6 Sayla ee Lehistan Hapishanelerinde| Facialar Varşovada Robotnik gazetesi yazıyor: Kabül edilmek lâzımdır ki, dünyada, hapishaneleri — en berbat vaziyette hapishanelerdeki siyasi mahküm- lar.ın adedi en fazla olan memle- ket Lehistandır. Bize diyorlar ki: - 1926 genelerinde, Leh «leri ancak yüzde yetmiş altı a.3betinde dolu idi. Bugün, yine diyorlar ki, bu nisbet yüzde 100 G bulmuştur. Bundan evvel Leh hapisha- neleri, havasızlık yüzünden, vere- me en fazla kurban veren müles- seselerdi. O zaman hapishaneler tamamen dolu değildi. Bugün, bunlar dolmuştur. Demek ki ve- rilecek - kurbanların — miktarında yeni yeni fazlalıklar beklememiz İâzımdır. Son beş sene zarfında 100 mahkümdan 70 inin verem tarafından temize havale edildik- lerini düşünürsek, vaziyetin feca- ati gözümüzde daha iyi canlanır. Hapishanelerde siyasi mah- kümların adedine gelince; bun- ların tam bir İistesini mümkün değildir. Yalnız resmi cetveller, 1926 da, 30454 mevcu- dun 2277 sinin siyasi mahküm olduğunu gösteriyordu. 1931 de shapishanelerin umumi — yecünu 36130 a çıkmıştır. Siyasi mah- kümların adedi de 4160 a fırla- mışlır. Fennin Bir Harikasi Şimdiye kadar kısa bir za- man için dursa bile, insan kalbini işletecek bir usul bulunmamıştı. Son zamanda, fen harikası, tabi- atin bu sırını da yenmemiye muvaffak — olmuştur. keşfi başaran fen adamı bir Amerikalıdır, adı doktor Alber S. Hyman'dır. Maruf Amerikan tp mecmuası “The Lancet, bu mübim keşif hakkında şu malü- matı veriyor: Doktor Hyman, durmuş bir kalbi harekete — getirmek - için masaj yapmanın, bazı — ilâçlar şırınga etmeden geçici fayda'arı olduğunu —düşünerek işe başla- miştır. Yine” biliyordu ki iğgne ile yapılan şırınıalardı, kalbe tesir eden şeyin ilâçtan ziyade igpenin batması olduğu idi. Dü- şündü ki: Muayyen bir elektrik eereyanı verilen bir iğne * kalbe batıralabilir. Cereyan “ile hâsil olan — sarsıntılâar, — âsabiın - kalbi işlelmek için yaptığı sarsıntıdan Farksız olacağı için iyi bir netice alınabilir.. Daha —evvel durmuş bir kalp üzerinde elektrik cere- yanile hareket etmek teşebbüs- leri de yapılmıştı. Fakat bu cereyan verilirken &sap vasıtasile hâsıl edilen tabil kuvvet hareketi hesap edilmedi- ğginden neticeler iyi çıkmamıştı. Bu esasa istinat eden doktor, göğsü açmadan ve cilt Üzerinden durmuş bir kalbe elektrikli iğne batırarak ve bü cereyan kuvvetini tabil asap kuvveti derecesinde bu- hındurarak gayet iyi neticeler al- mışlır. Her defasında muvaffakıyet hâsıl olmamış ise de ölüler, bu usul ile diriltilebilmiştir. Bu usulün herhangi bir aksi te- siri olmadığından kalpleri munta- zam işlemiyen hastalar üzerinde de tatbikından iyi neticeler bek- lenmektedir. Çüşmana Hizmet Eden;er Tuluzdan bildiriliyor: harpte Türkiyeye karşı Umumi isyan ederek başına topladığı Geldani | ve Asurilerle beraber Türk kuv- vetlerile müsademe eden - Ağa Bedrosun anası burada, bü- yöük bir sefalet içinde ölmüş- tür. Daha evvel Ağa Bedrosta burada ölmüştü. ea gel AE AA İ : Dünya Hüâdiseleri | İ bulunan ve bu | çıkarmak | Bu büyük | birtakım | “GAZETECİ so N POĞTA NASIL ÇALIŞIR? Telefondan Bir Ses:Kuzum ’Xtınadakı Ma çtan Bir Haber VarMı Allah Aşkına! Efendim, Üç Ay Evvel Gazeteye Bir Şiir Göndermiştim.' Gazetenizde Henüz Çıkmadı. Acaba Beğenilmedi Mi,Yoksa.. Son Postayı basan Bir gazetede gün nasıl ge- çer? Daha doğrusu, bir - gaze- tecinin çalışma günü nasıl ge- çer? Kendini öğleden — sonra çıkan bir gazetenin tahrir oda- sında farzedin. erken.. Saat yedi ile sı.. Masanızın başına sekiz ara- oturmuş, günün yirmi dört saatinde ge- çen dünya yüzünün bütün vak'a- larını, — birkaç — sütunluk içine sıkıştıracağım diye uğraşı- yorsunuz. Fakat — sabiyeleriniz dahi sayıldır. Gazetenin makine- ye vaktinden biraz sonra veril- mesi,. İşte bir gazeteciyi kahrın- dan öldürecek hâdise.. Postaya yetişmiyen, iskelelere dağıtılması | | yazı | geciken bir gazete, o gün için karilerini aldatmış demektir. Siz, bunu bildiğiniz için, emek- | tar kaleminizi elinizden hiç bırak- mıyarak, ağızlarını açmış, sizden günlük gıdalarımı arıyan sütunlara durmadan — nevale — yetiştirmek mecburiyetindesiniz. İşte bu sırada, kapı “ gırç , diye açılır. İçeriye giren yabancı bir adamdır. Masanın önüne doğru yavaş yavaş gelir. Elinde tuttuğu bir tomar — kâğıdı — avucu saklıyütak vesestangir:bir daviela sorar: görebilir Başmuharriri miyim ? Başmuharrir, dün akşamdan makalesini bıraktığı için henüz gazeteye uğramış değildir. Bunu kendisine münasip — surette anla- tırsuız. Fakat o ısrar eder: — Yok.. Yok.. Ben mutlaka kendisile görüşmek - isterim.. — O halde öğleden teşrif edin... Söylenmeğe başlar: — Mümkön değil, i en geliyorum.. — Başmubarriri ne ta Boğaz- sınız? Azametli cevap verir: — Hususi görüşeceğim.. — Kâğıtları bize bıraksanız olmaz mı? Evvelâ — hiç- . cevap Sonra yavaş yavaş açılır: — Efendim, site de arzedeyim, peder merhum 336 tarihinde Menlikte bulunduğu sırada, bir ev satın almışb. Bu eve mukabil bize, burada Kalyoncukulluğunda çıkmaz sokakta iskân suretile bir bane teffiz ettiler. Pek uzun süreceği başlangı- bir tavırla kısaca vermez. | | Henüz vakit çok kocaman makine gazete almış adam değilim. Birinci numaradan itibaren gazetenizi hergün alıp saklarım. | Yalmız, 7 Mayıs tarihli gazeteyi | .bulduramadım. 7 Mayıs mı idiya?, Yok, yok estağfurullah.. 7 nisan- dı.. hayır, 7 olacak.. Bu ziyaretçilerin içinde tek- lifsizleri de bulunur; başınızı kaşı- yacak vaktiniz. olmadığı halde değil, 17 nisan | sizinle karşılıklı lâf atmak heve- sine düşerler. Meselâ, — durup dururken, filânca sinemada bu hafta hangi filim gösterileceğini Sorarlar. Mari Pikfortla Marlen Ditrih hakkında malümat isterler, yahut hiç olmazsa bir “Darülbe- dayi,, bileti koparmiya çalışırlar. Bilet yok diye başınızdan savmak isterseniz : — Haydi, haydi derler, numara yapma... Her gazeteye Üçer tane loca bileti verildiğini sanki bilmi- yor muyuz ? Derken kapıdan bir baş uzanır: — Hikmet Cavit Bey bugün gelmezler mi efendim ? Hayretle sorarsınız: — Hangi Hikmet Cavit Bey? c TER N Son Pastanın yazıları dizilirken cadan anlaşılan şikâyeti, canku- lağile dinlemek, bu saatte hiç kabil değildir. Maamafib, ziyaretçi | durmadan anlatır : içinde | dereceden, — faizli verilecekti. Ha- bu kadar zaman — Birinci hazine bonosu buki aradan, geçtiği halde... Siz, bu zatle uğraşırken içeriki odanın telefonu çalar: Kuzum, Atinadaki maçtan yeni bir haber aldınız mı? Bu sabırsız kari çok değil | yanm saat beklese de, beş kuruş verip bir gazete âlsa, merakımı daha zahmetsizce giderirdi ya... Neyse.. Gazetecinin — Üzüntüsü, bu kadarla bitmez. Başmürettip mürettiphane ile tabrir odası ara- | sında Adeta mekik dokur: — İki sütun dört kumpas | isterim.. sonra | daha.., yapacak- | deki yazıya başlık koyar, — Birinci sayfanın başına ne koyacağız? Biraz haberi — memleket taraftan önün- bir taraftan telefona cevap yetiştirir, bir taraftan da - gelene, gidene meram anlatır. Bu arada ziyaretçilerin arkası Gazeteci, bir | hiç kesilmez: — Gazetenizde — tavukçuluğa nit bir bent gördüm. Bendenizin | de tavukçulukta ihtisasım vardır. Bilhassa Legornların envamı ye- tiştirmekte... — Efendim, üç ay evvel, bir şiir göndermiştim. Gazetenizde çıkmadı. Acaba beğenilmedi mi, yoksa bir yerde - unutulup - kal: di im? Daimi — karilerinizdenim. Allah sizi inandırsin, elime başka I . ş — Muharrirlerinizden.. — Bizde bu isimde muharrir yok.. — Nasıl olur.. Bana burada çalıştığım söylemişti. — Demek bulamıyacağız ken- disi Bu sırada köşenin başında bir gürültüdür. kopar: Son Posta... Akşam.. Halbuki, gazeteler, daha ma- | Bu | kineye bile — verilmemiştir. vakitsiz haykırışmalar, müvezziler için bir nevi sesş idmanı yerine geçer. Gazete dağılıncaya kadar aralarında şöyle konuşmalar olur: — Hasan, oğlum.. Ne yazı- yor bugün? — Deh. Se.. ti yazıyor. Kasımpaşada birini ö- dürmüşler.. Etme beecel!.. — Cabonyada - bir dereden uçmuş.. — Yaman be... çimendi- fer, Malümya, biraz sonra, gazete | paketini koltuğuna alan sokağa fırlıyacak: — Haydi efendim yazıyorl.. Siz, yukarda, bu bıgnqıp çığrışmaları, tatlı bir musiki gibi dinlerken makine bütün haşmetile gümbürdemiye başlar. On dakika sonra önünüze daha mürekkebi kurumıyan nemli bir gazete gelir. Yirmi dört saatlik alinteri için en güzel bir yel a © işte bu gaze'r- dir. Saal on bire uağru, kaleminizi elinizden bırakırsınız. Bari, oh deyip şöyle bir nefes alabilmek | mümkün olsa.. Halbuki.ne gezer.. Ertesi günkü gazetenin işle- rine başlamak için ancak yarım saat vaktiniz vardır. | tebi beş | örkek li | iamir erkok İsosi dördüncü sınıftik | moktebi Teşrinevet Bilmecemiz Geçen Bilmece- mizi Halledenler kü nilshadan devam | Mııhlı'rı defteri alacaklar: İzmir h'm”_ l-u Ahmet N | 1 Ahmof; İntanbul:Lise. Orta f talobesinden 652 Ilu»rv tt gn 4841 Râbım ümhoriyet © alebesindi! ılıııl Gazi 'Vlnıll talobesinden Ceyhan — mektel Hamza Salih, İstan ilebesinden 177 Mesadet, İstiöl aptan kerlmesi Rahsar, AĞ bi talebesinden 914 HAP İstanbul Pertevn talf 142 Mubiddin HA Emin zade Şehba .Aılı'ıı In tabi beşinci sınıftan 118 Mahbule, | oğlu Doktor Hayri Ümer Bey k. nı“' Güzin, rv'ungııl.ı on .dınııı ğ Tamit a ıklı—r. talebesinden | Çapa Kız. Müalli Çatalca Kız mektebi | F ıılıvıı Abdullal, paşa ortu Rıdvan, numara 15 Rabiye, Denizl tep birinci «ınıf talederinde: İstanbul kabataç lisesi 2 Abdullab, Ankara İlt ftan 143 Orha,, A6 ik sınıftan T4 Mehib 830 Nürettin, Eyüp 36 inci İlkmeklif dördüncü #miftan 193 Ali İtali hul Ben-Jorj mektebi M. Kemaleddin, Er Ralit bey ki 'Tatlıkuyu sokak nuıııuı 5 Be anbul kız otta mektebi uh!ı.ııl 'ethiye, kerimesi Sühe birinci Adânâ ticatet mıkın i 3 Ahmet Refik ) nda namara 36 h'm Ankara Dumliptnür İlki lebetinden 180 hıııu Belkıa, .rktk mua 292 Hüsamettin talehesind i Banıl talebesi a Türk musevi Rıza, şeyler | sınıftan — 802 Itn’:' Erkök Jiseni — tatebesindi Kadıköy — Kız | tabi altiner #smif talebesinden d Nigâr, — Üzunköprü — Mimarb .urıc' mektebi beşinci — sınıftan Nat Kadırga üçüncü İlk den Fatma Mevhit Ortamek tebi talebşginden 2 a İlkmektebi « Periban balit, inan — Yeniçeşm anbul 44 üneti İstanbul 644 Mehmet, tart M vlııklr"ıl üçüncü sınıltan B darç Ankara erkek lisesi - yedinCİğ nıltan 58 Mustafa, Kırklareli 1"' fikret mektebi dördünet sınıftar | ı, luk, Askara Orta ' ticaret mokte! ' ğiy üdep 108 Semiha, İstanbu rektebi talâbesinden 371 B bataymi ve, Beyler ci ""b/ ““”Tek günlük ömrü .,ıın mahlük için, hiçbir ana, tecinin çektiği stırabın birine katlanmak tabanmll kendinde bulamaz. — X4 fiğzd aı'