M ada Haftada Bir Defa Muallim 'S_a—)'f.ğsı Her Hafta Perşembe Günleri Neşredilir. Yeni Talebe Ornekleri * Yeni asrın talebesini bilmek demek, onların yirmi sene evvel- ki nesilden birçok hususta, büs- bütün başka bir heyet teşkil et- tiklerini ve yeni bir dil konuş- tuklarmı anlamak demektir. Yeni neslin tahsil ve terbiye telâkkisi tamamile işmiştir. Onlara, yirmi sene evvel tarz- da konferans vermeğe kalkışa- cak olursanız, neden bahsettiği- nizi anlıyamazlar. Anlasalar da hoşlanmazlar. Mektebe devam, onlar için yaz kampına gitmek kadar sade ve tabil bir şeydir. Bu neslin çocukları, artık mu- allimlerinden korkmuyorlar. On- lar, nefislerine son derecede hâkimdirler. Talebe, ders hari- cinde olan birçok şeyleri bili- yor. Hatta talebenin ameli saha- daki — bilgileri, muallimlerinkin- den daha yüksektir. Bu asrın talebesi, diplomat- ları bile şaşırtan meseleleri ko- laylıkla helletmeğe muktedirdiler. Mekteplerinde bir yangın çıksa, senelerce talim görmüş itfaiye neferleri gibi, kız erken elele vererek, akılları hayrete düşüre- cek bir intizameve sürat dahilin- de hareket ederle. Böyle işleri artık kendi ken- dine beceren talebenin muallim- lerinden elbette korkuları olmaz. Talebe, muallimine hürmet eder; fakat muallim, talebe üzerinde müspet bir tesir bırakmaz. Tale- benin dünyada en son istiyeceği şey, muallim olmaktır. Muallim ile talebe arasında karşılıklı bir dostluk hissi vardır. Artık - sınıf- larda kardeşlik ruhu caridir. Yeni nesil, asrımıza ait bütün yeni bahisleri biliyor; yirmi sene evvelki gibi klâsik — şeylerden haberi yok; onlarla arası iyi de- ğil, Meselâ İncil hakkında hiçbir malümatı yoktur... Yirmi sene evvelki neslin tuhafına gidecek.. birtakım tabirler, bugün lisanı- mıza girmiştir. Amazonların Cenubi Ameri- kada yaşadığını işitmek istemez- sen, bugünün talebesine eski Yunanlılar ve Romalılar hekkın- da birşey sorma. Bu asrın talebesi, hayali me- selelerle — ugraşmak — istemiyor; herşey onun önünde tetkik edi- sanız, o vaktin me yapacaklarını şaşırıyorlar.. Onlar her şeyi ha- tercüme ettiğimiz şu yukarki sa- tırlar, geçmiş nesle mensup bir adamın biraz istihzalı tesirini ifade eder gibidir. Maamafih bu satırlarda hakikatten çok şey vardır. Bugünün talebesi, haya- tın içinde ve hayatın şe'niyetle- rile yaşıyor. izim gibi, dört duvar arasın- da, gık sıralar üstünde, yazılı kitapları sökmekle uğraşmıyor, Binaenaleyh genç nesli yetiş- tirmek vazifesini üzerine alanlar, bugünün ihtiyaçlarımı ve zaruret- lerini nazarı dikkale alarak ça- lışmahdırlar. Eski talebe, her muallimi lâzımı kadar alâkadar etmiyebilirlerdi;. Bugün ise her çocak, tetkik edilecek başka bir âlemdir. Onlara yalnız okuma öğ- retmek ve yalnız nasihat vermel kâfi değildir. Onların yaşadığı hayat içme kendimizde girmeli, onlara da yeni tecrübelerimizi öğretineliyiz. — - mevzuu — sesli MUALLİM SAYFASI gibi, evlerde kapanıp kalmıyor, güzelliği hareketsizlikte aramıyorlar. * bir kaçı müstesna - hemen bütün beden hareketlerine, bütün bugünkü hayatın çetin yollarında muvaffak olabilmek için, olmanın lüzumunu anlamış bulunuyorlar. Zaten yeni terbiye de, bedeni ukeldugiblkulıtı&bıhnhdlııl. ve sporları yaptırıyor. Resmimiz mektebinde, talebenin manialı koşu yaptıklarını göstermektedir. Böyle yetişen annelerden cukların sağlam olacaklarında şüpheye mahal var mı? Mekteplerde Sesli Filimler Yapılan — tecrübeler — gerek tabil ve gerek zekâca geri kak miş çocukların herhangi — bir li flim — vasıtasile, ekumaktan daha çabuk öğrem- diklerini meydana çikarmıştır. Sesli filim mekteplerde mu- ayyen bazı dersleri en çabuk öğretmiye bir vasıtadır. Bilhassa resimleri itibarile de çok mü- kemmeldir. — Terbiyevi gayeler için sesli filimler sössizlere ter- cih edilmektedir. Yapılan tecrü- beler gerek kız ve gerek erkek çocukların sesli filimlerden ayni derecede istifade ettiklerini gös- termiştir. Yalnız muhtelif mev- zular üzerinde kızların ve erkek- lerin alâka gösterdikleri noktalar değişiyor. Çocuklar sesli filimle gösterilmiş mevzuları, çalışarak öğrendiklerinden, daha — çabuk öğreniyorlar. Sesli filimler bilhassa geri çocukların terbiyesinde çok mü- essir oluyor. Londra haricinde Middlesex de yapılan tecrübeler hakkındaki raporlar bunu izah etmektedir. Middlesex de on beş muhtelif mektepte gösterilen on altı muhtelif filim üzerine (8- 12) yaşlar arasında ( 3600) talebeye, gördükleri mevzular hakkında muhtelif sualler sorulmuştur. Kö- mür ocaklarına dair olan bir filim hakkında meselâ: Kömür ocağı nasıldır? Ne derinliktedir? Ameleler nasıl çalışırlar ilâh.. gibi sorulan suallere alınan cevaplar ümidin fevkindedir. Sesli filim vasıtasile geri ço- cukları tabüleştirme. Zekiler, ortalar ve riler Heelidü bedik Elle yentalle ' ya: ptlan tecrübeler hep müspet ne- ticeler vermiştir. Tecrübe yapılan mekteplerden birinin müdürü şu beyanatta bulunmuştur: — “ Her hangi yeni bir şeyi öğrenme es- nasında tabillerle geri çocuklar arasında yüzde otuz veya yüzde kırk nispetinde bir fark göze çarpardı. Halbuki sesli film bu farkı yüzde on bir hatta yüzde dörde kadar indirmiştir. Buna da sebep sesli filimlerin çocuk- ların dikkatlerini temerküz ettir- melerine yardım etmesidir. Mek- terlerde sesli filimlerin kullanık- sına devam edilirse ortalarla geri çocuklar arasındaki fark ta aza- lacaktır. kız politeknik d_oiıulıeo- | Okuma Zevkini Arttır- Çocukları okumağa alıştırmak, terbiyede pek ehemmiyetli bir yer tutar. Namık Kemal merhum: “Hiç bir can sıkıntısi yoktur ki bir saatliık bir mütalea ile zail olmasın, demişti. Hakikaten onlara mütalca ıı;ldni vermek insan mütalcadan zevkalırsa, okumaktan hem istifade eder, hem hoşça vakit geçirir. Halkı okumağı çok seven memleketlerden biri her halde Ruııadır. Mütalea zevki, orada eski- dir; fakat şimdi, hemen herkes ol uyor; çünki okumıya daha pek küçükten alışılıyor. ( Almanya ) da çocuklara mahsus bir irfan evinde teneffüs esnasında çocukların nasıl mütalcaya koyulduklarını şu re- simde görüyoruz. îlalk_ i'ııleri Ve Talebe Maarif Vekâleti, bütün mek- teplere gönderdiği bir tamimde, muallimlerin Halk Evlerine yazık malarını, Halk Evleri işinde fev- kalâde faaliyet göstermelerini tavsiye ettikten sonra, talebenin sinni rüştte gelmiş olsalar dahi, Halk Evlerine kayt olunamıyacak- larını, fakat — oralarda - verilecek konferanslara — götürülebilecekle- rini, spor sahalarından istifade edilebileceğini, hulâsa mektepli ençlerin Evleri işine alâ- !ıdır edilmesi lâzım geleceğini bildirmiştir. Mektep talebesinin Halk Ev- lerine devamında, belki dersle- rine halel gelir fikrile, bir mah- zur görülebilir; fakat milli harsın kuvvetli bir mürevvici ve saiki olacağıniı ümit ettiğiniz Halk Ev- leri işinde genç talebenin * bilfiil çalışmalarında, mahzur değil, fa- ide gördüğümüzü — söylemekten kendimizi alamayız. " John Denvey, * İşliyerek öğ- renmek Leorning by donig, ka- idesini elbette boş yere koyma- mıştır. Mektep gençliğini, Halk Evlerile bilfiil alâkadar etmek, fikrim'--c, *<t4 doğru bir ha- rekettir. |Mum Dibine İşık Vermez! Modern School (asri mektep) isimli bir mecmuanın müdürü olan J. Veuheyen ismindeki bir zat, Cenevrede oturduğu kah- venin tarasasına gelen İsviçreli ilk mektep muallimile konuşmıya başlar. Talebelerini gezmiye gö- tören bu muallimler, J. J. Rus- (Klopord)u etmişler! hiç adını işitmedikleri bir vatandaşlarının derslerini ta- kip etmek üzere, ta Belçikadan bu terbiyecinin İsviçreye geldi- ğini öğrenince hayretten gözle- rini dört açmışlar! Halbuki Türkiyede, terbiyeye dair yazılan mecmuaları ve ma- kaleleri okumuş kaç ilk mektep muallimi varsa Clopordun ismi- ni mutlâka bilirler, Başka bir tuhaf hadise daha zikredelim: Fransanın şimalinde- ki muallimlerden bazıları Brük- sele bir seyahat yapmışlar. Er- Bu Sayfada: Yeni terbiye cereyanları « Büyük ter- biyecilerin hayatı « Türkiyede yeni nazariyelerin — tatbikatı - Muallimlerin dertleri- Yeni tecrübeler — vesalre. Bir Terbiye Fakültesi Bolivia (Cenubi Amerika cum- huriyetlerinden ) de Sucre mua- lim mektebi müdürü olan Mösyö Vicente Donoso Torres, memle- ketin maarif nezareti tarafından, bir terbiye — ilimleri — fakülte- sinin programlarım tertibe me- derecesini h Talebe evvelâ, iki sene umumi bir tahsil ve terbiye — göre- cekler; sonra iki sene mesleki pedagoji tahsil edecekler; bir se- ne ihtisas tetebbüü yapacaklar; bir sene bir mektepte staj göre- cekler; nihayet doktorluk payesini almak için bir sene daha tahsil edecekler. Programın gayesi - şunlardır : 14 ) Vazıh bir hakikat ve ada- let mefküresinden mülhem içtimal bir mümtaz sınıf yetiştirmek üzere ruhun ve ırkın yüksek alâkalarına yarıyacak surette, Boliyyalı çocu- ğun ameli kabiliyetlerini meydana çıkarıp inkişaf ettirmek ; 2) Lâburatuvar, kütüpane ve sair mesal vasıtalarile talebeyi ilmi bir surette şahsi tetkik İşine teşvik etmek; 3) İşçinin ve Amerikalı yer- lisinin harsımı ıslah etmek üzere, Cemiyet içinde ilim ve san'alı neşreylemek. Hazırlanabilecek ihtisaslar arasında. genç kızlar için, beyti iktısat, çocuk ba- kımı, içtimai ziyaretçiliğin (yani nasihat vermeli, teselli etmek, yardımda bülunmak - için evleri ziyaret) nazariyat ve tatbikatı vardır. Programın esası, en açık bir tarzda, “Çocuğun, tam inki- şafına yarıyacak surette, taviye- tini tahrik eden yeni, faal mek- tep, tir. Muallimin vazifnsi, se- yelânları “teşhis, etmek, faali- yete teşvik etmek, talebenin ruhi hayatını yaratmak olmalıdır. “Ter- biye, çocuğun ve gencin neşvü nümasına, içtimal hayat için bir istikamet vermek vetiresi, beşeri kurdetleri keşf ve tahrik eden, onlara istikamet — veren, ulvi- leştiren ve içtimat faide gayesine doğru götüren bir kuvyettir... ——— ——— —x diğini Belçikalı bir muallim- sor- dukları vakıt, şu cevabi. almiş- lar: “Bu mektebi bilmiyorum.,, Halbuki bu muallim, Ermittaj mektebinden on beş dakika uzaktaki bir mektepte bulunu- yormuş! nihayet bir polis memuru seyyahlara yol göstermiş. Halbu- ki Ermittaj mektebi, - Belçikalı büyük terbiyeci Dr. Decrolynin te- sis ettiği bir mekteplir ve wek- tepte bu terbiyecirnin usulu taki> olunur. Dünyanın medeni memleket- lerinden hiçbirinde yeni terb e ceryanlarile alâkadar olan “tek bir muallim bulamazsınız ki Decroly ismini isitmemis olsun. Bizde de bu ismi, Sadrettin Celâl Bey müuallimlerimize — gayet iyi la- ]ıittıj mektebine nereden gidil- | nıtmıştır.