Kadın — Seni seviyorum. Erkek — Hay kâfir hay.. Dün maaş aldığımızı gazetelerde oku- dun değil mi? Asri Mani Mendilim tutankamun, Gezerim salon salon! Ben cazbant bulamazsam, Çalarım gramofonl, * * Çarliston, hey çarliston, Ne güzel şey çarleston! Hanım fokstrot sever, Oynuyor bey çarlistonl. Ben bir * ]ııolo » buldum; Begayet antipatik! SAKSOFON İlk Misafir Faik Bey geveze bir adamdı. Samiye Hanımı ziyarete gitti, ağız açtırmadan bir sürü lâf göyledi, nihayet dedi ki: — Hanımfendi, çok yorgun görünüyorsunuz. Galiba benden evvel de birçok — münasebetsiz misafirleriniz. vardı, — sizi tıraş ettiler. Samiye Hanım: — Hayır, dedi, beni ziyaret ıden ilk misafirim sizsiniz ! Haber verdi bunu ajans * Venizelos ,, almış avans! İngilizden para çekmiş, Aklım, fikrim darjandadır, Nişanlanmak - istiyorum: Pahalıdır fakat alyans! Bu zamanda asri beyler Kızlar gibi sürer esans! Ceplerde bir santim yok Ediyorlar barlarda dans! On saatlik bir konferans Yalovaya Giderken.. Yazın Köprüde duruyordum. Bizim Tacettine rasiyeldim. Ya- nında karısı ve kaynanası vardı. — Nereye böyle? diye sor- dum. — Yalovaya, dedi. — Karını ve kaynananı da beraber götürüyorsue ha? — Evet. Kaynanam daima: * Ah şu Yalovayı bir kerre gös- sem de ölsem! ,, der, durur da ondan. Esmer Mi Sarışın Mı? el falına baktırı- — Evlenecek miyim? diye sordu. Falcı tasdik etti: — Muhakkak evleneceksiniz. — Zengin bir kadınla mı? — Hayır, — Kızmı, dul mu? —- Dul. — Esmer mi, sarışın mı? — Obeli —olmaz, giyeceği şapkanın rengine göre değişir. ————————m7amz AMELİ İNSANLAR — Noereye böyle, etrafa ne bakınıyorsunuz? — Yolda, karımla aramda ihtilâf çıktı. Rahatça luvgı bir yer anyoruz. ıdeoek Hey, Allahım bu nasıl şans! Deme bana: “ Keskö tü pans?.,, * Selim Sırrı ,, yine vermiş HİKÂYE — “ Ayten Bey ,, den bıktik artık, Ne züpbesin, hey ekselans! Yapacağım biraz vakans! Bana güzel bir kız lâzım; İster Fatma, ister Hortans! Benim gibi bir şaire Hürmetle yap bir reverans!.. Fotoğraf Noçlâ aşık, zldü, Fakat bir fotoğrafiye âşık. Divanyolundan gidiyordu, bir fotografçının camında, saçla- rı, arkaya taranmış, bir gencin resmini gördü, bayıldı, kalbin- den vuruldu. Evet, Nec'â, bu gence haya- len âşı ik olmi uştu. Aylarca, - sokakta — gördüğü her gence “Acaba o mu?,, diye baktı. Fakat o değildi, hiçbiri o değildi. Onun abanoz gibi siyah, ayna gibi parlak,ipek gibi yumuşak saç- ları vardı; onun buruşuksuz, sivil- cesiz, dümdüz ve tertemiz bir teni vardı; onun şık bir ceketi, iyi bağlanmış zarif bir boyun bağı vardı. Neclâ sokakta buna benzer adam göremiyordu. Arkadaşları Neclânın halinde- ki değişikliği sezdiler. Biri bağırmıştı: — Ayol bu, Necdet. Ben onu taniyorum. Sana takdim edeyim. Neclâ sevincinden uyku uyuya- madı. ge Bir gün Necdeti Neclâya ta- nıttılar, Genç kız ilk görüşte, kendi kendine:“Hayır,bu o değil!,,dedi. Hayır, hayır, hayır. Bu Necdetin saçları kirpi diken gibi sert, kaba, dimdik. Bu Necdetin yüzü çil, sivilce dolu. Yanakları buru- şuk. Bu Necdetin üstünde yakası yağlı bir ceket, eski ve fena bağlanmış bir boyunbağı var. Neclâ bozuldu, Şaşaladı, ke- keledi: — Divanyolunda (...,) fo- toğrıflıııeıındı resminiz var mı? — Evet. Camdaki resim benim. Neclâ: “Değilsiniz,, diyemedi, sesini çıkarmadı ve gençten he- men ayrıldı. Şu “retuş,, dedikleri nelere muktedir değildi. Kim bır ir, fotoğrafçı, bir ressam gibi çalışarak, bu Necdetin renksiz saçlarını siyaha boyamıya, donuk rengini parlatmıya, çillerini ve sivilcelerini — temizlemiye, — elbi- sesini — yenileştirmiye — nekadar uğraşmıştı. Fakat yine hergün fotoğraf- çının önünden geçiyordu, yine resme hayran hayran bakıyordu, yine onu seviyordu. Fakat bu se« fer, sevdiğini asla bulamıyacağını bilerek seyiyordu. Ne ümitsiz aşk degil mi? Bunu duyan bir ecnebi Bıkıp demiş: “ Mösyö: silans!. , (ı Halkı sardı poker derdi: | Herkes oynar birkaç seans! Duyduğumuz yalnız budur Floş.. kare.. blöf.. relans! | h Mumaileyh Dil Muayenesi Doktor küçük Aytekini mu- ayene edecekli: — Yavrum, dedi, haydi bana | dilini çıkar bakayım? Fakat Çocuk, ret makamında başını salladı: — Çıkarmam, dedi. —Olmaz, çıkar bakayım da sana ilâç vereyim, hastalığın geçsin. Çocuk yine inat ediyor, söz dinlemiyor, bir türlü dilini çıkar- miyordu, Nihayet doktor, nisbet veri- yormuş, alay ediyormuş — gibi dilini çıkardı. Cocuk ta muka- bele için dilini çıkardı ve me- sele hallolundu. Erkek — Gazetenin hakkı var; bu Japonlar da pek ileri varıyorlar! Kadın — Öyle ise Japon şalı istemem; bana yerli ipekten bir elbiselik al! Asri Türkü Bir parçacık kurusun, Şu gözlerimdeki nem! Sen küçük bir yavrusun, Aman; üşüme, nineml. * Karla örtüldü ova; İl fe tre frual Pek fenalaştı hava Esmez sıcak bir meltem! * Gell.. Sil yaşlı gözümü, Güldür biraz yüzümü ! Dinle benim sözümü; Bütün kalbimle jötem!. MONBEY O DA NE BİÇİM ŞEY — ’“""llı M M Kadın — Benimle niçin evlenmek istemiyorsumnuz ? Erkek — Biz soy, sop hep bekârız. Ben de babam gibi bzzâr kalacağım!