PAZAR E ZavaîlI Ha Çöplerimiz! Geçenlerde İstanbul süprün- tülerine İsviçreli bir grapun talip çıktı- gı haber aldığım zaman çok sevinmiş- tim, Herkesin ihra- cat sevdasına — düş- tüğü şu — zamanda süprüntü ihraç ede- — d bilmek muvaffakiyet değil midir? Sokakları iyice sü- Pürdükten — sonra — süprüntüyü 'enize dökeceğine çöp tenekesini başka — bir memlekete — bca etmek, ettikten sonrâ da üstelik para almak... Bundan daha kârlı | iş olur mu? Hem kazanç, hem | temizlik., Fakat Maalesef bu sevincim gok sürmedi. Gazetede okudüm: İsviçreliler süprüntülerimizi tahlil etmişler. Meğer büyük Avrupa | şebirleri içinde en kıymetsiz süp- | rüntü İstanbulda hâsıl olmuyor muymuş?. — İşte talisizlik diye buna derler! Belediye ile temas eden İsviç- reli bir iktısat doktoru buna sebep olarak şunu gösleriyormuş: * İstanbul çöplerinin yazın kızmı azamını karpuz. kavun kabuk- ları teşkil ediyor. Sonra çöpler içinde kemik vesaire gibi lüzumlu maddeler gayet az. , İsviçreli — iktısat — doktorunun bu sözleri üzerine düşündüm;Süp- rüntülerimizi para ettireceğiz di- ye yazın karpuz. kavun yemiye tövbe edemeyiz ya.. Bunun için herhalde başka | Bir çare düşünmek lâzım. Ne ya- lan söyliyeyim, çöplerimize bütün ayrupa şehirlerinin çöplerinden daha kıymetsiz denilmesi âdeta * OLA Köhne hir an'a: ayı tamelinden davirdin Aynarozu fethetlin, yaşa ba Diplaraka Tavuğun olmadığı yere korkmadan girdin Aynarozu felhetiin, yaşa be Diplarakâ Papazlar unutamaz bu etliğin oyunu Onlara da gösterdin sülün gibl boyunu Bundan sonra sen oldun Karamanın koyunu Aynarozu fothettin yaşa be Diplarako Mile Diplarakoya y 4 & Komşu — Hasan Bey, Bahbıâğli kilapçıları her akşam Eaat aitıda böyle çıngırak çaldırıp nep birden dükkânlarını kapamıya karar vermişler.. Hasan Bey — Mademki kitapçılar para verip bir çıngırakçı tulmuşlar, hari gündüzleri de dük- kânlarının önünde çıngırak çaldırsınlar.. Belki biraz satışa yardımı olur. Dünya güzellik kıraliçesi Yunan güzeli Matmazel Dip- larake erkek kıyafetinde Ayasroza gitmiş ve bir müddet kaldıktan sonra tanınmadan çıkmıştır. * Garetelerden » Kimseler sarmadıysa o İncecik belini Tutan da olmadı mi pamuk gibi elini Yuf olsun bilmediler dünyanın güzelini Aynarozu felihettin yaşa be Diplarako * Düşündükçe her zaman bu yaptığın İşleri, O tatırirli gözleri, Insi gibi dişleri Sakallarını yolsun Aynaroz kaşişieri. Orayı da tethettin yaşa be Diplarako.. Pazar Ola gücüme gitti! Fakat... Büldüm! EE Tn Z Bu işin sır ve hikmetini keş- Vakit Küresil fettim... Komşu — Hasan Bey, Gâala- İktisat doktoru bilsin ki İstan- | ta kulesindeki vakit küresi ya- bul çöpleri yalnız İstanbul halkı- | kında işliyecekmiş. Acaba ne nın artığı değildir. Ayni zamanda | Zaman işler dersin? İstanbul köpeklerinin de artığıdır! Hasan Bey — Azizim, benim Öyle ya.., Bu kadar sokak kö- | bildiğim vakit küresi işi bir eş- peği ne ile besleniyor? Oçöp- | ref saat meselesidir. Onun vakti lerle değil mi? saati belli olmaz! İşte elâleme karşı süprünti-. ——— Terimizin kıymetini bir paralık | bir irat temin etmek istiyorsa, eden sokak köpekleridir. Onun | ne yapıp yaparak, bir an evvel için — belediyemize âcizane bir | sokak köpeklerini ortadam” yok tavsiye: Şayet gehrin çöplerini |wstsin! kârlı bir fiatle satıp kendine eyi | İsim Değiştirme — Komşu — Aman Hasan Bey, geçen &ün Bmirgâna gi- döcektim. — Vapur “Kaçta diye tarifeye Baktım. — Aradım, aradını, — Emirgün ı Yok.. Hem yalut Ş — Emirgân değil, 'oyıcıköyudıîok.. — Bonra bir de baktım Uluköy diye bilme- diğim bir yer var. ş ı!ğcrn Emirgünm İemi Müköy olma- Süya., _Hııın Bay İmem amma, Bo- Üaziçinde Emirgün- N evvöl İsmi de- Komşu — Haberin var mı, Hasan Bey? Tütün, müskirat, tuz inhisarları birleşti.. Hasan Bey — İsabet, biradar... Çilingir sofra- sında biribirinden ayrılmıyan buüç şey ayrı ayrı nasıl idare olunur? 5 Yunanca | Bir üm taşıyan Xhl:lııdıt zanne- Kardeş Olmuş... Basan Beyle tanıdığı bir genç arasında: — Ne haber evlât? Hani zengin bir adamın kızile evlene- cektin. Ne oldu? — Olmadı Hasan Bey... — Neden? — Kız bana varmak istemedi. * Ben senin için ancak bir hem- şire olabilirim ,, dedi. Pazar Ola güldü. — Öyle ise ne merak - edi- yorsun, a çocuk.. İstediğin yine oldu demektir. Adamın mirasma konmak istiyordun, şimdi de oğlu gıfatile konacaksın demektir. Nane Şekeri! Geçon gün vapurdu müzibin hirl hem nane çekeri yiyar, hem dePuzar | Olaya takılıyordu. Pazar Ola biç kız madı, bilâkis biyik altından — gülerek n elindeki nane şekerini İşarot Elraflun merak ettilor. — O ne demek, Hazan Bey? Pazar Ola hiç istifini bozmadı. — Biryey değil, dedi. Yediği naner yo bakın diyorum!. Serlâvha Komşu — Hasan Beyv, gazetede tu- huf bir habar var: 18 yaşında — Adil işminde biri ile yine 18 — yaşında ve Âdil jaminde başka biri arasında döğüş olmuş! Hasan Bey—Bu habere ea muvs'ak Berlâvha nedir, bilir misin? Komşu — Nedir, Hasan Bey? Hasan Bey — Muadelel. Bereket! Komşu — Aman Hasan Bey, sana iyi bir havadis... Hasan B. — Hayrola... Komnşu Memleketimizde hayvanların adedi — artıyormuş. Ne dersin? Hasan B. — Ne diyeyim a komşu... Sürüsüne bereket deriml.. İdman! Komşu — Hasan Bey, ölüleri yakmak için fırın yapacaklarmış.. Hasan Bey — İşittim, komşu işitlim! Demek ilk önce dünya cehenneminde — yanıp — ötekine idmanlı gideceğiz!.. Komşu Teyze — Hasan Bey, fırında ekmek var mı? Hasan Bey — İstediğin kadar, komşu teyze. Hocanın yorgan hikâyesi gibi, dava bizim Iklll- ğin haşına imiş! İkilik gitti, buhran bitti Kormşu çok futbol meraklısıdır. Pazar — günü akşamı stad- yomdan çıkın- ca doğru sem- te koşup Ha- san Beyi bul- du.!Pazar Ola sordu : — Ne haber? Komşu sinirli bir tavırla ce- vap verdi: — Sorma, karşı bir... — Canım ne sinirleniyorsun, komşucuğum ! Yenilmeden yeni- miye de fark var... Yine fena değil doğrusu... Ya herifler bir sayı yapacaklarına beş altı sayı yapıp bizi berbat etseydiler, da- ha mı iyi idi! — Ne söylüyorsun Hasan Bey... Bir sayıyı biz yaptık... Yunanlılar - sıfır !.. Hasan Bey bir müddet şaşkın şaşkın komşusunun yüzüne bak- tıktan sonra: — İlâhi komşu! dedi. Öyle ise rezalet dediğin nedir ?.. *“ Muzafferiyet ! ,,, “ Büyük mu- zafferiyet | ,, desene!.. Şundan Bundan., Şu — darbimeselleri - biribirile telif etmek te bir mescledir, bi- lir misiniz? İşini erken görmek istesen, çayı görmeden paçaları sıvayor, derler.. Biraz geç bıraksan yumurta kapıya gelmeden yerinden kalk- mıyor, derler! Bunlardan hangisine uymalı, bilmem ki.. rezalet.. — Sıfıra * Amerikada içki yasağını kak dırmıya çalışıyorlarmış. İşittiğime göre içkiyi kaldıramamışlar ki yasağı kaldırsınlar ! * Bana kalırsa, takvim kendi kendine hergün bir yaprağı ko- pup düşecek bir şekilde yapil- malı... Ömrünün bir gününü ken- di elile koparıp kâğıt sepetine atmak işini de insana gördürmek insafsızlık değil mi? Hasan Beye sormuşlar t — Rüyaya inanır mısın? — İşime gelirse..! Demiş! e Düşün! Kotşu— Hasan Bey, belediye muh- telif yerlerde kırk hammallık münhal olduğunu ilân ©t miş. Bu kırk mün- hal için kaç han- mal müracaat et- ge beğenirsin?'Tam dört yüz.. Husan Bey Abh azizim, kiloluk sallasırt eden ham- mallar bile — barmı maişet aitında böy- yüz balyayı le ezilip dunalır- larsa iki okkahık bir. kese kâğıdını zor taşıyan — biz zuafa — bu yükün altında ılgıııı kâr ğidi haline - gelme- dik, —ona hayret ediyorum!