HABİBE MOLLANIN Dedikodusu AYRILMA KARARI ear — ia yaptın.. Bana iyi- 12 Sayfa SON POSTA BEER GRİP s HARUNÜRREŞİT e EREM “0 REMEMMDEMREE e ee AML LERİ Vo:cr X X Tarihin Esrarengiz Sayfaları (Baş tarafı 1 inci bri Beytile inlerken gözlerinden — Hele düşün, hatırlamıya | O mahrem bir hâdise idi. Halife Koca — Öyleya.. Hemde lik ettin Habibe Hanım.. Al sana yaş ta boşandı için Zübeyde | çalış. Eğer Reşidi 1 lin” Di imel Fa bi ayrılık istiyor.. bir lira.. yaş şanı ğı için eyi ış. Eğer Reşidi nasıl memnun e kendisinin ve üçüncü ir Mübe - A. Odu sek Habibe: — Ak ekiik olm müdahaleye lüzum gördü: Ç ettiğini söylersen bir maşlah ta ; şahsın (o bildiği bir vak'a | çok oluyor.. Senin gibi menşur | benim şeker evlâdım.. Demek ki — Sus, dedi, beni de ağla- | ben veririm, Karıların gibi maş- | idi. Bir omaşlah daha almak | bir romancının bin bir tane sev- | son kararın ayrılmak öyle mi? dacaksın. İki karı sahibi olmanın | lahların da ikileşir! söylemezsen ' veya üstündekini mubafaza et: | gilisi olur. Dör bucaktan name Karı — Evet... Dünyada dur- dalgalar arasına düşmek oldu- İ zevcimin verdiği şu güzel şeyi | mek icin bu mahrem macerayı | âlir. O da bu gibi şeylere alış- | mam artık. ğunu biliyorsun da ne halt etmiye biri iki yapıyorsun? (1) —Fakirlik efendimiz fakirlik!.. Zübeyde, hayran hayran, Beh- lölün yüzüne baktı. Bir kadın Üzerine diğerini almakla fakirli- ğin ne münasebeti veya böyle bir hareketin fakirliği azaltabilecek nasıl bir tesiri olalabilirdi. Görü- nüşe bakılırsa biri iki yapmakla fakirliğin çoğalması icabe- derdi. Halbuki Behlül, (o fakir olduğu için iki evlilik ha yatına atıldığını iddia eder görü- nüyordu. Emire, hakiki bir hay- retle bu manasız cevabı tavzih ettirmek istedi: — Evde < kadın çoğalırsa maişette bolluk mu hasıl olur? — Lâ, mevlâtil Maişette bol- luk değil bilâkis darlık husule gelir. Lâkin musibeti düşünmek imkânı (kaybolur, insan biraz rahatlaşır. — Anlamadım! — Fakir erkeğin karısı, ök dürmeyen, fakat daima ölüm acısı veren Azrail gibidir. Dır- dırlariyle adamı bıktırır, usandı- tır, yaşamaktan nefret ettirir. Eğer kadın ikileşirsme eve giren ekmek yarıya inmiş demektir. O ve kit açlık başlar. Azrail za'fa uğrar, hücumunu gevşetir. Ben de başımı dilendirmek karr mın çenesindeki zehiri kurut- mak için bir kadın daha aldım. Fakir (olmasaydım bu haltı etmezdim! Bu garip mantık veya man tıksızlık, Zübeydeyi bayli gül dürdü; — Otur, ya mağşuş! - Dedi - senninle konuşmak sevimli oluyor! Şimdi (O Behlâlün (o maşlahına bakıyordu. Ekseriya yarı çıplak gezmeği itiyat edinen ve henüz fakirliğinden şikâyet eden şu nüktedan serserinin taşıdığı maş- lah, lâğır bir ata vurulmuş mü- cevher eyere benziyordu ve pek yakışıksız duruyordu. Zübeyde, bir müddet maşlahı tetkik etti ve ona dolgunca bir kıymet biçerek lâtifeye girişti: — Fakirim, diyorsun. Üstün- de emirlerin, vezirlerin giyebile- cekleri cinsten maşlah taşıyorsun, Ayyarelere (hırsızlar ve yav- kesiciler gibi adamlara ayyar derlerdi ) şeyh mi oldun, herif- lerden bise mi alıyorsun? — Lâ, ya mevlâti! Günahıma giriyorsun. Bu maşlah, Emirilmü'- mininin ihsanıdır. — Ya! demek ki zevcimle görüştün ve ihsan aldın. Acaba onu güldürmek için ne yaptın. Öğrenbilir miyim? — Unuttum mevlâti, unuttum. Yalnız maşlabı biliyorum. onun verdiğini Tİ) Arapça meşhur bir söz var- dır, “ Dalğalar arasında kalan adam mı, brkaç kadın arasında bunalan koca mi bedbahttr?,, Mealinde olup birden fazla kadın almayı tezyif için söylenmiştir. Zübeyde, o vecizeye telmih ediyor. sırtından alırım, seni cascavlak bırakırım. Behlül, düşündü, düşündü, bir karar veremedi. Maşlahın ikileş- mesi hoşuna gidiyordu, sırtında- kini elden çıkarmak O iktimalin- de ise içine bayginlıklar geliyor- du. Fakat Harun ile neler yap- iğne söylemek işine gelmiyordu. | Durümbüyl diss (Baş tarafı İ inci sayfada) yazınıza bugün buraya gelen gazetenizden memuriyetimiz mut- tali olmuştur. Dursunbeye muhabiriniz hadiseyi yanlış olarak vermiştir, hadise şundan ibarettir, 14 şubat 932 tarihinde Dursunbeyin Va- kıf mahallesinden Mustafa oğlu 22 yaşınde kahveci Mehmet is- minde bir gencin akşamdan fazla derecede içmiş olduğu rakının tesirile vefat ettiği ihbar edilmiş ve yapılan tahkikatta müteveffa- nn ölümü şüpheli görülerek otopsi (yapılmak üzere ceset Balıkesire gönderilmiş ve ne- ticede. Kahveci Mehmedin müptelâ olduğ (atüme) hastalığının (dev- ri tekebbüdirinde) vefat eylediği ve bu esnada içmiş olduğu rak nım ölümünü tesbil ve tesri ettiği anlaşılmıştır Binaenaleyh perman- ğanat içmek suretile öldüğünün aslı esası yoktur, keyfiyetin olsu- retle gazelenizin aynı sahifa ve nur efendim. Dursunbey C. Muddei Umumisi.V. ALİ RIZA Yenil Neşriyat Kanun Namına Reşat Enis Beyin “Kanun namına,, ismindeki romanı çık- mıştır. Bu yeni ve kuvvetli isti- dadı tanımak istiyen bütün ede- biyat meraklılarına tavsiye ederiz. ae nn vi ü KAFATASI 15 Tablo Yazan:” Nâzım Hikmet Talebe gecesi Yakında ; SAATÇİ İkinci musikili komedi. Yazan ve besteliyen CELÂL ESAT 22 Mart Salı günü akşamı büyük ihtıfal: Göte gecesi.. 100 üncü senesi tes'idi. Temsile tam saat 21 de baş- lanacaktır. sütununda tekziben neşri rica olu- i | p | Zübeydeye açmakta büyük mah- zarlar buluyordu. Ayni zamanda kendisinin o unutkanlıkla o şöbreti vardı, o şöhreti bozmaktan da çekiniyordu. Nasıl çekinmesin ki Bağdadın harem odalarına girip güler yüz görebilmesine hep © şöhret amil oluyordu. (Arkası var) 15 Ma ları Ve İngiliz Hükümeti Londra 16 — Avam Kaması angarya mahsulü olan ecnebi mallarının ithalinin men'ine dair olan lâyihayı (birinci o okunma- sını müteakıp kabul etmiştir. Bu tedbirin kat'i surette kabul edilmesi omeşküktür. Bu kanun Rus mallarını istihdaf etmektedir. D. Muvahhide A. Demiryolu GLORYA sineması Mart kontengantemanından — bilistifade bu mevslem xarfında kemali muvaffaki yetla irae edeceği bir seri film gümrük ten çıkarmıştır. Bir kaçının (isimleri berveçhi atidir. İKİ KOCALI (Le double maringe ) LİAN HAİD tarafından BUBUL'un ÇETESİ (La bande a Boubowle ) (GEORGES MELTON'um sön muvaffakiyet, KURT BEY (Mösyö le FOX ) "ANDRE LUGUET tarafindan Ve salre... Va saire. Bu akşam A Ss R İ sinemada WİLLİAM HAİNES - ANİTA PAGE ve KARL DANE tarafından parlak bir surette temsil BAHRİYELİ (Cosur de Marın) Muazzam filminde Amerikanın harp donanmasının fevkalâde cevelânı ve bunu tökip eden şayan hayret bir aşk ve macera romunm hayretle seyredetekuinie, Her akşam ve Cuma, Cumartesi ye Parar saat 1612 matiselerinde fovkalide varyete numaraları, edilen ŞARKISI İ zünün karası, kın olmalı değil mi ya. Sen bir erkeksin.. Herşeyi yaparsın.. Er- keğin elinin kınası, kadının yü- Elini yıkar kurtu- lursun.. Asıl o kendine baksın... Koca — Ne? Yoksa onun da bir şeyi mi var? Habibe — Hadi hadi.. Açtır- ma kutuyu. Söyletme kötüyü.. Habibecik neler bilir ama.. Her şeyi söylemek işime gelmez. le suratıma bağırma ayol.. A.. Iş kendine gelince bemen etekler tutuşuyor değil mi? Tencere kıçın kara.. seninki benden kara.. Sen yap yakıştır, tak takıştır, sonra sana yaptılar, sana taktılar mı hemen kiyam et. Oğlum etme bulma dünyası bu.. Çalma kapımı çalarlar kapını.. Kazma ku- yumu, kazarlar kuyunu.. e üstüme yürüme.. Vallahi billâhi bir şey bildiğim yok.. Öyle vr ledim.. nlığımdan.. manda dostu olan bü yok ta elbette onun da bir tane vardır diye söyledim.. Yoksa iki elim yanma gelecek... Bildiğim bir şey olsa söylemez miyim? Alla için... Namusuna kalıbımı basarım.. Amma ille ve lâkin kıskançlığına diyecek yoktur. ardan Biz de karı olduk... imiznen yakalardık ta namus belâsı o çıtımızı o çıkaramazdık.. Erkektir.. Canları sağ olsun der- dik... Geçer Amma giderdik.. ayrılmak istiyormuş.. Ne yapalım.. Amasyanın ei biri olmazsa bir daha.. Senin gibi tosun bir delikanlıya kız mı bulunmaz. Koca — Bırak gevezeliği.. Sus.. Geliyor. Habibe — Neredesin Hanım kızım... Gel, anlat ayol ben ya- bancınız mıyım.. Belki derdinize derman olurum.. Hadi söyle.. A.. Sen geyinmişsin kizım.. Leylâ — Evet (görüştünüz mü? Turban? Yanlışlığı hallet- tiniz mi? Koca — Evet.. Ben herşeyi anladım Leylâ! Biraz da sen konuş. Leylâ — Benim onunla ko- muşacak bir şeyim yok... Ben imdi avukat Ramize gidiyorum. Herşeyi haber vereceğim.. Artık seninle aramızda hiç bir şey kalmamıştır.. Bu andan itibaren karı koca değiliz. Koca — Ya.. öyle mi? Pek- âlâ.. Bir dakika da bana müsa- ade edin de ben de giyinip geleyim.. Avukata beraber gi- delim.. (Çıkar) Habibe — Evlâtçığım... İşin aslını ararsan ben Feriha Hanr- — gönderdiği o mettubu sana ye ordum.. Turhan Beye de- a hanesi haber vermiye iyorduım.. eydi. — Sahih mi Habibe Hanım? Habibe — Vallahi billahi. Bak ağzımın aptestinnen sana yemin de ediyorum. O Kızım sen beni ne zannediyorsun? Ev bark yıkıcı çarşamba karısı mı? Karı — Sen ilk defa olarak mı böyle bir mektup getiriyor- sun. Habibe — A.. Elbette yav- rum Feriha kaltağı beni geçen- lerde yakaladı. Yalvardı.. Ya- kardı.. Elime de bir lira sıkıştır- dı.. Şu mettubu Turhan Beye götür.. Sevaptır dedi.. Ben de ne olduğunu ne bileyim. Hani ne derler.. Herkesi kendin gibi bil. Allah bir.. Şira hiç şüphe de girmedi? Götürüp vereyim bn re e bir şey- İP. edim. Habibe— İyi yaparsın kızım.. Zaten sana birşey söyleyim mi? Sen bu romancı herifnen dünya- da yapamazdın.. Roman, hikâye yazanlara emniyet caiz değildir.. Onların bin tarakta bezi vardır.. Dünyada aile geçindiremezler.. Bir defa tek duramazlar ki.. Ben sana kendi elimnen bir koca bulayım da gör.. Eli ekmek tutan, zengin, namuslu, kelli felli bir ev efendisi.. Böyle kadın peşinde koşan, gözü dışarıda züppe değil, Sana di bir koca bekzez ki yavrum. hem ölüsü, hem de dirisi para olsun.. Aklını başına topla yavrum.. Etin canın yerinde iken kendine bir eş bul. Sana bu kadar söylerim.. (Birdenbire Koca girer) Koca — Vay renksiz, karak- tersiz, uğursuz ii karı vay. Bana başka lisan, karıma başka lisa kullanırsın ba? Heşey senin başının altından gine mı za ten,.. Sansar Habibe Anak oğlum. Terbiyesiz halayıklar gibi anah- tar deliklerinden bizi mi dinli- yordun.. Koca — Sus... Foyan mey- dana çıktı.. Şimdi. seni ayağımın altına alırsam pastirmanı çıkarırım Habibe — Cart kaba : Bana bayrakları li açtırma; şınızda Habibe Molla var. Ben netameliyim.. Bennen oyun ok maz.. Ben icabında ev yapar, ocak yakarım. İcabında da ocak- lara incir dikerim.. Ben tekin değilim ha bilmiş olun.. canım karıcığım.. Sana yemin ederim ki Feriha meselesi senin emsalsiz sevgine karşı işlediğim ilk ve son cinayettir.. a. al (Kefaret) i sa önünde parça parça ediyorum Ga ).. Sana herşey feda olsun.. Ilahaşkına iy durma.. Habibe — A.. Ayol bunlar barışacaklar.. Öyle ise benim aranızda ne işim var. Ne haliniz varsa görün. Ben gidiyorum.. Koca — Evet.. Defol sansar karı... Habibe — Aman sus gidiyo- ruz işte, Kar — Güle güle Habibe Hamm.. Sonra bir gün yine ge- lirsin görüşürüz. Habibe — Allahaısmarladık.. Zaten öyledir, doğru söyliyeni dokuz köyden kovarlar. Koca — Çık dışarı. Elimden bir kaza çıkacak. Habibe — Çıktım. Çıktım. Koca — Leylâcığım.. Beni af- fediyor musun? yemin ederim ki senin saadetin için ica- bederse mesleğime veda ederim, bir daha roman yazmam karıcı- ğım. Beni affet. Karı — Hayır.. Hayır. Her- şeye hakkım var. Fakat seni san'atinden oayırmağa (hakkım yok.. Yaz Turhan, yaz. Yine roman yaz.. Fakat busefer roman- larının mevzuunu hayattan alma.. E mi, vadet bakayım.. oca — Vadediyorum karıcı- m.. > Karı — Ah. Ah. Bizim gibi arkadaşları olmasaydı bir- çok san'atkârlar kurak çeşmeye dönerdi.. Koca — Canım karıcığım. Teşekkür ederim.. Karı — Turhancığım.