21 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

21 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— aldı O gramen onün tarafından yapıldı. SON FUOSLA ÇANAKKALE Büyük Taarruzun Bütün Mes'uliyetini İngiltere Hükümeti tazalından Gazil Hs. ne hediyo edilen eser!n tereümesi, azan : Ceneral Oglander — 19 — Lort Kıçner Deruhte Etmişti Bu iki fırka donanmanın muh- tuç olduğu yardımı temin odebı— lir. Yalnız Jeneral Joffrun vadet- tiği şey ilerde lüzum bissedilirse 29 uncu fırkayı — göndermekten ibaretli. Lort Kiçneri kararından vaz- geçirmek için yapılan bütün te- şebbüsler akim kalmıştı. Ne yeni ve tecrübesiz askerleri kullanma- nın tehlikesiz olduğu iddiası, ne de Rus vaziyetini kurtarmak ve Almanların garp cephesine yük- lenmelerine mâni olmak için en iyi çare Boğazlara hücum olduğu delili onu iknaa kâfi gelmemişti., Mister Çorçil üç gün içinde boğazlara elli bin kişilik bir kuv- wet gönderilmesini müdafaa edi- yordu. İlk defa olarak donanma- nn boğazları tüccar gemilerine açık bulunduramıyacağını kabul ediyor ve nazırların askersizlik yüzünden bu teşebbüsün akamete uğraması mühtemel — olduğunu unutmamaları lâzım geldiğini söy- lüyordu. 29 uncu fırkaya gelince Lort Giçner fikrinde ısrar edi- yordu. Rusyanın vaziyeti düzel- medikçe — veyahut — boğazlarda muvaffakiyet ihtimali görülme- dikçe bu kıtaatı göndermiye- cekti. Ancak 10 martta boğaz- lara fırkanın gönderilmesine mu- vafakat etti. 20 uncu fırka etrafında cere- yan eden bu münakaşalar o za- man bhükümetin işten anlar bir erkânı harbiyenin vesayasına ne kadar muhtaç olduğunu gösterir. Bütün cephelerdeki asker? vazi- yet tetkik edilmedikçe ve elde mevcut asker hakkında mütehalif fikirleri mukayese etmedikçe na- zırların bu mesele hakkında bir karar vermeleri doğru değildir. Amirallik nerde, niçin ve ne vakit kullamlacağını bilmeksizin gayri- muayyen birtarzda asker istiyor- du. Ufku kendi cephesinden iba- ret olan garp cephesindeki İngi- liz Erkânı Harbiyesi bir neferin bile ayrılamıyacağını söylüyordu. Bu hususta bitaraf ve müstakil bir fikir verecek olan Londradaki İngiliz Erkânı Harbiyesinin fikri sorulma- mıştı. Hükümetin ilk yapacağı şey Canakkalede muvaffakiyet temi- ni için ne kadar askere ne vakit ihtiyaç olacağını tesbit idi. Ayni zamanda cepheden alınacak bir fırka ile garp cephesinin maruz bulunacağı tehlikeyi bilmesi lâ- zımdı. Ancak © vakit öyle bir kuvvetin tehlikeye atılması doğru olup olmıyacağı kararlaştırılabilir- di. Bu amilleri bilmedikçe bir karar vermek karanlıkta yürü- mekten başka bir şey değildi. Şimdi Lort Kiçner bir taraf- tan biran evvel Mısırdaki fırkayı donanmanın emrine vermek, bir taraflan da Ayvustralya ve yeni Zelând fırkalarının sevkini temin etmek Üzere tertibat —almıya başlamıştı. Şayamı dikkattir ki, Lort Kiçner, bu yeni ve herhalde parlak olmıyan teşebbüsün bü- tün askeri mesuliyetini Üüzerine ve hazırlık - tertibatı ta- 20 şubatta Lord Kiçüer, Jeneral f Çanakkalede cephemizde bir tayyare topu Makswele — çektiği bir telgrafta Çanakkale taarruzunun başladığı- nı bildiriyor, ve 9 martta sevke- dilmek üzere Avustralya ve Yeni Zelând fırkalarının hazır bulun- durulmalarını emrediyordu. Amiral Karden o zamandan evvel askeri yardıma ihtiyaç his- sedebileceğinden Makswele bula- bileceği nakliye gemilerini — top- liyarak Limnos adasına sevke- decekti. Bir taraftan da Makswel Amiral Kardenle derhal temasa geçecek, ne istediğini öğrenecek ve yapmıya çalışacaktı. 23 şubatta Makswele bir alay nakledecek nakliye vapuru bal- muştu. Mısırdan gelen baberler pek teşçi edici bir mahiyeti haiz değildi, — gönderilecek yardımcı kuvvetler harp sahasına varma- dan evvel birçok şeylere muhtaç- tılar. Halbuki İskenderonda at nakline mahsus dört, Maltada bir vapur vardı. Amiral Karden de Makswele gönderdiği telgrafta, Çanakkale teşebbüsünün bir hükümet teşeb- büsü olduğunu, kendisinin sadece bu plânı tatbika memar bulun- duğunu, vaziyeti kabine erkânı kadar şümullü göremiyeceği için ne miktar askere ihliyaç bulun- duğunu da tahmin edemiyeceği- ni bildirmiştir. Telgrafta diyor- du ki: “Bana, lüzum görülürse, 10 bin kişilik bir kıt'anın karaya çıkması — hazırlıklı — bulunmamı emreltiler. Şimdilik bundan far- lasını bilmiyorum. Böyle bir kuv- vet gönderilirse, bunların, Soğan- dereye kadar — Gelibolu Yarı- madasını işgal etmek üzere, Sid- dilbahre çıkarılmalarını muvafık görürüm.,, İngiltereye gelen malümata göre, Gelibolu yarımadasında 40 bin kişilik bir Türk kuvveti vardı. Burasını bu kuvvetin dörtte biri kadar bir kuvvetle işgal etmeyi düşünmek - bir cinnetti. Çıkacak askerleri iyi kontrol etmek Şlâ- zımdı. Fakat bundan evvel vazi- yeti iyi bilmiye ihtiyaç vardı. Lort Kiçner, sevk kıtaatı ku- mandanı Jereral Birdwood'a 23 şubatta şöyle bir telgraf gönde- fiyordu : “Amiral — Kardeni görerek, müşterek bir askeri hareket icra- sı husunda fikrini sorunuz. Neti- ceyi bana bildiriniz. Mahallinde yapacağınız — totkikat ile orada mevcut Türk kuvvetlerinin mik- tarını, — istihkâmların zaptı için asker çıkarmıya ihtiyaç olup olma- dığını, lâzımsa ne kadar kuvvete ihtiyaç bulunduğunu ve bu kıtaa- tın ne suretle kullanılması düşünül- düğünü öğreneceksiniz. Bulayir hattını tutmak kâfi midir? Anadolu sahilinde de askeri harekât İcrası lâzım ve şayanı tavsiye midir ?,, (Arkası var) ünde Gobi Çöl Bir Kilise Geçenlerde - Gobi — çölünde etomobillerle seyahat yapan bir kafile kum deryaları arasındaki küçük bir kasabada bir Alman kilisesine rastgelmişler ve hayret elmişlerdir. Resirüde de gördüğünüz gibi bu kilise tipkı Çin evleri tarzında yapılmıştır. Tahkik neticesinde öğrenilmiştir ki, vaktile Frederiks Baba isminde bir Alman papazı Gobi çölünde dolaşırken bu şehre gelmiş ve orada yerleşmiye karar vermiştir. Papaz Baba burada kendisine birçok taraftar ibadet fırsalı vermiş olmak iç'n bu kiliseyi yaptırmıştır. Bu kilise- nin bir hususiyeti de bütün ihti- yaçlara cevap vermesidir. Yani kilisenin bir tarafında ibadethane, bir katında otel odaları, bir ya- nında ahçı dükkânı — vesaire vardır. bulmuş, — onlara HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan: Hüseyin Zeki Âyşenin Çeyizleri Şehrin — hemen yıkinlndekl klydı yerleşmişlerdi. Evleri bir kat ve dört odacık ile bir de ahırımsı bir yerden ibaretti. Al- tısı erkek, beşi kadın olmak üzere on bir kişi idiler. Evleri- nin etrafında beş — dönümlük toprakları vardı. Köylerinde en kalabalık aile onlardı. Vakit ve halleri iyi de- gildi; hatta köyün en fakiri idiler. En büyük kızları, Ayşe, ne güzel, ne de çirkindi; o, kendisi- le evlenmiye cesaret edecek hiç- bir — delikanlı —ümit — edemi- yordu. Üstelik, köyde, erkek- ten fazla kız vardı. Ayşe, di- ğer kızlar gibi, — değirmenin arkasında — veyahut — samanlığın aralığında sevişmeyi hiç arzu etmiyordu. İnsan elinde olmıyan bir şeyi yapmak istediği zaman nekadar üzülür, ıstırap çeker! Ayşede, çıkmaz sokağa giren taliini dü- şündükçe, öyle üzülüyor, ıstırap çekiyor; neşesiz, sıkıntılı, yekne- Fsak günler geçiriyordu. Kendi ya- şındaki kızların çoğu kendilerine birer eş bulmuşlardı. Ayşe yirmi beşine yaklaşıyor, fakat hayatı- nın dümdüz ufkunda hoşa giden bir hayal göremiyordu. Babası ihtiyarlıyor; anasının yüzü daha çok buruşuyordu. | Evleri de pek kalabalıktı ve Ay- şe, nekadar metin olursa olsun, bu müteaddit azapların altında ezildiğini bhissediyordu. * O sene pek fena geçti. Her tarafta mahsul az oldu. Beş dö- nümlük yerleri her seneden daha az mahsul verdi. Ancak karınla- rını doyurabiliyorlardı. Bir sabah babası: — Ayşe, dedi, şehre gitsende bir kapılanıversen... Hiç olmazsa sen rahat ederdin... Burası, gö- Yüyorsun ya, sefalet... Bazı insanlar, ne halde olur- larsa olsunlar, ailelerine daha zi- yade merbuttur. Ayşe, beş dönümlük toprak- larında kıymetli bir şeyi olmadığı halde, orada bulunmaktan büyük bir zevk aliyordu. Hiç olmazsa yeşil çayırları, buğdayları, çiçek- leri, ağaçları, akan suları ve me- liyen koyunları görüyordu. Gön- lünü avutabiliyordu. Ayşe tarla- ları, tepeleri, dağları, sabahı, ak- şamı, geceyi, yazı, kışı, ilk- baharı, sonbaharı ayrı ayrı seviyordu. Kendi kardeşlerini de, hatta köydeki — insanları bile seviyordu. Babası artık o meseleyi — kur- calamadı. Yalnız bir sabah oda- sından geç çıktı. Gözleri kıpkır- mızı idi. ÂAyşe anladı. Sekiz gün müsaade istedi. Sonra, şehre gidip kapılanacaktı. * Ondan sonraki günler - da- ha acıklı oldu. Ayşe — bütün elemini sevdiği tarlalarda, çimen- lerde, tepelerde gezdirdi. Sanki * ve belki - muhayyilesinde kü- çük bir şairlik kırıntısı vardı. Ah! Burada kalmayı nekadar istiyordu. Bin liracığı olsa, bir delikanlı intihap edecekti. Artık hiç betbaht olmuıyacaktı. Hele | kuzu kndır sakin olan Mehmetle evlense !... Fakat Mehmet, fakirliğini bir — kızla birleştirmiye korkuyordu. Dünyaya gelecek çocukları içim bu izdivaç nekadar hazin ola- caktı. Ayşe bütün bunları teşriniev- velin güzel bir sabahında düşü- — nüyordu. Çarşıya inerken dar yolun dönemecinde ansızın bir otomobil kornesi çınladı. Sonra bir otomobil çılgın bir obüs gibi yaklaştı ve Ayşe büyük bir fer- yatla yere düştü. Otomobil koşuştular. Zavallı kızcağızın bir kalçası çıkmıştı; birçok ta ya-« raları yardı. Kan akıyor, esvabını kırmızıya boyuyor, toprağa sızı- yordu. Köylüler otomobildeki adam- cağızı linç etmek istiyorlardı. O $ sapsarı kesilmiş, tirtir titriyor, özürler diliyordu. Lâkin yüzünü — gözünü şişiren birkaç darbeden kurtulamadı. O esnada bir jan- darma ile köy ağası göründüler. Jandarma, ağanın yardımı ile — adamcağızı himaye etti, emin bir mahalle götürdü. Zavallı Ay- şeyi kaldırdılar. Acıklı birçok haftalar geçti. Ayşe, şehre nakledilince hastane- de çok ıstırap çekti. Artık yaşe- dığı müddetçe topal kalacaktı. Fakat, hiç olmazsa — bacağını büsbütün kaybetmemişti. Ba bü- yük bir şans değil midi. Ayşeyi ve ailesini sevindiren bir talih eseri daha vardı: Ölüm makinesinin sahibi zengin bir adamdı. Bir anlaşla teklif etti. Peşin iki bin lira verecek, her sene de yüz elli lira ödeyecekti, — Ayşenin ailesi için ne muciz! Bu kazayı köyde her erkek ve kadın kıskandılar. * Ayşe köye avdet edince ken* disini üstünde buldu. Talipleri çoğaldı. Hiç kimse topallığını nazarı itir bara almadı. luna varıncıya kadar bütün de” likanlılar etrafında dönmiye baş* ladı. Artık, beğendiğini almaktat — başka bir endişesi yoktu. SON POSTA Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yevmi, * Istanbul: Eski Zaptl: Haa a aa 5 Telefan — İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SON POSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE Bonabi Tİdd0 Kü 1 Sene 3T00 750 » — GAŞ 1400 ? 400 » B > 800 » 160 » ı » 3009 * Gelan evrak gerl verilmaz. Hânlardan — mes'aliyot alınmağ Covâp için mektuplara 6 kuruşluk Pual Üüvesi Tözümdie. Adres değiştirümesi (20) durdü. — Köylüler — *içtimat merdiven,, in et — Köy Ağasının oğ” — kuruytulf

Bu sayıdan diğer sayfalar: