kik a BİZİ iDARE EDENLER... Fesatçılar Nefyedileceklerdi Fakat... Fesatçıların Başında Gürcü Şerif, Muhiddin Ef. Mirimirandan Ramiz Paşa Bulunuyordu Muharriri X Her Hakkı Mahfuzdur —İl— . Tezkere, Babıâliye geç gitmiş ve halk haberdar olmamıştı. Er- *tesi bayram günü, balk cadde- lere dolmuş, eski Ooprogram veçhile, debdebe ve saltanatla ilk bayram selâmlığını yapacak olan künkârı bekliyorlardı. Hal- buki Abdülhamit, Tersanei Âmi- reden celbolunan bir istimbotla sessizce (oSarayburnuna geçmiş, Topkapı sarayının içindeki yok dan dolaşarak Soğukçeşme Xa- pısından çıkmış. Kuvvetli bir mu- hafaza altında Sultanahmet Ca- misinde namaz kıldıktan sonra, Ayasofya tarikile tekrar Topkapı sarayına gelmiş. Hırkai Saadeti ziyaret etmiş ve bilâ hâdise Dolmabahçe (sarayına dönerek muayede resmini orada icra ey- lemişti, Bütün bu esnada, Abdülhamit /korku ve heyecan içinde idi. Saraya döner dönmez, derhal başkâtip Sait Beyi istedi. Kendi- sinin bilâ hâdise saraya avdetini temin eden bu programdan dola- yı teşekküratını beyan etti. Fakat.. Korku bununla geç- memişti. Bayram O selâmlığında Abdülhamidi tevkif ve ona istida takdimine muvaffak © olamıyan fesatçıların, bu halden müteessir olarak filen harekete geçecekleri çok memul ve muhtemeldi. Hatta bu meseleden dolayı saraydaki- lerden ziyade telâş eden Sadra- zam, Şeyhülislâm, Mithat Paşa Sarasker Redif Paşa, Beşiktaş sarayına gelmiş damat Mahmut paşanın da iştirakile (Paşa dai- resi ) nde içtima etmişlerdi. Er- babı fesat hakkında elde edilen i kaldırıp tahkikat evrakını tetkik ediyor | ve bunlar hakkında bir karar | âttihaz edilmesini istiyorlardı. Bayramın ikinci günü, epeyce "uzun süren bir müzakereden sonra i( zikrolunan © tahsisatın © evrakı dermeyan kılınarak muharrikin #ve müfsidinin hemen birer tarafa nefilerine heyetçe karar verildi. “Ve bu suret, damat Mahmut Pş. vasıtasile huzuru padişahiye ar- zedildi. ) Abdülhamit, Damat Mahmut Paşa ve Sait Beyle vaziyeti mü- zakere etti. Erbabı fesadın birer mahalle teb'idi şüphesiz en makul bir hareketti Fakat, bu teklifi derhal kabul edivermek hiçbiri- nin işine gelmedi. Çünki, vüke- lânın bâl ve mesleklerinden emin değillerdi. Buna binaen bare mes'uliyeti saray üzerin- den atmak için bir manevra "tertip edildi. Verilen karar üze“ rine Damat Mahmut Paşa vüke- İânın nezdine avdet ederek: l — Zati şahane selâm buyu- ruyorlar. Nefsi oşahanelerinden giyade sizleri düşünüyorlar, An- gak, daha yakında tahti saltanata ga betaçdalerımdtni birden- bilâ- | ae ii nefyü teb'itleri © vakub vukubulursa beynennas kıylükali mucip olaca- ğini teemmül ediyorlar. Heyeti aliyelerince, maslahatın biletraf müzakere edilmesini ferman bu- yuruyorlar. dedi. Halbuki vükelâ, meseleyi bir- an evvel kestirip attırmak, ber an parlamıya müheyya olan feci bir angını old erde bas- tik biyeli e çürük tahtaya basmak istemiyor, Osmanlı tarihinde daima kanlı ihtilâller yaratan ve ulema namı altında yaşıyan bu fesat unsuru- na karşı kendini istikbalde bir mes'uliyete marız bırakmaktan içtinap (ediyordu. & Fesatçıların başında; Rumeli kazaskeri paye- lilerinden O ( Görcü Şerif ) ile Dağıstani zade Muhiddin Ef ve Mirimirandan, Ramiz paşa, Babıâli evrak müdürü Riza Bey, Kıbrıslı Mehmet paşa kethüdası Kâmil EF, gibi nüfuzlu ve taraf- tarı çok adamlar bulunuyordu. Bahusus, Gürcü Şerif ve Muhid- din EF, gibi sudurdan iki adamı sürüvermek, şüphesiz bütün softa güruhunun mesleki gayretine dokunurdu. Onun için sarayı mes'uliyetten kurtarmak ve şayet bir sızıltı çıkacak olur- sa, bütün kabahati vükelânın üs- tüne yıkmak icap ediyordu. Damat Mahmut paşanın, Ab- Profesyonel ... Dağıstan dülhamit namına verdiği cevap üzerine vükelâ büyük bir telâş | gösterdiler ve derhal verilen ka- | rar ile Mabeyni hümayun daire- sine geçtiler. Mabeyn feriki Sait paşanın odasına gittiler. Tahki- kata dair O takrirleri (o huzuru padişahiye takdim ile behemehal verilen kararın kabul edilmesini Abdülhamitten rica ettiler. Ferik Sait paşa huzura gitti, fakat çok geçmeden avdet etti, Sadrazama hıtaben ; — Şevketmeap (o efendimiz, nefyedilenlerin bilâ muhakeme iclâyi vatan cezasına uğramaları- nı münasip görmüyorlar ve tal- kikatı vakıa, zihinlerini temin etmediğinden, eğer vükelâ ver- dikleri kararda ısrar ediyorlarsa yerime başka padişah arasınlar, deyu, ferman buyuruyorlar. Dedi. Bu cevap, vükelâya bir- denbire derin bir hayret verdi. Biribirlerinin yüzüne baktılar, ne suretle mukabele edeceklerini şa- şırdılar. Sadrazam, diğer vüke- lâdan tetik davrandı. Derhal kendini topladı. Müraiyane bir tavır aldı, — Hâşa. Allah, ömrü şaha- sc üm ia vers sin.. Biz, efendimiz gibi bulamayız. Fakat La ee den muktedir vükelâ bulabilirler, (Arkası var) Olalım Mı ? yi alin Yl Mitat Bey Ayda ' Tamam Beş Yüz z Lira İstiyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) nazik sualini şu kelimelerle sor- duk: — Profesyonel (o olduğunuz takdirde şimdiki o gibi klüp mu- habbeti devam eder mi dersiniz? — Ben açık söyliyeceğim. Bu akademik bir mevzu olduğu için gizlemiye (lüzum görmüyorum. Profesyonel olunca klüp habbeti devam edemez. Bun- dan sonra klüp mefhumu yalnız altın çerçevesi içinde kalır. S — Profosyonelliği bir izzeti nefis meselesi yapmaz mısnız? C — Mademki maaş alacağız, mesaimiz mukabilinde para alan bir memur vaziyetinden başka birşey göremiyorum. Niçin izzeti nefsime ağır gelsin. — Bugünkü vaziyette profes- yonelliği mi amatörlüğü mü ter- cih edersiniz? — Ben lüks profesyonelliği kastediyorum. Yani herşeyi ta- mam kaza sigortaları yapılmış, parası bol bir profesyonellik.. Şunu da ilâve edeyim ki, klüp- lerin hiçbir zaman profesyonel olmasını kabul edemem. Bir milli takım kadrosunun muntazam ve kuvvetli çalışabilmesi için profes- yonelik belki bir çaredir. O ka- mu- dar. Yoksa klüplerin Hööne" İRE , hali hazırdaki vaziyetimize naza- ran, çok sarsar kanaatindeyim. Son suali de şöyle sorduk; — Beş yüz liradan aşağı ça- lışmaz mısınız? — Beş yüz lira asgari fiattir, 14 Haziran Cumartesi İstanbul — (1200 metre) 18 Gramo- fon, 19,5 Hafız Akmet Bey heyeti, 20,5 gramofon ile opera parçaları 21 Hafız Ahmet Bey heyeti, 22 orkestra, Bükreş — (394 metre ) 20 Orkes- ira, 20,5 konferans, 21,İS Romanya Musikisi, Belgrat — ( 429 inetre ) 20 Radyo musahabası, 20,5 Godarın İkinci triyo- sw. 21,20 Vahsazerin ismindeki operet, Roma -— (441 metre) 20 Haber, ajans, gramofon, 21,25 Tan havten iş mindeki opera. Prağ (488 metre ) 20 Şen musi- ki, 2115 kabre, 23 son haberler, 23,20 Ostrovadan nakil. Viyana — ( 517 metre) 19,45 Kak kasya hakkında bir könferans, $1 aş- ker şarkıları bando ile, 28,15 dans bavaları . Peşte — ( 550 metre ) 20,80 Rad- yo orkestrası, 21 Viyanadan nâklen asker şarkıları, (411 metre) 20,15 Ajans 21 hafif konsor, 23,05 Varşova ve gramofon, Şopen konseri. Berlin— ( 1635 metre) 20 Müpte- diler için ngilizce de. 21 Viyana dan n. > Zade | Haziran Ni Altın PM ZiBgi O gece hepsi de geminin gü- vertesinde yattılar, fakat en kü- çük bir ses bile işitemediler. Ertesi sabah uyandıkları zaman yaptıkları ilk iş sandala binerek gemiyi ip ile gölden dereye çekmek oldu. Bu ameliyeyi mü- teakip sandaldan gemiye döndü- ler, sandalı güverteye aldılar ve geminin yelkenlerini açarak yola koyuldular. Dereden denize çıkmak kayalı geçidin darlığına rağmen güç olmadı. Fakat bir defa denize açılır açılmaz, ufukta örümcek ağını andıran esmer bir gölge gördüler. Kaptan Hul vaziyeti derhal anlattı: — Bu gördüğünüz gölge yer- lilerin kayıklarıdır; örümcek ağı şeklinde ava açılmışlardır. Mak- satları bizi tutmaktır. Şimdi yapacağınız şey; benim emirlerimi dinlemek ve sür'atle icra etmektir! Bu dakikada sür'- atimiz beş mildir. Bunu bir misli tezyit etmeliyiz. Ben dümene ge- çeceğim, siz de bütün yelkenleri açımz! Bu emir icra edildikten sonra tüfekleri getirerek güverteye diz- diler. Kaptan Hul el'an dümen deydi ve gemi de yerlilerin ka- yıklarına süratle yaklaşıyordu. Karşılaşmaları hiç beklenmiyen bir şekilde oldu. Yerliler sandal- larmı iki kısma ayırarak mukav- ves bir cephe teşkil etmişlerdi. Bu cephenin ortası boştu, sözde i gemi bu gediklen geçmiye çal şacaktı, fakat kaptan Hul kayıklara yaklaştığı o zaman Üç Serseri. Üç Milyoner Muharriri: Stakpool | Kaptan Hul: “Gördüğünüz Örümcek Ağı Gibi Gölge, Ava Açılar Yerli Kayıklarıdır!,, Dedi birdenbire dümeni kırdı, gemi | süratle bir kısım kayıkların üze“ rine atıldı, yerliler bu hücumu beklemiyorlardı, dağıldılar. Kap” | tan Hul hemen ayni dakikada dümeni öbür cepheye doğru kır dı, o cephede bulunan ke yıklar da ayni akıbete uğradr lar. Vakâ Obu O karşılaşma esnasında yerliler zehirli oklarını saldırmışlardı, fakat gemi met“ kiini (değiştirdiği için okların kiçbiri isabet etmedi ve gemi de İki ay sonra Barrakuda ge misi bir sabah erkenden Sidney limanına giriyordu. Yolcuların | hepsi de güvertedeydi, fakat hiç kimse onlara dikkat etmedi. ! Limanın rıhtıma uzak bir nokta” sında demir atarlarken rastgel dikleri ilk balıkçı ile Sıkride bir mektup gönderdiler. Bu mek* tupta: —Muvaffakıyet tamamdır. Ça- buk geliniz, gelirken de biri$ yiyecek getiriniz, diyorlardı. Sıkrit te beraber olarak g* minin küçük salonunda, sergüzeşt” lerile tafsilâtım anlatırken yap” tıkları kahvaltıyı hiçbiri ömür lerinin sonuna kadar unutmıys” caklardır. Hepsi de mesu'ttu. Fakat içl* rinde en talihlisi şüphe yok Kİ Hagtondu, filhakika (O servettef başka aşka da kavuşmuşuştu. BİTTİ Bir Tayyareci Şayan! Hayret! Bir Tecrübe Yaptı | Tecrübeyi muvaffakıyetle yapan tayyareci Con Tranom Tehlikeli paraşut tecrübeleri- le büyü bir şöhret kazanan ces- sur İngiliz & paraşutçusu OCon Tranom son defa şayanı hayret bir tecrübe yapmışlır. , Con Ti nom, çüstüvane şeklin- | hel yeğen içine girmiş, Pp? to ir tayyarenin bi sonra 3000 metrelik bir irtifaa kadar yükselmiştir. B# irtifan çıktıktan sonra ta; saatte 500 kilometrelik bir s0” atle başaşağı inmiye başlamıştı” Tayyare zemine 400 metre yak seklikte kaldığı zaman, Trano” > içinden çıkmış, ye a ama salim yer? nie ak ve çessur tl - tecrübeyi iki defa tekrarla? e büyük takdirler kazanmış” Eyüp p Sporcuları Eyüp İdman Yuvası m tinden : Yuvamız heyeti ie haziran 1932 perşembe akşamı saat 21 de kulüp meri” zinde fevkalâde olarak ÜL edeceğinden bilümum azanın rifleri rica olunur efendim. Çocuğunuzun sıhhi, pi > terbiye almasını istiyorsanıZ Kadıköy Kinder Garten'€ | kk Tavsiye EL EE eli e A çi M7 e, İÇ Şem a YAŞAMAMA pa p