1 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

1 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Eyl 777 İMURLENK —i— maktan Kadın, gözlerini (o pencereye çevirdi, gecenin sakin karanlığına bakışlarını kaydırdı, uzun uzun dalgınlaştı, müteakıben kocasına döndü, içini çeke çeke muvafa- kat gösterdi: — Peki, dediğin olsun! Onlar, başbaşa verip bir ta- kım tedbirler kurarken Tevek- kül de odasında yüzükoyun uzan- mıştı, umulmaz bir günde önüne çıkıveren kara belâyı düştnüyor- du. Annesile konuşurken zihninde sıralanan manzaralar, o debde- beli sahneler artık gözünün önü- ne geliyordu. Bütün düşüncesi ibtiyar bir erkekle evlenmekteki müebbet azaba munhasırdı. Ne saray, ne ihtişam, o muhayyel azabın mu- hammen ve mahsüs ağırlığın tahfif edemiyordu. Timurun ha- yali, o tenha anında ilâcı bulun- mıyan bir hastalık gibi onu ür kütüyordu. Gerçi muhteşem bü- kümdarın bakışlarındaki kudreti unutmuyordu, sesindeki heybeti kulaklarından silemiyordu. Lâkin kınalı saçile sakalını, içinde uzm yılların bin bir çeşit hikâyesi sırıtan yüz kırışıklıklarını ve yap- ma kamburunu düşündükçe ya- Bık yanık haykırıyordu: ? — İhtiyar, ihtiyar. ibtiyar! Ayni dakikada oTimurda ayakta bulunuyordu. Kiraladığı basit bir Moğol evinde bir aşağı, bir yukarı dolaşıyordu. Zeki adam Tevekkülün tereddüdündeki se bebi hemen sezmişti, fakat ne teessür, ne telâş gösteriyordu. Çünkü kıyafetindeki biçimsizlikle vaziyetteki sadeliğin güzel Moğol kızımı manasız tebassüslere dü- şürdüğüne kanidi. O renk renk milletlerin o rubiyalını ve daha doğrusu insan ruhunu iyi bildiği gibi beşer kütlesinin nefis bir muamması olan kadınların da ne- den hoşlanıp meden hoşlanma- dıklarına vâkıftı. Kınalı sakalla biçimsiz bir kambura karşı toyca istikrah gösteren Tevekkülün uzan boylu, anadan doğma ipek saçlı, inci gerdanlıklı, elmas kemerli hakiki Timuru, yerinde ve küme insanların başında, görür görmez başkalaşacağına şüphe etmiyordu. Timur, kadın “bılkatinin bu değişmez hakikatini bildiği için hiç te teessür ogöstermiyordu. İSON POSTA ELAN EE EET Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi İdare; Istanbul: Telefon: bul » 20203 Postü kulunu İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ İ TÜRKİYE ECNEBİ | 1400 Kr. 1 Sene 2700Kr | 70, GAy iso, M0 3 bg 10 1. 4800) Gelen evrak geri verilmez Vânlardan cevap için » dul i Adros değişti mesuliyet almaz ktuplara (6) kuruşluk 1 lâzımdır. Gazetemizde çıkan resim Ve yâzıların bülün hakları mahfuc ve gözetemize Mm an anama Eski Zaptiye | * Çatalçeşme sokağı Z5-1| (20) kuruştur. | Mubarriri: € X Zevkalırdı . Zaten geçirdiği bayat onu, müş” küllerle ( uğraşmıya alıştırmıştı. Her teşebbüsünde mullaka bir müşkülle karşılaşmayı isterdi ve o müşkülü yıkmakla meşgul ola- bilirdi. Koca cihaogir, tarihte meşhur olduğu üzere, bu dersi, müşkük lerle başa çıkmak dersini bir karıncadan almıştı: Bir gün ele geçmesi mümkünsüz görünen bir kalenin önünde ricat etmeyi dü- şünüyordu. Asker bıkkın ve yık gındı. Birçok hücumlara ve müt- ! hiş telefata rağmen sarp kalenin tek bir taşı bile düşürülememişti. Artık serdengeçti bulunamıyordu, bücum kolları şevke getirilemi- yordu. Ricat. emri verilmezse ordu, belki kendiliğinden dağıla- caktı ve bu, istikbal için çok feci bir misal teşkil edecekti. İşte bu vaziyette Timurun gö- züne bir karınca çarptı, Mini- mini kollarma aldgı tek bir buğday tanesini dör! beş santi- metrelik bir tepecikten aşırmak | istiyen zayıf mahlük, kendi cir- İ mine göre Himalâya kadar yük- sek olan o tepeyi bir türlü ge çemiyordu, yarı yolda yükü dü- şüyor ve kendisi geri dönüp ha mulesini yeni baştan yüklenmek mecburiyetinde kalıyordu. Timur, derin bir dikkatle bu hayati mücadeleyi takip etti ve- karıncanın tam yirmi yedi kere tepeyi yarıya kadar çıkıp - geri döndüğünü ve yirmi sekizinci te- şebbüsünde muvaffakiyete erdi- | ğini gördü. Küçük mahlükun bu yılwazlığı kendisini hem tenvir, hem teşçi etmişli. Artık ricati düşünmüyordu ve askerlerini renk renk tedbirlerle şevklendirmeğe girişmişti. Nihayet mürşit ittihaz ettiği karıncayı örnek tutmak sayesinde o keleyi teakıp © seferlerin mürşidini hatırlamışlı! Simdi dö ayni; hisle: mücele de daima | hezdi, Tevekkül Hanımla müca- deleye . girişmek istiyordu. Onu debdebesile, ya şahsındaki yük- sek hasletlerin cazibesile, mutla- ka mağlüp edecekti. Gerçi bu galebe, kendisine bir gönül te- min etmiyecekti. O yaşta bir kr zın kalbini ele geçirmeyi müm- künsüz buluyordu. Lâkin onun inadını yıkmayı, gelin elbisesine sokmayı, kendisine inkıyat ettir- meyi yine zevkli ve zahmete değer görüyordu. Sahnenin bütün kahramanları işte bu vaziyette idiler, uyumayı hatırlarına getirmiyordular. Hızır Hoca tesbih çekip düşünüyordu, Tevekkül ahlayıp puflayıp kıvra- nıyordu, annesi - kızının selâmeti ve saadeti için - uğurlu ağaçlar- dan kerametli ölülere kadar bir sürü mukaddesata adaklar sıra- hyordu, Timur da derin hesaplar i yürütüyor ve ayak Üstü kıvrak rüyalar geçiriyordu. Sabahın ilk ışıkları pencere- lere çarparken Tevekkülün an- nesi kızının başı ucunda, Hızır Hoca onların birleştikleri odama eşiği önünde, Timur da adamla- nnın yanında idi. Maceranın bü- tün ağırlığı kızla ananın omur- larında idi ve onlar son büktim gününe (eren maznunlar gibi hummalı bir heyecan taşıyorlardı. (Arkası var) ış ve mü- ! SON POSTA Saytu (3 | Kaptanlarımızın En Heyecanlı Deniz Maceraları Patlıyacak İki Mermi İle Derhal Deni- O Müşküllerle Uğraş-| zin Dibini Boylıyacağımızı Biliyorduk Küfür Savurdu! Zabit, Deniz, facis, saz adet o ve Omdiray kaynağıdır. Deniz ciler meşelerini © nun engin wfuklı rında srarlar, ve ğ” aadıraplarını onun" engin. pırıltılarınaıf © © da dindirirler. Bâ İs sütunlarda, bayat! ları denizde wi &adele, korku ve heyecan içinde ge çen kaptanlarımız maceralarını kendi ağalanndan dim leyaceksiniz. “Saadet,in süvarisi Abdülhelim kaptan nargilesini birkaç kere tokurdattıktan sonra anlatmıya başladı: — Bir akşam üzeri “Ümit, ismindeki (vapurla Karadenize açıldım. Mütareke günlerini ya- şıyorduk. oOGemide © Anadoluya kaçak cephane kaçırıyorduk. Ge- ce yarısına doğru Kirempe açık- larına gelmiştik, Karşımıza iki Yur| man zırhlısı çıktı. Bize “Dur!,, işa- reti verdiler. Bütün tayfa ve yok cular harikulâde bir korku içim | deydiler, Likiş ve Tefne kruvazörlerin- den iki filika indirdiler ve gemiye doğru gelmiye başladılar. Çark- çıbaşı : — Kurtuluş yok, yakalandık. Şu gemiyi batıran da iş mey- Yüzüme Baktı Ve Bir dana çıkmasın.. dedi. Bu fikir doğru değildi. Ge mide kadın çoluk çocuk vardı. Çarnaçar merdivenleri indirdik. Elleri tabancalı, süngülü askerler içeriye girdiler. Zabit iyi Türkçe konuşuyordu. Gemiyi arıyacağız, dedi. 38 senelik denizcilik haya- tımda bu kadar büyük bir kerku ile karşılaşmamıştım. o Tatlılıkla işi halletmek istedim. Zabit, hele bir gemiyi yoklıyalım, sonra ko- nuşuruz, diyordu. Kamaraları, öteyi beriyi araş tırdılar. Sıra Ambara gelmişti, cephanelerin üzerine örtüğümüz eşyaları kaldırmak üzere idiler. Tam bu sırada bir kadın çığlığı koptu. Zabit, askerlerle birlikte sesin geldiği tarafa doğru koştu. Gemimize çıkan ecnebi bahriye- lilerden biri yolcu bir kadına sas taşmıştı. Zabit nefere iki tokat aşkelti. Ve neferi filikaya attı. Bu hâdise epey vakit geçmesine sebep olmuştu. Yunan kruvazö ründen “çabuk,, sesleri ve işaret* leri gelmiye başladı. Acele ile bana döndü: — Kaptan gemide kaçak bu- i İunmadığına emin misin? — Evet muhakkak.. Askerler ambarı karıştırmıya başlamışlardı. Ambardar Rumca bir ses yükseldi: — Burada asker kaputları var zabit efendi! Buz kesilmiştim. Zabit yüzüme baktı ve bir küfür savurdu. Bpm- dan askeri malzeme ambardan çıkarılarak filikalara yükletildi. Derhal — Haberim yok. Her halde bu iş gece yarısı benim malü- matım olmadan yapılmıştır! de- dim. Zabit gemiden çıkıp gis derken: — Zırklıdan sana bildiririz, dedi. Biz büyük bir korku ve en dişe içinde bekleşiyorduk. Patla- yacak iki mermile denizin dibini boylıyacağımızı biliyorduk. Ve bile bile bu akıbete intizar edi yk Fakat bizi bu azaptan n bir emir verildi: — Serbestsiniz!.. ; vaziyeti RS Kırk Sene Sonra Kadın Olan Bir Erkek Madam Ayhenberg Hastaneden Çıkar-. çıkmaz Evlenmiye Karar Verdi Berlin ( Hususi ) — Bir müd- dettenberi bütün Alman matbuatı kırk yaşına kadar bir erkek ola- rak yaşıyan fakat bir âmeliye ne- ticesi kadın olan madam Valeri Ayhenbergden bahsediyorlar, Ma- dam Ayhenbergin macerası cidden gariptir ve nakledilmiye değer: Bu kadının, erkek * iken taşı- dığı isim Leondu. Küçük yaşın- danberi bir kız gibi çekingen, bir kız gibi söslenmeyi severdi. Oturuş ve kalkışı, sesi, hareket- leri tamamen bir genç kızı and rıyordu. Erkeklere karşı uyanan ilik yabancı duyguyu 19 yaşında hissetmiştir. Erkek (arkadaşları İ tatlı maceralar peşinde koşmaya başladıkları bir sırada genç Leon bir tarafa çekilmeyi ve tedarik ettiği bir genç kiz perukasını başına koyarak aynada yüzünü seyretmeyi tercih etmiye başla- mıştır. Bir gün, onun bu gibi kadın tuvaletine ait eşyaları sakladığı yeri bulan annesile babası, bütün bunları ocağa atıp yakmışlardır. Bu sırada da Harbıumumi baş- lamış bulunuyordu. M. Leon aile- sinin ısrarile gönüllü yazılmıştır. Çünkü cephede geçireceği hayat ile ihtiyacı bulunan erkekliğe kavuşacağı zannediliyordu. vaa m e vey ha- alına da bir türlü alışamamış, msyek yazıldığı kıt'anın iile; ğına yamak verilmiştir. Bütün harp müddeti! İ, bu delikanlı, mutfakta geçirmiştir. tan sonra Berline gelmiş, Nafia Nezaretinin harita şubesine inti- sap etmiştir. Aldığı maaş bütün ji kğ Heli ali i lem Süd ağ Eskiden M. Leon, şimdi Madam Ayhenberg ihtiyaçlarına mukabele (edecek miktarda olduğu için kadınlık zevki onda tekrar başgöster- miştir. Osuretle ki dairesinden çıkıp ta evine geldiği zaman hemen elbi- sesini çıkarır, başına bir kadın perukası, sırtma bir kadın esvabı geçirir, ev işlerini görürmüş. Bir erkeğin böyle her zaman kadın kıyafetine (o girmesi, (komşuları kuşkulandırmış, polise haber ver- mişler, uzun tetkikler ve tabkikler başlamış. Biçare adam, nibayet bu sıkıntılardan kurtulmak için evlenmeğe karar vermiş ve bir Harp bitip te terhis olunduk- | kadın almış. Fakat o vakte kadar çektiği azap, ondan sonra çektiklerinin yanında solda sıfır kalmış, Dört a ağ, Sözün Kısası Aptallık Bulunmaz Bir Nimettir A.E (Baş tarafı 3 üncü sayfada ) diği için, mütalenları enteresan olanlardan cevap alamamak teh- likesine maruzdur. Filhakika hiçbir erkek zevce- sinin kendisinden akıllı olduğunu teşlim etmiyecek, hiçbir kadın da zevcinin zekâca kendisine faik olduğunu kabule yanaşmıyacaktır, Her ailede budala, mutlaka öbürüdür. vi Sözün kısası: Bence en tehli- keli şey, zeki görünmek, en kârlı de aptal telâkki edilmektir. a birinci e mi kafese girmemek için gözünü dört açacak, ikinci e ise sizi kafese sokacağı zannile hareket ederken farkında olmakezın ök- seye basacaktır. defa evinden kaçmıya mecbur olmuş. Fakat her defasında da, bir cehennem zebanisi gibi hare- ei eden karısı b yek tutulup eve iş, Ka- rısına nisbetle daha zaif olduğu için bu her dönüşün bir de sum turlu dayak faslı olurmuş. Niha- yet bundan bir sene evvel karısf ölmüş, o da methini duyduğu maruf bir operatöre müracaat etmiş, derdini anlatmış, geçen gün lâzımgelen ameliye yapılmış ve kırk senelik Müsyü Leon şimdi Madam Valeri Ayhenberg olını tur, Yakında, (o <diği bir adam evlenecektir. at garip değil mi? Madam Valeri, sevdiği adam evlenmek için tek bir şart koş- muştur: Sakal koyvermek, Çünkü Valeri Ayhenberg sa- kal ve bıyıksız erkekleri beğen miyor, onları kadınlaşmış buluyor. *

Bu sayıdan diğer sayfalar: