10 Sayfa v ee ÇAN AKKALE LAĞ NNDĞ SON POSTA İngiltere Hükümet! tarafından Gazi Hz. ne hediye edilen eserin tercimesi. Yazan : Ceneral Oglander ea İngiliz Donanmasının Marmaraya Geçmesi İçin Bir, Plân Hazırlanmıştı Çanakkarete 5-18 Martlaki büyük deniz muharebesine alt bir tablo Harbin başlangıcından 1915 senesi martına kadar Çanakka- ledeki kara kuvvetlerini takviye edecek hiçbir tedbir alınmamıştı. Sonbahar ve kışın bir sene evvel yapılan siperlere ilâveten yeni bir şey yapılmamıştı. Bu siperler Kildilbahir tepesinin garp kıs- mında kazılmıştı. Sperler öyle bir mevkide idi ki, boğazların anah- tarı sayılabilirdi. Fakat karaya kuvvot ihracıma karşı hiçbir ted- bir almmamıştı. Müdafaa — kuvvetlerinin — za- yıf — noktalarmdan — biri de kumanda heyetinde idi. Ça- makkalede — biribirinden — tama- men müstakil üç kumandanlık vardı. Evvelâ Çanakkale İstih- kâmları Kumandanı Cevat Bey wardı. Sonra Esat Bey isminde diğer bir kumandan vardı. Bir fırkaya kumanda ediyordu. Son- ra da müdafaaya iştirak edebi- İkcek olan gemilerin kumandam olan zat vardı. Bu zatlar arasın- da teşriki mesai yoktu. Bu şerait dahilinde karaya asker ihracı müşkül olmıyacaktı. Boğaz Muharebesinin Başlangıcı Mons muharebesi başlamadan üç gün evvel, herkesin gözü Garp cephesine ve Şimal deni- zindeki donanmalara çevrilmişti. 'Tam bu sırada hariciyeye iki telgraf geldi, bu telgraflar ka- binenin nazarı dikkatını boğaz- lara çevirdi, Bu telgrafların biri Atinadaki İngiliz şarje daferinden geliyor du. — Venizelosun, — kıralın - tam muvafakatile, bütün Yunan do- Hanmasını — itilâf — donanmasının emrine verdiğini bildiriyordu. İkinci telgraf, — İstanbuldaki İngiliz sefirinden geliyordu, bu telgrafta boğazları geçmenin har- bi kazanmak — noktasından ne kadar faydalı olacağı izah olu- nuyordu. Üçüncü telgraf, yine İstan- buldaki İngiliz sefirinden geliyor ve Çanakkaleyi geçmek için ka- raya asker ihracı lüzumundan bahsediyordu. Muvaffakiyet, ha- | rekette gösterilecek sürate mü- tevakkıftı. 'Bu harekete karar werilirse herhalde muvaffak ol- mak lâzmndir. Muvaffakıyetsizlik, batta kısmi muvaffakıyet büyük bir felâket olur. Fakat o zamanlar hâlâ itilâf deyvletleri Türklerle sulhü edame edebileceklerini umuyorlardı. İn- giltere, Fransa ve Rusya Türki- yeyi bitaraf tutmakta ve Balkan- larda bir harbe girmekten içti- nap etmekte müttefiktiler. Fazla olarak Romanya ve Balkanları blok halinde biytaraf tutmıya ça- lışıyorlardı. Yunanistanı ittifak zümresine almak bu plânı bozmak demekti. Bilhassa Yunanistanım Türkiye ile arası bozuk olduğu için, onun itilâf devletlerile birleşmesi, Tür- kiyeyi tahrik edebilirdi. Bilhassa Bulgaristan Alman tarafına ge- çerse, Yunanistanı bimaye için itilâf devletleri asker kullanmıya bile mecbur olacaklardı. Bu sebeple, Yunanistanın yar- dım vaidi, şimdilik şayanı kabul değildi. Fakat 29 ağustosta Sir Mahalle ve Mevkü Beyoğlu Asmalımesçit Beşiktaş Şenlikdede Aku;ı"ay Oruç"gııl Hırkaişerif Akseki Çelebioğlu Alâettin Tıhl:lule Rüslımpışı Çarşı Balat Karabaş Şehremini Denizabtal Kocamustafapaşa Çelebioğlu Alâettin Mahmutpaşa Hacıköçek Beşiktaş Şenlikdede Beşiktaş Muradiye Cel:lıioğlıı A"lielün » ” Gıl:n Sullı:;bcyıııt Galata Kemankeş Karabaş Ömeravni ” ” Beşiktaş Dikilita« ” Çakmakçılar Valdehanı 1 inci kemerde Fransız mezarlığı karşısında 5 Ahır Pangaltı Yenibahçe Arpaemini Francis Elliot'dan şöyle bir telgraf İstanbul Evkaf Müdüriyeti İlanları geldi. Atinada bulunan Rus se- firi, Yunanistana, boğazlara ta- arruz - edildiği takdirde asker vererek yardım edip edemiye- ceğini sormuştu. Kıral, istemi- yerek muvafık cevap vermişti. Fakat — Bulgaristanın biytaraf kalmasının şart olduğunu ilâve etmişti. Rusyanım busuali garipti. Çünlzn birîlıyi ay Sonra Çıızı.l:llıîle muharebesinin açılmasına muha- lefet eden yine Rusya oldu. Yukarda, İngilterenin Türkiye tarafından bir harp ihdası için yapılan bütün hareketlere karşı nasıl ve niçin lâkayt kaldığını izah etmiştik. Hattâ İngiltere, Fransa ve Rusyanın Türkiyeye tamamiyeti milkiyesini temine te- şebbüs ettiklerini de söylemiştik. (Arkası var| Sekağı No. Cinsi Venedik 12-22 Hane Yeniyol d rş ” A& » H, Köprülü F Akseki camü H v Iş Bankası karşısında 2-15 », Yenicami avlusu 90-54 » Papazzade Hanı altında 12 Mağaza Çadırcılar 80 Dükkân " 48-42 », " 121-123 », Vapur iskelesi * W #a Topkapı 338-296 — », Caddesinde 451-393 .. Venicami avlusu SI-! ». Kürkçühan üst kat 15 » Vapur iskelesi A 08 <6 » ” 49 " ” # 4T Üç oda Sultanhamamı 4 Dükkân Yenicami avlusu 114-116 », yi ir AĞ ç Cami 4-280 —» Helvacı ML S Dolmabahçe 197-205 ., ” 199-207 — ,, ” 201-209 — ,, Cami altında B vi çi Cami ittisalinde İ Ş 9 Oda 36-38 Hane ve kakvehane Balâda yazılı olan Vakıf emlâk birer sene müddetle kiraya verilmek Üüzere müzayedeye konmuştur. İhaleleri Haziranın 18 inci Cumartesi günü saat 15 te yapılacaktır. Taliplerin yevm ve saati mezküra Kalemine müracaatleri kadar Çemberlitaş'ta — Evkaf üdüriyetinde — Akaret | şiir Haziran 10 HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Şehzade Ahmet Çelebi Amasya vılaiğiııe gönderildiği zaman on sekizine henüz basmış, güneş gibi ışıklı, yalabuk bir delikanlı ol- muştu. Sarayda irili ufaklı, bütün cariyeler bu yeni erkeğin peşine takıldıkları için Padişah babası onu fena halde kıskanmış, bir va- Tilik vererek İstanbuldan uzak- laştırmayı maslahata uygun bul- muştu. Ahmet Çelebi yola çıka- cağı gün, babası Kanuni l.S'uley- manın eteğine yüz sürmek, izin çıkarsa — elini öpmek — için arz odasına gitti. Devletlü babası © sırada üÜç vezirin idam ferma- nıma mübrünü basıyordu. On se- kiz yaşındaki civan oğluna yalnız şunları Bıöyledi: l b — Benim oğlum.. Doğru yok- dan git., Devlet işine düzen ka- rıştırmal, Müverrihlerin cennete eş tut- tukları Amasyanın yeşil sinesin- de o tarihte bir inci parlıyordu. Nazlı Hatun dedikleri on beş yaşındaki genç kız, dillerin des- tanı, gönüllerin fermanı idi. Gü- zelliğini kalemler tasvirden âciz kalıyor, cazibesine misal bulamı- yorlardı. Köy kadınları onun karşısında hayrete düşüyorlar, şehir kızları Nazlıyı yudum yudüm kıskanı- yorlardı. Nazlı Hatun Amasyanın sa- raysız Sultani idi. Müderris ba- basının dizi dibinde yetişen bu güzel ceylân, Türkçeyi ve Arap- çayı bir çömexr kadar ir düzmiye bile koyulmuştu. Sevda çeken — genç — kızlar hep ona yalvarırlar, gönül na- mesi yazdırırlardı. * Elma çehreli Ahmet Çelebi yağız arap atının üstünde ÂAmas- ya kapısından içeri girdiği gün kasaba yerinden oynamış, genç ihtiyar, kadın ve erkek biribirine kaynaşmıştı. — Herkes — Padişah zade — valinin gül yüzünü gör- mek için can veriyordu. Zaten valilik haberini daha evvel kasa- baya ulaştıran posta tatarı, Civan Ahmedin bir de güzel tasvi- rini — çizmiş, güzelliğine — her- kesi imana getirmişti. Yollara, şılara serpilen halk, Ahmet lebiyi * letler getirdin sulta- nım ,, diye selâmlıyordu. Güzel çelebi bu istikbal hercümerci arasında — beygirini bin — müş- külât —içinde — yürütüyor hica- bini gizlemek için sadece te- bessüm edebiliyordu. Fakat tam Vali sarayının önüne gelindiği za- man beklenilmiyen ve belki de istenilmiyen bir facia, bu şahane istikbal rasimesini kana buladı. Karmakarışık bir güruh ara- sında yürüyen Ahmet çelebinin beygiri,| sarayın biraz - ilersinde yedi yaşında bir yetimi ansızın iğnemiş, hayvanın tekmesi * kü- :.iîyıvmmıın bağrını deşmişti. Zavallı çocuk, oracıkta kı- sa bir feryattan — sonra — a; zından bir avuç kan döküle- rek gözlerini yummuş, ölüver- mişti. Buna hemen de eceli kaza dediler, yavrucuğun bir a ve kemikten ibaret cansız çesini bir tarafa kaldırıverdiler. Faciayı kimse tel'ine cesaret ede- medi. Fakat, üç vezirin cellâda teşlim edildiği gün İstanbuldan ayrılan Civan Çelebi, Amasyaya ilk ayak bastığı anda kasaba bir kurban vermiş oluyordu. Biribirine kan iziyle bağlanan bu iki faciayı, zaman — allâmeleri delil — tuttular. et bir şeamete * Şehzade Ahmet Çelebi üç aydanberi Amasyada hüküm sü- rüyordu. Fakat Nazlı Hatun.. l Nakili: NW. F. Na_ıgl_ı j Hatun “Cennet meleği ,, dedikleri bu güzel kız üç aydanberi ateşler içine düşmüş, sinesinde sevda yarası açılmıştı. Derdini yalnız annesine açabilen Nazlı Hatun, Civan Çelebiye karşı duyduğu gönül alâkasını içinde saklıyor, kimseciklere sır vermiyordu. Fakat yürekte gizlenen bu macera, bilinmez nasıl, kasabanın içinde çoktan halkalanmış, yaşlı kadınlardan genç kızlara kadar zincir gibi uzanmıştı. Günün bi rinde Nazlı hatun da işi açığa vurdu ve bir gün Tanrı misafiri gibi evine gelen —Amasyanın meşhur acuzesine derdini dökü- verdi: — Allahın takdirine ne de- nir? Gönlümü Civana kaptırdım. Ateşte yanıyorum. Ve Nazlı hatun, sevdaya te- sellidir, diye durmadan şiir dü- züyor, name yazıyordu. * Yeşil dere dugun oldu Nazlı sana vurgun oldu Gönül gayri yorgun oldu Civan güler ben ağlarım. Nazlı hatunun sevda taşan sinesinden doğan bu dört yanık satır, Amasya halkının dilinde besteye bile vurulmuş, gurbet türküsü olmuştu. Bütün kasabalının bildiği bu mactera, henüz Ahmet Çelebi için meçbuldü. Fakat Nazlı Ha- tunun kendisini sevdiğini bilse acep ne çıkardı ? Nihayet meş- hur kocakarının yılanlı dili Nazlı- niın gönlündeki sevdayı Civan Çelebiye ulaştırdı. Bir gün hün- kâr oğlunun eteğini öpmek için bir fırsat bulan acuze: — Sultanım, diye sırıttı, kul yosmasının gönlüne düşmek sana yakışır mı hiç ? Ahmet Çelebi bu sözün, ma- nasını birden anlıyamamıştı. Fa- kat tafsilâtım dinlediği zaman guürürü beynine sıçradı, isminin besmelesiz söylenmesine bile ta- hammülü olmıyan - vali Çelebi, bütün hıncile bağırdı: — Bu sözü başka yerde fir sıldama. Dudaklarını - biribirine diker, seni söyliyemez ederim. Kocakarı yerlere sürünerek riya ile hıçkırdı: — İtin olam Sultanım. Ve lâkin kasabalı Nazlının aşkını defe kı lar. “İlünkâr oğlu büsbütün köpürdü: Bir kul kızının kendisine vermesindeki cür'eti bir türlü havsalasına sığdıramıyordu: — Kalk kadın, diye seslendi- Acuze iki büklüm doğrulabik di. Ahmet çelebinin dudaklari — arasından çıkacak iradeyi beklir — yordu. Vali çelebi son sözünü teker teker söyledi: — Nazlı dediğin bu yosmay! sana bağışladım!.. Bu kısa emir, şüphesiz - bif idam fermanı idi. 4 el Ü sonra Nazlı Hat ceıeaçıılgnb:ğ yolunda serili bul dular. Bu vakitsiz ölüme kasabalı hem hayret etti, bem de hüngür hüngür ağladı. Ffu ona hangi kırılası el zehir içire mişti? Bunu kimse - bilemedk Yalnız Nazlı Hatun için gizli b da çeken bir delikanlı, ölümde? bir ğuıı evvel acuzenin _"""" büyü ilâcı götürdüğünü biliy Fakat onu öldüren zehir bu ilâe mı * ”” $ |