Eyi Son POST POSTA TİMURLENK Kurultay Müzakereleri Dili ** Muharrırı: Timurun Tevekkülü, Sararıp Soluvermişti Timur zaferin ertesi günü bü- tün ecelere haber gönderdi, kem dilerini şehri gezmiye ve zaler Aâbidelerini — seyretmiye çağırdı. Manzaramn (o cazibesine değil, şabinşahın (o yakininde (bulunup yüzünü görmek, sesisini işit- mek neş'esine kapılan eceler, bu davete (sevinçle (| icabet etmişlerdi. Altın ve gü müş lem'alarla pırıldıyan birçok tahtirevanlar, renk renk elbise giyinmiş muhafızların ortasında ve Büyük Hükümdarın arkasında Isfaban şehrini dolaşıyorlardıl Timur, yalnız ölülerin işgal eltiği bir yerde atını durdurdu, ecelerin ve gözdelerin yanına gelmeleri emrini verdi. Onlara ölülerin günahlarını sayacak ve verilen cezamm işlenen günah ile mütenasip olduğunu anlata- caktı. O, mükâfat veya mücazat olarak yaptığı işlerin sebeplerini kendine yakın olanlara anlatmak- ten ve halta büyük ikramların, büyük (cezaların meden ileri geldiğini o halka (o bile etmekten hoşlanırdı. O derecede ki, ansızın yükselmiş, zenginleşmiş bir memurun bu ikbale ermesim deki veya ocağına incir dikilip sürüm sürüm süründürülen bir beyin bu idbara düşmesindeki sebepler, bütün sıhhatile, halk tarafından bulunu- yordu: Şimdi de zevcelerine, gözdele- rine İsfahan mücrimlerinin hikâ- yesini nakletmek istiyordu. Büyük bir faciasın korkunç izlerini ta- şpyaa omatemli sahada siyasi, ahlâki ve felsefi, o nutuk iradına hazırlanıyordu. Kadınlar, taihsiz bir şehrin ve mezarsız ölü- lerin kara satırlı tarihini işitmek» ten ziyade kudretine hayran oldukları erkeğin kendi gönülle- rinde mes'ut akisler uyandıracak olan heybetli terennümünü dinle- mek zevkile mütehassis bulunu- yorlardı. o Hepsinin (gözlerinde ooun yarım bir bakışını arıyan garip bir iştiyak yanıyordu, hep- sinin odudaklarında - sessiz bir tazarru gibi * onun ismi dolaşr yordu. Timur, söze başlamazdan ev- vel ecelerin ve gözdelezin teşkil ettiği Omücevher ve muattar halkayı gözden geçirdi ve birden irkildi. Bu zarif halka onun gözüne imamesiz bir tesbih gibi dağınık görünmüştü. Çünkü Te- yekkül Hamm içlerinde yoktu. Aksak Cihangir, eceler ve gözdeler sürüsünü kıymefğizleşti- ren bu büyük eksiğin Kölidisine evvelce haber verilmemesine fe- na balde kızmıştı. Kadınları ora- ya toplamaktan maksadı, yapılan işin âdil bir vazifeyi ifa eltiğini anlatmak olsa bile omaksadın altında Tevekkülü, görmek, onun- la anlaşabilmek, biç olmazsa gönül ve fikir güreşi yapmak arzusu da saklı idi, Şimdi o arzu, kırılmış oluyordu ve bu kırılış, kudretli Hakam hem inciliyor, hem kız- dırıyordu. Bu sebeple üzengisinin yanım öğrenilmiş da yer alan Başağamn kulağını || yakaladı, var kuvvetile o çekti, çekti, kıpkırmızı bir hale getirdi ve bağırdı ilân | nın, bu mühimsemezliğin açığa | — Tevekkül nerede? Oradaki ölülerle hemhal olmak ağzıma gelirmişti, ancak keke- liyebiliyordu: — Hastadır, gelemedi. Hasta olduğunu siz de biliyordunuz. — Ölüm hastas değil a, em- rimi alınca eyağa kalkmalıydı! Ve elile, iltifat bekliyen, ka- dın talomina tahtırevanları gös İ tererek hemen binmelerini işaret etti, kendisi atmı sürerek saha- dan ayrıldı, dört nala ş<hirden çıktı, ayni hzla orduğâm geçti, harem dairesine (osyrılan yere geldi, Tevekkülün çadırı önünde yere atladı, atın dizginini kendi elile bir direğe sararak içeri girdi. reto kadar birçok kelimeler dizili i idi. Bunlann hepsini, gelişi gü- zeli, çalımlı kızın yüzüne at mak istiyordu. Nazm istiğna halini alması ve bele bu istiğne vuruleası, ihtiyar âşıkın yüreğine | fırtına doldurmuştu. O teheyyüçle Yahşi Eceye yahşi bir dere ver- mek azmine kapılmıştı, Fakat onun dudaklarında sira- | lanan kasırgalar, çadırı adım at İ masını müte: sert bir rüzgâra geri dönen — havai girdaplar gibi Tevekkülün mahzun * bak vetlerini kaybettiler önünde kuv- ve söndüler. tehayyirdi, yer yalağımn önünde şaşkın şaşkın Tevekküle bakr yordu. Onlar, Sebzivar asilerinin ce zalandırıldığı gündenberi yüz yü- ze gelmemişlerdi. Bir ay kadar sürmüş olan bu ayrı kalış sıra sında Tevekkül, tamamile değiş- i mişti. O kadar ki Timur bile ilk lâhzada onu tanıyamamışlı. Gözler, eski şaşaalarından cü- da düşmüşlerdi, gamlı bir iltima içinde yanıyorlardı. Gül yanaklar, soluklaşmıştı, elmacık kemikleri sivrilmişti, dudaklar renksizdi ve güzel kız yere devrilmiş bir ta- katsizlik & âbidesi gibi, upuzun yalıyordu. ( Arkası var ) aa SON POSTA İ Yermi, Siyasi, Havadis ve Halk Telefon: istanbul - Posta kutusu: İstanbut - 741 Telgraf İstanbul SONPOSTA ABONE FIİATİ TÜRKİYE ECNEBİ 1400 Kr. ft Sene 2700Kr 7s0 , GAy 1400 400,3. 800 100. 1. 300 Gelen evrak geri verilmez mes'ufiyet alinmaz lara (6) kuruşluk ur, Adres değiştirilmesi (20) k Gasetemizde çıkan resim ve yanların bütün hakları mahfur ve gezetemize miktir. Hânlardan coyap için mek uruştur. korkusu zavallı ağanın yüzeğini İ Dudaklarında sitemden haka- | Teheyyöç ve tehevvürüm içinde kıv- | ranan Hakan, artık sessizdi, mür | | dört bin sene sonra gelen ve bu- i gönkü Avrupa medeniyetini ku- i ceğini söyledi ve şöyle başladı: .—. mizin Zenginliğini İsbat Etti Dün Çok Mühim Neticelere Varıldı Büyük Kurultayın dünkü toplantısından bir manzara (Baş tarafı Linei sayfada ) muz filoloji lengistik üzerinde bu filolojiler | filolejisi, yani lisani | irtibatları sulı ve fenni bir surette gösterecek oOme totlara bogün biz malikiz. Müte- kâmil dillerin mukayeseli tetkikler için her ilimde olduğu gibi me- tot şarttır. Metotsuz ilim olmaz. İnsanlar böyle uzun ve mürekkep keli- melerle konuşmazdan evvel bir- takım sesler çıkarmlardı. Ve bir- takım seslerle fikir iştirakinde bulunurlardı. İnsan camı yandığı ve bir yeri açtığı vakit bir ses çıkarır. İnsan o kâdiseyi taklit etmek ister. Soura bir hayvan bir ses çıkardığı zaman o Bayvanı işaret etmek ister. Böyle nidaların söz köklerini eski lengistler bilirlerdi. Fakat bu köklerin kimin tarafından icat edilğini, hangi millet tara- fından çıkarıldığım halledemez- lerdi. Çünkü Bugünkü vastala- ra malik odeğillerdi. o Bugün akustik çok ilerilemiştir. Eski fiz'keler lisanı adi di- yapazonlar (üzerinde (gördüler ve bunlar (OÜzerine vurulduğu zaman aynalara zulmet içinde ince bir ziya verip te o ziyalar perde Üzerine aksettiği zaman oradan çıktığı malümdu. Bilâhare bu tecrübe tevsi edildi.,, Sam B, diğer bazı izahat verdikten sonra: “Yazı insanların icadı değildir. Uzun bir tekâmül neticesidir. Dedi ve etüdünün diğer kısımla- rını aulattı, Saim Beyden sonra kürsüye (OAhmet Cevat Bey geldi ve Türkçe ile Sümmer- ce arasında Obir omukayese yaplığım, bu mukayeseyi arzede- “ Sümmmerler, o kendilerinden ran Helenlerin bile geçemediği bir medeniyet seviyesi yaratmış- lardır. Bazı alimler Sümwercenin ne Ari ve nede Sami olmadır ğına kani olmuşlar, bazıları da onun Turani olduğunu söylemiş- lerdir. Bu lisana ait olmak üzere iki bin senelik vasikalar vardır. Asuriler hakkında birçok eserler bıraktılar.,, Ahmet Cevat Bey burada Sümmer kelimesinin esasım araş- tırdıktan sonra dedi ki; Sümmerler “ Eğer, mader, peder, fater, mutter kelimeleri birbirine ben zemeseydi lisanlar arasındaki ir- tibatı bulmak çok müşkül olur- du.,, Ahmet Cavat Bey Obunden sonra türkçe ile eski sümmerce örasında O fonetik morfoloji, sarf lügat, (zamir, nahiv sahasında yaptığı tetkiklerin bu | iki İisen arasındaki benzeyişi is pat ettiğini izab etti. Müteak'ben Agop Martayan Efendi öz alarak Türk - Sumer ve Hint - Avrupa dilleri arasın daki rabıtalara dair tetkikalını anlattı, Agop Efendi ezcümle dedi ki —“Türk dili ile diğer diller arasındaki esaslı rabıtaların tet- kiki o ( Linguistişve ) mete du ile yapıldığı için bekle nen büyük neticeleri verme miştir. Aranılan rabıtalar kablet tarihi mahiyeti haiz bulungundan (Lingestigue ontologigue) yakut (Peleantalogigue) - i tatbik etmek lâzımdır. Fonetik, morfoloji, gramer ve sen taks sahalarındaki husu- siyetlerini nazarı itibara alarak Türk dilini Alp dilleri ailesine bağlamak icap eder. Esasen Alp ve Türk kelimeleri de müteradif (sinonim) dirler ve kahraman, kuv- vel manasını ifade etmektedirler. Bu tasrihten sonra Alp lisanı Hint - Avrupa ve komşu dillerini anadil olarak kabul edebiliriz. Esasen Ke't ve Yunan dilleri de Alp kelimesinin baiz olduğu mana itibarile bu rabtayı ispat et- mektedir. Bilhassa Sumer li sam Türkçenin bütün hususiyet lerini muhafaza etmektedir. Me- İ selâ, Summerce (uku) nun ruka- bili Türkçede (uyku), © Surmerce (Gişi in mukabili de (kişi) dir. , Agop cfendi gramer mese- lesine de geçerek dediki: — Gramer sahasında da Hint- Avrupa dillerile Türkçe arasında bilhassa ( seculatif) ve ( gözetif ) hallerde şayanı dikkat benzeyi tesadüf etmekteyiz. şahsi rin birinci ve ikinci şahıslır nda da yine aynilikler görmekteyiz. Fiil lerin tasrifinde dahi bu gibi muhtelif benzeyiş ve ayni'Yklere tesadüf etmekteyiz. Sözlerimi burada bitirirken söze henüz başlamış olduğumu hissediyorum. Zira her türlü ka biliyetleri ve birçok Lehçeleriye asırlardanberi mevcudiyetini mu hafaza eden Ana Türk dilinin heyeti umumiyesini örten asır dide ancak bir ucunu kaldırmak kabil olmuştur. Şunuda ilâve edelim ki bu büyük perde açıldıkça (o Tür kiyat Oilmi ie Türk dilil tarihinin tedricen M nzo muehitinden çıkacak tetkikıne he- nüz başlamış olan Alp ırkının konuştuğu lisana bağlı bulundur gunu göreceğimize derin bir inanışla inananlardanım. Bu suretle tam ( 1200) sene evvel Örhen mehri kenarında i Göl-Tekin tarafından ihzar edilen İ arzu, 12 asırlık bir kayıtsızlık” tan sonra, Gazi M Kemal Cazretlerinin Oyarancı eli ile tahakkuk etmiş olacak ve bütün dünya Gül - Tekinin tarihi sözü- nü terar edecektir. Bengin İl- Tuta Olurtuçisen Türk Budun. Yani “ Ey Türk Milleti. Sen ebedi bir imparatorluğu muhafaza edeceksin. ,, Vakit çok geciktiği için Reis Kâzı.n Paşa müzakereyi bugüne taallik etti. Bugün yine saat İdte toplanılacak, müzukerata devam edilecektir. Fakat salonda ses çok akis yaptığı için bugün baş- ka bir salonda toplanılacaktr. Di? kurultayına dün akşama kadar dahil ve hariçten gelen tebrik ve muvaffakiyet telgraf- ları binden fazladır. ————— — RADYO — 29 Eylül Perşemba İstanbul — (129) metre) M4 DI Kar rultayının müzsüersleri, 13 orkestra, 19,3 Makbule Hann ile Demr oğlu İsmail Hakkı ve Yesari Asım Beyler (İfindan alaturka suz, 21 orkestra, çı gramafarı yokiar Mw —> rika kon "1,15 ders, 2 #toperad. Roma .0trş) 24 gramofon, 21,45 * #80 sen'oni, ire ). 2 konser, 14 hhalk i ket