24 Eylâl —— —— ee —— ı Siyaset Âlemi I' İs;ıanyolla_r Fransayı İtham Ediyorlar İspanyanın — Cümburiyet — rejiml ber nedense Fransaya pek 1sınamı- | yor, maamafih “her nedense, tabiri pek yerinde olmasa gerektir. Çünkü | İspanyol Cümburiyet idaresinin Fran- sadan fazla memnun olmamak için birçok sebepleri vardır. Bu sebepler eski karaliyet idaresi zamanından başlar. O vakit, İspanyada Cümhurl yet idaresi lehinde propaganda ve tahrikât yapmak istiyen kıral düş- manları, Fransız - İspanyol hududu civarında oturuyor ve dabil ile mu- baberelerini oradan idare ediyorlar- dı. Kıral idaresinin şikâyeti üzerine bu mültecilerden bir. kısımnı tevkif, bir kısnı da huduttan uzaklaştırıldı. Aradan zaman geçli. İspanyada kı- rallık İdaresi devrildi, yerine cüm- huriyet rejimi geldi. Birçok kıraliyet- çiler, Fransa - İspanyol bududu üze- mdılar. Bu defa şikâyet t İspanya cümhuriyet hü- gelmişti. Fakat Fransaya inletemedi. Fransa hükümeti, mların tahrikât yapmadıklarını beyan ederek baklarında zecri bir karar almıya lüzum . olmadığını söy- Bu hâdizeler İspanyol cümhu- çilerini hergün bir parça daha yordu. Nihayet bu memnuni- yetsizlik, — İspanyol radikal fırkası azasından Orteğa Y Gasse İlsanile panyel Meb'usan Meclisinde şiddetli bir surette tezahür etti. Dünya par- lâmentolarından hiçbirinde görülme- miş acı ve açık bir lisan ile bu İs- anyol cümhuriyetçisi, Paris Polis Müdürü M “Chiappe, » ve dolayısile Fransız hükümetini, Koraliyetçi İs- panyollara sahte pasaportlar vererek memleket — dahiline — salivermekle itham —eti Hükümet, bu — şid- özleri tadil edecek şekilde a bulundu. Fakat olan olmuş- tu. Şimdi Fransanın başında bulunan Heryo hükümeti geçmiş hataları ta- mir etmek için İspayol Cümhur Re- isine Lijiyon donnör nişanının en yüksek rütbesini verdi. Ayrıca M. Heriyo da Madriti ziyaret etmiye karar verdi. Bu hâdiseler, iki komşu Cümhuriyetleri — barıştırmıya — matuf olarak atılmış, muslihane adımlar- dır. Fakat müstakbel münasebat ne şekil alırsa alsın, hiçbir hâdise, Or- teğa Y Gazse'nin acı sözlerini ve açık itbamlarını silemiyecektir. Silreyya Fransada Askeri Manevralar ı Paris, 23 — Şampanya mınta- kasında yapılan askeri talimlerin ilk safhasının son günü hava iş- leri nazırı M. Penlöve hazır ol- duğu halde geçmiştir. M.Penlâve manevra sahası Üzerinde yapılan hareketlerin devamı müddetince tayyare ile dolaşmıştır. Bu hare- ketler motörlü cüz'ütamların te- fevvuk ve rüçbanını göstermiştir. Bu hareketlerin ikinci safhası pazartesi günü başlıyacaktır. TEFRİIKAN UMARASI:77 Bombalar Ve Ağır Toplar Silâhlar Konferansında Ölüm Makine- ir Müzakere Başladı leri İçin Hararetli B Cenevre, 23 — Tahdidi Tos- lihat — konferansında Reis M. Henderson, M. Madariaga'nın tek- lifi üzerine hava bombardımanları meselesinin tetkikı hususunu pa- zartesi gününe tehir etmiştir. M. Madariaga, bu mese- lenin Almanya hariç olduğu hal- de müzakeresinin mevsimsiz ol- duğu mütaleasında bulunmuştur. Büro, ağır topçu kuvvetleri, kimyevi ve mikrop harpleri hak- kında hususi raporlar yapılmasını istemiştir. Mevcut askeri — kuvvetler meselesini — bizzat büro tetkik edecektir. Cenevre, 22 — Tahdidi tesli- hat konferansı Bürosu aktedile- cek tahdidi teslihat mukavelesi- nin murakabesi meselesini tetki- ka başlamıştır. M. Benes könferansın ilerde teşkil edilecek mürakabe komis- yonunun — salâbiyetlerinin günlün birinde tevsii imkân ve ihtimal- lerini tetkike Büroyu memur etmiş — olduğunu — hatırlatmıştır. Birçok murahhaslar bu mesele- nin arzettiği müşkülâtı ehemmi- yetle kaydetmişlerdir. M. Bonkur Fransanın daha 1927 senesinde bir mürakabe komisyonu teşkili teklifinde bulunduğunu hatırlat- mıştır. Fransız Nazırlar Meclisinde Paris. 23 — Reisicümhur M. Löbrön, cumartesi günü saat 10 da Rambuyyede toplanan na- zırlar meclisine riyaset edecektir. M.Heriotnun Cenevrede Fran- sız murahhas heyeti tarafından | ittihaz edilen hareket tarzı hak- | kında izahat vermesi muhtemel- dir. Beynelmilel Petrol Konferansı Paris, 23 — Beynelmilel pet- rol konferansı mesaisine nihayet vermiştir. Matbuata verilen bir tebliğde temmuz itilâflarını esas itibarile tasdik etmekle beraber bazı izahat ve tadilât talebinde bulunan Romen murahhas heye- tinin 20 eylülde yeniden reis olan M. Osiceann'a ve beynelmi- lel grup mümessillerine mülâki olduğu bildirilmektedir. ÇOCUKLUĞUM Meşhur Rus Edibi Maksim Görküdü hayal ramanı Ninemin yağmurlu gecelerde büyük babam evden gittikten Sonra mutfakta bir çay toplantısı yapmak âdeti idi. Bu toplantıya bütün kiracıları davet ederdi. Arabacılar, Tatar Valej ve ekse- Tiya şişman Petrovna ve hatta ı evin ön kısmında olturan heş'eli | hanım da bulunurdu. (Pekâlâ) ise her defasında hiç kıpırdanmadan Süküt ederek sobanın yanındaki köşesinde otururdu. Türkçeye Çeviren: Muvaffak Dilsiz Stepa Tatarla iskambil oynardı. Tatar kâğıdın tersile dilsizin geniş burnu Üstüne ve- rarak şaklatır. ve derdi ki: — Şeytan herif al iştel, Peter amca büyük bir dilim beyaz ekmekle bir büyük kava- noz frengüzümü marmelâdı getirir, bunu bolca ekmeğe sürer, bu iştah aver dilimi avucu üstünde göslererek derin bir reverans yapar ve nazikâne derdi ki: Almanlar toslihat hakkındaki müsavat taleplerinden sonra derbal kuv- vedon flile geçerek evvelâ 10 bin tonluk « C » ismindeki kruvazörü inşaya başlıyacaklarını söylediler. Sonra da spor teşkilâtı namı altında bütün gençli- Bi ingibat altına alımak için lâzımgelen tortibatı aldılar. Gerçi yeni - inşa edilecek kruvazör Brüming kabinosi zamanında kararlaşmıştı amma Almanla- rın bu teşebbüsü bir tehdit mahiyetinde görülmektedir. Almanyanın muhtelif spor teşekküllerini « Wehsport » namı altında birleştirilmesi doğrudan doj ruya Versa Res her'i ve < Wehrspört » göstermektedir. - Ğanği Ölüyor abitnamrsine külliyen muhalif görülmektedir. z bu İki kararı veren milli teşkilâtmin başına götirilen Je Müdafaa Nazırı Jeneral Fon Şlay- sral Ştülpnageli Hint Lideri Açlık Grevinden Bir Türlü Vazgeçmek İstemiyor Puna, 23 — Mecusilerin lider- leri, muhtelif cemaatlerin mümes- silleri ve “dokunulamazlar,, mu- rahhasları arasında bugün yapır lan müzakereden sonra müşterek bir heyet Gandiyi mevkuf bulun- duğu hapishanede ziyaret etmiş- tir. Bu müzakerclerden maksat, Gandinin açlık grevine nihayet vermesini mümkün bir tesviye sureti esası bulmaktan ibarettir. Gandiyi — ziyaret eden bu murahhas heyetinin azası, iki saatlik bir —mülâkattan — sonra Gandinin nezdinden — ayrıldık- ları vakit, şu beyanatta bulun- muşlardır : * Gandi ile uzun, samimi ve — Lütuf ve inayet edip şu dilimden bir tadıveriniz ! Şayet dilimi elinden alırlarsa siyah ellerine dikkatle bakar ve eğer, üstünde bir damlacık mar- melât keşfedecek olursa yalardı. Petrovna bir şişe kiraz şurubu hediye eder ve zabitin neş'eli karısı da ceviz ve bisküvi geti- rirdi ve sonra büyük annemin pek hoşlandığı bir yemek faslı başlardı. (Pekâlâ )nın beni odasından uzaklaştırmak - için yaptığı tecrü- beden biraz sonra ninem yine böyle bir eğlenti akşamı tertip etmişti. Dışarda — inatçı — bir yağmuru durmadan sonbahar yağıyordu. Ruzgâr uluyor, ağaçlar hışirdi- yorlar ve dalları ile binaların memnuniyeti mucip bir mülâkatta bulunduk. Yarın sabah kat't ve nihal bir itilâf aktederek döne- ceğimizi ümit ediyoruz. “ Bu itilâfin tamamlanmasına ait müzakerelere yarın da devam olunacaktır. Gandi ile bir anlaşma elde edilebildiği takdirde M. Mak Do- nald keyfiyetten derhal haberdar edilecektir. M. Heryoyu Ziyaretler Paris, 23 — M. Heryo bu- gün Başvekâlet dairesinde M. Bonneyi, Cemiyeti Akvamın Man- Ççuri tahkikat komisyonu azasın- dan Jeneral Klodeli, Maliye En- cümeni Reisi M. Malviyi kabul etmiştir. 'Kocam Bana Nisbetle Çok Gençti “ Şimdi 52 yaşındayım. Artık aşk ve sevda bizden uzak. Bu yaştan sonra erkekler insana alâ- ka veya hayran nazarlarla bak- mıyorlar. Artık hayatta vazifesini bitirmiş bir kadımım. * Sevilmedim mi ? Çok sevil- dim. Fakat büyük bir hata işle- dim. Benden on yaş küçük bir gznçle evlendim. Evlendiğimiz za- man ben 32, o 22 yaşında idi. Onu çok — seviyordum. Onu okuttum. Yetiştirdim. Diye- bilirim ki bugünkü vaziyetini ona ben temin ettim. “İlk evlilik senelerimizde aşa- ği yukarı fakirdik. İstanbulun kuytu bir köşesinde, küçük bir evde yaşıyorduk. Fakat acınacak bir halde değildik. Çünkü biribi- rimizi seviyorduk. “Nihayet günü geldi. Koe- cam muvaffak oldu. Kazancı artt.. Az çok tanınan bir sima oldu. O vakit benim için hayat cehennem olmıya başladı. Çünkü sokakta beni her gören “filân beyin karısı bu mu? Allah koru- sun..., diyor ve ellerini ağızlarına götürüyorlardı. O vakit kocama karşı olan vaziyetimin nezaketini anladım. “— Beni bırakmıyacaksın de- ğil mi, diyordum. — İmkânı mı var, iki gözüm? diye beni teselli ediyordu. Nibayet mukadder olan oldu. Bir kıza rastgeldi. Kadın onu derin bir aşkla sevdi. Kadın o kadar güzeldi ki, erkek olsaydım ben de onu sevebilirdim. Kocam bir müddet bu aşkla mücadele etti. Benimle kalmak istiyordu. Fakat mukavemet edemedi. Ay- rılmak lâzım geliyordu. O vakit genç kıza gittim. Vaziyeti anlat- tım. Kocamı kendisine vermiye razı olduğumu söyledim. Yalnız ona hıyanet etmemesini ric aettim. “Biz ayrıldık. Onlar evlendiler. Şimdi mes'utturlar. Fakat ben, ben çok bedbahtım. Bütün gü- nahım sevmemek değil, kocam- dan yaşlı olmaktı. Erkek olsa idim, karım benden on yaş küçtik olsaydı, böyle bir felâket muta- savver değildi. Çünkü erkek hâkimdi ve kadımı istediği gibi ihmal edebilirdi. İşte o vakit cemiyetin kanunlarına isyan et- tim. Aramızdaki müsavatsızlığa kızdım. Fakat ne yapabilirdim? Ne yapabilirim.,, Raziye Yapacak bir şey yok. Madem- ki kaderin size tayin ettiği felâ- keti kendi arzunuzla kabul et- mişsiniz, boyun iğmekten başka ne yapabilirsiniz? Fakat siz genç karilerim, bun- dan ibret alımz ve kendinizden küçük erkekleri sevmeyiniz. HANIMTEYZE e e — — —— — AA duvarlarına — çarpıyorlardı. Mut- fak sıcacıktı. Herkes dizdize ya- kın oturuyorlar ve uslü uslu sa- ',lkin duruyorlardı. Ninem biribi- rinden güzel hikâyeler anlatıyor- du. Ocağın kenarında oturmuş ve ocağın çıkıntısına ayaklarını dayıyarak — yalnız bir - teneke lâmba ile aydınlanmış olan ma- sadaki misafirlere doğru iğili- yordu. Ninem, keyfi pek yerinde olduğu zaman hikâyenin en tatlı yerinde ocağın üstüne tırmanır: “Böyle tepeden aşağıya ko- nuşmalıyım, — Löyle daha - iyi derdi. Ben ninemin ayakları dibinde, ocağın geniş çıkıntısında hemen ( Pekâalâ ) nın başı ucunda oturuyordum, Ninem gider! ,, Cenglv.eı İvan ile muhacir (Mi- pon ) un acıklı hikâyesini anlatı- yordu. — Ağzından kelimeler su gibi akıp gidiyordu: İvan — kılıcini kınından - siyir- dı. Ceketinin ucile demirini sil- di, parlattı ve dedi ki: — Hadi son defa — olmak Üzere Allaha, benim, senin ve bütün insanlar için dua et. Miron'un oturduğu yerde bir genç kayın ağacı vardı. İhtiyar, hemen — bu ağacın altında diz çöktü. Ağacın uçları dindar İhtiyara doğru eğiliyordu. İhtiyar sükünetle güldü ve cengüvere döndü: ( Arkası var )