e - K b E Çehplabilir, Cenu Denızlermde Bır Se ahat Macerası eşin e.. Üç Serseri.. Uç Mılyoner Fakat bana kafasinı kazma He ezmek arzusunu veren şey bu aldatılış değildir. Herifin vü- sududur. Allahım! Bazan öyle zamanlarım oluyor ki sırf herifin kafasını kırıp işini bitirmek için bütün teşebbüsü yarıda biraka- — cağım geliyor, tuhaf değil mi? Hagton: — Vallahi bilmem, diye ce- vap verdi, bazan ben kendimde de ayni arzuları duymiyor. deği- lim. Fakat adam şimdiki balde altın yamurta yumurtlıyan tavuk halindedir. Binaenaleyh bu mese- leyi düşünmemek mürcccahtır."! — Evet amma, kendimi ala- mıyorum. Diğer taraftan herifin bizi bir faka bastırmak üzere olmadığından emin değilim ! Hagton bu fikrin verebileceği neticeden ürkerek : —Yok canım, diye itiraz etti. No münasebet?. Makar teşebbü- #ü neden yarıda bıraksın? O da bizim kadar - menfaattardır. Ve — yalnız başına bir iş yapamıyaca- v ğını pek alâ idrak etmektedir. Kaptan Hul fikrinde ıstar etmedi, sadece: — Vallahi herifin gayesinin ne olduğunu bilmiyorum, de- .mekle iklifa etti. Fakat hiçbir “fena fikri olimasa bile yine ken- disinden nefret ediyorum. Defi- neye gelince, eğer — söylediği yerde — olsaydı. dün — akşam mutlaka bulurduk. Fakat bula- madık.. Her ne ise olan oldu. Fakat eğer bu akşam da ayai akıbet ile karşılaşırsak Ma- karın benden çekeceği vardır. Banu aklınızda iyice tutunuz! Hagton: — Bu, işte bu olmadı, diye itiraz etti. Bilâkis siz bana va- dediniz ki, benimle ve Tilman ü müşavere etmeden evvel “Makar'a kendisinden şüphe etti- ginizi gösterecek hiçbir hareket- te bulunmuyacaksınız | Bu çok mühim bir meseledir. — Makar bizi aldatsa bile ki, ben zanaetmiyorum, ona göre hare- ket edip plânlarını anlamaya çalışmak mecburiyetindeyiz! — Peki, peki, sizinle müşa- vere etmeden evvel hiç bir şey yapmayacağım. Fakat söyleyiniz bana; altın Makarın - bize gösterdiğişfyerde olsaydı, bu altını getiren geminin © civara yakın bir yerde batı- rılmiş olması batıra gelmezdi ! Muhakkak bu sünle evet ceva- bini vereceksinizdir. Bu takdir- de “size şunu haber vereyim ; den:yı ölçtüm. Derinliği nihayet “Üç dört metre arasında tehalüf ltmelıtedır Bu kağar az bir su- bi yıın içinde koca bir geminin ba- - farılması mümkün değildir. Meğer - ki su kesimi pek az ola... » — Doğru düşünüyorsunuz! F — O halde geliniz, derenin membama doğru derinliğini ölçe- lim. Vakit geçirmiş oluruz. Kaptan Hul sandala giderek sundaj ipini gatirdi. İki arkadaş ğ Nr gece — evvel — kazdıkları kadar — derenin — sahilini hhp ettiler. Kaptan Hul bir ç m"d açtıkları — çukura — Burası adamakıllı ıssız bir — yerdir. Gündüz bile dedi. — Fakat bu Stakpool -d0 — Kaptan Hul Artık Hıddetını Yene- miyecek Derecede Viyar denilen ayaşın bizi gözet- lemesi ve şüpheye düşmesi müm- kündür. Kimbilir, belki bu nok- tada Makarın hakkı vardır. Sahilden — sundajı hrlattı. İp bu nektada lam iki buçuk ku- laç derinlik gösteriyordu. Kaptan Hul: — Fakat daha doğru bir fikir edinmek için sandalı ge- tirip ölçüyü derenin ortasından almak lâzımdır. Maamafih benim fikrime ğöre burada bir gemiyi batıracak kadar su yoktur. — Hakkınız var. Yalbız bu on beş sene zarfında derenin derinlik itibarile değişip değişme- diğini nasıl kestirebiliriz? — Değişmesi için hiçbir se- bep yoktur. Hayır, — hayır, eğer tivarda derin — bir göl mevcut değilse altını getiren gemi mutlak surette burada batırılmamıştır. Hagton kaptan ( Hul ) u din- lerken arkadaşının kendi gemi- lerini sakladıkları gölü ve bil- hassa o gölün dibinde yatun batmış gemi enkazımı nasıl olup- ta düşünmediğine hayret etti. Mamaafih kaptan ©o enkazı gö- rememişti. Diğer taraftan insan zekâsının daima mahdut daireler içinde işlediği de muhakkaktı. Makarın anlattığı hikâye kap- tan Hulun düşüncesini yerli köyü- ne ve derenin bu kısmına bağ- lamıştı, kendisinde hayal kuvveti hiç yoktu, Altını getiren geminin biraz aşağıda derenin mansabına doğru, önlerine çıkan gBIdı ba- Asabileşmişti hnlmış olabileceğini düşünemi- yordu. Sahili bırakarak — ağaçların arasından — çadırlarına dönmek istediler. Fakat daha yüz metre kadar yürümemişlerdi ki yeşillik- lerin arasından beyaz bir gölge belirdi. ( Arkası var ) Askorlik Davetleri Eminönü Askerlik Şubesinden; Henüz ilk yoklamalarını yap- tırmamış 328 doğumlu yerli ve yabancı efradın — yoklamalarına devam — edilmekte — olduğundan aşağıda yazılı vesikaları hamilen şubeya müracaatları ilân olunur. D — Nüfus künye — puslası ( Yabancılar için ) 2 — Mektep — şahadetnamesi veya vesikası Mektep talebesi veya mezunları için. 3 — 3 adet fotoğraf. Eminönü Askerlik Şubesinden; 1 Mayıs 932 de ihtiyat zabit mektebine sevkleri mukarrer aşa- gıdaki — maddelerde — musarrah şeraiti haiz — olan efendilerin yevmi mezkürda şubeye müraca- atları ilân olunur. 1—(D) fıkrasına mensup olanların kâffesi, 2 — Yedinde yüksek ehliyet- name bulunanlardan, A — Piyade velevazım sınıfı- na mensup 316 ilâ 326 ( dahil ) doğumlular. B — İki senelik hizmete dahil 316 ilâ 323 ( dahil ) doğumlular. Sakallı Kadınlar Dıyannda Fransanın Bir Kısmında Kadınlar Hep Sakallıdır Paris (Husu- si) — Fransanın Lotegaron hava- | lisindeki kadın- ların bemen hep- si sakallı ve bı- yıklıdırlar. — Bu kadınlar kırk yaşlarını geçtik- ten sonra erkek- ler gibi sakal- lanmaktadır. Bu hadisenin sebebi bütün tetkikata rağmen anlaşıla- mamıştır. Kadın larda bu sakal ve bıyığı vücuda getiren o hava- Tinin havası mı- dır? Suyu müs dur? Henüz ma- lüm — değildir, Birçok ilim adamları maruf profesörler — bu hâdiseyi tetkik etmişler, Fakat buna bir çare bulamamışlardır. Bu şebirde her kallı kadınlarla karşılaşırsınız, ancak sakalsız ve düğünüz zaman hayretle bakarsınız.. İhtiyar ka ıkıklnrbonıhlpııkılhıyıktıııolı*uhlı e- —e Nermin Hanım mini mini ayaklarmdan birini hiddetle yere vurarak : — Artık yetişiri. diye bağırdı. Hlâllah |.. Kocası Reyhan küstahlığını takındı: — “Artık yetişir, de söz mü? Yotişti, arttı bile. Ben senden çok evvel iliâllah dedim! —Madem öyledir, bunu niçin daha evvel söylemedin... Bunun çaresi yok değil ki... Beni boşar- sın, oldu bitti... Sen de kurtulur- sun, ben de... Bey bütün — Merak etme, onu ben de düşündüm, amma benim teklif etmem dogru olmazdı! — Öyle ise işte ben sana teklif ediyorum: — Boşanalım!... Boşananların canı yok mu?..Zaten bu ev senin için rahat bir ote- den başka bir şey değil... — Amma ne rabhatli.. Onu bir de bana sor... Maamafih ma- damki sen de ayrılmak istiyorsun, yarından tezi yok, gidip avu- katla konuşayım. Onun için sen hemen şimdiden — başının çaresine” bak, Kendine bir yer bul... Ev mi tutacaksın ? Apartı- man mı ?. — Neden ev tutacak mışım ? Oturduğum evin suyu mu çıktı ? Sen kendi başının çaresine bak.. — Ne münasebet |.. Bu evin konturatım ben imza ettim. Beni buradan hiçbir kuvvet çıkaramaz. — Demek dokuz sene nikâ- bın altında bulunmuş bir kadına son bir lütüf olmak üzere birkaç aylık apartman kirasını bile çok görüyorsun... Yazıklar olsun sana! — Ne yaparsın? Öküz 'ölün- ce ortaklık ayrılır. Durup duürür- ken rahatımı bozamam... — Demek bunu da yapıyor- sun ha,, Zaten senden ne bekle- nir! Amma unutma.. İşte duvara yazıyorum. Bon de sana bir oyun oynamazsam — adam — değilim... Anladin mı? * İşler bir kere bu çığıra dö- küldükten sonra olacağına var- mak zarvri idi. Netekim de öyle oldu. Tarafeyn razı oldukları için boşanma davası iki ayda netice- lendi. Karı koca kavgasız döğüş- süz ayrıldılar, Yalnız son gün Nermin Hanım - kocasına İşaret parmağını tehditle sallayarak: — Unutma!l... dedi. Sayfiye Arıyanlar ! İstanbulun münasip bir sem- de yazlık bir ev istiyorsanız; Ev sahipleri! Siz de evinizi mevsimlik olarak kiraya verecekseniz SON POSTA ya hemen bir ilân veriniz. Müşteri bulaca- ğınızdan emin olabilirsiniz. Bu Sütunda Hergun Reyhan Bey omuzlarını silkti. || ÂYE Muharriri: | OYUN — Şu oynayacağın oyunu de- ğil mi?... Oyna da görelim!... x Bir ay sonra bir sabah Rey- han Bey apartmanında oturmuş gazete okuyordu. Bir aralık kapı çalındı. Hizmetçi içeri girip: Hanım sizi görmek istiyor. dediği zaman Reyhan Beyin ne kadar şaşaladığını pekâlâ tah- min edersiniz. — Hanım beni mi görmek istiyor?. Ne münasebet! Nermin Hanım söze başlarken gok resmi ve soğuktu. — Reyhan Bey, size söyle- necek sözlerim var, dedi. — Ne gibi? — Hani size oyun oynuyaca- gumdan — bahsetmiştim de siz de gülmüştünüz ! — Malüm... Sanra? — Gülmekle —hata ettiniz, Reyhan Bey... Ev bulmakta öyle zannettiğiniz. kadar sıkıntı çek- medim. — Allah versin.. Fakat bun- dan bana ne?, - Hıyıı. işin ucu doğrudan doğnıyı size dokunuyor da onun için., i —H — Öyle yüzüme bön bön bakmayın.. Ben bu apartımamı çok beğeniyordum. Bu dairenin üst katı da tıpkı bunun gibidir. Onun için oraya taşındım ! — Her halde yanılıyorsunuz. Çünkü üst katta ev sahibi otu- ruyor ! — Hayır hiç yanilmiyorum. Ev sahibinizle evvelki gün res- men evlendim. Onun için şimdi size ev sahibi sıfatile bazı tebli- gatta bulunmıya geldim. Reyhan Bey konturatınız bir. buçuk ay sonra bitiyor. Bir buçuk ay sonra bu dairenin kirasını yetmiş liradan yüz kırk liraya çıkarıyorum.İşinize gelirse ne âlâ. Gelmezse şimdiden kendinize bir ev bulursunuz... Anlaşıldi değil mi? Allaha ısmar- ladık, Reyhan Beyl Nermin Hanım bu sözleri söyledikten sonra eski kocasını sersemleşmiş bir halde bırakarak kemali sükünetle odadan dışarı çıktı! SON POSTA Havadis ve Hala Yevmi, Siyasi, “ gazetesi ; İstanbül: Eski Zaptiye [hm çlhlçqmı ıouııı,u Telefon İstanbul - 20203 Posta kutasu: İstanbul - 741 Telgrafi İstanbal SONPOSTA — ABONE FİATİ TÜRKİYE / ECNEBİ '1400 Ke. — 1 Sene — 2709 Kr. 750 » 6 Ay o , 400 » 3, 800 ,, 150 « t 300 ,, Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz Cevap için mektuplara 6 kuruşluk pal ilâvesi Tâzımdır. —— Adres değiştirilmesi (20) kıım— ;