PAZAR OLA HASAN BEY NeredesiniğSıtma Mücadelecileri?!.. Silifkede — vukubulan — tüyler ürpertici faciayı gazetelerde oku- duğum zaman ken- di kendime sor- dum: — Neredesiniz, sıtma mücadeleci- leri?!.. Son Posa mu- habiri yazıyordu : Silifkenin bir ka- zasında kara bir bulut hâlinde uçan bir sivrisinek kümesi üç zavallı eşeğin üstüne Gşüşmüş. Minimini canavarlar bu mazlum — hayvanların — kanlarını emerek ölümlerine sebebiyet ver- mişler! Neredesiniz sıtma mücadele- cileri?!.. Benim bildiğim sivrisinek im- sana malârya mikrobu aşılar. Bu surctle sıtmanın sirayetine vasıta oldukları için bu muzır haşerelerin imbasına çalışılır. Fakat bu an- lattığım vak'ada sivrisinek sadece bir hastalığın sirayet — vasıtası olmaktan çıkmıştır. Silifkedeki — sivrisinekler hiç şüphe yok ki kurt gibi, yaban domuzu gibi, doğrudan doğruya şikârının Üzerine atılıp kendini müdafaaya imkân — bırakmadan onu helâk eden korkunç, müf- teris bir canavardır. Neredesiniz, sıtma mücade- lecileri?... Muhabirimiz bu acıklı telgrafa “vilâyetimiz dahilinde — yapılan aıtma — mücüdelesine — rağmen,, sözlerile başlıyor. Bundan da anlıyorum ki boş durmuyorsunuz. Hâli mücadeledesiniz. Fakat siv- risineklerin canavarlaştığına ba- kılırsa galibiyet herhalde sizin tarafta değildir. Tehlikeli dolu veya yıldırım bulutları gibi teh- ditkâr ve biperva dolaşan sivri- sinek kümeleri ortalığı haraca kesmiş, insan demiyor, eşek de- miyor, rastgeldiğinin Üüstüne sab dırıp kanmı emiyor! Neredesiniz, sıtma mücadele- çileri ?... Pekâlâ bilirsiniz ki eşek, ci dinin nermü rikkati ile tanınmış bir hayvan değildir. Eşek derisi Zamana Çocukları ! Hasan B. anla- tıyordu: — Aman bira- » Şu zamanı çocukları çok ya- an şeyler.. Ge- gengöm acak bir içiyo: bu hâlini benim gibi bir de hanım gör- dü. Kadıncağızın canı sıkılmiş ola- cak ki çocuğun YUD iki senin böyle sigal içtiğini — biliyi mu?,, Oğlan bu ; l Komşu — Hasan Bey, bak, şimdi kadılar artık çorapsız sokağa çıkıyorlar. Bu modaya ne dersin? Pazar Ola — Cadınlar bu modayı çoraplar ateş pahasına iken çıkarsaydılar, erkeklerden epey hayır dua alırlardı... Şimdi MA ipekli çorapların kırk kuruşa satıldığı bu devirde çoraplı gezseler de vez gelir, çorapsız gezseler dem. ŞEKERE İ Ta çocukluktanberi herkes sana hayrandır, | Cepten para çekersin, bal gibi tatlı şeker! Ne hikmetse tadın da her damağa uygundur, Cepton para çekersin bal, gibi tatlı şekerl Harp bize tam dört « O zamandanberidir bi Hoş görmedi, göremez gönlüm Sensin veren lez Naz etme, yeter Artık can mı da Bize karşı kendi | relinim. | | Ceptan para çekerkin, Bal gibi tâtlı şekerl insan derisinden daha çok kalın olduktan başka aymca sık bir tüy tabakasile kaplıdır. Tabiatin bu suretle giydirdiği bu hayvana sivrisinek iğnesi vizgelmek - icap eder. Öyle olduğu halde Silifke sivrisineklerindeki o me müthiş iğ- nedir ki eşek derisini soğan zarı gibi delebiliyor ! Buna akıl erdir- mek çok güçtür. Maamafih vak'- anın inanılmaz zevahirine rağmen vak'a — vak'adır. Neredesiniz, sıtma mücadele- cileri?... Silifke sivrisinekleri - vızıltısı Cemiyetl Akvama nihayet Bey, e Komşu — Hasan in? b e. biz de giriyoruz.. Ne duıı;_ eceğim ayol.. Vaktile şair :ı"ıhıg:nıını ka- Pazar Ola — Ben ne GİY ur en sonra gelir bezme Bu?, Şaştimi. — Gkabirl. biliyor diyeceğini demişi Âdet bud insana saz gelen o bildiğimiz sivri- sineklerden — farklı bir şeydir. Anlaşılan onların birkaç kümesi bir tayyare filosu gibi bir orduyu mahvedebilir. Ne müthiş bir düş- man karşısında olduğunuzu tak- dir ediyorum. Fakat bunu takdir etmekle beraber sizden yine him- met bekliyorum. Eşekleri sivri- sinek iğneleri altında can veri- yorlar! Neredesiniz, sıtma mücade- lecileri?... Evlenmiş ! Pazarola geçenlerde tanıdık- larından bir hanıma tesadüf etti: — Ayol, dedi, dün yolda Beyle gördüm. Galiba sizin Bey elbiseyi yenilemiş.. Hanım biraz bayretle cevap verdi : — Hayır... — Her — zamanki esvabı... — Herhalde kendisinde bir “wk VArı. O zaman bamm gülmiye başladı. — Şimdi —anladım — Hasan Beyciğim.. Bey esvabı yenilemedi, ben beyi yeniledim !.. Yangın Var! — Hasan Bey dün geceki sıcakta ne yaptın? — Ne yapacağım birader... Bir aralık okadar bunalmışım ki az kaldı “yangın var ,, diye it- faiyeye telefon edecektiml.. & LÂNIAŞK Şeker fiati fırladı. Küp şeker bulunmuyor. — Gazeteler. zeti süte, kahveye, çaya. Yine yoksun dediler başladık kıvranmaya... artık, çıkıver piyasaya... Cepten para çekersin, bal gibi tatlı şekerl * yanır bu kadar nazlanışa, ni böyle ağır alışa?... Bir haftadır fırladı yine okkan altmışa! Yeter bu cevrücefa bal gibi tatlı şeker! Pazar Ola (Mes'ut Kadın! Bir salonda kadın ve aşk meseleleri münakaşa ediliyordu. Bir hanım dedi ki: — Bir kadın ancak — istediği bir erkeğe — varabildiği zaman mes'ut olur. Siz ne dersiniz? Her kafadan bir ses çıktı. Nihayet Hasan Beye sordular: — Sen ne dersin Hasan Bey? Pazar Ola güldü: — Bana kalırsa bir. kadın başka bir kadımn - istediği bir erkeğe varabildiği zaman mes'ut olur! Pazar Ola — Leblebicibaşı, leblebiyi artık kilo ile satacalısı Leblebici kile ile leblebi alacak müşteri nerede? senebaşından sonra Kile ile mi?.... Hemçeri, okka ile satıyoruz da müşteri bulamıyoruz... Bu zamanda 'Zamane Aşığı! Hasan Bey İstasyonda tren bekliyordu. Bir aralık bir deli- kanlı ile bir genç kız gördü. De- Hkanlı pek he- © yecanlı idi. O * merüde İslasyona doğra gelen tre- ni yanındaki genç kıza gös- tererek : — Şimdi kendimi bu gelen trenin altına atacağım.. diyordu. Genç kız delikanlıyı zapta çalışarak: — Dur ayol... diyordu. Deli misin? Bak sana ne söy- liyeceğim... — Dinlemem... Kendimi tre- nin altına atacağım! Hasan B. kendi kendine: — Zamane aşıklarından!.. di- ye mırıldandı. Sonra delikanlının yanına yak- laştı, kolundan tutarak: — Canım ne acele ediyorsun oğlum... dedi. Şu kzcağızı dinlel. Bakalım belki vazgeçersin.. Ol- mazsa yarım saat sonra bir tren daha var, kendini onun altına atarsın!.. Olmaz mı?.. Kürsüler -Kalkıyor ! Komşu — Hasan Bey haberin var mı? Darülfünunu ıslah için bir profesör getirdiler. Bu zatın verdiği rapor Üzerine Darülfü- nunda oluz tane kadar kürsü kaldırılıyormuş.. Ne dersin? Hasan Bey — Kürsü dökümü mevsimi derim I. Yeni “ Kıral ,, lar! Sıcaktan fena hâlde bunalan Hasan B. kendini dondurmacı dükkânma dar atmıştı. Orada komşusuna tesadüf etti: — Azizim komşu, dedi. Sı- caklar böyle devam ederse galiba piyasada yeni kırallar türiyecek.. — Ne kıralları Hasan Bey? — Ne kiralları olacak, dos- tum... Dondurma - kıralları !.. Okka Kaç Dirhem? Pazar Ola Ba- hkpazarında — bir meyvacıya yakla« şır. .—— —- Ahbap, ka- yasıyı kaçtan verk bana dört yüz dir- hemini söyle.. Ben akşamları okka ile alış veriş etmem, — Neden Ha- san Beye. Okka her yerde — dört yüz dirhem değil mi?... — Yok ahpa- bım... E«kiden ben de öyle zanneder- dim amma... Son- ra baktım ki ak- am pazarlarında H ole Belediye de ortada olmadı mm- okka iki yüz elli dirheme — kadar iniyorl.. biz leblebiyi