19 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

19 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» Ö Ve SER AOĞ YAKT Ü TİMURLENK Muharrir! : Kız, -ğ_üyiık Cıhangır[ O, Hızır Hocadan mektup al< , dığı — vakit âdeta nazlanmıştı, yapılan teklifi kabul edip etme- mek için uzun mülâhazalar yü- rütmüştü. Şimdi o tereddütlerin, © düşüncelerin gülünç ve yersiz olduğunu anlıyordu. Çünkü kız, Semerkant sarayını istihfaf e yordu ve imperatoriçelik ta yan gözle bile bakmak tenezzü lünde bulunmuyordu! Timur, evin içini dolaşa do- laşa düşündü. — Moğol — kızının, dünyayı avucunda tutan bir er- kek hakkında bu kadar kayıtsız görünmesinin — hakiki — sebebini bulmıya savaştı. Şahane bir is- tiğna gösterip te: “ Haydi ba çocuk , demek ve bu macerayı | kapamak — elinden — gelmiyordu. Çünkü kızı beğenmişti ve hattâ sevmişli. Onu alamarzsa — ve onunla bir aşk hayatı yaşaya- mazsa neş'esizleneceğini anlıyor- du. Tacında sanki bir elmas ek- sikti ve bu kız, o eksikliği ta- mamlıyacaktı. Bu sebeple gönlünü müstağni mevkiüne sürüklemiyerek kızı ne şekilde yola getireceğini teemmül ediyordu. Bu teemmölün müsbet bir nelticeye crmesi için kızın, cihangir bir hakana zevce olmayı istemeyişindeki sebebi tespit et- mek lâzımdı. Timur, kafasını uzun uzun | yorduğu halde, bu sebebi bula- | miyordü. — İhtiyarlığından — dolayı reddolunduğunu kabul etmiyordu. Böyle bir ihtimali hem an'ane | ilibarile gayrivarit, hem de ke | zın kendisini tanımaması dolayı- sile manasız buluyordu. Sarayda başka — kadınların | mevcudiyetini de kızdaki istek- | sizliğe sebep sayamıyordu. Dört karısı ve birçok ta odalığı olan bir babanın kızı, o harem manzarasına elbette alış- | mış olacaktı. Onun ortaklı ha- yattan iğrendiği farzolunsa bile | bu cihangir bir adamın zevceli- ği nimetini reddettirecek — bir âmil olamazdı. Kız, olsa olsa, #arayda mütemeyyiz bir mevki ister veya — istetirdi. Halbuki Tevekkül Hanım, alelitlâk ve eeffelkalem, — sahipkiran Timur Han hazretlerini kocalığa lâyık bulmuyordu. Timur, hendeklerle sanlı bir kaleye nereden ve hangi yoldan ee n 'SON POSTA ve Halc HMavala gazetesi Jstanbul: Eski Zaptiye Çatalçoşn tokağı 35 Yevmi, Siyası, idare : Telelon lılınbııl - 20203 Posta kutusu; İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİi TÜRKIYE Eecnebi 1400 Kr. 750 » 40) t » 159 * 1 » ——— Gelen evrak geri verilmez. Dünlardaa — wmes'üliyet —alınımaz cevap için moktuplara Ü kurajluk | Pul ilâvesi Tazımdır. Adrea değiştirilmesi (80) kuruytur. Sena | dan haber geldi ve kambur tacir, | beti teemmülle biraz | Kambur Tacirin selâmını iade et- | memişti, hueum edeı:egııı tayin edemiyen bir kumandan gibi mustaripti. Kaleyi bırakmayı ve geri çekil meyi baysiyetine münafi — bulu- yordu. Lâkin zaptetmek tarikını da bir türlü bulamıyordu. Bu sı- kıntı sırasında vakit te hayli iler- Temişti, hemen hemen akşam olmak üzereydi. Beraber — getirdiği — adamlar | yanma — gelmiyorlardı. — gelemi- yorlardı. Hepsi evin bir köşesine kümelenerek efendilerinin sessiz- liğe bürünmesindeki sırrı araştı- rıyorlardı. İşte bu esnada Moğol ağlanından, Tevekkülün babasın- beyin konağına çağırıldı. Mütenekkir imperator, müsel- lâh bizmetçinin kendisini zorla götürecekmiş gibi görünmesine ve harekelini tacil etlmek isteyi- şine — bilâihtiyar güldü. Kim ol- duğu bilinse ©o memleket, taşına | ve toprağına kadar ayağa kalkar- dı. Şimdi uşak gönderip te ken- d huzura çağıran Hıziır Hoca hakikati uşaktan daha mülavazı tavırlar alıp ayaklarına kapanırdı, Ve.... Ve Tevekkül Hanım da belki si lediği sözlerden korkarak ta vermek çarelerini arardı. Fakat | bilinmeyişi, tanılı ayışı işte Hızır çalımlandırıyor, — uşağı küstahlaştırıyor, Tevekkül Hanı- mı gürüra düşürüyordu. Timur, o dakikadaki iç sıkım- tısına rağmen vaziyetindeki gara- gülümsedi ve uşağa inkıyadını bildirdi: — Peki, arkadaş, gidelim. j Biraz sonra, o, Hızır Hocanın | huzurunda idi ve bariz bir telâş taşıyan ev sahibimi sessizce tetkik ediyordu. Evet. Moğol Ağlanı ve güzel Tevekkülün babası endişe içinde —idi. — Yüzünden — düşen bin parça oluyordu, — yerinde duramıyarak fır.l fırıl dolaşıyordu. bilse, gönderdiği şu Hocayı kendi mülâhazalarının ardında adımlarımı koşturuyordu. Timur, onun bu gülünç telâşını süzmekle beraber şahsi vaziyetini de ibretli buluyordu. Çünkü ayakta idi. Küreyi karşısında secde etti- ren adamın, bir Moğol beyzadesi önünde elpençe divan durması inanılmayacak bir hâdise idi. Fa- kat bu, vaki idi ve bir güzel k- zın yüzünden tahaddüs ediyordu. Aksak cihangir, eli göğsünün üzerinde ve gözleri telâşlı ev sa- hibinin perişan endamında, seri bir tefelsüf yaptı, hayatta en bü- yük kuvvetin “güzellik,, olduğuna iman getirdi. Güzellik!.. Bu mel- humu o dakikada kendisimne te- cessüm ettiren Tevekkül Hanımdı. Gerçi gökün ve yerin gü- zelliklerinde de insanları hay- rete düşüren, zafa ve acze atan büyüklükler — olduğunu — biliyor- du. Lâkin ne arzi, ne semavi hiçbir güzelliğin sevilen bir kız çehresindeki efsunkâr tesiri haiz olmadığını — apaçık — görüyordu. Mavi ve engin bir örtü gibi uzanıp giden gökyüzünde ay- lar, yıldızlar, kehkeşanlar - vardı. Yerde de sular, çiçekler, voalar, uçurumlar — teselsül edip duru- yordu. (Arkası var) ıoııv('d'osn Ka B ş v *exlen Yd Kralların Gardrobunda Neleı- Var ? — ı-ı' <08 rlar e İngiliz Kralı, Gençlıgınde Taktı l Goıh lek Düğmelerini Hâlâ Degıştırmemıştı Kral Jorj, İlıhyar Ayakkabıcısını Çok Sever ! oıurdugu yer ve içinde bulundu- Birçok insanlar, bugünden ya- rima yiyecek ve giyeceklerini te- darik edemiyecek vaziyettedirler. Çünkü kazançları kâfi değildir. Buna mukabil yine öyle insanlar vardır ki, mevki ve itfyatların zorile, israfı bir nevi mecburiyet ve zaruret haline koymuşlardır. Meselâ İngiliz Kıralı Beşinci Jor- jt alınız. Bu zatın mevki ve vazi- feleri, ona türlü merasim işleri Yükletmiştir. Bu zat, iştirak etti- ği merasime göre de kıyafet de- Biştirmekle — mükelleftir. Onun için bugün gardrobundaki mev- Cut elbiselerin adedi tamam (500) ü bulmuştur. Tanınmıyan Mühim Bir Adam Bu elbiselerin muhafazası tek bir adama tevdi edilmiştir ki unvanı “başhademe,, dir, adı da Mister Hovlettir. Hemen pek az kimse tarafın- dan tanman bu adamın mes'uli- yeti, zanvedildiğinden pek fazla- dir. Çünkü, bilhassa merasim günlerinde, Kıralın kıyafetinden, | ŞU veya bu nişanı veya alâmeti taşıyıp taşımamasından munhası- | ran Mister Hovlet mes'uldür. O- | nun içindir ki Mister Hovlet ka- dar İngilterede resmi merasim hakkında malümat sahibi ikinci bir adam daha yoktur. Bu 500 elbise, Bukingam Sa- rayufin Üç odadan mürekkep bir dairesinde muhafaza edilir. Bu dairenin yanında da Misler Hov- Jetin işgal ettiği iki odalık hw- sust kısım ” vardır. İngiliz Kıralının bugünden ya- rına hangi elbise veya üniforma- yı kullanacağı — bilinmediği — için *başhademe,, eenapları, bu elbi- seleri ber an kullanmıya hazır bir vaziyette bulundurur. M. Hovletin vazifesini güçleş- tiren meselelerden biri de vişan ve madalyelerdir. Nişan Ve Madalyeler İngiliz Kıralının binlerce nişa- ni mevcut olduğu gibi bunlardan hangilerinin hangi üniformalarla takılacağı da bir. meseledir. M. Hovletin bu hususta yapacağı ufak bir hata, mühim bir hâdi- seye sebep olacağı için büyük bir dikkat ve itinayı icap ettirir. İngiliz Kıralının, mevsim - iti- barile en çok merasime iştirak ettiği aylar mayıs, haziran ve temmuzdür. Bu aylar geçtikten sonradır ki M. Hovlet bir parça geniş nefes alabilir. İngiliz Kıralının nişanları, ek- bise dairesinin bir tarafında met- cut bususi bir kasada muhafaza edilir. Senede bir. gün, birçok kuyumcu ve terziler gelerek M. Hovletin nezareti altında bu ni- şanları silerler, elbiselerin düğ- melerini, astar ve kumaşlarını gözden geçirir, eksiklerini tamam- larlar. Bu işin kolay bir mesele olduğunu — zannetmek — hatadır. Çönkü bu nişanların çoğu çok kıymetli şeylerdir. Birçoklarında bir alay elmas ve pırlanta taşlar yardır ve meselâ Jartiyer nişanı- nin bir kordonu vardır ki altın halkalarının — ağırlığı beş okka çeker. Demek oluyor ki bunların muhafazası kadar temizlikleri es- egi Kral Jorj lekoçya kıyatatinde nasında şu veya bu kısmının aşı- rılmamasına da pek ziyade dikkat etmek icap eder. Kıralın Sevdiği Elbiseler Beşinci Jorjun merasimlerde giymeyi tercih ettiği elbise, İngi- liz Amiral üniformasıdır. Kendisi babriye zabiti olduğu için, İngi- liz Kıralı denizi çok sever. Diğer askeri elbiseleri içinde tercih ettiği diğer kıyalet ise İngiliz mareşal elbisesidir. Onun tek bir elbisesi vardır ki hayatında bir defa giymiştir. Bir daha giymesi ihtimali de yoktur. Bu elbise, büyük bir sandık içinde muhafaza edilen ipekli geniş bir entaridir. İngiliz Kıralı, bu elbiseyi, taç gıydı[ı zaman sırtına giymiştir. Bunların haricinde, harpten evvel Kıralın giydiği muhtelif Al- man ve ÂAvusturya askeri ünifor- maları da vardır ki şimdi artık bunlar kullanılmaz olmuştur. M. Hovletin bir vazifesi de, bu ter- kedilmiş elbiseleri itina ile muha- faza etmektir. Kıral Nasıl Giyinir? İngiliz — Kıralı, umumiyetle Avusturya Lozan Proıulmlunu Kabul Etti Viyana, 18 — Avusturya Millt Meciüisi Lozan protokolunu ka- bul etmiştir. Batan Gemilerin Yolcuları Lüivil, 18 — Ohiyo nehrinde batan tenezzüh vapurunun 848 yolcususun hepsi kurtarılmıştır. Nişan Werasimi İstanbul Ağır Ceza Reisi mer hum Arif Beyin mahtumu Sedat Yesari Beyle, Moralı Şakir Bı-yııı kerimeleri Kâmiyap Hanımın ni- | şanları, geçen haflta Şakir Beyin Maçkadaki hanelerinde icra ke lamıştır. Ö eee e ÜREREİRER ŞÜN Z ? ğu muhite göre kıyafet taşır. Vindsor şatosunda ise kırmızı — yakalı lâcivert ceket giyer, düğ- meleri sarı madendir. Balmoral şatosunda ise kısa etekli Iskoç entarisini tercih eder. Bu şatoda akşamları smokin giymerz, Stüart ailesi zamanından kalma gümüş düğmeli tarihi elbiseyi kullanır. Bu elbiselerin hazırlanması, a Kıralın emrine âmade - tutulması a vazifesile M. Hovlet 25 seneden- beri meşgul olduğu için bir ncvî tam bir ihtisas elde etmiştir. Kıralın Sadeliği zj İngiliz Kıralı beşinci Jorj n& babası yedinci Edvard ne & büyük oğlu Prens dö Gal gıbl kıyafetine fazla ehemmiyet ver- mez. — Meselâ — elbise moda- — sı ne olursa olsun, onun — ye- lekleri daima çift düğmeli ve kruvazedir. Yarışlarda umümiyet- le açık renk merasim — şapkası — giyer. Herkesin —şapka — kor« delesi siyah — olduğu — halde, onunki şapkasile ayni renktedir. Ayni zamanda hergün giydi; elbiselerin adedi mahduttur ve tercihan bunların en fazla kuls — Tanılmışlarını — sırtma — geçirir. Son günlere kadar —kıravatının boğıını yerine bir altın halka takmayı âdet edinmişti. Eldiven« leri ise, ister koyu, ister açık — renkte olsunlar, hiçbir zaman les — keden kurtulamamışlardır. Ayakkabı Meselesi / İngiliz Kıralının ayakkabıları — ile meşgul olmak - vazifesi, ikinci hademeye aittir. Umumiyetle si- yah deriden kumaş karıştırıl- mış ayakkapları — tercih eder. — Onun en farla sevdiği ıyılrkı- bıcisı Balmoral'dedir. A Bu şatoya geldiği zaman, es- — kidenberi tanıdığı ihtiyar ayak- kabıcısına uğramaktan zevk alır, — onun karşısına geçerek bir siga- ra tellendirir, sonra potinini karlıp ölçüsünü verir, XB Dükkândan ayrıldığı zaman hemen daima ayakkabıcının şıı*T sözleri söylediği işitilir: *Haşmetmeabınızi memnun et — miye çalışacağım. “Fakat ayakkabı uygun çıkmu— 4 İ sa darılmayınız. Emin olunuz ki — elimden geleni yapmışımdır. Fa- kat şimdiden birşey vadedemem.,, — Kıralın ayakkatılarile meşgul — olan ikinci hademesinin büyük — hususiyeti, — bilhassa ayakkabı parlatmaktaki ihtısasıdır. Fakat bu cilâmın sırrını yalnız ©o bılwy. ve cilâlarını kendisi yapar . Eski İspanya ve İsveç kıralları — bu boyadan © derece memnun olmuşlardır ki her zaman onu kule lanırlar. Fakat.tedarik edebilmek — için Kıralın ikinci hadamesine — mektup yazıp istemek mecburi- yetindedirler. Çünkü bu garip adam, yaptığı cilâları hiç k"'" seye emanet edemez. : Bir kelime: İngiliz Kıralının no derece muhafazakâr bir adam olduğunu daha iyi anlatmış olmak için şu kadarcık söylemek kâfidir — ki; o, bahriye zabiti iken kullar — dığı gömlek ve kol - düğmelerini — hâlâ muhafaza etmekte ve kulk lanmaktadır. ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: