”A'.““'! —a F Tımuru Miskin Bir Hâle Sokan Kuvvet Ne İdi? Lâkin bu güzel şeylerin hiçbiri, Asya kıt'asının yegâne şehinşahı- na şu kıyafeti iklisap etliremez- di, şu miskin vaziyeli takındıra- mazdı. Ancak Tevekkül Hanımın hatırıdır ki onu şekilden şekle sokuyordu. Demek ki hakikt kuv- vet, tabiatin en yüksek kuv- veti, kadın yüzünde kadın hüviyetinde saklanıyordu. Timur, işte bu tefelsüfle elini alnından geçirdi ve gözbebekle- rine yapışan dilber hayali gör ne iade için nefsini zorladı. zamanda emir bekliyen — köl gibi ayak Üüstü durmaktan da sıkıldı, ev sahibini ikaza İüzum gördü: — Davet etmişsiniz, geldik! Hızır Hoca ancak bu ihtarz üzerine dolaşmayı bıraktı, iğbirar dolu gözlerini kambur tacire dikti : — Be herif, tığın ne? — Ne yaptım ki? — Daha ne yapaca hğa, çocuğa masal altüst etmişsin. — Hayrola düzmüşüm? — Güya ben sahipkıran haz- retlerine kızımı - teklif etmişim Sen de işitmişsin. — Evet Bey! Hanımlarla ara- mızda böyle bir söz geçti. Fakat sizin kızmanızı tuhaf buluyorum. — Tuhaf mı buluyorsun? De- mek ki kıza Ümit verelim, heves- lendirelim, sonra da aslı yokmuş diyelim, hasta edelim. Öyle mi? — Ha, şimdi anladim. Siz verdiğim haberin asılsız. çıkma- sından korkuyorsunuz. Jünüzü hoş tutun: Duyduklarım oğrudur! Hızır Hoca, Timurun yakasına apıştı ve bağırdı: ü P.:hSâyle. bildiğini, duyduğunu açık söyle. Benim sahipkırana mektup — yazdığımı kimden işittin ? Aksak cihangir, incitmiyen bir hareketle yakasını Moğol Ağla- ninin pençesinden kurtardı, bir köşeye çekilip oturdu ; — İşitmek yok, görmek var! — Görmek mi ? — Evet, görmek. Sizin sahip- kırana yazdığınız kâğıdı gözümle gördüm ve okudum. Hızır. Hoca, “yalan!,, diye bağıracaktı. Çünkü böyle bir kâ- SON POSTA Havala gazetesi ve dedi, bu yap- 10? Ço- Yo evimi ne masalı Bey, nereden ve Yevmi, ziyası, ve llalç İmtanbul; Fakf Zaptiye Çatalçeşme sokağı 23 Telefon İstanbul - 20203 Fosta kutusu: stanbdul - 741 Telgraf: Jetanbul SONPOSTA ABONE FIATİ TÜRKİYE iare: 1400 Kr. * n0 » 6 AF dMüyae: açi Hi Dâzımdır. mösi (20) kuruğtar. ) | du, —— aaarn — —— İMURLENK | Muharrirci : 4 » ğıdin başkaları tarafından görül- mesini ve hele Bezirgân parçasının gözüne düşmesini müm- künsüz bulh . Fakat kambu- run — özl i gayrimüm- kün görünen şeyin vaki olduğu seziliyordu. Binaenaleyh perişan bir hayretle bir postun üzerine yığıldı ve kekeledi: — Ne yazmışım, söy' Tensyim! Timur, sakin bir sesle mektu- bun mealini kelime kelime tek- rarladı ve sonra ilâve etti: | — Sahipkıranın verdiği cevabı | da okuyayım mı? | Ev sabibi, şuurunu kaybetmek | üzere — bulunuyordu. Bu adam sihirbaz mıydı, kâhin miydi, ev- Hiyaullahtan mıydı? Nasıl oluyor da hakanın en mahrem muhabe- relerini biliyordu. Yoksa, yoksa bizzat Timur muydu? Hızır Hoca, ansızın zihnine yapışan bu ağır istifham işareti üzerine şöyle bir toparlandı, iki gözlerini oğuştur- olanca bir de öğ- karşısındaki adamı dikkatile süzmiye girişti. Artık mektubu — unutmuştu. Timur ile karşılaşmış olmak ih- timalinin uyandırdığı korku ile halecanlar Maa- mafih tehevvüre kapıldığını da ummaktan;geri durmuyordu. Zi- ra Timurun evine gelmesini, gü- geçiriyordu. | neşin yere inmesi kadar müsteb'at | buluyordu. Timur, Cihangir Ti- | mur, bir Moğol Ağlanmın evine Öyle ise | | vür: | Moğol Ağlanı öyle bir mucizenin | haddini taşıyordu. Yerinden kal- | muştu. sığacak — kadar miydi? Hem böyle düşünüyor, hem kambur taciri süzüyordu. Şu kıe- | nalı saçların altında Timurun anadan alınma beyaz tacı mi vardı? Biraz gülümser gibi görü- nen şu gözlerde büyük hakanın dünyayı korkutan sert bakışları saklanıyordu? Hızır Hoca, müsbet veya menfi bir kanaat küçük bir fert | edinemedi ve yine kekeledi. — Oku, onu da okul Aksak cihangir, müstehzi bir kendi yazdığı cevabı. da okudu ve sordu. — Nasıl inandınız. mı, şeyi biliyormuş muyum? Haca, sersem sersem yalvardı: — Mademki bu kadar açıldın, Bari sırrın üst tarafın da Mektupları nasil gördün? Yoksa — sahipkıran hazretlerine yakınlığın mı var? Ani bir düşünce Timuru tah- rik etti, oynamıya giriştiği mut- hikeye plân haricinde bir sahne daha ilâve etmek - hevesine ka- pıldi: sesle her biraz dikkatli olmalıdır. Hân ta- nıyıp bütün emirlerine boyun iğdiğin, üstelik kızını da kendi- sine vermek istediğin bif adamı tanımamak sana ayıp değil mi? Güneşin odaya sığdığını gören uyandırabileceği hayretin en san kıp Timurun ayağına kapanamı- yordu. Çünkü — dizlerinin bağı çözülmüştü. Bir kelime — bulup söyliyemiyordu, çünkü dili tutul- Bütün benliği gözle- rinde yaşıyordu. Hayran ve pe- aç ğa | — A Hizır hoca, dedi, insan ' veğ SON POSTA — Greta Garboyu Wafirağlar Va Dür Tapanlar Ka Bu Meşhur Yıldız Hakkındaki Neşrıyai Kanlı Bir Los Anjeles, 18 (Hususi) — | Geçenlerde bu- radan memleke- tine dönen meş- hur sinema yık dızı Greta Gar- bo hakkında yi- | ne bir sürüneş- riyat başlamıştır. Aslen ııw:di olan bu kadının san'at — kıymeli hakkında — öte- denberi şiddetli münakaşalar ya- pılir. Greta Gar- bonun takdirkâr- Tarı, — onu, eşi bulunmaz — bir san'atkâr olarak tanıdıkları halde muarızları, — en ehemmiyetsiz bir rolün ifasına bi- | le muktedir ola- madığı iddiasın- dadırlar, Yine bu yüz- den, son aylarda bir anket açıldı: Greta GarLonun san'atini gölge- de bırakacak yeni bir san'at- kârm — keşledik diği söylendi. Bu san'atkâr Mar- len Ditrihti. Fakat anket hitam bulup ta netice alındığı zaman görüldü ki, müsabakaya iştirak eden kariler- den hiçbiri Marlen Ditrihin kud- retini ve meharetini inkâr etme- mekle beraber Greta Garboya tefevvuk — ettiğini kabul etmedi. Bu suretle ve bir ııhddet için Dü Kanlı düelloya sebep olan Greta Garha Greta Garbo da sakin sakin ça- lışmak fırsatını buldu. Fakat son günlerde bazı Ame- rikan gazetelerinde başlıyan neş- riyat yine Greta Garbo hakkında bir hayli dedikoduların - meydan almasına sebep oldu. Bu neşriya- tı yapan Artür Robenson ismin- deki hikâye muharriri ve münek- kittir. Bu muharririn iddiasına Kanserm Yem Bır llacı Mı lloya Sebep Oldu Garbonun İsveç Seyahatinin Hakiki Sebebi Anlaşıldı göre Greta Gar- bo, değil bir san'atkâr olmak, çamaşır yıkama- Sit bile bilmi- yen ahmak bir ” kadındır. Halbu- ki meşhur tiyat- rocu Mak Key bu fikirde de- gildir. Onun ka- naatine göre Gre- ta Garbo, Alla- bin — insanlara bahşettiği — bir hediyedir. Ba neşriyat ve mukabil neş- riyat © derece şiddetli bir ma- hiyet almıştır ki nihayet iki mua- rız. düclleo yap- mıya karar ver- mişlerdir. Düelle Mas- saçüzet — eyzleti dahilinde kılıçla icra — edilmiştir. Artür Robenson düello esnasında kolundan — hafif bir yara almış ise de hasmı Mak Keyi ağır surette * yarala. mıiya müvaffak — olmuştur. — Ar- tür. Robensonun hkalıcı tiyatro- cunun göğsünden girmiş ve sır- tından çıkmıştır. Son zamanda istirahat etmek istediğini söyliyerek İsveçe hare- ket eden Greta Garbonun seya- hatindeki hakiki sebep işte bu neşriyat ve bundan doğan dücllo Bu!unuyor ? | Mütehassıs Bir Sırp Doktorun Olumü, Tecrübeleri Eksik Bıraktırdı Bir müddet evvel Belgratta ölen doktor Jehanoviçin kaybol- masını fen âlemi için büyük bir zıya addedenler vardır. Bu dok- | tor, bilhassa kanser hastalığına dair yaptığı mühim teerübe ve tetkiklerle marufur. Fakat aldığı neticeleri öğren- mek mümkün olmadığı içindir ki bilhassa teessür izhar olunuyor. Mazamafih birçok doktorlar, bu zat ile beraber uzun çalışmış olan muavini doktor Sa- hoviçe müracaat ederek profesö- rün elde edebildiği — neticeler hakkında malümat sormuşlardır. Bu zatın Paris Tıp Akadimisine verdiği cevap şudur: *Profesör Yohanoviçle birlik- zaman te yaptığımız müşahede ve tet- | yişan bakınıp duruyordu. Timur, bu hayret ve haşyet âbidesini bir lâhza seyrettikten sonra göz- lerine hükümdar bakışlarını taktı, sesine efendi şiyvesini geçirdi, hakikati tavzih etti: (Arkam var) kikler göstermişti ki arı yetişti- ren' ve arıcılıkla meşgül - olanlar arasında — kansere — tutulanlar yoktur. “ Bundan çıkardığımız netice, | Doktor Johanoviç arı sokmasının kanser hastalığına iyi gelebileceği Öyle ya! arı bir iyi mubhafaza ederse | etsin, örmründe cibette ki birkaç ı yetişliren adam — kendisini ne kadar defa arılar tarafından sokulmuş olacaktır. Bunun üzerine muhtelif kanser hastalarını arılara turduk — ve gördük ki veya dördüncü sokuştan sonra kanser şişi hafifledi ve hasta- nin umumi ahvalinde büyük bir iyilik hasıl oldu. Fakat bütün gayretlerimize rağmen hastalığın ârazını tamamile izale edemedik, Bunun üzerine arı iğneleri -ve bu iğnelerin ihtiva ettiği acıtıcı madde ile kan serli hüceyreler- den mürekkep bir nevi serum sok- üçüncü | vücude getirmeyi düşündük. * Tam busırada profesör Yo- hanoviç vefat etti ve tecrübeler varım kaldı. Şimdi Sırp hüküme- tinin tensibi ile bir tıp heyeti, yarım kalan bu tecrübelere de- yam edecektir.., * Diğer taraftan, Amerikadan gelen haberler, oarada da birçok doktorların - bu esas Üzerinden tecrübelere — başlandıklarını bib dirmektedir.