YAT SON'TOSTA.. Gon GÜNLERİ-.. Abd Derece Kıyınet Verirdi ülhamit, Batıl İtikatlara Son| Bugünün Romanı | | AA 12 NO Yaran: Z. Şilir 0, Yaptıklarını Düşünmez, Küfrean Edenlere Kızardı NAKİLI — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 255 — 5 Teştinleveel 917 Bu sabah Abdülhamit, garga- Tn tesirile boğazın! zorluyordu Ünündeki gümüş liğene tükürür Ürmez : — Elhamdi Diye haykı B boğanadi ı']lk kılçığı — nihayet çıkmıştı. Abdülhamit, doktora - göstermek kin kılçığı bir gibrit çöpile |i- Ütnden aldı ve tülbent arasına takdadı. , Harem de herkes sevinyor, İkibirine müjde veriyordu. Öğleye yakin doktor Atıf Bey geldi. Abdülhamit, büyük İi? memnuniyetle kılçığı göster- Ameliyat gibi hiç sevmediği bir mecburiyete maruz kalmadan b badireyi atlattığına pek çok teviniyordu. Bademciklerin daha hâlâ şiş *tlmasına ve ses kısıklığının da levam etmesine rağmen istırabı lafiflemiş ve birdenbire harare- & de hali tabiiye inivermişti. Doktor, bugün de istirahat tavsiyesinde bulunarak, Abdülha- Bidin teşekkürleri arasında se- tmlik dairesine avdet etti. 6 Teşrinlevvel 917 Abdülbamit bu sabah ği zaman kendisini çok iyi 'uldu. Vücutça hiçbir rahatsızlı? ı lmamıştı. Boğazındaki ihtikan men hemen zail olmuş, sesi de takisine nisbeten iyice açılmıştı. Bu sabah, çokça miktarda süt . Öğle yemeğinde de iki hne köfte ile biraz kabak yedi, Bugün, — (Merak )tan, — ve [Merıklı insan ) dan bahis açıl- D Bıştı.. Abdülhamit: — Bunun yegâne çaresi, seya- 'Attir, Dedi. Ve sözüne şu *vam eti — Bakınız, size bir şey anla- iyım. Benim mabeyncilerimden bir (Emin Bey) vardı. Babası 'ağıstanlı imiş. — Dağıstandan alkmış, Marsilyaya gelmiş, orada Yetleşmiş... Bir aralık bu, (merak) stalığına müptelâ olmuş. O d"ecedıı ki adeta deli diye tı- Marhaneye konulmuş. Bir. müd- * tahtı tedavide bulunmuş, son- 'a iyi olmuş. İyi olunca, derhal KRyahate çıkmış. Bütün Asyayı laşmış, Taşkentte, Buharada, rkantta, hulâsa Türkistanda f*lmedik yer bırakmamış. Sonra *tanbula gelmiş. Bir seyahatname Yazmış. O zaman Maarif Nazırı *lan Münif Paşaya takdim etmiş. 'ünif Paşa, bu eserine mükâfa- k_" kendisini Maarife almış. Bu itabı sonra ben de gördüm. * islâmın bu kadar büyük B: seyahat — yaparak — böyle * '.cuv vücuda — getirmesini "_kdır ettim. (Mabeynje aldırdım. B yet, ( Mabeynci ) yaptım... S“'!İâ. bana pek sadık idi. l;;"ldın o da (küfranı nimet) — Şt Ben de Cenabı hakka havale suretle uyan- | | vardı. Alaturka saat dörtten öğ- | | meşhur O, bildiği gibi yapsın. Dedim. Çünkü bunun gibi birçoklarının ( Kısası İlâhi ) ye duçar olduğunu görmüştüm. Bu hikâye Abdülhamide itikat bahsini hatırlatmıştı. Manevi kuv- vetlere fevkalâde itikadı olduğunu söyliyen Abdülhamit, hayatının meçhul bir noktasına temas eden şu meseleyi M âlim ve isamettin isminde leye kadar Eyüpsultan camisinde mesnevii şerif okurdu. Dersinde, birçok vükelâ bulunurdu. Hatta Mitat Paşa bile onun ders müdavimlerindendi. Bu zat, sonraları âma clmuş. Fakat âma olduktan sonra, zekâsı ve fera- seti de artmış. Bu zat adeta keramet izhar ederdi. Birçok | kişiler gider, kalplerindeki murat hakkında ondan (tefe'ül) ederler- di.. Meselâ, birisi ev yaptırmak istiyor.. Gider onun meclisine ha- bersizce oturur. Eğer Hüsamettin Ef, lâkırdı arasında murat - sahi- bine doğru döner, ve: — Ev yaptırmak iyidir. Ev insanı soğuktan ve sıcaktan mu- hafaza eder. Derse, niyet “tutan zat bu teşebbüsünü hayırlı ad- Resminizi İSKENDER FEHMİ B. ; (Sualb G — İerinize cevap veriyoruz) Da- ha ziyade his ve — hayalini işletmiye mey- yaldir. İyi söz söyliyenleri taklit ve tak- dir eder. Mü- nakaşadan çe- kinmez, fikir- lerinin kabulünü ister. Kanaatkâr değildir, paraya bolca malik - ol- malıdır. L İSMAİL EF. ; Atak ve sokulk- gan değildir. Fena muame- leden mütees- sir olur, sır- naşıklık yap- maz, rabhatını sever, iğbirarı çabuk zail ol maz. Fül ve hareketlerinde kkat ve ze- kâ vardır. Zafiyeti umumiye, iştihasızlık EL | fdail bir zat | ZI dederek derhal —işe — başlardı. Veyahut, — biri teehhöl —etmek istiyor da, gidip kendisinden tefe'ül ediyor. Eğer Hüsamettin Ef. , ona teveccüh edip te teeh- | hülün fezailinden, evlât yetiştirme- | nin muhassenatından bahsederse gider evlenirdi. Fakat Fena zevce, | azabından beterdir. Derse evlenmiye cesaret edil- | mezdi. Çünkü bu söz, o izdivacm cehennem | bayırlı bir netice vermiyeceğine delâlet ederdi.. Bunu ben bile kendi nefsimde tecrübe ettim. Dedi.. İşte, batıl itikatlara ne | derece merbut olduğuna bir mi- | sal daha.. (Arkan var ) || Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR ALEMDAR ARTİSTİK ASR ELHANRA ETUVAL GLORYA HİLÂL KEMAL B. MAJİK MELEK MİLLİ — İstanbul — sokaklarında — Kaçakçılar — Çilgin dül — Kanlı köprü — Gizli vazile — Göl Cehennemi — Prentin geceleri — Çanakkale — Volga sahillerindı — Holirudun iç yüzü — Gönül kimi severı — Çanakkala OPERA — Moskova çocukları ŞIK — İstanbul sokaklarında Kadıküy Süreyya — Büyük — İhtiraş Üsküdar Hale — Esir Melike Bize Gönderiniz, 4 * * Size Tabiatini * Söyliyelim ... « HİKMET RASİM B. ; ( Sual- lerinize cevap veriyoruz) Ce- miyete bir unsur mak kâfidir. İnsan- ların vâsıl ol- dukları — mer- ol tebelerde şüp- | besiz arzunun büöyük bir vo- lü vardır. Temenninizde — muvaf- fakıyetinizi temenni ederiz. b 114 MÜRŞİDE H.; ( fotoğrafı- ini istemiyor ) İçli ve alıngandır. Fil ve hareketleri ekseriya artistleri taklitten mül- hemdir. Çabuk gücenmez. Kana- atkâr değildir. Eşyasını ve para- sını hüsnü istimal etmez. İsrafa mütemayildir. — Arkadaşlığı — sık- maz, bazan meşesini etrafa da sirayet ettirir. Fotoğraf Tahlil Kuponunu W inci Sayfamızda bulacaksınız. ve kuvvetsizlik halâtında büyük İnide ve tesiri görülen: FOSFATLI ŞARK MALT Hulâsası Kullanınız.. Her eczanede satılır nafi | arzusu | nasıl | bir kadın, 29 Teştinlevvel 918 Allahım!.. Sen, bana sabır ver yarabbi... Meğer ( insan oğlu gülden nazik, demirden pektir ) diyenler, ne doğru söylemişler... Şu satırları yazarken edebildiğime, çıldırma- şuurumu muhafaza nasıl yaşadığma, nasıl dığıma hayret edi; Annemle - mutadı olan sükün içinde - veda ederek evden çık- Uktan sonra, doğruca idareha- neye gittim. Çocuk, ortalığı sü- rum. | pürüyordu.Pencereleri açmıya bile lüzum görmeden elindeki süpür- geyi tahtalara savuruyor, odanın | dört köşesine toz bulutları kal- dırıyordu. Hemen — pencereleri Yerleri biraz sulattım. Nasıl süp- rüleceğini çocuğa tarif ederek, ben bir köşeye kaçtım. Çocuk işini bitirdikten sonra sordum: — Beyler, ne zaman gelirler. | Çocuk, tuhaf bir bakışla ba- kıp gülümsiyerek cevap vardi: — Belli olmaz ki.. Bazan erken gelirler. Bazan geç gelir- ler.. Bazan hiç gelmezler. — Eh onlar gelmezse müş- | terilere kim bakar?.. — Kim bakacak? Müşteriler de bekler, bekler, giderler. Âlâ.. demek ki burada işler, hiçbir programa tâbi değil... Fa- | kat bana ne? Ben,de bol bol kitap okumıya vakit bulurum. Bunu düşünürken aklıma geldi: — Evvelce burada (!kaç dak- | tilo çalıştı? Çocuk düşündü: — Müzeyyen Hanım, - bir.. Ayşe Hanım, iki.. Bir tane daha vardı amma, onun adı aklıma gelmedi. — Peki.. Bunlar niçin çıktılar? — Ne bileyim ben.. Çıkarken kavga ettiler mi?. Sade Ayşe H. etti. Kavga ederke ne dedi? Çocuk birdenbire kızdı. Pek Adi bir terbiyenin bütün küs- tahlığını göstererek: — Abhret suali mi — soruyor- | sun be?.. Münasebetsizlik ettiğimi ha- kikaten ben de anladım. Boş durmamak için makinenin yağda- ninı bularak makineyi güzelce yağladım. Masanın üzerini temiz- | ledim. Tamamen işe hazır bir waziyete geçtim. Fakat, idare- hanenin sahipleri ortada yoktu. Dişardaki — kapı, — mütemadiyen açılıp kapanıyor, fakat ber gelen, © terbiyesiz menfi bir cevap alıyordu: Hayır... Yok... Gelmedi. — Bilmiyorum. Dışarda bekliyen iki erkekle öğle vaktine kadar sabrettiler, Nihayet, onlar da gittiler. Bunlar niçin gelmişlerdi. Tabil bilmiyorum. Bu vazifenin bana ait olup olmadığını bilme- diğim için hiçbirinden sormadı- ğım gibi, © terbiyesiz. çocuktan da yine fena bir cevap alırım diye sormak istemedim. Tam bir buçukta, sert bir hareketle evvelâ dış kapı, son- va da bizim odanın kapısı açıldı. açtım. - | oğlandan kısa ve | Zülfü B. içeri girdi. Bana yalnız bakmakla tif ederek selâm | vermiye İözum bile görmeden | geçti, yazıhanesinin sandalyasına | kuruldu. Ve; Bana bol olsun. bix dışarı seslenirken, | şından şapkasını çıkardı, enikonu gevşemiş kanapenin tüne savurdu. | en, elimdeki kila | üzerine koyarak emir dum. Zülfü Be | rip yakarken — Evet . efendim. | geldim. İş için epeyce gelen den oldu. Fakat sizden bi almadığım için tabit kim görüşmedim. Bu cevabıma k biyik altından 3 havada savurdu: — Aldırmaaa... ( Arkası var ) r er şı Zülfü Bey, msiyerk, elini Yeni neşriyat Peyami Safa Fatih - Harbiye Roman: Fiati 100, ciltlisi 125 Kr. Nazım Hikmet Benerci Kendini Niçin Öldürdü Şiirler © Fiati 75, ciltli 100 Kr. Nazım Hikmet Kafatası Fiatir 78, ciltlisi 100 Kr. Necip Fazıl Ben Ve Ötesi Şiirler mecmuası -Flati 100, ciltlisi 128 Kr. Mahmut Yesari Su Sinekleri Büyük vomom Fiati 150, ciltlisi 17S Kr. Mahmut Yesari Bahçemde Bir Gül Açtı Büyük remanı Fiati 150, ciltilel YS K Mahmut Yesari Kırlangıçlar Reman: Fiati S0, - ciltlisi 78 Kı. Mahmut Yesari Çulluk Büyük romam: Flati 150, ciltilel 175 Ks. Mahmut Yesari Aksaçlı Genç Kız Büyük romamı Fiati 150, ciltilel 175 Kr. — Mebrure Sami Sönen İşık Büyük roman: Flati 125, ciltlisi 150 Kı. Etem İzzet Beş Hasta Var Büyük romam Fiati 175, ciltlisi 206 Kr. Suphi Nuri Kooperatifçilik Fintf ı Vâs, giltilsi 150 N, Sühulet Kütüpanesi