Haftada Bir Defa Muallim Sayfası Her Hafta Perşembe Günleri Neşredilir. İl_l;allir;ıiârin Maaşları Meselesi İlkmektep muallimlerinin ma- aşları, husust idare bütçelerin- den tesviye edilmektedir. Halbu- ki bazı vilâyetlerin husus! idare- leri, kendi mekteplerinin maddi ihtiyaçlarını bile temin edecek kudrette değildir. Onun için bu vilâyetlerde muallimlerin İki, ç. hatta dört maaşları mütedahil kalıyor- ve muallimler zaruret içinde bırakılıyor. Yalnız resmi makamlara — değil, — gazetelerde şikâyetler vukuuna sebep oluyor. Meşrutiyet cevrinde — hususi idareler tesis olunduktan sonra başlıyan bazı vilâyetlerdeki bu maaş verememezliğin hâlâ devam etmesi, itlihaz edilen usullerin mütemadiyen değiştirilmesine rağ- men, muvafık bir usüle karar verilememesinden ileri gelmekte- dir. Maarif Vekâleti bir fikir, bir tedbir buluyor, bu tedbiri Maliya Vekâleti kabul etmiyor. Bunun ürzerine gelsin mütalcalar ve müzakcreler, Bunlar, kırtasiye tarzının neticesi olarak, Arap mavalı gibi uzadıkça, ötede mu- eilimler, sızlanıp duruyorlar. Hakları yok mu? Elbette var. Cümhuriyet idaresi, en büyüğün- den en küçüğüne kadar, her ayın başında maaşını tomin eder- iken, bazı vilâyetlerdeki ilkmek- tep muallimlerinin aylarca maaş beklemeleri de nasıl doğru olur? Muallimler, hangi memurdan daha kıymetsizdirler. Bilâkis, mu- allimin kıymeti, vatanın atisini yapması itibarile, bepsinden yük- sektir. Bunda kimsenin şüphesi yok ve iş bir kıymet meselesi değildir. Mesele, âdilâne ve man- tıki bir usul bulunamamasıdır. Bir kerre ilkmektep musllim- lerinin maaşlarını, husust idare- lerin temin etmesi prensibine saplanıp — kalınmış, — Maliyecilik zihniyeti, yüz binlerce memurun içinde yalnız 10- 12 bin mualli- min devlet bütçesinden — maaş almasını kabul edemiyor. Dev- let maliyesinin üzerine bir de bu kadar muallimin maaşını yüklet- meyi muvafık bulmuyor. Peki amma, hususi idarelerin tahsisatı devlet bütçesi haricinde midir? Bütün teklifleri Maliye Vekâleti tahsil etmiyor mu? Bundan bir mik- tar parayı"işte hisseniz budur,, di- ye vilöyetlere veriyor ve bu yüz- den birtakım fazla ve lüzumsuz memurlara da fizuli paralar veri- yor. Halbuki dünyada en basit hakikatlerdendir ki, tasarruf müm- kün olabilen işlerde fuzuli mas- raflar yapmak, müsriflikten baş- ka birşey değildir. Sırf muallim- lerin maaşları için hususi idare- lerde bazı fazla memurlar istih- dam edildiği görülmektedir. Mü- tekait dul ve yetimlerin larını vermek - için, gişe'erinin kaldırılıp malmemur- huklarının tavzif edilmesi gibi, muallim maaşlarının bu suretle temin olunması imkânsız değil- maaş- zat maaşları MUALLİM SAYFA SI İngilterede garip bir dershane: Tiyatrolarda çalışan çocumtar, L. C. £. terdiye mücssesesinin daimi nezareti altındadır. Soldaki taraçasında hesap o' » Sağdaki resim de İse, “Seal simde hoşa giden bir nevi çorba içiyorlar. Sessiz Okuma Usulleri Hayatta, bir gazeteyi, bir mektubu, bir kitabı yüksek sesle okuduğumuz pek nadir olan hâ- diselerdendir; herkes, çok defa dudaklarını bile kıpırdatmadan yalnız gözlerile okur. Halbuki mekteplerimizde hayatın bu ha- kikatinden tamamile tegafül olu- nur. Çocuklarımıza hep yüksek sesle kıraati öğretiriz. Vakıâ bu işte çok ehemmiyetlidir; çünki herkese okunan bir parçanın lâzimgelen — tesiri hâsıl etmesi için, onun nasıl okunacağını bil- mek ve öyle okumak lâzımdır. Elbette yüksek sesle okumak bir san'attir. Bu san'ati, uzun temrinlerle ancak elde edebiliriz. Bununla beraber, sessiz kıraa- ti de ihmal etmemek icap eder. Çocuk, herhangi bir parçayı gözle okumalı ve okuduğunu iyi anlamanın yolunu bilmelidir. Yüksek sesle okuma, — gözle okumıya nispetle çok daha za- man alır. Sessiz okumak, süratli olur. Fakat bu sürat anlama süratile mütenasip olmak lâzım- dır. Hiçbir şey anlamadan çabuk okumanın ne faidesi olur. Şessiz okuma da vaktin yüzde doksanı mananın — anlaşılmasına aittir. Ne de olsa, vakit en ziyade fahime — işinde tekâsüf eder.ğ Bu — türlü — kıraatte çabuk anlamıya muvaffak olan çocuk, hayatta okuyacağı şeylerin mealini idrakte de sürat gösterir. Binaenaleyh — çocuklarımıza sessiz kıraati de talim etmeliyiz. Bu hususta, her vakit yaptığımız gibi hareket etmek kâfidir. İste- necek şey, okunan parçayı anla- mak hususunda zihnin kaçamak- lar yapmasına meydan verme- mektir. —— — dir. Bu halde ilkmektep mua- limlerinin maaşları da umumi bütçeye ithal ediliverir, Hem devlet, mütedahil ma- aşları vermiyor değil ki.. En son bu maaşlar — veriliyor, ve yine devlet veriyor. O halde; doğru- su biu manasılığa biz akıl irdire- miyoruz. Eğer ilk tedrisat, bir köl olan umümi tedrisattan ayrı birşey telâkki olunabilse, masarifi — de umumt — teklif. Rus ada çocukların kitap okum- ya, kitapları sevmiye alışmaları, Ma- ar'f idaresinin ehemimiyetle düşünüp temin etmiye çalıştığı işlerdendir. Çocuklara mahsua kitaplar gittikçe artmaktadır. Bu hususta — yapılan propagandalar, muazzam nümayişler şekliri alıyor. (3) numaralı resmimiz, * çocuk kitabı haftası , nda kitap sergisi otomobilini ve “çocuklar, ki- tap sahibi olmıya çalışınız., Levhası» Österiyor. (4) numaralı res. de ise, bir çocuk kitabı sergisinz kitaplara bakan kız çocuklarını gör- termektedir. Bahar gelmek üzere Mektepler çocuklar bahçe işlerile meşgul olm- ya hazır'anıyorlar, Hayat bilğisi ve tablat tetkiki dersleri için mektep bahçelerinin ehemmiyeti büyüktür, Resmimiz, İngilterede bir mektep talebes'nin kendi bahçelerini, kendi ihtimanılarile yetiştirmekte, bu suret- le hem ders görmekte, hem çiçek sevgisi edinmekte, hem de salim bir beden hareketi yapmaktadırlar. ——— —— n lerden ayrı olan — halkın ühdesine birakılsa, o vakit iş değişir. Devlet, bütün mücssese- leri — devletleştirirken ilkmektep- lerin yalnız maaşlarını, umumi devlet prensipleri haricinde gör- memelidir . Artı an'ameye değil, diğer iş- de “ İhtiyar kadımına ayakkabısı , piyes'nde rol alan küçük san'atkârlar, tiyatronun Ceymis, parkında bir açık hava metebiade soğuk mev- Talim Ve Terbiye Filimleri Almanyada — Tedrist sine- manın inkişafı için Weinerde yeni bir sinema müessesesi vücu- da getirilmiştir. Bu müessese, ge- rek kendi yapacağı ve gerekse ecnebi memleketlerinden getir- teceği tedrisi filimlerin satılması ve — kiralanmasile meşgul ola- caktır. Berlin Darülfünun Profesörle- rinden Hindeser, Berlinde sine- maya ait meselelere dair bir sıra konferanslar — verdikten — sonra, şimdi de sinemaya ait bir ensti- tü vücuda getirmek Üzere lâzım gelen teşebbüslerde bulunmak- tadır. Fransada — Pariste intişar etmekte olan Cineopse mecmu- ası ahiren intişar eden 149 uncu sayısında, bilhassa terbiyevi ve tedrisi sinema meselelerinde sa- lâhiyet sahibi olan zatların ma- kalelerini neşretmiştir. Bu maka- lelerden -bazılarının serlevhlarını kaydediyoruz: “İlme hâdim sine- ma,, “Hifzıssihha ve içtimai hastalıklara karşı tahaffuz kai- deleri, , “Sinema ve turizm, *“Tedrisi sinemanın terakkileri,, , “Sinema ve ziraat,,. Rusyada — Moskovadaki “Su- yonskins,, müessesesi, mekteple- | rin politeknizasyonuna dair dört filim hazırlamaktadır. İspanyada — İspanyada “Ta- biyat Cemiyeti,, Madritteki Ope- ra sinemasında umumi terbiyeye dair filimler göstermiştir. Pro- gramda “Bahçe örümceğinin inki- şahı ve hayatı,,, “Mon Blânın eteklerinde,,, “Kap Londrası, filimleri vardı. Brezilyada — Sâo Paolo Ma- arif idaresi tarafından, sinema ile tedrisat işi için teşkil edilen komisyon — mesaisine — faaliyetle devam — etmektedir. - Komisyon azasından biri, bir propaganda seyahati esnasında, mekteplerde coğrafya dersine dair bir film göstermiştir. Komisyon Sâo Paolo şehrinin ticari ve sınaf faaliyeti- ne dair de bir filim hazırlamak- tadır. ——— lerdeki gibi cezri hareketlere dönmek lâzım. Muallim maaşları, en yakın zamanda, insaf ve man- tığın istediğ hal yoluna sokulma- ldır . Bu Sayfada: Yeni terbiye cereyanları - Büyük ter- biyecilerin hayatı - Türkiyede yeul nazariyelerin — tatbikatı - Muallimlerin dertleri- Yeni tecrübeler — vesaire. |Hayatz Mektebe Sokmalı Bizim zamanımızdaki mektep- lerle bugünkü mektepler arasın- da karlı dağlar kadar fark var- dır. Bizim içinde yaşadığımız ve çalıştığımız muazzam — biaalar, yalnız şeklen değil, ruhban da kışla idi hem bugünün kışlası değil, mutlakıyet devrinin kışla- sıydı. Hayat onun içine girmek değil, kapısından bakamazlardı. Böyle hayattan uzak, insanlık- tan uzak bir terbiye ile yeti- şen bizler, bugünkü mekteplilerin serbestisini — görünce — şaşırıyor, böyle terbiye mi alacağında tered düt ediyoruz. “ Kızı kendi hali- ne bırakırsan, ya — davulcuya varır, ya zurnacıya ,, derlerdi; « Kızını döğmiyen, dizini döğer ., derler di; biz bu sözlerin müed- dasına göre — yetiştiğimiz için döğülmiyen, tazyik görmiyen ço- cukların. adam olmiyacaklarına hükmediyoruz. Nihayet en asrimiz, dayak aleyhinde bulunsa da, izinsiz- lik, tekdiri aleni, ihracı muvakkat gibi ağır cezalara ihtiyaç bulun- duğu fikrindedirler. Çocuğu kor- kutmalı ki itaat ne olduğunu bilsin; itaati öğrenen çocuk doğru yola gider, hakikati bulur, derler. Bu doğru yol nedir? Bu bakikat nasıl şeydir? Anlaşılan doğra yol, hendesenin bir hattı müste- kimiş; hakikat te “iki kere iki dört eder,, —mütearifesi gibi, mücerret bir şey telâkki ediliyor. Halbuki hayat bu mü- cerretlerden uzaktir. Çocuk nereye namzettir? Ha- yat içinde yaşamıya, bu yaşamayı nasıl öğrenir? Kitaptan mı? Asla, dört tarafı kapalı, dört köşe pencerelerden göğü gören bir bina içinde, kitabi tedrisat, beynl bir kumkuma gibi doldurmaktan başka bir şeye yaramaz, Nasıl Fransızlar “ insan de- miri döverek demirci olur, der- lerse, çocuk ta hayat içinde ya- şamakladır ki hayatı öğrenir. Bu- günkü mekteplerimiz hayata yak- laşmıştır; fakat yaklaşmak - kâfi değil, hayatın içine girmek, ya- hut hassaten hayatı mektebe sok- mak lâzımdır. Açık Hava Dershaneleri Sıcaklar gelmek üzeredir. Ha- vaların durgun ve sıcak olduğu günlerde çocukları mektep binası içinde tutmak, onların bedent ve fikri sıhhatleri için zarardan başka bir şey değildir. Vakıâ memleketimizde açık hava mek- tepleri henüz bilinmiyen şeydir. Umuzmt harptenberi -Avrupa ve ÂAmerika, zayıf ve hastalıklı çocukların hayata kazanılmaları için açık hava mekteplerinden büyük istifade etmektedirler. Bir ağaç altında, yeşil yap- rakların gölgesi içinde bir kıra- at dersi yapmak, hem istifa- delidir, hem de daha ziyade ca- ziptir. Bunu tecrübe eden mual- lüm, fırsat buldukça açık hava dersi vermekten geri durmaz.