Makar miskin bir adam de- ğildi. Bilâkis zekiydi, kurnazdı ve okarakterinin © noksanlarını tamamlıyabilseydi Obüyük O bir adam olabilirdi. Yalnız fıtraten fena yaradılmış bir adamdı. Tembelliğin, sarhoşluğun ve “Vis,, in önüne geçilebilir. Hepsi de kabili tashibtir. Bunlar birer ruh hastalığıdırlar. Ruh iyileştik- çe, büyüdükçe, Otemizlendikçe geçerler. Şifa bulurlar. Fakat Makarın bastalığı tohumda mev- gut bir bozukluktan ileri geliyordu. Fenalığı görmez, arzuları tat) min edilmedi mi vahşi bir hay- van kesilirdi, * Tereddüdü ve kararsızlığı uzun sürmedi, kazmasını kaldı rarak işe koyuldu. Toprağın sathı sertti, fakat beş on santim kazıldıktan sonra yumşuyor, kazmaya bir kum yr ğını gibi kolay geliyordu. Makar büyük bir intizam kazılacak (toprağın etra- evvelâ dört köşe bir çizdi, sonra bu çizilen on, on beş parçaya ayırdı ve bu işi bitirdikten sonra Viyarı yardıma çağırdı. İkisi birlikte kazmalara sarıldı ve sessiz sadasız, kollarının bütün kuvveti ile kazmaya başladılar. Zenci Ceki evvelâ seyirci ha- linleydi. Fakat beş on dakika sonra o da işe girişti. Makar ile Viyardan bazan birinin bazan da öbürünün yerine kaim oluyordu. Yirmi dakika kadar bu şekilde çalıştıktan sonra durdular, biraz nefes aldılar, önlerinde epeyce yüksek bir toprak ve kum yığını (Opeyda olmuştu. Dinlendikten sonra kazmaları bı- rakarak küreklere sarıldılar. Top-” rağı yan tarafa attılar, tekrar kazmaya sarıldılar, Beş on dakika sonra önlerin- de ikinci bir toprak yığını yük- seldi. Bu defaki yığın ilk defaki kadar fazla değildi. Binaenaleyh kürek ile yalnız Viyar çalıştı. O da üçüncü beşinci küreği ancak osavurmuştu ki sert bir şeye dokunduğunu hissetti, küreğini toprağa bastırdı. Dolu olarak kaldırdığı zaman ağzından bir hayret nidası çıktı, küreğin içinde çürümüş tahta parçalarile toprağa karışmış bir sürü altın vardı ve bu altın pas bile tut- mamıştı. Makar ayakta, bu manzara karşısında tek bir kelime söyle- miyor, şimdi diz çökerek elleri ile toprağı eşelemiye çalışan Viyara bakıyordu, On beş senedenberi arkasında koştuğu hayalin nihayet can bul- duğunu anlamamış gibiydi, Fakat bu şaşkınlık devresi ancak birkaç dakika sürdü, sonra birdenbire diz çöktü, deli gibi gülmiye, o da Viyarın isini takiben toprağı ellerile eşelemiye başladı. Arasıra duruyor, toprağa karışmış olan altınları toplıyor, bir eline doldu- ruyor, Viyara gösteriyordu. Viyar jise arkadaşının boynuna sarılmıştı, sevinçten çıldırmış veya çocuklaşmış bir adam gibi onu okşuyordu, bulâsa o çuku- run o içinde muntazam işle- mesi arızaya uğramış iki dimağın ie fına daire kısımı ç* KY 5 MS İM aşi Altın besi e. Üç Serseri.. Üç Milyoner ei Nihayet 15 Senedenberi Hasretini Çektiği o Altınlar Karşısında Parıldamıya Başladı vücude getirdiği bir cinnet tab- losu vardı. Bu sırada gökten obüyük bir kuş geçti. Kuşun gölgesi çu- kura isabet (edince OMakar altınları sıyanet etmek ister gibi ellerini uzattı, sonra başını kak dırdı, kuşu gördü ve nihayetğ bu hâdise onu akla ve mantığa irca etmiş gibi ayağa kalktı, kolu ile altını (sildi, (Oparmakları © ile saçını sakalını taradı: — Yarısı İngiliz, yarısı Fran sız altınıdır, dedi, fakat içinde biraz da Holânda altını vardır. Anlaşılan kürek kutulardan biri- ne dokundu. Kırılmasını mucip oldu. Görülüyor ki tahta çürü- müştür. Kazarken dikkat etmeliyiz. Muhakkak şimdi birkaç yüz do- lârlık para kaybetmişizdir. Ba- kınız şu etrafa saçılan altınlara| Yere eğilerek bir İngiliz lirası aldı. Söylerken bu lirayı baş parmağı ile şehadet parmağı arasında tutuyordu, Altının cazibesine tutulmuştu. Bir aralık altını pantalonuna sü- rerek parlattı. Sonra güneşe tutarak © parlaklığını o muayene etti. Viyar alkolün şişirdiği aptal yüzü ile Makara bakıyor ve gülüyordu, nihayet: — Toplarız, dedi. Sıkılmıya lüzum yok. Birkaç tanesi kay- bolsa (bile fakir mi (düşmüş oluruz? Şimdi yapılacak şey altınları yelkenliye nakletmektir. Doğrusu sepetleri getirdiğimize çok iyi etmişiz! ( Arkas var) Salihli - İzmir Futbol Maçında İzmirliler Galibiyet Kazandılar Salihli ve İzmir sporcuları bir arada Salihli ( Hasust ) — Cuma sabahı İzmirden hareket eden Altay (B) takımı, buraya gelerek Gürbüzler Yurdu ile bir futbol maçı yaptı. Saat 10,30 da istasyonda Sa- lihli gençleri Altaylılar karşıladı. İzmirli sporculara Gürbüzler klü- bünde bir çay ziyafeti verildi. eden sonra saat 2,30 da ma- ça başlandı. Bizim takım genç ve kıymetli oyunculardan teşkil edilmişti. Oyunu 0-1 Altay takı- mı kazandı. Neticeyi Altay ta- kımı kazanmakla beraber Salihli gençleri daha seri ve daha canlı oynadılar. İki takımın yaptiği sa- mimi temas burada büyük bir alâka uyandırdı. A. Darülfünün Mubayaat Komisyonundan: Tıp Fakültesile Eczacı ve Dişçi mektepleri ve idarei merkeziye ile diğer fakültelerin 1-6-932 tarihinden 1-6-933 tarihine kadar yalnız yaş sebze ve kuru meyva altı aylık diğer bilimum ihtiyaçları bir senelik olarak kapalı zarf usulile münakasaya ko- nulmuştur. Fiatler mutedil görüldüğü takdirde birlikte ve yahut tefrik olunarak ayrı ayrı ihale edilebilecektir. Bunlardan 1 Haziran 932 tarihine, sebze yaş ve kuru meyva, süt, yoğurt, tereyağı, Muhtelif kuru erzak 2 Haziran 932 Sadeyağı ve zeytin yağlarile sabun, et, ekmek 4 5 Eezai Tıbbiye ve kimiviye ve lâboratuvarlar malzemesi 8 Oo ,, N Hayvan yemleri envaı bezler ve sair ihtiyaçlar Sv 3 Odun, mangal, kok, ve envaı maden kömürü gaz 3 envaı makine yağları. İdarei merkeziye ile diğerlerinin her nevi mali ve sair ihtiyaçları da 11 Haziran 1932 tarihine müsadif günlerde saat 15te ihale edilecektir. Bunların her birerleri için ayrı ayrı mevcut şart- name ve ihtiyaç listelerini görmek ve fazlaca malümat almak istiyenlerin mülga Harbiye Nezareti binasında Darülfünun Müba- yaat Komisyonu kitabetine ve rini iştirak edeceklerin de bu baptaki teminatı muvakkatelerini bir gün evvel muhasebe veznesine yatırdıktan sonra makbuz ve teklifnamelerile birlikte komisyonumuza müracaatleri, bl di Bu Sütunda ÂYE Herg ün Nakiliz 4 Zeki Bir Saatin Romanı Dünkü Kısmın Hulâsası Edip Komul Bey asil bir aileye monsup fakat mütevazı bir servete malik bir avukattır. Kakıköyünde oto- mobili bozuluyor. Garajda makinist bir saat sonra hazır olacağını söylüyor. Genç adam bu bir saati eski ve rengin ahbaplarının birinde geçirmeyi tasar liyor. Fakat bu ahbaplarla hiç samimi değildir. Ziyaretlerine do gitmez. Ev de ânnesile kızını buluyor. Bunlar Edip Kemalin ziyaretini hayretle kar- pliyorlar. Zira, o, senelerdenberi evle rine adim atmamıştır. Genç adam anlatıyor, o anlatıyor. Vaktile hiçbir sözüne ebeimmiyot vermiyon bu aile şimdi onu dikkatle dinliyor. Fakat aile reisi evde yoktur. Ne zaman geleceği de belli değil. Bu şerait altında Edip gitmiye hazırlanıyor. * — Kendilerini göremediğim- den dolayı nekadar müteessir olduğumu (lütfen (söylersiniz, hammefendi... Olmaz mı? Enise O hammefendi, O genç avukatın elini uzun uzun sıktı, — Peki - dedi - ziyaretinizi bildireceğim... | Çok (memnun olacak... Ve küçük Hanım, ta gözleri nin içine baktı: — Teşekkür ederiz, Edip Bey. Edip Bey merdivenleri kuş gibi hafif indi. “İnsanlar neka- dar fena! Ben Cevdet Beyleri soğuk buluyordum. Beni istiskal ettiklerini o zannediyordum. Ne iyi - insanlarmış!,. , Neşeli ne şeli bir sigara yaktı; garajm yolunu tuttu. Yolda: “ Son Pos- tal , diye bağırarak koşan bir gazete müvezzi gördü. Çocuğu durdurdu. |Bir gazete aldı. Göz- lerine büyük bir serlevha ilişti: “ Meşhur beynelmilel iş kıralı Marvello intihar etti! Cevdet ve Atıf Beyler tevkif edildiler. ,, Cevdet Beyefendi, işte bunun için evine avdet edememişti... Maamafih üç gün sonra eve geldi ve ayni gün Edip Kemali çağırdı. Çok mahzun bir hali var- dı. Şüphesiz teessürden... İki eli- ni avukatın omuzlarına koydu: — Edipçiğim, yavrum, -dedi- karım, bütün muhaverenizi aynile anlattı banal “ İtiyatlarmı bilirim! Fazla gecikmiyeceğinden eminim!,,, de- mişsiniz. Benim nekadar namusile yaşamak itiyadında bir adam olduğumu biliyordunuz. Hakika- ten de fazla gecikmedim. Üç gün zarfında masumiyetim ispat edildi. Buna derhal inanan yalnız siz oldunuz, yavrum.. Çok iyi yaptınız: Gazetede tevkifimi okur okumaz hemen koştunuz. Bütün ahbaplarım, dostlarım ve tani- dıklarım (içinde bana böyle itimat besliyen ve ailemi, fe- lâketi (o hissettirmeden, (| teselli eden sizden” başka kimse çıkma dı, Buna en ufak bir ehemmiyet bile atfetmemek Jâzımgeldiğini ispat için şakalar yapmışsınız... Yalnız eve geç kaldığımı zanne- der gibi görünmüşsünüz.. Neza- ket bu kadar olur, Edipciğim... Yemek odasına geçerlerken Enise Hanım: — Yol Renddetmek olmaz. Zaten biz üçümüz, bir de siz dört kişiyiz. Ailece bir yemek yiye- Eş mana? Rükzan H. tebes © yordu. Edip Kemal, azap içerisinde idi. Beni takdir. ediyorlar, sevi- yorlar diye düşünüyordu. Ben onların. indinde, boğulan bir insanı elinden tutup (kurtaran bir adamim. Evet, evet. Kızlarını bana verecekler, Bu da iyi. Hem zengin hem de çok güzel, (o Hoşlarına (gidiyorum; bende dünyanın bütün meziyet lerini buluyorlar. Devlet kuşu buna demezler mi? Şayet oto- mobilim bozulup kalmasaydı, ne Cevdet Bey, ne Hanım Efendi, ne de Rükzan Hanım bana asla dikkat etmiyeceklerdi ! “Evet, lâkin... Şayet vaziyeti bu şekilde bırakırsam, manevi bir dolandırıcılık yapmış olaca- ğım. Hiç şüphe yok ki, eğer ga- zeteyi bir saat evvel okumuş ok saydım Cevdet Beyin masumiye- tine İnanmıyacaktım... Amma iş- ler böyle gitmedi ki! Namus- luca hareket etmek istiyorsam, bana kollarını açan ve kızlarını veren bu adamlara doğruyu iti- raf etmeliyim... Evlerine, otomobilim bozul- duğu için geldiğimi, başka hiç- bir şeyden Obaberim olmadığını söylemeliyim... İşin doğrusu bu- dur! Bütün bir hayatı, sândeti; zenginliği bir yalanın üzerine kurmak... Bu, asla doğru olamaz!, “Diğer taraftan, şayet hepsini itiraf edersem...,, Zavallı delikanlı, nefis yemek- lerin lezzetini alamadan yerken böyle çırpınıp duruyordu. Bunu takip eden günler zar- fında da böyle çırpındı, durdu. Asrımızda bin bir gece masalları olmadığı için, bu çırpınmaktan çabuk vazgeçti: Kısa bir zaman- da, Cevdet Beyler tabii hallerine, tabii o münasebetlerine (tekrar başladılar. Rükzan Hanım, kendileri kadar zengin diğer bir zatla evlendi ve Edip Kemal, onların indinde, senede üç defa sofranın ta öteki ucuna oturan ehemmiyetsiz genç bir adam olarak kaldı. SON SON POSTA Yevmi, Siyasi, Mâvadis ve Halk Idara : itanbuk J Çatalçeşme” sokağı 8 ei Telefon istanbul 180208 Posta kutusu: İstanbul - 744 Telgraf: İstanbul SON POSTA ——. ABONE FİATİ TÜRKİYE Ecnebi 1400 Kr. 4 Sene (2700 Kr. ©» 6Ay 1400 » 400 » 3» 80) » 8» 1» 300 » Gelen evrak geri vörilmez. Dânlardan o mes'uliyet alınmaz covap İçin mektuplara © kuruşluk Pul ilâvesi lâzimdir. Adres değiştirilmesi (29) kuruştur.