Şöhret kazanan ve bu sayede zen- — 6 Sayfa Dünya Garibeleri Kadın Mı Muharrir Mi Haydut Mu? Lehistanda mühim müessese- lerin başlarında bulunan birçok maruf kimseler son zamanlarda tehdit mektupları almıya Başla- | mışlardır. * Beynelmilel şantaje- | lar Boldvin Korr Kompani,, im- | masını taşıyan bu tehdit ve santaj mektuplarında mühim miktarda para istenilmekte ve verilmediği takdirde foyalarının ifşa edileceği yazılmaktadır. Mektupların arka tarafında da © şahsın Foyalarının hulâsası bu- Tunmaktadır. Bu mektupları alan- lardan — bazıları istenilen parayı göndermişlerdir. Fakat mektup alanların ara- sından bir zat herçeyi göze ala- rak istenilen parayı vermemiş ve zabıtaya müracaat etmiştir. Ya- pılan tahkikat neticesinde bu işin kir kumpanya tarafından değil, tek bir kişi tarafından yapıldığı anlaşı ve tevkif edilmiştir. Bu işi yapan maruf bir mu- harrir kadındır. Bu kadın Lehis- tanda mektep kitapları yazarak gin olan bir kadındır. Yakında gürültülü bir muhiıkeme başlı- | yacaktır. Terbiyeli Pireler Gans Kubş isminde 17 yaşla- rında bir genç Pariste şehrin kalabalık bir. meydanlığında bir hokkabazın terbiye ettiği 50 ta- | no pireyi çalmak isterken yaka- lanmıştır. — Şikâyetçi hokkabaz karakolda ifadesini verirken şun- | ları söylemiştir. "“Çalıştığım fab- rika kapandıktan sonra çok fena bir vaziyete düştüm nereye baş lumsa — kendime — bir iş tutamadım. Bir gün çoluk ço- cuk evde — oturmakta — iken ortaya bir pire atıldı, bütün ev halkı bunu yakalamak için peşi- ne düştü, nihayet kızım yakaladı ve parmakları arasında pireyi tutarak bana hitaben; “Baba, pireleri terbiye etmek mümkün olsa idi çok para kazanırdık, dedi. Kızımın bu fikrini beğen- dim ve o günden sonra bütün ev halkı pire avlamıya başladık. 100 tane kadar yakaladıktan sonra terbiye etmiye başladım. Bu iş çok güç oldu, fakat muvaffak oldum ve pireleri mü- temmel sürette terbiye ederek hok- kabazlıklar yaptırmıya başladım. Sokaklarda, eğlence yerlerinde pirelere hokkabazlık yaptırarak eskisinden daha iyi aşıyorum. Bugün bu adam benim ve ailemin — maişetini ltemin eden pirelerimi çalmak istedi, muvaf- fak olamadı, amma ©o — gücültü esnasında — pirelerim — dağıldılar tazminat beklerim. , Pireleri çalmak istiyen Gans | ise: “ Gazeteler bir Darülfünun için terbiyeli pireler lâzım oldu- ğunu yazıyorlardı. Ben de bu adamın pirelerini para mukabi- linde Darülfünuna — satmak için çalmak istedim. Fakat muvaffak olamadım. ,, Demiştir. Müthiş Bir liham Nevyork (Hususi) — Amerika efkârı umumiyesi yakında Massa- t'de muhakemesine b; a- ::ku olan Madam Reynnldı:':ıe- lesile meşguldür. 71 yaşında olan Miss Reynold maruf diplomatlar- dan birinin kızıdır. ve Boston aristokars's'nin ileri gelen sim ıla- rındandır. Bu kadın Nevmpşir şehrinde sevgilisi olan Jeyms *isminde birini öldürmekle itham edilmektedir. | imzasını kullanan zatin bu iddiası SÖON * POSTAL Tetkika Muhtaç Bi A Türkiye, Niçin Münferit Bir. Sulh Yapmadı ? ' Bir Fransız Gazetesi, Beşinci Mehmedin F ransaya Gizli Bir Telgraf Yazdığını, Fakat Sepete Atıldığını Yazıyor Bir lddia Üzerina tekrar mevzuu bahsolan buyük harbin Türk cephse'erinda İki safhası — Memleketimiz Büyük Mu- | harebe esnısında İilâf Devletleri | bakarsanız: Almanların neşrettikleri ile münferit bir sulh yapmıya te- şebbüs etmiş midir, etmemiş midir ? Sabık Midilli Valisi Eram imzasını kullanan bir zat bu | suale : — “ Evetl! cevabını veriyor, Türkiye olmasa bile Osmanlı padişahı böyle bir teşebbüste bulunmuştur. Hatta bir de telgraf çekmiştir. Fakat bu telgraf İtilâf Devletletleri tarafından — sepete atılmıştır.,, Sabık Midilli — Valiği Eram Fransızca — “Vü, — mecmuasında çıkmıştır.. Mecmua bu makaleye yazdığı mukaddimede diyor ki., | “İttihat ve Tarakki Hüküme- tinin, muhalifleri olan Hürriyet ve İtlâf Fırkasına hatta padişahın arzusuna rağmen Almanya ile anlaştığı muharebeden evvel de malümdu. Vakıâ Veliaht Yusuf İzaclin Ef. bu anlaşmıya muhalifti, hatta öldürmek maksadile Har- biye Nazırı Enver Paşayı sara- yına çağırmıştı. Fakat Enver Paşa bu mülâ- kattan hafif bir yara ile kurtuldu ve intikam almak için zaman beklemiye başladı. 1916 şubatında veliyiaht sarayında kol damar- ları kesik olarak bir kan gölü içinde bulundu. ,, Görülüyor ki, ortada Veliaht Yusuf İzzettin Efendinin öldürül- düğü, ve Beşinci Mehmedin de münferit bir — sulh teklif ettiği hakkında iki rivayet vardır. “Ve,, bu rivayetlerin birincisi bizzat | Vü mecmuası tarafından, ikinci- si de M. Eram tarafından serde- dilmiştir. Fakat biz burada birinci iddayi bir kenara bırakarak sadece ikincisi ile meşgul olacağız. * « Vü , mecmuasın, bu küçük mukaddimesini müteakıp derce- dilen makalesinde sabık Midilli Valisi M. Eram hulâsatan di- yor ki: “Türkiyenin muharebeye giri- şi beklenir bir hâdise olmak- la beraber payitahtı yeise ve hayrete duçar etmişti. Bununla beraber teşrinievel ayı hâdisesiz geçti. Fakat kânunuevvel içinde hâdisat İttihat ve Tarakki Hükü- meti hesabına fena gitmiye baş- ladı. Hürriyet ve İtilâf fırka- sının sabık - taraftarları - teşkilât yapmıya koyulmuşlardı. Yeni yeni rivayetler — çıkarıyorlardı. Talât Paşa da düşünceli görünüyordu. Ağızlarda dolaşan şayialara tebliğler yalarndı, harbin cereyanı ler Basrayı zaptetmişlerdi. Bağ- dada doğru yorüyorlardı. Çanak- kaleye bir hücum yapılması da yakındı. Her gece Yenicamiin, Süley- maniyenin ve Ayasofyanın duvar- ları gizli beyannamelerle dolu- yordu. ve bu beyannamelerde halk Almanların aleyhine teşvik ediliyordu. Talât Paşa gittikçe daha fazla meraka düşüyordu ve nihayet herhangi bir hareket vukuunda (Breslav) ile (Goben) in toplarinı şehbre tevcih ettireceğini söylü- | yordu. Kânunuevvel başında vaziyet bu merkezdeydi. Fakat Fransız donanması Seddilbahiri bombar- dıiman etmiye başladığı zaman daha fenalaştı. İşte © sıralardadır. ki, — bir gün sultanın oğlu Ziyaettin EF nin hususi doktoru ( A. M. ) bizi ziyarete geldi ve: — Padişah — siyast — sahada bilhassa ciddi ve mühim bir karar verdi ve oğlunun - tav- siyesi ile bu kararın tatbikı için bizi hatırladı, esasen saray merhum Nâzım Paşaya karşı beslediğimiz muhabbeti ve Fran- 81z sefareti ile aramızda mevcut münasebeti de - biliyordu. Bina- enaleyh —bu hususta Ziyaettin efendi sizinle konuşmak arzusun- dadır. , Dedi. Ziyaettin Efendinin sönük ka- rekterli bir zat olduğunu bildi- ğimiz için bu sözlere ehemmiyet vermedik. Fakat ertesi gün yine bususi| doktoru vasıtasile israrda bulundu, Fazla olarak padişahın bize Fransız donanması kumandanmna çekilmek üzere bir telgraf tevdi etmek İstediğini de söyledi. Va- ziyet tehlikeli idi. Fakat daima şifahen ve itimada şayan bir adam vasıtasile konuşmak şart ol- mak üzere bu hususta fazla taf. silât istedik. Eğer hatıramız bizi yanıltmı- yorsa kânunuevvelin 20 inci veya 21 inci günü doktorun evinde Ziya- ettin Efendinin adamı ile buluş- tuk. Bu adam prensin bizzat lalası idi ve bize ezberlediği cümleyi tekrar etti: — Zatı şahane Fransız amira- line selâm göndermektedir ve bombardımana derhal nihayet ve- | Türkiyeye muvafık değildi, İnı"ılîı-ı rilmesi şartile bir mütareke aktini konuşmıya karar vermiştir, di- yordu. Türkiyenin ve Fransanın mep ruti birer hükümet olduklarını güç halle anlattık, neticede de padişah arzu ettiği takdirde, tekliflerini Frans:z Hariciye Nezaretine bil- direbileceğimizi söyledik ve en nihayet böyle bir vazifeyi padi- şahın imzalı bir telgrafını alma- dıkça — yapamıyacağımızı — ilâve ettik. Fakat böyle bir telgrafı ak dığımız. takdirde de nasil gön- derebilecektik? Fransız, İngiliz ve Rus gefirleri giderlerken hiçbir va- sıta bırakmamışlardı. Eğer onların yerinde bir Alman olsaydı mu- | hakkak azim bir istihbar şebe- kesi teşkil ederdi ve bu hususta itilâfçılara — sadakatle — merbut olan hıristiyanlardan gayri eski Türklerden istifade eşerdl. Her ne ise Fransız sefareti tercümanı — M. Ledou henüz İstanbulda bulunduğu — ve A- merika — sefarethaneside — otur- duğu — hatırımıza — geldi. Fakat bu teşebbüs tehlikeli idi. Be- | reket — versin başka — birisini bulduk. Bulduğumuz zat Os- maalı Bankası Müdürü — Mös- yö ( Steg ) di ve bu sifatla Fransız olmasına rağmen el'an İstanbuldaydı. Gidip kendisinini gördük. Birkaç gün düşünmek için mühlet istedi. Nihayet telgrafı göndermiye muvafakat etti, Bu telgraf açık bir lisanla iki nüsha olarak yazılacak, biri Fransanın Sofya sefaretine, diğeri de Os- manlı Bankasının Sofya şubesine gönderilecek ve oradan şifre ile Pariste Fransa Hariciye Nezare- tine çekilecekti. Bu program harfiyen tatbik edildi. ğ Birkaç gün sonra Ziyaettin Efendi vasıtasile Osmanlı Ban- kası — müdürlerinin — harp esi- ri olarak alıkonulmaları — için bir tasavvur mevcut olduğunu işitlik. Hemen teşebbüse geçtik. Ve bu iki zat müsaade alarak Türkiye hududu haricine çıktılar. Kânunusaninin 26 sına doğru vaziyet büdenbire değişti. Gizli beyannameler ve gizli müzakere- ler görülmez oldu. Bunun sebebi ne idi? Enver Pş. İstanbula dönmüş ve Kafkasyada dehşetli bir mağ- lübiyete uğramış olmasına rağ- men derhal faaliyete geçmiş ve muarızlarını birer kovuğa saklan- mıya mecbur etmişti. * O sırada biz de ağır bir kalp l ederiz. 'Doktorların eee Temmuz 24 Küçüğü Büyüğü Yoktur ! Gazetelerde doktorların iki sınıfa ayrılması mevzuu bahsolu- yor. Küçük, büyük doktor mü- nakaşası yapılıyor. Yalnız müna- kaşa edilecek bir mesele - varsa © da riayet edilmesi lâzımgelen mesleki ve ilmi terbiyelerdir. Her doktor ayni merhaleleri geçmek mecburiyetindedir, gerek kürsü sahibi olsun gerek ihtısas sahibi olsun ve gerek pratisiyen hekim olsun, cümlesi evvelâ çok çalışıp kazanır, büyüdükçe az çalışıp yani az yorularak kazanmır. Hiçbir. doktor tasavvur olu- namaz ki, mesleğin ilim peşini bırakabilsin. Yalnız her ilim ve meslek müntesibini ayni zaman- da ilim ve fennin icap ettirdiği :lerbiyılın riayet etmeleri şart- : Alelümum tabipler ikiye ayrı- hrt Medsen — tretan ve medsen konsültan. Medsen - konsültanlar, — yani gazetenin büyük lâkabını verdiği doktorlar, ilim ve mesleklerinde ihtiyarlamış ve yükselmiş olanlar, adi vakayi arkasında koşmazlar, müşkül vakayide bu muhterem vücutların müşahedat ve kema- lâtından istifade olunur. Hakikati tenvir ederler, bu sınıf doktorlar tamamen ilim hayatına hasri vücut etmiş olduklarından ancak mühim ve müşkül zamanlarda davet olunabilirler. Medsen - tretanlar, tedaviler, her türlü vakayi, aile hekimlikleri ile meşgul olurlar. Meslek &âlidir doktorların bü. yüğü küçüğü —olmaz, herkesin vazifesi muayyendir. Her doktor haddini - bilmelidir, medsen kon- sıltan, medsen tretanın vazifesini alınıya tenezzül etmemelidir. Pendik. Doktor Ali Rıza Cevaplarımız Hurşit Beye. Fakirliğinizi mahalle ilmüha- beri ve polis tasdikile ispat ede- rek Maarif Vekâletine müracaat ediniz. Bilâahare müsabaka yapı- lacaklır.. Müsabakada muvaffak olduğunuz takdirde kabul edilir- * Gündüz H. veya Beye: Yazdığınız yazı çok müphem- dir. İçinde birçok nükteler olmaklı beraber ne anlatmak - istetiğinizi anlıyamadık efendim. * Karacabeyin Beylik köyünde A. Hamdi Beye: Sorduğunuz mesele gazete- mizde birkaç defa mevzubahs edilmiştir. İçabında bu hususta yine neşriyat yapılacaktır. hastalığı bahane ederek - İtalyaya itmek için müsaade istedik ve Xyındın Dilber Beyin tavassutu ile müsaadeyi istihsal ettik. 12 Mart 1915 de Pariste bulunuyorduk. — Mösyö — ( Jorj Lecyg )e Şark vaziyetini iylk — ce anlattık, Hariciye Nazırı — Mösyö Delkasseye de padişahın telgrafını hatırlattık ve gördük | ki bu telgrafa hiçbir. ehemmiyet verilmemiştir. ve nazırın ağıı | Türkler hakkında hakaretamiz — kelimlerle doluyor.,, M. Eramın makalesi bu nok- tada bitiyor. Hakikati ihtiva edip etmediği noktasına gelince; kene di hesabımıza — şüpheli MM' CA A A