18 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

18 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Sayfa SON POSTA Eylât MEMLEKET HABERLERİ Gelişi Güzel Yarımmüstemleke Musahabe Oluş Tarihi Rahmetli Unkapanı köprüsüne dair... Zavallı Unkapanı köprüsü... Bu satırlar gazetede Ün, İstanbulda x’MI'Emiîıkh ıhuıet Kemal Boylerin üÜslüp ve etvarın- dan bile daha eski olan bu tahta kaburgalı yol, ağır balyoz- lardanberi çamurlu ve tozlüu gözleri ebedi- yen kapanmış olacak. Bu ölüm, birisi, sakalını traş eden, sırtına jaketatay geçiren esxi bir imam gibi yeni bir kıl- ’a bürünen, öteki işe eski kıya- etile utana utana Üsküdardan, Kabataşa gelip giden araba vapurlarını muhakkak müteessir edecektir. Zavallı Unkapanı köp- rüsü... O,zaten bu akıbeti bilirdi. Meşrutiyetia ilk yıllarında, o, kendi kendisini öldürmek - istiye- rek sulara gömülmek istemişti. Fakat o zaman onu kurtardılar. Araları ayrılmış tahtalarının ara- lıkları betbaht birer ağız gibi: — Artık beni Üze- rimden geçen atlara, arabalara, eşeklere, yolculara, — hamalların nalhı kundurasına, tulumbacıların çıplak ayağına, hanımın iskarpi- nine, hoca efendinin mest altına giydiği — kaloşa, — külhanbeyinin yumurta ökçesine, Üzümcülerin yemenisine tabammül edemiye- ceğim diye bağırdılar. Fakat zamane belediyesi, bu sesleri tahta gıcırtısı zannetti ve A_hıııyıdın yeni köprü getirik zaman: — Haydi, eskisini de Unka- panına! Diye emretti. Zavallı Unkapanı köprüsü... Ne Galata Kulesi, ne Beyazıt Kulesi, ne de bilmen Kâğıthane köprüsü için bir tek mısra yazıl- ma halde bugün balyozlar altında can veren bu betbaht, Eminönünden Karaköye, Kara- köyden Eminönüne akıp giden kalabalığı sırtında taşıdığı — sıra- larda şaire şu manzumeyi yar- dirmıştı : çok geçerim, hem mehkadar Ne Hallcin 6 yosun çehreli mlrkin - suları, Nâ omun bilkate klismüş gibi durgun kenarı. Herkesla blssi bir olmaz, meselâ, karşıdaki Çam Kokuları Arasında.. Kastamonuya Giden Yol Dünyanın En Güzel Kastamonu (Hususi ) — Bo- zuk çehreli, yamrı yumru ve ihtiyar bir yol: Çankırı- Kastamonu yo- h. Fakat bu eski yolun yeni- leştirilmesi — için hazırlıklar yapıl- miş, tertibat alın- mış... İnsan bu uzun yolun kam- Ü burları üzerinde B İlerledikço vücu- dunun, hırpalan- P dığını hissediyor. Fakat yolun ke- — narlarında görünmiyen ufuklara kadar uzanan İlgazların çam or- manları bu ağır yorgunluğu gi- deren tilsimli bir ilâç gibidir. Sakızlı çam kokusunu teneffüs etmek, serin gölgeli çam ağaç- larının dibinde biraz rahatlanmak pek zevkli bir şey oluyor. İsviç- rede bulunmıyan bir manzara (KadınlarıKundura- cılık Yapan Bir köy , Soma (Husust) — Kasa- bamıza —yarım saat mesafede bulunan — Tarhala köyü dağ- ların eteğinde kurulmuş 150 haneli şirin bir köydür. Tabak- kandır. Kadını, erkeği, çoluğu, Halicim başbaşa vermiş, düşünen, pla, eski, | Çocuğu, hasılı yı yetmi- Ağlamış yüzlü kırıt evleri dardukça — sizin İçinizden acı geyler göçecek bep, lâkin Bak, benim öyle değil, siz de birmz şalr olun Mezelâ geçtiğinla, yalpa yapan tahta yolum CedX merhumu, acep, sal mı demekten ne çıkar? Geliniz, farzedelim, biz bunu sabih bulvar Küprüler sema imiş Avrupa afakında Varsın olsun birakın İşte bizim şarkın da Böyle daldırma olur, hem açıcız asanı Köprünün nerde görülmlş hant tahtalbalırı Liman Şirketi Müdürü Hamdi Beyin: — Asma ki de asma köprü ! Ban D'ye ayak dirediği bir sırada Unkapanı köprüsünün ayaklarını sökmekne hazin oluyor, değil mi ? Halice ve Halicin öte tarafı- na nazar değdi. Sâdabat kasırsız ve Nedimsiz kalmıştı. Eyüpsultan kebapsız. ve kaymaksız kaldı, vihayet Unkapanı da köprüsüz kalıyor. Unkapanı — kaldırıldıktan sonra, asırdide Haliç, dişleri sökülmüş bir ağız gibi kalacak ! Unkapanı köprüsünü kaldıran gayretli belediyemizin, artık, bizi çürük — tahtaya — bastırmamak emelinde olduğu gün gibi aşikâr, Lâkin ne olursa olsun, bu emeklar tahta yolun tozlu ve çamurlu gözlerini yumması kar- şısında benim yüreğim ezildi. Bir dostuma: — Acaba, dedim, belediye de müteessir. olmuş mudur? Dostum cevap verdi: — Belediye için âlemde ki rü parası kalkmamalıydı ; o kalk- tıktan sonra yemi köprü kalksa vızgelir. — Toplu gae şine kadar bütün efradı çalışan bu köyde kadınlar alış - veriş yaparlar, çift sürerler, hattâ kun- duracılık bile ederler. Köy hal- kının hepsi okumak, yazmak bilir. Köyün gençleri kahvelerde vakit geçirmezler, iskamil, tavla ibi oyunlar bilmezler. Kahveye rağbeti olmıyan yegâne köy bu- rasıdır. Köyün kar şuynlın civar kazaların bile ihtiyaçlarını temin eder, tabakhanelerin çıkardıkları köseleler çok sağlam ve rekabet kabul etmez derecede ucuzdur. Bu köyün hususiyeti hafta tatili- nin cumartesi —günü olması ve bunun sebebi de köylünün haf« tanın diğer günlerinde çalışmak mecburiyel bulunmasıdır. ıhırıııııllı(ıl ıı(zlnu Soma, per- şembe günü Kırkağaç, cuma nü Gelenbe, Kımık pıurlırf:; mal satmaya — giden köylnlâr. pazar, esi, salı günleri de köylerinde çalışırlar ve cumartesi günleri umumiyetle hafta tatili yaparlar. Afxgnğa | Eski Hapishane Müdürü Tevkif Edildi Alfyon (Hususi) — Hakkında tahkikat yapılmakta olan eski Hapishane Müdürü Tahir Bey muhtelif suçlarla maznun olarak mahkemeye verilmiş ve tevkif edilmiştir. löörtyolda Dil Meselesı'r Manzarasına Sahiptir Kastamonunun umum! manzarası ve henüz oralara nasip olmıyan şifalı bir hava, bu bozuk yolun iki yamacında tabialin en cömert bir hediyesi hâlindedir. İşte bu hususiyet içinde saât- lerce yol alıyoruz. Nihayet kw- rılan yollar bizi Kastamonuya, İsfendiyar oğullarının hüküm sür- düğü bu tarihi beldeye ulaştırdı. Dürtyol Hükümet Konağı Dörtyol ( Husust ) — Kasaba - mıza istiklâl! harbinden sonra bir k mübadil yerleştirildi.. Fakat unlar ekseriyeile rumca konu- şuyorlar. Dil meselesi üzerinde ehemmiyetle durulduğu şu gün- lerde Türk dilini inciten bu va- ziyete bir nihayet verilirse çok iyi olacaktır. Şu kısa temenniden sonra kasabamızın istihsal vaz- yeti hakkında bazı malümat ve- reyim: Biliyorsunuz ki kasabamı- zın başlıca — iştihsal maddeleri portakal ve limondur. Bundan — evvelki — senelerde ( 40.000.000 ) kadar — ihracat pıldiği - vakidir. Diğer sene- cn nispeten bu sene portakal az ise de geçen sene Ankaradan gelen mütehassısların alınış oldu- tedbirler sayesinde bu sene ba mükemmel, aşıliı ve büyük portakal yetiştiği için salış husu: sunda fazla revaç — bulacağını ümit ediyoruz. Bu suretle eski varidat yine elde edilebilecektir. Belediyenin faaliyet ve varidatı da zikre şayandır. Senevl varl- datı (24.000) liraya yakındır. ve bu miktarın (30.000) liraya çıkab!lgc:— ği de söylenilmektedir. — Halis N yer ken, sizi, gö- O zünüzü alan es- - kibir kale karşı- lar. Eski sene- nuyu tamıyanlar, bu güzel şehrin Yakişafa başladı- ğını, umran eser- lerile bezendiği- Nİ ni derhal farke- 4 diyor. Şehre iner- ken — önünüzde * uzanan “ Oluk- * başı « yolu tamir edilmiş, lâtif bir manzara iktisap etmiştir. Bogünkü Kastamonuyu hulâsa etinek lâzımgelirse diye- bilirim ki: günden güne güzelle- şen, temizlenen ve mamure ol- mıya gayret eden eski bir bel- dedir. Hele şarıl şarıl akan bol suları bu tarihi şehrin en güzel ve en bariz hususiyetlerinden biridir. —K. K. |I Malatyada m | İstikbal Hazırlık- ları Yapılıyor Malatya, ( Husus! )— Başvekil İsmet Paşanın yakında Malatyayı şereflendirecekleri (tahakkuk - et- miştir. Meb'usumuzu karşılamak için Sıvas caddesinde zafer tak- ları yapılmaktadır. Bundan başka Elâziz ile Malatya arasında Firat nehri üzerindeki köprüde de bazı bazırlıklar yapılmaktadır. Başve- kil Paşanın burada mühim bir nutuk söyliyeceği haber alınmak- tadır. Ha Müthiş ıs:âââ!Bir Facia M. Kemalpaşa ( Husust ) — Kazamızın Koşubucağı köyünden Fatma Hanım isminde bir kadın Kasabaya gelmek üzere komşu- larından birinin öküz arabasına binmiştir. Köydeun çıktıkları es- nada hayvanlar ürkmüş ve ala- bildiğine koşmıya — başlamıştır. Fatma Hanım bir kazadan kur- tulmak için arabadan a'lamış ve tesadüfen araba okunun sivri uçlu demirinin üzerine düşmüş- tür. Fatmanın karnı delinmiş ve oka saplanıp kalmıştır. Kadın kasabaya getirilmiş ve hastaneye yalırılmış ise de yirmi dört saat sonra ölmüştür. — M. Emin Edirnede Elektrik Telleri i(nraağaçı Kadar Uıatglncak Edirne, (Husui) — — Evvelce Karaağaca kadar uzatılması ka- rarlaştırılmış olan elektrik hattı etrafındaki faaliyet her nedense durmuştu. Fakat son — günlerde belediye ile şirket arasında vuku Kastamonuya gi- lerdeki Kastamo- — Yarım müstemleke oluş tarihi: Yaran Hüseyin Avni. Neşraden Babıllide Sinan Matbaası Neşriyat EvL Flati 40 kuruş. Türkiyenin son bir asırlık tarihi, müstemleke olmıya doğru gidişinin tarihidir. Emperyalist bir memleketle, bir müstemleke veya yarım müs- temlekeyi ayırt eden mümeyyiz farklar şunlardır: Emperyalist — devlet — sanayi memleketidir. Bir taraftan mamu- âtını satacak bir pazar, bir ta- raftan — fabrikalarında işliyecek ham maddeye muhtaçtır. Bunu geri memleketlerden temin eder. Bunu temin ederken dikkat ettiği şey, kendi pazar ve ham madde müstahsili olan memle- kette sanayiin inkişaf etmemesi, ham madde müstahsili olarak kalması, paraca ona — muhtaç olması falandır. Bu şerait devam ettiği — müddetçe — sermayedar memleket, müstemleke veya yarım müstemlike halkının sây kıymetini toplar, onlari istismar eder ve kendi zengin olurken, müslem- leke fakirleşir ve istiklâlini kay- beder, Hüseyin Avni Beyin, “ Bir yarım müstemleke oluş tarihi ,, isimli kitabında Türkiyenin ser- mayedar memleketlerle olan bir asırlık alâka ve münasebeti hak- kındaki malümatı okarken bütün bu safhaları birer birer görü- yorsunuz. Avrupada sermayedarlık rejimi teessüse başlayınca evvelâ pazar- larımıza mamul eşya gelmiye baş- hyor. Sonra Kırım muharebesi münasebetile — islikrazlar — baş- hyor. —Avrupa — sermayedarları tedricen Türkiyeye hulül ediyor- lar. Evvelce dahilde — mevcut yerli sanayi birer birer ortadan kayboluyor. Anadolu - fabrikala- rına lııı’ıı madde yetiştiren bir yarım müstemleke olmıya başlı- yor. Ecnebi bankalarının teessüsü, şimendiferlerin inşası, Misyoner mekteplerinin teessüsü biribirini takip ediyor. Ve cihan harbine geldiğimiz zaman Türkiyeyi bir yarım müstemlekenin bütün şart- larını cami bir memleket olarak. Türkiye tarihini ve Türkiya iktasadiyatını, — daima — Avrupa liberal iktısatçılarının gözile gör- miye ve göstermiye alışmış olan iktısatçılarımızın — görüşile, — bu kitabın görüşü biribirine mttır. Ve Hüseyin Avni Bey, — bir asırlık tarihimizi başka bir zavi- yeden tetkik etmiş ve bize yeni bir ufuk açmıştır. Yalnız, eser, mevzuuna nis- betle küçük ve noksandır. Tetkik ettiği mevzuların her biri ayrı bir eser vücude getirecek kadar zengin ve mühimdir. Fakat müel- Nf, tetkikini Türk — kütüpha- nelerinde bulduğu eserlere inhi- sar ettirmiştir. Zaten itiraf etmek lâzımdır ki, yepyeni bir zemin üzerinde yürüdüğü için vesika bulmakta hayli çetin bir sây ile karşılaşmıya mecbur olmuştur. Fakat bugünkü inkılâbın kıy- met ve ehemmiyetini anlamak için bu küçük eseri okunıya ihtiyaç vardır. — Veli —at bulan anlaşma nelicesinde hattın Karaağaca kadar uzalılması ta- hakkuk ettiğinden, şirket yeniden faaliyete başlamıştır. Bu suretle Semplon Ekspres hattı Üzerinde bulunan bu küçük güzergâh ka- “ranlıktan kurtulmuş olacakltır.—M.

Bu sayıdan diğer sayfalar: