. met SON POSTA oı'u. “ZENE EVVEL, IDARE EDENLE Hafiyeleri Kıtır Kıtır Keseceğim Bir Gün Kılıcımı Sıyırıp Mabeyni Kanlara Boyayacağım... Fakat Ne Yapayım Ki Muharriri 4 Her Hakkı Mahfuzdur Üü Hakanı sabık Murat Efendiyi, zatı şahaneleri aleyhine bir silâh gibi kullanmak istiyen çerkezler- den mürekkep bir komite, Misır- hları elde etmiştir. Sabık bende- gânınızdan — ve elyevm Mısırlı Prenses “..., Hanımefendinin zevci olan çerkez Mahmut Paşa bu komitenin başındadır. Mahmut Paşanın, Ahmet Celâlettin Paşa- . yı kendisine damat — yapması da bu maksat altındadır. Bunla- rın yegâne gayeleri, hakamı sa- bık Murat Efendiyi kaçırıp Mısıra götlürmek, orada bi: saltanat ilân etmek ve müşarünileyhi alet itlihar ederek bir çerkez saltanatı — vücuda — gelirmektir. Mahmut — Paşa — ile — Ahmet Celâlettin Paşa — bu — hususta gece gündüz müzakerat ile meş- gul olmaktadır. Bütün ihzarat yapılmıştır. Mütecasirler, yakında icraata girişeceklerdir. Taç ve tahtınız. ve belki de hayatı şa- haneniz gayet büyük tehlike için- dedir. Sadakat ve ubudiyet na- mıina arzolunur, ferman... Abdülhamit, artık bu jurnalı | hazmedemedi. Tahkikatı — işkâl etmemek için evvelemirde Ahmet Celâlettin Paşayı ve sonra da Mahmut Paşayı tevkif ettirdi. Kendi hususi vesaiti ile tahikata girişti. İki paşanın, sıksık görüştük- leri tahakkuk etti. Fakat bülün bu mülâkatlarda, acaba ne gö- rüşmüşlerdi ?... Her iki tarafa mensup adam- lardan birçok kimseler edildi. Saraya getirildi ve sorgu- ya çekildi. Fakat, hiçbir. ipucu elde edilemedi... Nihayet, sıra Ahmet Celâlet- tin Paşa ile Mahmut Paşanın isticvabına geldi. Bunlar, gayet mahirane suallerle istintak edildi. Abdülhamit, sualleri bizzat tertip etti. Bunlar sorulurken, kendisi de paravan arkasından dinledi. Ah- Celâlettin Paşa, açık ve pervasız cevaplar verdi: — Velinimetim, efendime söy- leyiniz.. Benden yana tamamen müsterih olsunlar.. Bütün dünya- nın serveti, benim bir kılımı bile onun aleyhinde harekete getire- mez. Ben, çırılçıplak bir kel çerkes iken beni aldı, adam etti. Evlâdı gibi besledi, bü- yüttü. — Onuün — bü - lütuflarını unutup ta kime bende olabilirim. Sultan Muradı iclâsa çalışırsam sanki bana ne lütüfta bulunacak. Halim, bugünden daha mıi iyi olacak. Bunlar yalandır, iftiradır. Bu yalanlarla efendimi zehirli- yorlar. Yüreğine indirip öldüre- cekler. Efendimin asıl düşmanı ona jurnal yveren — alçaklardır. Alimallah — bir. gün — kılmcımı sıyırıp, şu mabeyni humayunu al kealare boyayacağım. — Nekadar kacıy , hepsini kıtır kutır tevkif | doğrayacağım. Bunu, hem vallahi, | hem billâhi yapacağım.. yapaca- ğım arıma, sonunu düşünüyorum. Efendimin bütün dünyaya karşı küçük düşmecinden korkuyorum. Diye, ağzına geleni söyledi. Celâlettin Paşa, kendisini © kadar samiraane ve halisane bir | ızkilde müdafaa ctti ki, bu söz- leri paravan erkasından dinliyen | Abdülhamidin birkaç kere gözs leri culandı. Olduğu yerden çe karak Celâlettin Paşanın boy- nuna sarılmasına ramak kaldı. * Föyle olmakla beraber, Ab- dölhamit, — Celâltteni — Paşanın Sultan Muratla olan alâkasını kesti. Onu, yine şahsan pek çok alâkadar olduğu başka bir işe memur etti. Artık Celâlettin Paşa, Avru- paya firar edenleri takip edecek, bunları zarar gelmiyecek bir ha- le getirecekti.. Avrupaya firar edenlerle Avrupaya firar etmenin ne olduğunu sırası gelince izab Şimdilik şu — kadar | söyliyelim ki, Celâlettin Paşanın | bu hususta oynadığı rol, oldukça | iyi neticeler verdi. | H edeceğiz. Ahmet Celâlettin Paşa, Avrupaya Spoı' Kulü İeri Arasında- (Baş tarafı | inci sayfada) Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüpleri bugünkü mınta- ka nizamnamesinin ihtiyacı temin etmediği fikrindedirler. Bu büyük külüpler, küçük kulüplerin kendi aralarında — anlaşarak — mıntaka idaresini ellerine aldıklarını, bu- nun neticesi olarak birçok mah- zurlar doğduğunu ileri sürüyorlar. Meselâ: Mıntaka, para tevzün- de büyük kulüplerle küçük kulüp- leri müsavi tutmaktadır. Halbuki, hasılatın. en fazla kısmı büyük kulübvlerin takımları - karşılaştığı zaman temin edilmektedir. Büyük kulüplar diyor ki: “ Spo- run daha ziyade inkişafı için büyük kulüplerin birleşerek bir milli küme teşkil etmeleri daha muvafıktır. Bu noktai nazar her fırsatta öne sürüldüğü halde, şimdiye kadar alınamamıştır. müspet neticeler Ba yüzden Galatasaray, Fener, Beşiktaş — külüplerile İstanbul mıntakası arasında sık, sık. ihti- lâflar doğmaktadır. ,, İşte mıntaka k »ngresinin yak- laşması bu — meseleler tekrar mevzubahs - olmaktadır. Fener, Galatasaray, Beşiktaş ku- lüpleri, milli küme meselesi, ha- sılatın — kulüplerin — ihtiyaçlarına göre tevzü, mıntakanın daha pratik bir hale getirilmesi, ve saire gibi — mevzular etrafında kongreye mühim teklifle yapa- üzerine | Humayunu Al ve Mısıra kaçanlarla uyuşmayi ve onları da beş on para mukabilin- de uyuşturmayı meharetle idare ediyordu. Kendilerine vatanper- ver süsü veren ve bu suretle Avrupa ve Mısırda geçinen bir zümre, Ahmet Coelâlettin Paşayı kendilerine merci ittihaz etmiş- lerdi. Bunların arasında, biribirlerini jurnal edenler de — bu jurnalları Celâlettin Paşaya gönderiyordu. Abdülhamide takdim olunan bu jurnallarla hünkâr bunları iyiyce tanıyor; — bunlardan ehemmiyet verilmek lilııngelenleıle. kale alınmağa — değeri — olmiyanları arıyor; ve icap edenlere ona gö- re para yolluyordu. Avrupadaki Jön Türkler tara- fından bilâhare kancık tesmiye edilen. Mizan'cı Murat Beyin Av- rupaya firarı Abdülhamidi biraz telâşa düşürmüştü. Hem Murat Beyi ikna ederek İstanbula ge- tirmek, hem de Paris ve İsviçre- de neşriyatta bulunanların ora- lardaki hal ve mevkilerini bizzat görüp Abdülhamit — Celâlettin Paşayı Avrupaya gönderdi. (Arkası var ) ki İhtilâf VYıne Alevleniyor caklardır. Eğer fikirlerir kabul edilmezse mıntakadan büsbütün çekileceklerdir. Cezayirin Güzellik Kraliçası Cezayir güzell Aüzellik müsabakası tertip eden muhtelif memleketler ara- sında bu sene (Cezayir)de vardır ve buradada güzellik kıraliçası seçilerek (Brüksel) e gönderil- miştir. Fakat sakın bu genç kızı Cezayirin yerli bir ailesine mensup z. İrken Fransızdır, Cezayirliliği sadece bu memle- kette dağmüş olmaktan ibarettir. Adı Janin'dir. tetkik etmek maksadile | | mıştır. İstanbulun Dort Köşesi 1200 Çeşit Gül Bulunan Zengın Bir Bahçe ıT Temmuz Karagümrükteki meşhur gül bahçesinin başka bir köşesi (Baş tarafı | inci sayfada) almıya çalışan çıplak — adamın savaşına benzer. Parasızlık, vası- tasızlık, takdirsizlik içinde şimdi- ye kadar bahçemde ancak 1200 çeşit gül yetiştirebildim. 240 çeşit te lâlem var. Hacı Beyle cuma tatilini gül bahçesinde güllü çardak altında beraber geçirdik. Hacı Bey hep an- lattı. Güllerin nesillerini, menşele- | rini şecerelerini ve san'atinin ht susiyetlerini gösterdi. İnsanın, ta- zının ve hatta köpeğin bir nesep silsilesi olduğunu bilirdim. Fakat bir. g anasını, babasını ve geçirdi tekâmül devrini hiç işitmemiştim. Bahçede her çiçek ve gülün minimini sopalara sarılmış tene- keden birer numarası ve koca- man defterde birer tercümei hali var, Hacı Bey fransızca tahsil etmediği balde elindeki fransızca kataloklarda güllerin isimlerini ve menşelerini pek güzel anlıyor ve anlatıyor. Hacı Bey gülcülüğü babasın- dan vasiyetle tevarüs etmiş. (8) sene evvel bahçesi yanmış, bü- tün gülleri mahvolmuş, yeniden bahçe yapmış, şimdi bahçesinde bulunan (1200) çeşit gülden (80) çeşidi bizim eski Türk güllerinden- | dir. Bu güllerden (15) çeşidini bizzat yetiştirmiştir. Emsali dün- yada yoktur. Bunların altı tane- sinin isim babalığını Hacı B. yap- Üç tanesine (Hacı Şükrü) gülü ismini vermiş, birisine pe- derinin işmile (Lütfullah) yülü demiş. Valdesi namına da bir gül yetiştimiştir. Hacı Bey eskiden mevcut olup İstanbulda nesilleri tükenen (400) çeşit gülü uzun ve yorucu bir araşlırmadan sonra bulmuş ve büsbütün unutulmaktankurtar- mıştır. Bunun için Hacı Bey ara sra tramvaylarla yarış yapan iki lâs- tik tekerlekli zarif ve şık kupa arabasını tercih etmiştir. îıındı de İstanbuldaki tetkiklerini bu araba ile yapar. Hacı B. (Muhammediye) gülü de- nilen pembe ile la'l ebruli olan çok güzel kokulu gülün menşeini tetkik etmek için (321) senesinde Hicaze. gitmiş ve Mekke şerifin- den bu gülün Tayiften çıktığını tespit etmiştir. (35) sene içinde Hacı Be, Avrupadan İstanbula (4) bin çeşit gül getirtmiştir. İstanbulda ne- kadar gül meraklısı olduğunu ve bunların bahçelerinde ne kadar çeşit gül bulunduğunu da bir liste halinde —tespit — etmiştir. Hacı Beye göre, bugün İstan- bulda güleülük ölmek üzeredir. Eskiden gül meraklıları pek çok- muş, Bir gün tohumdan yetiştir- diği emsalsiz bir gül fidanını Fuat Paşa kendisinden istemiş ve aldığiı zaman da derhal kendisine (25) altın lira vermiştir. Yaptığı lisete de görülen gül meraklıları şunlardır: Abdülhami- din muhafaza ınlldllrl Şakir Be- yin hhâ çeşit gül varmış. Bu zat Ahdülhımıdı (200) çeşit görülmemiş gül vermiş ve H!ylk paralar almıştır. İncirköylü Fuat Paşanın bah- çesinde ( 1200 ), Kanlıcalı Sami Beyin (70), Abdülhamidin Gıdıı Müdürü Hacı Mahmut Beyin Ğ Müze Müdürü Modııııı Beyin — (160), — Maliyeli Ddi Şevket Beyin (75), Haydar« paşalı — Maliyeci Ahmet Be- yin 45, Bakırköylü Zeynel Beyin 35, Eyüpte Gümüşsulu Bahaettin Efendinin 1000, Evkaf Muhaso- becisi Fuat Beyin 1200, Mevlevi şeyhi — Celâl — Efendinin — 200, Husrevpaşada Halit dedenin 120, Silivrikapıda Şua — Beyin 60, Nişancalı Kâzım Beyin 200, Bağ- larbaşında Haçik Efendinin 800, Paşabahçesinde Sahip Molla 2a- delerin 350, Samatyada Manoel Efendinin (70), Kadıköyünde Simonis Efendinin - (600) çeşit gülleri varmış, Bugün bunların hepsi vefat etmiştir. Sabık Müze Müdürü Halil Beyin pederi Et- hem Beyle Damat Nurettin, Damat Şerif, Sait Halim, Misırli İsmail Paşaların da çok nefis gülleri varmış. Elyevm Ankara Meb'usu olın Yahya Galip Bey de eski î: meraklılarındandır. Elyevm yüpte Dökmecilerdeki - bahçe- sinde 600 çeşit gülü vardır. Bugün İstanbulda gül yetişti- renler — şunlardır.. Hacı Şakir, Selimiyede — Ali Zade — Cemal, Adada İsmail — Paşa — Zade ekmekçi Sabri, Bebekte Doktor Hikmet, — eski — Adliye Na- zırı İbrıhım Beylerle Üsküdarda Arsen Mumcıyan Efendidir. Hacı Beye göre gülcülükten en ziyade anlıyan da Cemal Beydir. Gül çe- şitlerinin adedi (1557) imiş. Bu se- ne Avrupıdı piyasaya (80) çeşit yeni gül daha çıkarılmış ve(1932) gül çeşidi (1637) ye baliğ olmuş- tur. Avrupada yeni yetiştirilen bir gül (1000) dolara kadar sasatıl- maktadır. Bu seneki gül sergisinde (Benet) isimli bir gül bin dolara satılmıştır. Hacı Şükrü Bey her sene Almanyadan iki üç bin gül getirtiyor. Şimdi bu güllerin her fidanı (2), franklan (25) fran- a kadar satılıyor. Hacı Beyin Şılmne güre, Avrupadan gül ge- tirtmeğe lüzüum bırakmamak için damızlık güllerin kolipostal ola- rak ithaline müsaade edilmelidir. Hacı Beyde, bugün Avrupada bile nesli kalmıyan birçok güller vardır. Pir'» " guler'—ıiı çok kokulu 7i de şunlardırı Family . baliğ olan yüz yapraklı satberek, kızanlık, bülbül yuvası ve sakız gülleridir. Hacı Şükrü Bey güllerine el ve nazar değınesınden çok kor- kar. Onun için bahçesine tahta- dan oyulmuş eski bir ayakkabı, sarmısak ve soğan asmakla berg- ber dini bir sigorta mahiyetinde gördüğü — birçok — levhalar da yazdırmıştır. Hacı Bey son olarık dedi kir — “Çoluk İşte geldim gidiyorum. Fakat bu güzel nesnelerin kö- kü memleketimizde kesilmemeli- dir. Gül bizim milli çiçeğimizdir; himaye görmelidir. ,, * &*