seni berhur- dar edeyim! Bu ses, mel'un suratlı yeni- çeri —ağasının — hançeresinden söküle söküle fırladı, zındanın loş havasında iğrenç akislerle çınlayarak yayıldı. Murat Ağa, cinayetini tamamlamak için gü- zel kızın ruhunu alaylı kahka- halarla parçalamak, onu zebun etmek — istiyordu. — Nazeninim, diye - fışladı, babanı sana kapı ağası etfim. Hoşuna vardı m? Bu merhametsiz sözler, mer- hameti alaya alan şu son cümle siyah gözlü Leylânın — yüreğinde bir isyan dalgası coşturdu: — Bre kılıç artığı kahpel.. Babamı değil, yedi soyumun kuru başlarını önüme dizelesen sana bir kılımı dahi bağışlamam. Hein kanbı herif yine ağzını yaymaladı : — Cüzealim.. Çok hararetli söylersin! Sevgilinin taze kanın- dan buzlu şerbat sana serinlik verir sanırım. Zavallı Leyla... Simdi, gözü- nün Öönünde, ayaklarının ucunda cansız ve nefessiz yatan babasını unutmuş, metanetine gelen geniş bir kudretle haykırmıya başlamıştı: — Külhan kaçkımı!.. Nemruda hocalık eder gibi ötersin! Gidi avrat etekli haydut!.. Senin de- rini soyup saman dolduranlar bulunur zahir!.. « İnanın ki bu masım hiddette, gönlünü terennüm eden mar- Tamların yanık hâli vardı. Leylâ -her şeyinin* mahvedildiğini anlı- yordu. Fakat ümidi henüz sön- memişti Kurtulacağını, kurtarı- lacağını bilir ve sezer gibi olu- yordu. Bu cür'etle tekrar haykırdı: — Bre berzirgân yaplı kıptil, Günün günü, günün saati var. Elbet senin de çanına ot tıkarlar. Azgın ihtiraslı ağa kudretine okadar emindi ki güzel kadının bu sözlerini, felekten boş yere medet uman günahsızların acı şikâyetlerine benzetiyordu. Son bir kahkaha daha savu- | ran azgın ağa zındandan ç kar- ken Leylâ bitkin bir eda ile yere, babasının — ölüsü üzerine netina kudret aşıladı. Genç kız | burkulup yavarlandı. bir daha yemin etti: — Güzelliğimi gönlümde bo- | gacağım. İle srmmı bu iblisin | * Leylânın küf kokulu zındanda eridiği günlerin dördürctmn TAr Yeniçeri Ağası Murat Ağa askeri teftişe çıkmış, bölüklerden birin- de çıkan küçük bir isyanı hemen tohumlanmadan bastırmış, azılı yeniçerilerden beşini bir solukta boğdurmuştu. — Murat ıîı bu mübhim devlet işini kolaylıkla başardıktan sonra pervasız bir emniyetle tekrar — Ağakapısına dönmüş, geniş tavanlı odasına çekilerek sedirin üstüne uzanmıştı. Murat Ağa hnasırlı - ellerini birbirine çırptı ve uzun bir “hey!,, çekerek bağırdı. Kapı Çavuşu bu işareti duyunca hemen içeri atıldı, can korkusile etek öp- tükten sonra ellerini pençeledi ve ağanın karşısında iki büklüm durdu. Ağa, avına kavuşamıyan bir hiddetle sordu: — Bre soytarı.. Çocuklardan haber nicedir? Kaçı Çavuşu ezilip büzülerek cevap verdi: —Ferman senin Ağam..Ve lâkin çocuklar boş gidip boş geldiler, Bu cevap, Murat — Ağayı hiddellendinc:ği yerde merak- landırıyordu. En azılı Yeniçeri zorbaları İstanbulun dört buçağını çep çevre dolaştıkları — halda güzel Leylânın sevgilisini bulama- mışlardı. Bu adam in midir, cin midin? Nereye savuşabilir? Ağa bu sual helezonlarının kafasında kaynattığı merak ve endişe hiddetile tekrar emir verdi: Şimdi bütün kol çavuş- larıma tenbih edesin. Bu delikanlıyı akşama varmadan karşımda be lerim. Bulamadım, — göremedim diyenlerin vay canlarına !.. * Kapı çavuşu son emri aldık- tan sonra keskin bir vüzgâr gibi dışarı fırladı, aldığı emri bütün kol çavuşlarına nefes nefese ulaştırdı. Odasında yalnız kalan Yeni- çeriağası bitip tükenmiyen bir intizar hararetile tere boğulmuştu. Bir az rahat solumak isteyen ağa kürkünü ve hırkasını çıkardı, u- zand ğı sedirde hafifçe uyku kes- dirmiye koyuldu. Bu sırada çok hafif bir gıcırtıdan sonra sedirin tam karşısındaki büyük dolap açldı ve içerden heybetli bir göl- ge süzüle sözüle kaydı. Bir ır!ok vücudunun — bütün — kıvrımlarım taşıyan bu adam, palasını parlat- mış, ilk adımını atmıştı. Fakat Murat ağa bir az kıpırdar gibi olmuştu. Düşmanına göz açtırmamasinı çok iyi bilen iri delikanlı, ger /| yetin esrarına eri; [Haberleri Dünyamn en rahat memleketi İsviçreda | Hazara îığrıdı galiba, sviçre ı Pahalılık | ötedenberi gürül- tüden, harpten, huzursuzluktan hoşlanmıyanların istirahat yeridir. Burada hayat ucuz ve sakindir. Öteller rahat ve mükemmeldir. Siyasi bir huzursuzluk yoktur. Fakat nedense İsviçre'nin de son Eünlzrde rahatı kaçtı. Evvelâ bir aç şehrinde büyük, kavgalı, toplu tüfekli komünist nümayişleri < İdu. Şimdi de İsviçrenin çok pahalbı olduğunu söyliyorlar. İsviçrenin vaziyeti Fransa ve Amerikanmki- ne benziyor. Dünyanın en zenğin memleketlerinden bizi İsviçredir. Parasının karşılığı olan altın mik- tarı yözde doksandır. Halbuki diğer memleketlerde yüzde kırk, Almanyada yüzde - otuzdur. Bu- nun neticesi olarak İsviçre parası çok kıymetlidir, belki de dünyanın en sağlam parasıdır. Bankaları ağzına kadar para ile doludur. Fakat İsviçre işte bundan do- layı — muztaripti. Çüakü — bir defa hariç memleketlerin hiç biri viçreden mal alamıyor, bu se- beple ihracat sfıra inmiş gibidir. Sonra İsviçre seyyah memler ketidir ve İsviçrenin en büyük varidatı Turistlerin memlekette bıraktığı paradır. Halbuki İsviçre parasının kıymetli olması yüzün- den ecnebiler başka memleketlere seyyahalt eltmeyi tercih ediyorlar. Netekim bu sene İsviçre otek- leri bomboştur. Bu mevsimde yalnız Lozanda 10 bin İngiliz, bir o kadar Alman Turist bulu- nurdu. Bu sene bunların miktarı birkaç yüz içindedir. Almanyada açlık günden gü ne Feci — bir — şekil —ahıyor. Almanyada Alman gazetele- rinin verdiği mas Açlık lümata göre işsiz- lere ya yardım bir derece dıhıyı:ıl.hılımqlır- Bir aileye ayda verilen yardım parası 20 - 30 lira arasındadır, Ailede çalışan biri olursa bu yacdım da kesilmek- tedir. İşsizler şehir civarlarındaki patates tarlalarında toprak İçin de kalmış patatesleri toplıyarak geçinmektedir. Bir taraftan da eski ordu zabitanı işsizlere mah- sus kamplar tesisine başlamıştır. Bu kamplarda işsizlere biraz ek- mek ve biraz patates mukabilin- de günde sekiz saat iş gördürük mektedir. Diğer zamanlar talim yaptırılmakta, odun kestirilmekte- dir.Günlerce aç gezenler, sokakı- larda dilenenler pok çoktur, * Amerikada Vaşington üzerine yürümiye hazırs — İanan — açlar filesi bu *hafta yola çıkacaktır. Bunlar - kongrenin — toplanna — | günü olan 5 kânunuevvelde Va- ğ şingtonda bulunacak ve nümayiş yapacaklardır. Kafilenin piştarı —| olarak bir çocuk kafilesi tertip besi geniş odada şimşek parılte ğ ları yaptı. Şimdi, azgın '*._"î kara sakallı kafası gövdesinden ayrılmış, kesik boyoundan boşar nan kanlar bu hâdiseye kızıl bir mühür hasmıştı. * » Ağa kapısı, bu muhteşem e& nayetin korkunç aksile karma kâr: rışık oldu. Her yer arandı V€ her taraf tarandı. Fakat, tarihteb bile gizli kalan meçbul katili buk mak mümkün olmadı. İri delikanlır zındandan kaptığı güzel Leyl bermurat oldu, fakat bu Ha 2, - N P İ el lll Aed edilmiş ve bu kafile yola çıkmıştır. — üzerine yüklendi ve biıı,.i'dıı-"_ cinâ” e