C z « I Siyaset Âlemi Garp Sermaye - darlarının Yeni Bir Manevrası Birkaç zamandanberi, ağır sanayl ve sermaye sakibi devletlerin könuş- masında bir değişiklik bissolunuyor. Çoktanberi işitmiye alışmadığımız bu konuşmada, bir yumşaklık var- dır. Âdeta, dünyanın bugünkü sıkın« tısından onları mes'ul tutan ve ya- pılan hataların düzelmesini istiyecek kadar ileri giden tatlı bir yumuşak- hık. Bu devletlerin fikirlerini neşreden bir. kısım iktısatçılar ve siyaset adamları diyorlar ki: *Bugün çekilen sıkıntının -büyük mes'uliyeti, harbı kazanan devletlere niltir. Bunlar, 1919 ve 1920 senelerinde mağlüp devletlere kabul ettirmiye muvaffak oldukları şartlarla bugün-« kü sıkıntının esasını hazırladılar. Böyle ağır bir yük altında kalan milletler ise, iktısadi — tahakküme karşı gümrük maniaları yükseltmek- le mukabeloe ettiler, Dahilen de yeni yeni sanayi tesis etmiye koyuldular. Bunun neticesi şu oldu ki, büyük dev. letler iptidat maddeleri kolay teda- rik edemez hale geldiler. Ayni zamanda bu iptidal madde- lerle vücuda getirdikleri mamul eş- ya için piyasa bulamıyorlar. Bu va- ziyet herkesi Üzüyor. Biz şöyle bir hal çaresi tavsiye ederiz: üçük devletler sanayi tesisinden vazgeçsinler, büyük de vletler de on- lara kredi açarak zorluklarını gider- sinler. Dünya da bu suretle eski sükünetli vaziyetine avdet etsin!« * Bugünkü vaziyet, Garp sermaye- darımı en çok telâşlandıran h'r dö- nüm noktasıdır. Yukarıya bkaydet- tiğim değişen lisandan da an'aşılı- yor ki, küçük devletler kendilerini | kurtaracak doğru yola asıl şimdi girmişlerdir. Garp — kapitalizminin — duyduğu endişe, yakın bir atide fabrikalarını besliyen bu piyasaları kaybetmek korkusudur. ve bu vaziyet ser geç tahakkuk edecektir. Bu hal, belki dünyanın faaliyetini bugünkü şeklile temin eden kaideleri | altüst edecektir. Fakat zararlı çıka- cak başkaları olacağına göre tutulan yoldan dönmemek asıl alâkadarların hayati menfaatleri iktizasıdır. Süreyya İspanyada Sedit Kararlar Veriliyor Madrit, 19 (A.A.) — Meb'u- san Meclisi, mutlakıyet taraftarı fesat hareketinde — methaldar şahsiyetlere ait ziraf araziye hü- kümet tarafından vazıyet edil- mesini derpiş eyliyen kımnan lâ- yihasını heyecanla müzakere et- miştir. Mezkür lâyihanın büyük bir ekseriyetle kabul edileceği tah- min olunuyor. İngilterenin Politikası Bir Hint Murahhası, İngiltere Hükü- metini Haysiyetsizlikle İtham Ediyor Londra, 19 — (AÂA. A.) — Röyter Ajansındanı Hint Teşril Meclisi sabık reisi ve Hint kon- gresi milli fırkası lideri olup ha- h hazırda İngilterede bulunan Vallahhai Patel, büyük Britanya hükümetinin Hint cemaatleri hak- kındaki kararını şiddetle tenkit ederek demiştir. ki: Hükümetin bu vesikası haysi- yetsizce yapılmış bir vesikadır. Büyük Britanya hükümeti bu su- retle mümkün olabileceği kadar uzun bir zaman için Hindistan üzerindeki ghüküm ve nüfuzünu laübaliyane bir tarrda devam ettirmek arzusunda bulunmakta ve böylelikle Hint cemaat ve sınıflarını birbirlerine muhalif vazi- yete getirerek yekdiğerlerinden tamamen ayrı birer kütle haline ifrağ ve tebdil eylemeği istihdaf etmektedir. Amerika Ve İngiltere Arasında Baltimore 19 — (A.LA, ) — Baltimore Sune gazetesinin Va- şingtondaki muhabiri — mahsusu Cemahiri Müttehidenin bahri ten- zilâtı münakaşa ctmek — üzere Eylâl ayında murahhaslarını Lan- draya göndereceğini fakat bu heyetin Büyük Britanyadan Ce- mahiri Müttehidenin Mançurideki vaziyetine ait teminat almaksızın en küçük bir sandalın bile terk ve tenziline muvafakat elmemek hususunda emir almış olduğunu yazıyor. Molisonun 'Dedikodulu Seyahati Londra 19 (A.A.) — Tayya- reci Molison, hareketi esnasında şimdiye kadar hafif tayyareler tarafından kaldırılmıyan nisbet- te büyük bir benzin hamülesi gölürmüştür. Benzinle — pilotun — sikletleri 1438 İngiliz libresidir. Hava ra- sadatı New- York Saint Jean de Terreneuve'den mükemmel olarak işar edilmektedir. “TEFRİKA NUMARASI:42 ÇOCUKLUĞUM Meşhur Rux Edibi Maksim Göorkinin haya! ramanı Ninem güldü ve cevap ver- mek istedi. Fakat o alnını kırış- tırarak sözüne devam etti: — Grigoriye artık yol ver- meliyiz; herhalde bu sefer yine o dikkatsizlik etti.. — İş görecek kuvveti de kalmadı! — Yukarda merdivenin başında Yakof otur- muş ağlıyor.. Budala! Git, ona teselli edecek bir şeyler söyle valde! Ninem yerinden — doğruldu. Ellerinin parmaklarını iki yana Türkçeye Çeviren: — Muvaffak savurarak — dışarı çıktı. Büyük babam yüzüme bakmıya lüzum görmeden sordu: — Yangını gördün mü? Ta başından beri mi? Büyük anneni de gördün değil mi? İhtiyar ne kadındır. Bu gece bak neler başardı.. Başını önüne iğdi ve “kendinden geçmiş bir halde uzun müddet sustu. Sonra yerinden kalktı; içyağı kandilinin kömür- lenmiş fitilini parmağile temiz- ledi ve bana tekrar sordu: ' rar bir sıcak dakası zühür et- Muhtelif devletlerin aykırı ve yekdiğei arzularını tesbit etti. Heyet raporunu Tan Paris 29 (A.A) — Tan gaze- | tesi Fransanın harptenberi ili- canabane bir tarzda muvafakat | etmiş olduğu fedakârlıkları ve | Almanyanın doymak bilmez meta- libatını hatırlatarak bu vaziyetin ,Amerı'kan  yan | Meclisinde New-York (ALA.) — Sabik mesai nazırı, âyandan M, Davis ile diğer 6 şabıs, muhtelif hayır cemiyellerinin — muhtaç — azasına yardım için Jüzumlu mebaliği te- | darik maksadile terlip edilen bir | piyangoya ait olarak mevzu ka- DOnunları ihlâl etmiş olmakla it- | ham edilmiştir. | Londrada Sıcak Dalgası I Londra 18 — ( A.A. ) — Tek- mişlir. Saat 14,30 da termomet- rve gölgede $0 fahranhayl dere- cesini göstermekte idi. — Korktun mu ? — Hayır ! — Korkacak bir yoktu: Seri bir hareketle gömleğini sırtından — çıkardı. El İiğeninin durduğu köşeye doğruldu. Ve orada, karanlıkta ayaklarını yere k dedi ki: vurf_rı Yııeıııııık budalalıktır, kim yanarsa kilise meydanında, bu ka- dar budala olduğu için, kamçılan- malıdır. Böyle yapılacak olursa artık yangın kalmaz.. Eh, git, yat artık.. Hâlâ burada ne duruyorsun? Gittim; fakat bu gece bir türlü uyuyamadım. Henüz yatağa girmiştim ki, insan sesine ben- zemiyen, garip, korkunç bir hay- kırma — beni — dışarı — çıkmıya macbur etti. Mutfağa koştum, sebep te istana yeni bir teşkilâtı esasiye bahşotmek için, geçen sene Lon- rlak Masa Konferânsı toplanmıştı. Fakat Hindistanı teşkil eden rine zıt taleplerini tevhit etmek müm- kün olmadığından konforans bir sene sonra toplanmak üzere dağılmıştı. Bu müddet zarfında bir Ingiliz heyeti, Hindistanı dolaşarak muh'elif unsurların Mister Mak Donalda takeiın etmiştir. | Şimdi ikinci Yuvarlak Masa Konferansı yakında başlıyacaklır. Resmi- miz birinci Yuvarlak Masa Konferansından bir içtimar göstermektedir. Alma;ıyaf Doymuyor! Gaz;tesi. Fransanın Daima Dikkatli Dawanğgğınl Yazıyor Frııı;ı için kendi emnü selâmeti Güzellik Görünüşte Değildir “30 yaşlarında yüksek tahsil görmüş bir gencim. Yaşıma rağe men daha genç görünürüm. Bü- tün tanıdıklarım ve ahbaplarım güzel ve gösterişli olduğumu söylerler, Fakat bütün bu zahirt gösterişe rağmen bir müddet görüşenler sukutu hayale uğru- yorlar. İlk yaptığım tesir devam etmiyor. Bu tesir neden kaybo- luyor? Neden ilk cazibenin ver- diği tesiri idame edemiyorum?,, Tüsel RER. | Bu gencin derdi bize mühim bir meseleyi mevzu bahsetmiye vesile veriyor. Güzellik görünüşte değildir. Zahiri görünüş, renkli bir duvar ilânına benzer. İlk nazarda bizl kendisine çeker. Fakat içinde bizi alâkadar eden şeyi bulamaz- sak okumaya İlüzum görmeden geçer gideriz. Bazı insaslar da bu ilânlara benzerler. İnsanı ilk görüşte çe- ken bir cazibeye maliktirler. Fa- kat sonra yakından tanıyınca bi- zi tutan bir kuvvete sahip olma- dıklarıni anlar ve kaçarız. Bu niçin böyle olur? Çönkü insanı teshir eden şey haricf güzellik değil, ruh güzelli. ğidir. — Ruh güzelliği insanın şahsiyetini temin eder. Şahsiyet sahibi olan kimseler esrarengiz bir miknatis gibidirler. Samimi- yetlerile, sözlerile, hareketlerile bizi kendilerine bağlarlar. Neka- dar çirkin insanlar vardır ki, gü- zel görünenlerden çok daha ca- | zip ve güzeldirler. İnsanın şahsiyeti, tahsilinden ve sulhün muhafazası ile devamlı | terbiyesinden, zekâsindan terek- bi'r sulhün âtisini tehlikeden vikaye maksadile daha müteyakkız ihtiyat tedbirlerinin ziyadeleştirilmesi için | yeni sebepler teşkil etmekte oldu- ğunu yazıyor. Pr. Pikar Oruç Bozuyor Roma, 16 (ALA) — Profesör Pikarın balon sepeti, inmek üzre iken Cavallara tepesine çarpmıştır. Yorgun görünen profesör se- | yahatinin mükemmel geçtiğini ve | balonun bütün cihazlarının şaynı takdir bir surette işlemiş olduk- larını söylemiştir. Mahalli hükü- met erkânı profesörle arkadaşını | selâmlamışlardır. | Balonun zarfhı ve sepeti kam- yonlarla Senzanoya taşınmıştır. — | küp eder. Bazı insanlar bu üç rtı da haiz olduklariı halde, ür- ek, utangaç, ve sıkılgandırlar, Bunlar da karşılarındakini alâ- kadar etmesini bilmezler. Alâka uyandırmak için, muhatabı alâ- kadar eden mevzuları bulmak lâzımdır. Bilhassa — muhatabınız kadınsa, her şeyden ziyade ken- disile meşgul olunmasını ister. Bu sırrı Öğrenirseniz, muhatabı- nız. Üzerindeki - tesirinizi idame yolunu da keşfetmiş olursunuz. HANIMTEYZE — TAKVIM — CUMARTESİ S1 Gün * 20 Ağustos - 932 huzir 107 | Arabt 16- Reblülahar: 1351 Rumi 7. Ağustos-sera- BU atf Vaki: Eranl 1M 5 D4ŞAkşam 14 — B S UL ISÜ Yatsı (1 40 9. 0313 06| İmank — 8. 20 VAS V| T 204 3- Orada, elinde bir. kandil ile ortada büyük babam ayakta dürüyor, müm elinde titriyord ». Bir ayağı ile yeri kazıyor, | durduğu yerde inliyordu. — Valde! Yakof! nedir ki?... Bu hâl aşağı yukarı dolaşıyor ve başını bir döve gibi sallıyordu. Ninem: “ocaktaki odunu ateşle canım!,, diye eyretli. Grigori şocağın Üüstünde çıra arıyordu. Bu aralık ayağımı yaka- ladış heyecanla bağırdı: Ocağın üstüne tırmandım ve ne nihayetteki köşeye süründüm, Evin içinde, biraz evvel yangın esnasında olduğu gibi oradan oraya delice koşuşmalar — oluyor- du. Duvarlara, — tavanlara — uzun, giltikçe yükselen, ağır şikâyetler aksediyordu. Büyük babam ve Yakof am- ca akılları — başlarından gitmiş gibi sağa sola koşuyorlar, ninem onlara — bağırıyor. ve dışarı bir yere kovuyordu. Grigori ağır ağaç kütüklerini sürükliyerek getirdi, ocı'x:uıllı. Bakraçlara su doldurdu. fakta — Kim var orada? Poh.. Amma korktum hal Her tarafta sen.. Nerede ki lüzumun yoktur, orada bulunursunl.. — Ne oldu? Diye sordum. —- :..my. teyze çocuk do- uruyol D'iye kayitsızca cevap verdi. Annemin kardeşimi doğurur ken böyle bağırmadığını hatırla- dim. Grigori bakraçları ateşe sürdü. Ocağın Üstüne, yanıma geldi. Cebinden toprak bir pipo çıkardı ve bana gösterdi. (Arkası var) KAT CU UD