30 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

30 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Siyaset Âlemi Çarpışan Fikirler Arasında Cenevre ( Husust ) — Tahdidi teslihat meselesinde Anglosakson- larla Fransızlar arasında on (ki senedenberi devam eden ihtilâfa Cenevrede halledilmiş — nazarile bakılabilir. Bütün devletler tara- findan umumi! komisyona verilen projelerin içinde en çok taraftar topliyan proje, İngiliz projesi oldu. bazı ağır silâhların, bilhassa, tayyare kuvvetlerinin Cemiyeti Akvam emrine verilmesini istih- daf eden Fransız teklifi, devletler fevkinde müsellâh bir Cemiyeti Akvam teşekkülü endişesile tas- vip edilmedi Amerika Murahhası M. Jibson silâhların tahdidinin tedrici su- vette yapılmasını, evvelâ tank, ağır top, zehirli gaz gibi silâh- ların ilgasını istedi. Bu projeye İtalya, — Almanya, İngiltere ve diğer bazı küçük devletler iştirak ettiler. Fransa, küçük devletlerin, İn- giliz projesi etrafında toplandık- larını görünce, buna meydan vermemek için İngiltere ve Ame- rika ile temasa başladı. M. Tardiyö, bu hususi temaslarile Fransız projesini İngiliz teklifi ile birlikte umum! komisyon tara- findan tekrar tetkik ettirmeğe muvaffak oldu. Bu muvaffakıyet zahiri ol- makla beraber konferansın akim kalmasına amil oldu. Ayni zaman- da M.Stimson eskseriyet tarafınrlan muvafık gürülen İngiliz projesiniu kabul edilmediği takdirde, kor- Feransın akim kalmasının sebep- lerini, Amerika efkârı umumiye- sine açıkça ilân edeceğini söyle- di Amerika Hariciye Nazırı- mın bu tehdidi Fransa Başvekili Üzerinde ümit ettiğitesiri yaptı. Komisyonun kararına nazaran silâhların kemiyet itibarile değil, keyfiyet itibarile tahdidi müza- kere edilecektir. Bu kararda Fransız projesinin sırasını takiben rüznameye — alınacağı — zikredil mektedir. Netice İtibarile, uzun nutuk- lardan ve müzakerelerden sonra ortaya atılan bu karar da millet- leri memnun edecek mahiyette değildir. EDEBİ TEFRİKAMIZ: 100 Cenevredeki Siyaset Muharebesinin Neticesi Nasıl Çıkacak ? TETRE Fransız Murakbasları M. Tardiyö ve M. Polbon. p kur bir arada, Tevfik Rüştü Beyle M. Tardiyö ko- suşurken ( sağda ) konfeı'ahstd Tahtelbahir Meselesi Cenevre 29 (AA) — Terki teslihat konferansının — bahriye encümenlerinden Fransız noktai nazarını izah eden sabık bahriye nazıri M. Dümon, gemilerin ta- arruzı mahiyetlerine temas ede- rek ezcümle, gemi ve torpil tip- lerinin sivil ahali için tehlikeli olduğunu kaydetmiştir. Hiç şüphesiz tahtelbahirler ticaret gemileri için bir tehlike teşkil eder. Fakat, Fransa, Lon- dra muahedesini imza ederken tahtelbahirlerin, sa üzerinde bu- lunan gemilerdeki — sivil halkın ilticasına ait —nizamata riayet etmek mecburiyetinde bulundu- 5. ğunu kabul ve tasdik etmiştir. Müellifi: Knut Hamsun Mütercimk P S. Dişlerimin arasından bir ıslık çaldım. Fakat acaba komisyon- cunun getirdiği mektup nereden geliyordu? Ancaks:bu dakikada- dır ki, bu meseleyi düşündüm ve hâdiselerin yekdiğerine — nasıl zincirlediklerini birdenbire an- ladım. Bu, bana öyle bir acı, ve öyle bir utanç verdi ki has- talandım, — başımı — sallayarak, boğuk bir sesle, birçok defalar: — Yilajali diye mırıldandım. Daha dün, ona rastgeldiğim zaman Öönünden gururla geç miye ve kendisine en büyük lakaydiyi göstermiye karar veren ben ,dey%ifmlydim; Halbuki işte bütün yapabildiğim —şey, onun Merhametini uyandırmaktan — ve ianesini çekmekten ibaret kalmış- tı. Hayır, hayır, bayır. Sukutu- mun hiçbir zaman sonu gelmiye- cekti. Ona karşı bile şerefli bir ( mevkii muhafaza edememiştim. Hangi tarafa dönersem döneyim, boğuluyordum, boğuluyordum. Diz üstü düştüm. Ah, artık, şe- refsizlikteydim. — Bundan - hiçbir zaman — çıkamıyacaktım, — kurtu- lamıyacaktım. — On — küron — sa- sadaka almak ve hemen verene lade edememek, bilâkis kullan- mıya, borcunu vermek - için kuk- lanmak, oh, bu pek fazlaydı. Acaba bu on kuronu şu veya bu — vasıta ile istirdat ede- mez — miidim? — Otel — sahibi kadına gitmek ve kendisinden Murahbası M Solda “Romanya Titulesko, Tevfik Rüştü Bey ve M, Litvinof, M. Grandi (sağda) Âmerika — murabh- hası M. Jibson ile İngiliz hariciye na- mırı ve murahbhası Sir Con Simon a- rasında bir mükâ- Çin İşinde Şanghay, 29 ( A, A. ) — Şanghay mütareke - konferansım daki Çiğdn Japon murahhasları Büyük Britanya elçisi tarafından teklif edilen uzlaşma — formülünü kabul etmişlerdir. Bu formül mütareke projesi meyanına ithal edilmiştir. banknot almıya çalışmak şüphesiz hiçbir işe yaramıyacaktı. Alelhu- sus, düşünmekliğim, düşünmek için büyük bir gayret sarfetmek- liğim — şartile muhakkak başka çare mevcut olmalı idi. Büyük Allahım, burada basit üsülleri düşünmek kâfi değildi. Bu on kronu bulabilmekliğim için tasanlığın bütün mekanizma- sını kullanmaklığım lâzımdı. Saat dörde geliyordu. Eğer piyesim bitmiş olsaydı, bir iki saate kadar belki tiyatronun mü- dörünü bulabilirdim. Müsveddelerimi çıkardım, he- men —orada her he pahasına olursa olsun geriye kalan üç dört sahneyi bitirmek — istedim, düşünüyoram, terliyorum, yazdık- | darımı başından itibaren bir daha okuyorum, fakat hiçbir. neticeye varamıyorum. Kendi kendime: — Budalalığa lüzum yok, di- yorum, —İnadın sırası " değildir. | deyim, Bir Tayyare Yeni Bir Formül | Asilerin Elinde Londra, 29, — ( Hususi ) — Neşredilen bir tebliği resmi, İrak ordusu ile birlikte Kürdüstanın şimalinde keşif hareketleri yap- makta olan askeri bir tayyarenin (Karilerimin Suallerine Gönül İşleri Cevaplarım Akşehirde Ali Beyet Aranızda mevcut yaş farkı, evlenmenize mâni olacak derecede büyük değildir. Yaş farkı büyük şehirlerde tehlikeli olabilir. Bu da kadının bulunduğu muhite tâbidir, < Halbuki bütün hayat ve saa- detini sizden bekliyen bir kadın sizden yaşça da biraz küçük olursa, bunun o kadar büyük bir mahzuru olmamak lâzımgelir. Bu itibarla endişenizi varit görmü- yorum, , Erzurumdan âN.S.Ç. Beylerez Bu karilerim üç sual soruyor- lar ki, mühtelif zamanlarda bu sütunda onlar hakkında yazlar yazmışımdır. Bugün kısaca cevap vermekle iktifa edeceğim : İ—Aşk tabil ve ilâhi bir şeye dir. İnsanı benliğinden çıkarır, ruhu temizler, ve ona başka bir şahsiyet verir, 2 — Aşk marazi bir hal ak madıkça ne hasta eder, nede öldürür. Fakat maraz bir şekil alırsa tehlikeli olabilir, 3 — Aşkın tedavisi için kul- lanılabilecek — ilâ ine aşktır. Bir aşk, ancak îıııiı bir aşkla öldürülebilir. * Edirnede Şevket Beyı “Bir kızla nışanlı idim. Birik- tirdiğim parayı, müstakbel yuva» mız için saklamak Üzere ona tevdi ederdim. Böylece hayli paramız top- landı. Fakat sonra - ayrılmıya mecbur kaldık. Şimdi mışanlımda kalan — paralarımı — alamıyorum, Maakemeye müracaat etsem hak kazanabilir. miyim ?,, Davanızı - ispat edebilirseniz elbette — kazanabilirsiniz. — Aksi takdirde sıkıp suyunu içersiniz. HANIMTEYZE -— TAKVİM e— (.CUMARYFESİJ 3000n -30- Nisan - 932 Kasıml Arabi Ram? « ZL sece « 180 | TT -NMenar sene * Vakit IRALI Vaktt |Esaat | Vet Güneş Akşan (12 — |19 Vat | L İmaak |& Gi| 3 , & Öğe |8 oTİZ N İkdadi | & Söjik 2 yareci zabitleri diğer bir rakibin yere inmeğe icbar edilmiş oldu- | hasim bir aşiret tarafından esir gunu ve sağ salim bulunan tay- Ve bütün kuvvetimle piyesime sarılıyorum, çabuk - bitirip gi debilmek için aklımdan geçen herşeyi yazıyprum. Ve kendi kendimi inandırmak istiyorum ki, en iİlhamlı dakikalarımdan birin- kelimelerimi — aramiya mecbur kalmadan yazıyorum. Ve arasıra kendi kendime mırılda- miyorum. — Bu hakiki buluştur, fiLrlul hemen yaz! Bununla beraber son cümle- leriim bana şüpheli görünmiye başladı, ilk cümlelerimle o dere- €e tezat teşkil ediyordu. Bundan başka papaz efendinin sözlerinde orta asırların ruhundan zerre bile yoktu. Kalemimi — dişlerimin ara- sında kırdım. Bir hamlede ayağa kalktım, defterimi yırttım, birkaç kâğıdını küçük parçalara ayırdım, şapkamı yere attım, çiğnedim. — Hanımefendiler, Beyefen- diler. Ben mahvoldum, yenildim! edilmiş olduklarını bildirmektedir. - Ve orada kalıp şapkamı — çikne- meye devam — ettiğim — zaman zarfında başka birşey söyleme- dim. Birkaç adım ötede bir polls memuru durmuştu. Bana bakıyor- du, caddenin ortasında idi, ve yalnız benimle meşguldü. Başımı kaldırdığım zaman nazarlarımız karşılaştı. Beni gözetlemiye |baş- lıyalı belki çok olmamıştı. Şap- kamı aldım, başıma geçirdim, doğru ona gittim, sordum. — Saatin kaç olduğunu bili- yor musunuz? Saatini çıkarmadan evvel bir an durdü ve bu bir an içinde de gözlerini benden ayırmadı: — Takriben dört, diye cevap verdi.. — Tam öyle mi? Takriben dört.... Ha... Görüyorum ki siz vazifenizi iyi biliyorsunuz. Sizi | unutmıyacağım ! ( Arkası var ) A . aKİKY Gd idüm Y ERİ l

Bu sayıdan diğer sayfalar: