Ah, Bu İngizler Ne Ües;ı;Ne NAKILI — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 195 — Abdülhamidin bugünkü söz- leri, biraz —uzunca — sürmüştü. Bunların içinde iki mühim nokta vardır ki bunlara ayrıca işaret etmiye mecbur oluyorum. Birincisi, Almanlarla Fransız- ları barıştırmıya teşebbüs etmesi. Bu nokta hakkında eğer ilerde bazı vesaik zuhür ederse, cidden Şayanı dikkattir. Asıl ehemmiyet verdiğim ikin- €i noktaya gelince; bu da ( Rus Çarı Nikola ) dan bahsederken; — Ahalisine daha ziyade (büsnü muamele) etmeli idi. Aha- Hiyi cebren zaptetmek güçtür. Neticesi, böyle olur. Demesidir. Abdülhamidin bu sözleri, bana çok garip geldi. Onun, efsane halini alan zulmü ve suüldaresi ile bu sözler ara- sında çok hayrete şayan bir tezat yok mu?, 28 Eylal 330 Y T. evvel y Bugün (Yavuz) ve (Midilli) ile torpitolar Karadenize çık- mak üzere sarayın önünden geçti. Bunlar, gözden kayboluncıya ka- dar Abdülamit dürbünle seyretti. 13 T. evvel 830 M SK Abdülhamit bugün uzun uza- dıya muhaliflerden bahsetti. Di- yor ki; — Böyle tehlikeli zamanlarda ( Nifak ) iyi şey değildir. Hükü- metin bir hatası varsa bile, bunu icabedenlere bir ( lisanı müna - sip ) le söylemelidir. Hele mem- leketin haricinde, yabancılar ara- sında kendi hükümeti aleyhine çalışmak, en çirkin bir şeydir. Şerif Paşanın Mısırdan Yunanis- tana geçtiğini gazeteler yazıyor. Pekâlâ; bu bir ( hafif meşrep- lik ) değil de nedir? Bilmem, (Sa- bahettin ) ne oldu?.. Onun hiç sesi sadası çıkmı- yor. Belki de buraya gelmiş, köşküne çekilmiştir. Galiba (Sul- tan zade) olduğu için hükümet pek sikı takip etmiyor... Memle- ket haricinde (Muhalefet) yapan- dar, zannedersem altmış, yetmiş kişi kadar var.Fakat emin olunuz ki bütün bunlar, İngiliz parmağı ile oynıyan adamlardır. Ah bu Tngilizler.. ne dessas, ne kurnaz şeylerdir. Baksanıza ( Hidiv ) i öyle bir hale getirdiler ki, zavallı adamcağız — bir türlü Mısıra — gidemiyor. Eğer bu meselede İngilizler galebe çalar- larsa, netice hepimiz için çok vahim olur. —Allah, hepimizin encamını — hayır eylesin.. — Bir taraftan milleti, diğer - taraftan da kendi halimi düşünüyorum. YA SN MA ea ÂABPULHAMİP 5AAA sların Filomuza Tecav Bayramının Neşesini Kaçırmıştı Bakalım, biz. ne )'aiı;cnğız?i Elimizde, avucumuzda bir şey kalmadı. Çoluk çocuğun hali ne olacak?.. Düşündükçe insa- tebdil ederek: — Bakalım.. Şimdi bütün ümit, ( Almanlar ) da kaldı. Eğer onlar galebe ederlerse bizim için biraz ferahlamak imkânı hâsıl olur. Olur amma, o zaman da (Alman tahakkümü ) altına gir- mek tehlikesi vardır. Diye sözlerine hitam verdi. $ Âbit Ef. nin vücuduna bir kaşınma arız oldu. Geçici birşey olduğuna dair doktorun teminat vermesine rağmen Abdülhamit yine bazı tedbirlere tevessül etti. 17 Teşrinlerel 330 ae z Bugün kurban bayrami - idi, Herkes, neşeli bir bayram geçir- miye hazırlanırken — gazetelerde | intişar eden resmi bir tebliğ, bu | neşeye bir darbe indirdi. Bu l tebliğ de (Karadenizde bultman filomuza Rusların tecavüz etme- sine binaen filomuzun da taarru- za geçtiği ve Rus filosu harbe- derek bir torpitoyu gark ve ba- zılarını da tahrip eylediği ) ya- zılıyordu. Abdülhamit, bu haberi gaze- tede okur okumaz, fevkalâde telâş etti; — Demek ki, korktuğuma l uğradık. İşte, bu (harp) tir. : | nın tüyleri ürperiyor. Abdülhamit birdenbire sözü | | 914 i Dedi. Kadinefendilerle ve saraydakilerle pek neşesiz bir suretle bayramlaştı. 8 Bugün (Mabeya) den Rasim 'Beyi istediler. Gitti. Avdet ettiği zaman derhal Abdülhamide —haber gönderdi ve kendisi ile görüştü. Sultan Mehmet, — Abdülhamide selâm göndermiş. Kerimelerile (İkbal)- lere bayram münasebetile kendi- sini ziyaret etmek arzu ettiklerin- den- kabul — edip edemiyeğini sordurmuş. Abdülhamit, Bebice Kadıne- fendiden maada hepsinin ziyaret- lerini büyük bir memnuniyetle kabul edeceğini süyledikten son- ra ( Bu müsaadei seniyeden do- layı teşekküratımın süddei seni- yeye arzedilmesi ) için Rasim Beyi tekrar ( Mabeyn )e gönderdi. W Teyiniment 880 S ) Sarayda, harem dairesinde dündenberi başlıyan hazırlık bu sabah daha hâlâ devam ediyor- du. Öğleye doğru rıhtıma iki istimbot — yanaştı. İçinden yine renk renk feraceler, köpük gibi beyaz ve şeffaf yaşmaklar altın- da ziynet ve haşmet saçan sul- uzu Kurnaz Adamlardır! D EYİE AĞ ÜN iç SN İ <a A Üü 55. E Kurban .. .e tanlar ve (İkbal) ler çıktı. Arala- rında küçük (sultan zade) ler de görülüyordu. Mutat olan merasim- le karşılandılar. Sabahtanberi heyecanla pence- reden pencereye dolaşan, karşı sahile çevrilmiş olan dürbünün önünden ayrılamıyan Abdülhamit, misafirlerini büyük salonda kabul etti. Rasim Beyin refikası, yine kontrol vazifesini ifa ediyordu. Misafirler, saat beşe kadar kaldılar. Giderlerken, her iki taraf ta müteessirdi. Bugün Ab- | dülhamit torunlarile fazla alâka- dar oldu. Onları birer birer ku- cağına alarak öptü, sevdi, ve hepsine de ayrı ayrı hediyeler verdi. ( Arkası var ) l Resminizi 137 İBRAHİM ETEM BEY; A- * ğır Delidolu ha- reketlerde, lâ- Ubali vaziyet- lerde — bulun- mak istemez. Kendisine &- hemmiyet ve- rilmesini ister. Parayı — sarfa mütemayildir. | Tenkit ve müahazeden hicap du- | SA 143 NAMİK KEMAL BEY : Has- sastır. Tehli- keli ve müca- dele davet e- den işlere rağ- bet etmez, bu kabil — teşeb- büslere giriş- mez. — Çabuk mütcessir ©- Ş lur ve alıngan Za — olur. Mihnet ve meşakkate tahammül göster- mez, muamelesinde nezaket ve samimiyet vırdıı—.. 144“M M M. , EF.; Maki- nist ( Fotoğrafının ” dercini - iste miyor ) Mesleğinde müteşebbis ve i'g;hırdll'- Müşkülât karşısın- aciz g:î_"llık ve herşeye aldırış etmek istemez, tahakktim suimuameleye tahammül odııne:: 3 ARİF EFENDİ ; (talebe ) (Fo- toğrafının dercini istemiyor ) Gü- rültücü ve kavgacıdır. Yavaş ve sessiz konuşmaz, sözlerine el ha« rekâtile iştirak eder, çabuk par- lar ve söner, hazimkâr değildir. Müşkülât — karşısında — becerikli Fotoğraf Tahlil Kuponunu H inci Sayfamızda bulacaksınız. | ye uğraşırken, Bize Gönderiniz, x * Size Tabiatinizi başlıdır. , Holivuta Nasıl 62 Ben bu muammayı halletmi- Çang geldi ve Allah razı olsun, meseleyi bal- letti. Meğer, o günkü rolüm- de, Kontun bana sık sik, — Mariyan.. Marş!.. Diye hitap etmesi ve kaza- nın da o esnada vukua gelmesi, oradakiler üzerinde bir tesir yap- mış ve bana bu lâkabı kazandır- mış. Mister Çanga sordum; — Peki amma, buntu siz nere- den biliyorsunuz?. — Kazanın ertesi günü çıkan gazeteler, kazadan bahsederler- ken bunu da yazmışlardı. Sinema hayatına — girenlerin hepsi birer müstcar isim kulla- nırlar. Bu, aşağı yukarı umumi bir âdettir. Halbuki ben buna lüzum görmemiştim. Ne tuhaftır ki, benim lüzüm görmediğim birşeyi başkaları yapmış ve benim baberim olmadan bana yeni bir isim kazandırmışlar.. Ne ise, bu | da, bu hayatın bir hatırası olsun.. * Hayatım, — gazetenin yazdığı gibi cidden sakin ve düpedüz * Söyliyelim... 146 HAFİZE MUSTAFA H.; var terir. Temiz- liği ve intizamı sever. 145F. RASİM BEY ; İnti- rRamperver- dir. — Bedeni ve ameli işler- den — ziyade memuriyet ve başolarak ça- hışmak — gibi işlerde muvaf- fak olur. B 147 RAUF EFENDİ; Mütevazi > a ye samimidir. ğ İşlerine — hile riya — karıştır- maz, — olduğu gibi - görünür, sadelikten hoş- D ÇER lanır, intizam kuyudatını ih- i BEl 148 AHMET BEY ; Zeki ve has- sastır. Hayal, | his ve heycan mevzularının cazibelerine : karşı zâfı var- Üğ dır. Kendisine lâkayt kalınma- sını arzu etmez. Benliğini inti- zam kuyudatını ihmal etmez. ŞARK YILDIZI lZaçhm._ Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? YAZAN: Selma Z. geçiyor... Memnunum. Muhitimiz- deki herşeyden ve bilhassa ha- yattan, çok memnunum. Yalnız müteessir olduğum birşey var. O da, Holivuta gitmek mem- nulyeti... Çang, buna kat'iyyen razı değill Birkaç defa, stüd- yoya gidip arkadaşları görmek istediğimi — Çang'a — söyledim. En küçük arzumu bile der- hal yerine getirmekten — büyük bir zevk duyan Çang, bu sözle- rimi reddetti. Fakat nasıl?.. Öy le incelikler, öyle güce gitmiyen tatlı tahakkümlerle ki... Ah Ya- rabbi, bu adamın — her halinde, insanı büyüliyen gizli bir kuvvet var. Arkadaşlarımın hepsi de gö- zümde tütüyor. Bilhassa stüdyo- nun o, baş döndürücü hayatına, âdeta hasret çekiyorum. Ârasıra köşkün — taraçasına — çıkıyorum; uzaktan görünen — Holivata, o sihir ve füsınla malâmal olan şen ve mesut beldeye bakıyorum. Haniya bizde — bir darbımesel vardır. Babacığım, (Horoz ölür de gözü çöplükte kalır) derlerya işte ben de öyleyim.. Şurada geçirdiğim sakin, müsterih, mem- nun ve tehlikesiz hayat, sanki bana batıyor. Yine gözüm orada... Yine o, yüzlerce insan tarafından giyilmiş çıkarılmış, pis kokulu elbiselerde.. o, gözleri kör eden katil ziyalarda.. o zehirli boya- larda.. o, boyaları çıkarmak için yüzlerimize sürdüğümüz- mü- levves vazelin çamurlarında... x Çang, bu yakınlarda çok meş- gül.... Hergün, ( Los Ancelos » Holivut - Sanatoryom ) arasında bez çözüyor ve biraz da düşün- celi görünüyor. Ba sabah, kahvaltıdan sonra saatine baktı ve derhal ayağa kalktı. Sporlarım, yemeklerim, istirahat zamanlarım hakkında talimat verdikten — Bu gece Holivutta kalmı- mecburum. Beni beklemeyiniz is Selma. Dedi ve çıkıp gitti. Doğrusu ben buna hiçbir mana veremedim Şimdiye kadar onunla beraber — yaşadığımız müddet zarfında onun böyle F“ği başka yerde geçir- diğini hiç hatırlamıyorum. Bahu- sus onun son günlerdeki meşgu- liyeti, şuraya buraya gidip gek mesi de beni bazı şüphelere düşürdü. Bu şüçhelerin en büyük ve en mühimmi, ( para ) me- selesi.... Onün rivayetine — ba- kılırsa, ( Metre Goldvin Mayer ) bana — bir —tazminat- vermiş. Fakat bu tazminatın miktarını ne ben sordum, ne de o söyledi. Lâkin kendi kendime şöyle bir hesapediyorum; buradaki masra- famızın yekünunu, böyle bir taz- minat ile ödenmekten çok fazla buluyorum. esiz bu büyük masraf için şâıP:x mühimce ’hir para 'ediyor. <( Arkası var) öSseercn SasAsTeRTaMaS — l Sinema Ve Tıyatrolar ALRAZAR — — Esir Nisüke ALIMDAR — İ taabul sokakları ARTİSTİK — Aşk ve cinıyet ASRİ — Canlı ceset LKLER — $Şıkırim ELHAMRA — 37 numaralı csmae EVUVAL — Haydut şarkısı FERAH — Konser, varyete FRANSIZ TİYATROSU — Y GLORYA — Siyahh kadının kokusu HİLÂL — Taç deviren canavar KENAL B. — Kabum annem MAJİK — Rüyük varyete MüLEK — Aşka törbe BİLLİ — Herkes kendi bahtısa OYERA — Harem eerarı ŞIK — Küçük daktil DARÜLBEDAYİ — İş adımı ÜSKÜDAR HALE — Su « - Kadıtöy SÜREYYA — Aşk hazellesi Si y Ca A L