SON POSTA 3il Errı)eni İhtilâli Başlamıştı Derviş Paşa HastaiığınarRa_ğmen Hemen Abdülhamide Koştu, Aman Askere Yeni Silâh Vermiyelim Dedi Muharriri * Her Hakkı Mahfuzdur -üY— — Bunlar hep, ahmak alda- tan şeylerdir. Kurşun yağmuru altında, ne hesap kalır, ne kitap.. Askere, şöylece süngüyü taktırıp Allahallah diye düşmanın üstüne saldırabiliyor musun ?.. İşte zafer andadır... Dedi. Bir gün mabeynden çıkarken henüz Almanyadan avdet etmiş olan genç bir. erkânı harp liva- sına — tesadüf —etti. Bu genç liva, Almanyada ik'ısap ettiği yüksek askerlik terbiyesinin ver- diği itiyat ile dimdik yürürken, Derviş Paşanın hizasına gelir gelmez sert bir tavırla sağ elini sağ kaşının üstüne kaldırdı; bu ihtiyar Müşürü (büyük bir as- ker! hürmetle selâmladı. Fakat o anda Derviş Pş. durdu, kaşla- rımı çattı. Bir adım ilerilemiş olan genç İivanın — arkasından bağırdı: — Bana hak Pağal. Genç liva, derhal soldan geri döndü. Sert bir hareketle topuk- larını biribirine vurarak tekrar paşayı selâmladı: — Emir buyurunuz, Müşür Paşa Hazretleri. Diyerek olduğu yerde durdu, Derviş Paşa, kaşları çatkın bir halde genç Jlivaya bakıp hafif hafif başını sallıyarak : — Paşa... Paşal.. Dört gün Almanyada oturmakla bizim as- keri selâmımızi -unuütüveriyorsu- nuz. Bizim — selâmımızda usul, bir nizam iki harekettir. Ma- fevka selâm verirken, kasar; sağ elinin parmaklarını şöylece sımsıkı yumarsın. Elinin ayasını göstermeden kolunu seri- çe kaldırır, evvelâ çenene, sonra da almına Loyarsın. İşte şöyle.. Bir... Kiü... Anladın mı?. Derviş Paşanın ! — unalâca takrir ve taklidine , ühsemek için dişlerini sıkau, —J laklarını ışıran genç liva, dechul Derviş Paşayı takliden sağ olinin par- maklarını — sıkıp evvelâ çenesine ve sonra da elinin orta yerine koyduktan sonra: Anladım, hazretleri. Müşir Teşekkür ederim. Paşa Demeye mecbur — ! >uştu, Derviş Paşanın en meha- reti, Abdülhamide — «oş görün mekti. İkide birde: — Aman padişahım.. Sakın şu beriflere uyup ta askerlikte teceddüde heves etme.. Bu oca- gn nizamatını hangi padişah de- giştirmeye kıyam etti ise, felâ- kete duçar olmuştur. Nene lâzım. Sen, babandan gördüğünü yap | ta, geri kusuruna karışma... Derdi. Derviş Paşanın, şu he- rifler... dediği, Alman ve Fransız Ğ » rrrnlüümlerile, Avrupada kendini | hıbsıl ıöf:ııu; olın erkânı harp- lerdi. Derviş Paşanın bu muhafaza- kârane fikri yalnız bir defa işe | yaramış — ve İstanbulda büyük bir kan dökülmesinin önünü al- mışli. 311 - Ermeni ihtilâli esna- sında Derviş Paşa hasta idi. Çapadaki konağında yatıyordu. Bir taraftan vukuatın safaha- tinı takip eden paşa, diğer ta- raftan da ihlilâli bastırmak için ittibaz olunan tedbirleri öğreni- yordu. Bu meyanda Paşaya bir havadis geldi. — Almanyadan gelen (Mav- zer tüfekleri, askere tevzi edile- cek.. Ve bu suretle teslih edilen | askerler, Ermeni asilerinin tedibi- ne gönderilecekmiş... Paşa, bu havadisi alır almaz | hemen yatağından fırladı. Ara- basını hazırlattı. Humma nüöbet- lerile cayır cayır yanmasına rağ- men arabaya bindi. Hayvonları dörtnala sürdürerek Yıldıza gitti, Derhal huzura kabul için Abdül- hamide haber gönderdi. Abdülhamit, Paşanın hastalı- ğgını biliyordu. Böyle gaileli bir zamanda, hastalığına eheminiyet vermiyerek saraya kadar gelme- sine memnun oldu. Paşayı derbal | huzura istedi. Paşa, musahip | Cevher “Ağanın koluna dayana dayana bimecal bir halde huzura girdi. Abdülhamit, onu bu halde görünce : Bir Sporcu Bütün Anlıdoluyu Bisik- letle Dolaşacak | Senin sadakatin Kâmran Bey Adana ( Hususi ) — İstanbul mıntakası sabık bisiklet sürat ve mukavemek şampiyonu Kâmran Bey Anadoluda büyük bir seya- hate hazırlanmaktadır. Kâmran Bey buradan bisikle- tine atlıyacak, garbi, şimali ve vasati Anadoluda uzun bir tur yapacaktır. Kâmran Bey elyevm Adanamızda Seyhanspor kulübün: dedir. Kendisi federasyonun bi- siklet sporunu —ihmal ettiğini söylemektedir. — S. R. — Vah. — Vah.. Vah... Paşam.. Bu halde niçin geldin ?. şahanemizdir. Keşki yatağından hiç çıkmasaydın. Dedi.. Derviş Paşa, bu mük- tefitane — sözlere — teşekkürden evvel, ellerini semaya kaldırarak titriye titriye cevap verdi: — Senin uğruna bin tane Derviş kulun feda olsun.. Öyle bir şey işittim ki az kalsın, deli oluyordum. — Hayrola Paşa?.. —Yeni gelen mavzer tüfekleri | askere verilecek, asi Ermeniler bu silâhlarla tedip edilecekmiş... — Vakıâ, bazıları böyle Lir teklifte bulundular amma... (Arkas: var) —— RADYO — 24 Temmuz Pazar İstanbul — ( 1200 metre ) 18 Gra mofon, 10,8 alaturka saz A | zaten malümü | Ajana | haberleri, saat ayarı, 20,5 gramofon 21 alaturka sax 29 örkestra ve xahire borsası huborleri, Bükreş — ( 84 metre ) 19,40 Ope- radani nakleh ( Donizetli ) nin — Lusia von Lammormor operası. Belgrat (420 metre) 20,5 Akşam konsori, yoni plâklar, 29 spor ha- berleri, 5 keman kongeri . Roma — (dM41 motre) 21,45 Poetrinin Tuffolina op ü Prağ — (488 metre) 20 Rua musiki mektebinden naklen şarkı — könseri, 20,5 ten itibaren Çek — şehirlerinden nakiller. Viyana — ( 517 motre ) 21 — Kezacı Fridol isminde bir haberleri, ve akşam kongeri. Peşte (550 motro ) 20,45 Dans havaları, 292,30 şarkı konseri, 24 Çigan orkastrası. Varşova — ( idil metre ) 21 Halk konseri, 21455 edebiyat — bahisleri, 22,10 opera parçaları. Berlla — (1633 metre) 20,05 Musa- habe 21 Königsbergten Daklan askeri bando. 25 Temmuz Pazartesi İstanbul — ( 1900 metro ) 18 gea mofon, 19,8 birinel kısım alaturka konser 30 akşam Ajans haborleri, saat ayarı, 20,ö gramolon plakları, S1 ikinel kısım alaturka kon- sor, 98 orkestra. Bükreş — (S04 metre) 20 #albn or- kostrust 20,0 musahabe, 21,05 Mozar- 41 mötre) Si Haber ve plak, 21445 Dio Helmlih eko isminde bir piyes. Prağ —( 488 metre ) 20 Bir opera parçası, 45 konferams, 323,00 gşarkı konseri, y Viyana — ( G1T metre ) 20,40 Halk konser, 21,30 akşam konsori, 28,45 cazbant. Peşte — ( 550 metro ) 19,45 Gigan orkestrası, 21,50 klasik musiki. Varşova - (1411 metre) 20,40 Mowm- leket haberleri, 91 Sevil berberi ismin- deki opura, 23,45 dans havaları. Berlin 1635 metre) 29 Alman halk şarkıları, 22,10 orkestra, — 323,40 Lüyıpçığdan aaklon şen geçe, anlatmış, Jüstinyen de buna kızarak İoıınıı 4 İstanbulun Dort Koşesı (Baş tarafı | inci sayfada ) yaşıyan bir efsanedir. Bir de Fenerdeki Rumlardan dinliyelim. Fenetdo oturan (85)lik Madam Mari de çetrefil dilile şunları | anlattı. “—Bu taşın üzerinde aşk ilâhesi Venüsün bir heykeli var- | mış. Bu taşın dan — geçen kızlar şayet bakir değillerse belli olurmuş. Onun için günahkâr kiz- korkarlar- lar buradan geçmiye miş. n Bizans İmparatoru İkinci Jüstineynin baldızı buradan geçerken gökten gelen bir ses, bu kızın bakir olmadığımı halka heykeli yıktırmıştır. ,, Eski insanlar büyüklüğü ve ihtişamı karşısında hayrete düş- tükleri her şeyde bir mabutluk kokusu sezmişler ve derhal ha- yallerine kuvvet vererek ©o şeyi taptıkları tanrılardan birisine yas | mamışlar ve işa ilâhl bir renk verinişlerdir. Bu laşta böyle olmuştur. Fa- kat Rumların efsanesi hakikate | biraz daha yakındır. Avam halk | İstanbulan eski bir şeyinden bah- sedince derhal Kostantini hatırlar. Filbakika bu da biraz doğrudur. | Çünki Bizansın ilk ve son hü- kümdarlarının her ikisinin de ismi Kostantindir. ( Kostantin ) İstanbulun — bir (Sembolü) olmuştur. Bu taşın me- lekler bulunan mesnedinin üzerin- de lâtince bir cümle yazılıdır : Bu yazıdan anlaşıldığına göre bu taş Milâdın (452) inci sene- sinde Bizans İmparatoru (Marsi- yan) tarafından yaptırılmış ve üzerine de al üzerinde kendi hey« keli koamuştu:. (1480) senelik bir ömrü olan bu taşın Üzerinde- ki heykel Marsiyandan (108) sene sonra hükümdar olan İkinci Jüs- tinyen tarafından indirilmiş ve ye- rine kendi heykeli konmuştur. Tarihin kaydettiği bu habere göre Rumlarm yaşattıkları efsane hakikate biraz daha yakındır. Çünki heykel Kostantinin ve- fatından (115) sene sonra yapıl- Meşhur Kıztaşının Gizli Hikâyelerini İşittiniz Mi? d.ığı ıçnı Kostantinin kızının ce- sedi buraya konamazdı. Sonra şimdi Kıztaşı dediğimiz heykel ası) Kıztaşı değildir. Bu civarda başka bir sütun daha vardı. Üzerinde de güzellik ilâhesi Venüsün heykeli bulunu- yordu. Put - kırıcılar İstanbula | girdikleri zaman bu heykeli kır- mışlarr. Bu direk çok kıymetli bir somakiden yapılmıştı. Süley- maniye camii yapılırken camide kullanılmıştır. * Tarihin — kaydettiğine — göre Marsiyan sütüunu 21 metre be- yanda idi. Bunun bugün meydan- da bulunan kısmı 11 metre 20 santimdir. Kâmil Paşa merhum bu sütunun bulunduğu evi 50 sene evvel merhum edip Şehabettin Süleyman Beyin babasından satın almıştır. 310 zelzelesinde sütunun baş- hğından iki büyük parça düşmüş- tür. Bunlar 12 sene evvel Müze- ye kaldırılmıştır. Sütunun bulun- duğu — yerlerin etrafı tamamen boştur. Dün Kâmil Paşa zade Salâhattin Bey buralarını bize gezdirdi. Bunlardan ikisi Bizans- hlardan kalma sahrınçtır. Birisinde su Paşa sütunun etrafında bahçe kazdırırken beyaz — mermerden üzerinde yazılar bulunan yalak gibi bir şey bulmuş. vardır. Kümil Bunu ahırın kapısı - öntüne koydurmuş. Mısırdan küçük oğlu için getirttiği. beyaz merkep buradan su içermiş. Sadrazamlığı zamanında konağına gelen İngi- liz sefirinin refikası bu taşi görmüş ve tetkik ettikten sonra: “Ah şu taş başka birisinde ol saydı satınalmak imkânını bulur vene isterlerse verirdim.,, demiş. Sonra Paşa buü taşı İnigliz sefirine hediye etmiştir. Salâhat- tin Bey ve biraderleri bir gün sefarethaneye — gittikleri zaman bu taşın kabul odasında masa üzerinde bir süs olarak kullanıl- dığım kamıışıeı —Ş Malatya Halk Evinde GençlerÇok İyi Çalışıyor timizdeki Halk Evi faydalı faali- yetler göstermektedir. Halk Evi- nin güzel ve zengin bir kütüpha- nesi, muntazam ve geniş bir mü- talea salonu vardır. Evin spor ve musiki şubeleri de faaliyet halindedir. Halk Evi, parka nazır ve şeh- rin en mutena bir mevkünde Malatya, (Hususi) — Vilâye- ı | | zamanda muntazam bir spor sahası vücu- da getirilmiştir. “Yeni — Malatya matbaasızlık yüzünden neşriyatını inşa edilmiştir. Ayni gazetesi , tatil etmiştir. Matbaa işinin bir an evvel halledilmesi ve- memle- ketin gazete ihtiyacıın tatmin edilmesi bura muhitini çok memr nun edecektir. — M İ