B Sayfa HARUNÜRREŞİT e 3 GA Yacan: * y N Tarihin Esrarengiz Sayfaları Ve İsmaile dönerek sordu: — Çiçeklerimi nasıl buldu- nuz? Kendilerini gördükten sonra artık mücevher kelimesini lanmıyalım. Çünki bir elmas veya inci nibayet göze cilâ ve zıya verir. Lâkin bu kızlarda kan yar, can var, ses var, duygu var, ıtır var! Kendilerine bülbül- leri içlerinde saklı güller, yahut gülleri dudaklarında yaşıyan bül- büller diyebi'iriz. İsmail, Fenhasın “Zatülhal,, diye takdim ettiği Ziyanın yüzü- ne baktı: Reşe' leâlâ malâhatuhu Halletet dünya minelfiten! (1) Dedi ve müteakıben gözlerini Zatülcemalin göz kamaştıran yü- züne çevirerek okudu: Hiye Zehrae misli lü'lüetülgav Vasim, talea min cevherin meknunin (2) Ve en sonra Zatülvisalin, nu- ran! bir sütun gibi gönüllere heyecan veren yüksek endamını gözden geçirerek haykırdı: — Ma hazelbeşer, illâ mele- kün kerim, Bu sör, malüm olduğu üzere nyettir. Harunürreşit, amcasının kızlar hakkındaki takdirlerine iş- Hirak ettiğini göstermek İçin aye- tin okunmasını fırsat bildi ve () Bu bir abu ki güzelliği olma- ır. ) Bu beyit, Peyğamberin şalri Hassanın — oğlu — Abdurrahmanındır ve mühim bir hikâyesi vardır. Şair, Muaviyenla kızı için bu beyti de ihtiva eden dokunaklı bir gazel yazmıştı. Muaviyenin oğlu Yezit, şiiri Işidince kızdı ve — hilâ'et makamını Işgal etmekte —olan babasından, — sairin öldürülmesini istedi. Bunun Üzerine baba ile oğul arasında şöyle bir muhavere geçti: — Abdurrahmanın — katlini istiyorsun ? — Kız kardeşimi teşhir ediyor? — Ne diyor? — “Gecem pek uzun sürdü, mah- zun kaldım,, diyor. — Bize ne. Bırak, mahzun kalsın. — Fakat babacığım, “onun için Şama geldim, berkes bu gayretimi tefsire kalkıştı,, diyor. — Bze ne taallüku var? — ( Yazdığımız beyti okuyarak ) lâkin baba, “ Öyle beyaz, güzel, parlak bir. kızdır kt ea kiymetli inciye benzer , demekten de çekin- miyor. — Yalan mı, —hemşiren — güzel değil mi? — Peki amma, ©o bhabisin “ Düz mermer üzerinde biribirimize sarıl- dık, kubbei hazraya kadar beraber yürüdük , demesine ne - dersiniz. Hemşirem onuala sarmaş (dolaş mı oldu ? — Burası hereyan amma şair ağrından çıkıyor, Şalrleri sözlerin- den dolayı öldürürsek şiirsiz kahrız. Oğlunun ve daha birçok kimse- lerin şair hakkındaki bücumlarına göğür veren Muaviye, başka bir ted- bir ile geveze Abdurrahmanı mahtup etmiştir. Onun yüksek zekâsını ve tahammül — küdretindeki — enginliği gösteren bu tedbri de kaydedelim : NMuaviyenin bir tek kam vardı, Ab- durrahman bu moktayı bilmiyordu. Halife, onu yanma çağırarak “bir kazımı medhetmişsin öbürü gücendi,, dedi. Şalr, “Hakkı var, parlak bir şlirle 0 Hasım kızı da medhedece- Him,, cevabını verdi ve yeni bir ga- zel yazarak: “ablası gibi Muaviyenin ikiaci İlazını da sevdim, — beraber gezdim, beraber dolaştım,, tarzında gevezelikler yaptı. Muaviyenin yal- niz bir kizı olduğunu bilenler, şai- rin iftira ettiğini anladılar ve kendi- sini maskaraya — çevirdiler, O da Şamdan kaçmıya mecbur oldu. niçin | kuk - büyük bir heyecan ile amcasına cevap verdi : — Sadaka'lahülâzim! Fakat bu heyecan, derakap mahzun bir dalgınlığa münkalip oldu. Çünki gözünün önüne De- nanir gelmişti. Denanir, Vezir Yahyanın evindeki sarışın hala- fıktı. O sarışın vhalayık ki saçı« nın her telinde güneşten kopma bir hüzme taşıyordu ve Harun, © hüzmelerin her birine gönlün- den bir parçayı kaptırarak yüz dilime ayırlmış, fakat her dili- minde yine hayat ve hassasiyet lı'lıgıı bir kelebek gibi avarelen- Şimdi her biri birçok zevk vadeden bu güzel kızın önünde de kalbinin güneşini seyrediyor- du. Ziyanın, Seherin ve Hunsun müstesna — mahlüklar olduğuna inanıyordu. Lâkin onlarda Dena- nire nazaran bir eksiklik sezi- ordu. Bu eksiklik onların yüz- lerinde miydi, boylarında mıydı, tombulluklarında mıydı? Hayır, bu Üüç kız, tıpkı Dena- niz. gibi — bakışlarında yakıcı şüleler taşıyorlardı. Boylarında, gönüllere serhoşluk veren irtifalar vardı. Tombulluklarında, kıvrım kıvrım hulyalar serpen bir kayna- yış yaşıyordu. O halde bu eksik- ik neydi Harun, gamlı,gamlı düşündük- ten sonra içini çekti, amcasına eğildi; şeyler dedi, fakat nihbayet birer yıldızdırlar. Ben kendilerini güneşimin peyki yap- mak istiyorum. ( Arkası var ) — RADYO — 29 Mart 932 Salı İSTANBUL — (1200 metre 5 ki- Tovat) 18 gramofon, 19,5 Hafız Bur- han Bey, 20,5 gramofon, X1 Hahz Burhan Bey, 22 orkestra. BÜKREŞ — (394 metre 16 kilo- vat) 20,40 gramofon, — 21 orkestra, 21,40 Mella Pia şarkıları. BELGRAD — (429 metre) 20,25 konferana, 21,30 Zagrepten makli, 23,50 çigan orkestrası, ROMA — ( 441 metre ) 21,05 Macaristan hakkında — musahabe, 22,45 komedi, 23,15 konser, PRAG — ( 488 metre) 22 Foros« ter şarkıları, 22,30 piyano koönseri, VIYANA -- ( SI7 metre ) 20,40 konser opera parçaları, 22 Rişer Wagnerden parçalar. PEŞTE — ( 550 metre) 21,15 opra orkestrasının konseri, 22 çi. gan orkestrası, VARŞOVA — (1411 metre) 20,57 gramofon, 21,15 orkestra. BERLİN — ( 1935 metre ) 20,20 Göthe hakkında konferans, 23,20 konser. 30 Mart 932 Çarşamba ISTANBUL — ( 1200 metro ) 18 gramofon, 19,5 Cennet ve Mebrure Hanınılarla Yesari Asım Bey, 20,5 gramofon, 21 Bedayi musiki heyeti, 22 enzbant. BÜKREŞ— (334metre)20,40 Şoman- dan şarkılar, 2iviyolon solo, 21,45 piyano solo. BELGRAD — (429 metre) 20,5 Yugoslavya — konseri, 21,20 tango saati. ROMA — (449 metre) 22 senfoni, 21,45 opera binasından nakil. PERAG — (488 metre) 20,20 salon orkes'ras. VIYANA — (SI7 metre ) 2045 Arien — şarkıları, — 21,25 Madame Larşidük. PEŞTE — (5S0 metre) 20,39 Kora garkıları, 2110 Verdiden parçalar. VARŞOVA — (1411 metre) 20,30 hafif musiki 21,15 gramofon. BERLİN — (1635 metre) 20 dünya siyaseti, 21 salon orkastırası. MANZUM Neriman — Nuriye N 5 İhsan — Ferit . . , DĞ Kuyumcu Birinci Sahne Çiki genç. kadın köğtüde yörürler. İki genç erkek onları takip eder) İHSAN Feritl.. Baştan çıkıyor, kadın yüzünden, insan!.. FERİT Pek ziyade düşkünsün sen de onlara, İhsan! İHSAN Nasıl düşkün olmayım: Kadın —« hayat demektir!.. FERİT Onlar için verilen beyhude bir emektirl.. HSAN Beyhude bir emek mi?.. Yanılıyorsun fazlatl.. FERİT Onlar bizi öldürür bin bir sitemle, nazla! İHSAN Razıyım, naz etsinler!.. Feda olsun canımız!. FERİT Bak!.. Şunların peşinde patladı tabanımız!.. İHSAN Ziyamı yok: Bulunmaz böyle bir çift şen peril.. FERİT Posta tatarı olduk iki saatten beril..|*) İHSAN Beni, endamlarile, perişan ediyorlar!.. FERİT İşte, Mahmutpaşadan, çarşıya gidiyorlar!.. İHSAN Biz de takip edelim,. Hiç kaçırma gözünden!.. FERİT Başım belâya girdi yine senin yüzündeni... ( Kadınlar kuyumcularda bir mücevherci vitrini önün- de dururlar. Erkekler de bilişik dükkânın vitrininde on- ları dinlerler: ) NERİMAN Şu gerdanlığa bir bak: Nekadar güzel, aman!... NURİYE Beğenmekte haklısın bu e'ması, Neriman!.. NERIİMAN Ahi.. Kim bilir göğsüme taksam nasıl yaraşır!.. NURİYE Seni öyle görünce, gözlerimiz kamaşır!... ( Kadınlar yürür, takip başlar. İhsan Nerimanın evini Göğrenir. Kuyumcuya koşar. ) Bir Hasisin Garip | Öı . .. Son Demir—ç;l;laşan Bir Meyhaneci Servetini Yutarken Eoğuldu Paris (Hususi) — Jan Koffiye isminde zenğin bir meyhaneci bütün hayatında kazandığı serve- tini yutarken garip bir şekilde ölmüştür: Jan Koffiye son günlerde has- talanmış, bastalığı gittikçe —ağır- laşmış, nihayet öleceğini anla- mıştır. Bunun üzerine nesi var nesi yoksa hepsini satmış ve pa- raya kelbetmiştir. JANET KOMEDİ İki gerç kadın İki genç erkek * Para işinde babasımı bile dinlemiyen bir adam İHSAN Şu, camakânda duran, gerden'ığı beğendiml... KUYUMCU Çok temiz bir elmastır; buyurunuz efendim. İHSAN Fiati ae? KUYMMCU Bakınız; yakutlar iki sıraş Pek pahalı değildir. Fiati; üç yüz İira, Kestirme söz söyledim pazarlık etmedensel.. İHSAN Pekâlâl.. Satınaldım.. gönderin şu adresel.. (İhsan, kendi kartvizitile beraber, kadının adresini kuyumcıya verir.Paraları sayar gider.) ÜUçüncü Sahne İHSAN — FERİT Feritl.. Kadını gördüm yolda dün akşam Ustü, Bana hiç yüz vermedi.. Bilmem ne için küstü? Halbuki gönderildi adresine gerdanlıktl.. FERİT İşte böyle yaparlari. Sana meheldir; ahkl.... İHSAN Çapraşık görünüyor evet, bana da bu işl FERİT Hediyeyi alırken bakalım ne söylemiş. llk önce kuyumcudan onu tahkik edelim ! Ş İHSAN Doğrul.. Senin hakkın var.. Kuyumcuya gidelim ! Dördüncü Sahne (İki arkadaş mağazaya girer. Fakat, bayret « Gerdanlık oradadır : ) İHSAN Sahibine gitmemiş gönderdiğim hediye, Gerdanlığı burada tutuyorsunuz niye ?.. KUYUMCU Bir kadın kavuşursa kıymetli bir elmasa, Kolleksiyon merakı ona olur bir tasa ! Yani: Bir tane bulsa, bin tane daha ister, Kocasının hali de olur gün günden beter | Her zaman bulunur mu sizin gibi bir adam, Ben de ona daima böyle bir şey alamam ! Dedim: Ha evde durmuş, ba benim dükkânımda; Karımın elmasını saklıyorum yanımda 1... HÜCESTE MÜMİN Yarın akşam E L H A M R A sinemasında Meksikalı Dansöz ( La courtisaane Mexicaine ) filminde gitaraların iştirakile taganni edilecek İspanyol — şarkıları, romanslar ve tangolar halkı teshir edecektir. Cidden görülecek bir filmdir. SAADET GÖLGESİ ( Papa Longues - Jambes ) Tamamen Fransızca sözlü mükemmel bir film. GAYNOR ve WARNER — BAXTER B> tarafından. Yatağa düşüp gittikçe ölüme yaklaşan zengin meyhaneci, ha- yatında bin müşkülâtla kazandığı sevgili — paralarından — ayrılmıya tahammül edememiş, bu paraları öbür dünyâya götürmiye karar vermiştir. Jan — Kolfiye evvelâ binlik frankları, bilâhare yüzlük frankları yutmıya başlamıştır. Bunu ellilik franklar takip etmiş ve sıra beşlik frankların yutulmasına — gelmiştir. — Zen- gin meyhaneci son arzusuna nail olamamış, gırtlağında bir beşlik frank olduğu halde can vermiş ve paralarının hepsini yutama- mıştır. Jan Koffiye öldükten sonra otopsi yapılmış ve midesindeki yüz binlerce frank yııı;ı. parça bir halde bulunmuştur. Çarşamba akşamı: Kadıköy Süreyya sinemasında Acemi Çaylaklar Perşembe akşamına kadar Raşit Rıza tiyatrosunda temsil yoktur.