HASAN BEYİN FIKRALARI Vahşi Hayvan Bu Da Bir Mürebbisi Tasarruf | | Hasan Bey, bir ahbabiyle, Karısı bir gün Hasan Beye Şehzadebaşında bir varyete kum- | dedi ki: panyasmı seyretmiye gitmişti. — Şimdi Sahnede, bir vahşi hayvan mürebbisi, ayağının altına ars- İapları, kaplanları alıyor, istediği gibi oynatıyordu. Hasan Beyin ahbabı hayretler içinde kaldı: — Allah Allah... Dedi, nasıl yapıyor bunları? Kimden öğren- bulran var, para kileri yamayıp giyeceğim. Hasan Bey memnun oldu: — Aferin benim muktesit ka- rıcığım! dedi. — Fakat senden bir ricam — Emret. — Eski çoraplarım görünmesin miş? diye bana bir uzun manto yaptır! — Karısından öğrenmiştir." - — Neden? Çocuğun —Oda kocasını ayağının altına böyle” alır, böyle oynatır! Şap kası g 2 Hasan Bey bir gün deniz Soğukluğun kenarında © yürüyordu. Bir de ne görsün? Çocuğun biri denize düşmez mi? Hemen orada sahip- siz bir kayık duruyordu, içine atladı, küreklere sarıldı ve çe- cuğa doğru koştu, zavallıyı boğulmaktan kurtararak sahile Sebebi Hasan Bey bir gün komşunun evine misafirliğe gitmişti. İçeride kalabalık vardı. Fakat kimse ağzını açmıyordu, havalar da sı are: cak olduğu için herkes esi- Çocuğun © annesi, (uzaktan yordu. z koşarak geldi: Misafirlerden biri Hasan Be- & A... Ne oldu? Diye bağırdı. iğ asan Bey meseleyi anlattı. vk b adi nedir, Hasan Kadın sordu! Ga Bey ? Dedi. meli Hani çocuğumun Hasan Bey cevap verdi ; — Denize düşmüş olacak. —Bu soğukluk mu? Ne ola- siya ürdliğmz —Münasebetsizliğin bu derece- cak? Ev sahibi ne bir dondurma, | gin; görmedim. İnsan çocuğu ne de buzlu bir limonata ikram | kurtarırda şapkasını denizde mi etti de ondan | mİ bırakır? Lırsız. KARŞISINDA HASAN BEY l —— — o İçki m Bilmiyor yok. yeni çorap alamıyorum, es- | yl — Sen niçin içki sevmezsin ? — Günabtır. Hem de içki içince saçlarımın dibi ağrıyoi. Orda mübalâğacı ihtiyarın biri vardı i Bön de bir kere bizm - adşlarım betwböyaz kesildi) Saçlar 37 Ki... ” Hasan B. bir paylıyordu: — Seni baylar, seni. dedi, dün mektebe gitmemişsin, s0 kaklarda gezmişsin, viranelerde kaydırak oynamışsın, bana Hkap- galar baber verdi gün oğlunu İlşk enn iŞ -—— Pazar Ola Hasan Bey. (MAHALLENİN YAŞLISI 2 Mami en yaşlısı kim, Hasarı Bey? — En yaşlımız yoktur. Ev velce vardı amma öldü. a, Grip Türküsü Ahbaplara aldandım, ezmelere dadandım, te onlara kandım: Gribe yakalandım! » Nafiledir üfürük Göğsüm oldu bir körük, Yapıştı tıpkı sülük, Gibi bana öksürük * Hasta Kep DEN çoluk Hepsinin yüzleri soluk, Hepsinin saçları yoluk, Burunlar âdeta oluk . z Aciz kaldı bak ilim Ben aczine Kailim, Kurudu bep ağzım, dilim Kalmadı bir mendilim pa Grip, kıp geçirdi, Herkes grip geçirdi. Kırıp sarıp geçirdi, Hep aksırıp geçirdi. Pa, Ha | Bahçeli Kahve İbrabim Ağa isminde bir ab. babım vardı. Bu adamcağız para | biriktirdi, verm yoğunu sattı, Karagümrükte küçük bir kahveci dükkân aldı i Bu küçük “dükkân © okadar küçüktü ki Grak İçeri girince İbrahim ağa dışarı çıkımıya mec bur oluyordu. Fakat küçük kah. venin önünde büyücek biş bahçe vardı, İbrahim Ağs kendi kendine dedi kl — Eb, dükkân küçük amma, Allah büyük... Bak dükkânın bir- de bahçesi var. Bu bakze müş terilerle dolsa bana kâfi, Bunun özerine İbrahim ağa bahçeye birkaç masi koydurdu ve etrafına da sandalyeler, sân- (HASAN BEYİN N MÜLAKATLARI) “Grip, Hazretlerile... “Grip, Hazretleri kibirli de- gil, burnu büyük değil Kendisi- le mülâkat yapmak istediğimi öğrenince bizim eve, ayağıma kadar geldi. — Buyurunuz, hapşu... Grip Hazretleri! Dedim, hoş geldiniz, safa geldiniz. — Hoş bulduk, safa bulduk Hasan Bey. Senin evin hoşuma gitti, — Sebep? — Okadar sicak değil Ben sıcaktan hoşlanmam. Bazıları 40- balarını, mangallarını ağız ağıza dolduruyorlar, ortalık hamam gir bi oluyor, ben oralarda bir daki- ka duramıyorum. —Ha... Sen onun için fukara yı seviyorsun. — Evet, Hasan Bey. — Allah sana muhtaç et mesin, — (Hiddetli) Ne dedin, Ha n Bey? — Hiç... Allah kimseye mul- taç etmesin, dedim le mi? — Hapşu, hapşu... — Ne demek o, Hasan Bey? — “Zatı âlinize Allab ömür ler versin;,, Demek. — Evyallah, — Hapşu... Memleketimizde nekadar kalacaksın? fukaraperverimdir, İc hi Hazretleri şöyle bir amli ve kömürcüler insafa gelmedikçe, tramvaylar ve otobüsler köyle hıncahınç dolu oldukça, sokaklar vck weık çamur ve batak durdukça bes daha buradayım. — Eyvah... — (Hiddetli) Ne dedin? — Hapşu... — Çok yaşal — Peki. Grip Hazretleri... Zatı âliniz bizim eve teşrif buyu- rur büyurmaz, benim başıma biz ağn, bir ağırlık; omuzlarıma, be lime, dizlerime bir kırıklık geldi. Hikmeti nedir? — Senin kanında benim mu habbetim dolaşıyor. — Allahallah... Ye şu bur bumdan akanlar nedir? — Benim göz yaşlarım. — Sen benim kanımda ağit yor musun? — Hüngür hüngür. Grip Hazretlerini daha fazla ağlatmamak için, usulca, sobaya birkaç odun attım. Yarım saatte oda hamama döndü. Grip Hazretleri dedi klı — Aman bana bi ağırlık geliyor, izin ver de gideyim. — Devletle, şerefle, gülegüle, izzü ikballe, saadetle... Ve grip Hazretleri gider gitmez sobaya iki odun daba attım. m | MESELE YOK “2 e Hasan Bey — Şu giden kızla mw evleneceksin? Fakat, zavalh biraz topallıyor, galiba... Delikanlı — Yalnız bir bacagı sendeliyor, öteki bacağı değil ler, sandalyeler, © sandalyeler... Eline nekadar sandalye geçtise bepsini oraya doldurmuştu. Ibrahim ağa bu sandalyelere İ bakıyor, bakıyor ve kendi ken diner — Ah şu sandalyeler dolsa, b di: Nih; üyeli Çırak beyaz önlüğünü tak- mıştı. İbrahim ağa da yeni esvap- lar giymişti. Yoldan geçenler geçiyorlardı, geçiyorlardı, kahvenin bahçesi önünden geçiyorlardı. Birisi de gelip ilâç için bir gazoz, bir “çay, bir kahve içse ya: “Ne kahveden gezer, kimse bahçeli “oturacak Akşam östü oradan ben ge çiyordum, bir uğrıyayım dedim, içeri girdim ; — Pi ola DR Pm — Eyvallah, o Hasap Bey... Eyvallah... Fakat daba siftab etmedik, hikmeti nedir acaba? Kahvenin bahçesine şöyle bir baktım: — Ayol, dedim, sen buraya okadar sandalya. koymuşsun ki yer o bırakmamışan, onun için kimse gelmemiş!