î: | Ns Tebdil Gezerlerdi? Birinci Ahmet Zamanında Bir Tilki Postu Hikâyesi Ve Bir Kıyafet Fermanı Okyanusun Kayıklı Kahramanı Cumartesi günkü nlüshamızın spor sayfasında koca Okya- nus denizini ufacık bir Sandal geçen ( Alen jerbo) hakkında ni malümat vermiş ve buc kâr sporcının tekrar bir teşebbü- se giriştiğini yazmıştık. Son - ge- len haberlere göre, (Alen jerbo) yeni Okyanus seferine başlama- dan evvel (Sartruvil) şekrine git- miş, oradan harekete geçerek nehir ve kanallardan istifade su- retile Fransayı başbaşa katetme- ye girişmiştir. Jerbonun bu daki- kada bu işi başarmış olduğu mu- hakkaktır. Dempçssy Meydan Okuyor Amerikadan gelen haberlere göre, boksör Dempsey gençliğini geçirdiği Provo şehrinde hayır müesseselerinden birinin menfaa- tine üç rakibi ile ayrı ayrı yaptığı bols maçında ikisini birinci ve üçüncü hasmımı ikinci rauntta nakavt etmiştir. Londra Eskrim Müsabakaları Londra, 7 ( AA ) — Cihan eskrim şampiyonluğu ve İngiliz kadınlarına mahsus eskrim mü- kâfatlarınım en mübhimmi olan Hutlon — kupasını Pegey Butler hiç mağlübiyete — uğramaksızın kazanmıştır. Geçen sene bu ku- payı kazanmış olan Almanyalı Frölein Mayer ikinci gelmişlir. Danimarkalı Matmazel Olsen ile Mis Pollok Smith dürder defa mağlübiyete uğrıyarak ayui derecede addedilmiş'er ve dör- düncü gelmişlerdir. Bir At Yarışı Paris, 8 (A. A.) — Dö Beers İsmindeki tay Senkluda 2000 metrelik yarışı kazanmıştır. Bu yarışa 10 hayvan iştirak etmiş- tir. - İskoçyalılar Galip Geldi Londra, 7 (A.A) — İskoçya ekipi arasında yapılan — futbol maçında İskoçyalılar üçe karşı dört sayı ile galip ge'mişlerdi. Futbo! Heyeti Ne Diyor? İstanbul, 8 ( A.A ) — İtanbul Futbol Heyetinden tebliğ edil- miştir: 6-11-931 tarihli Akşam gaze- tesinde Eşref Şefik Beyin ( Yirmi yaş meselesi, Mıntakanın garip bir tamimi) serevhalı — yazısı, tamimizdeki ( Yirmi yaşını geç- memiş olması lâzımdır ) fıkrasın n (geçmiş olması lâzımdır ) şeklin- de anlaşılması üzerine yazılmıştır. Üçüncü takım maçları genç futbolcuların yetişmesi için tertip edildiğinden, yirmi yaşını geçme- miş o'maları matlup ve mültezem- dir. Tashih ve tasrih olunur. Kıbrısta Bir Maç Kıbrısta Lefkoşada Türk k- lübile İngiliz Mektebi takımı ara- sında bir futbol maçı yapılmış, Türk lakımı sıfıra karşı üç sayı İle galip gelmiştir. Bir Spor Hâdisesi Berlin — 9 Dünya iskirim şampiyonasına giren Helen Maye- rin hakeme Fransızca söz söyle- mesi Alman miliyetperverlerini son derece — mütessir etmiştir. He'en Mayer hakeme Almanca bil- mediği için kendisine beynelmi- lel bir lisanla bitap ettiğini söy- lemiştir. — SON POSTA — Ne düşünüyorsun arkadaş? — Sana ne Dede? Düşünüyorsam ben düşünüyorum !... Birini Sultan Ahmet, Osmanlı imparatorları içinde cihet cihet tetkike değec bir çahsiyeltir. Tahta çıkışı bile, — emsalinden çok farklı bir hususiyet göslerir. Malüm elduğu üzere bazan atıl- gan, bazan miskin; bazan - âdil ve ekseriya zalim yaşamış olan bu bukalamun buylu Hönkârn babası | Üçüncü Mebmet, tenperver Hü- kümdarların sayıl larındandır. Ömründe bir kere harbe gitmiş ve müuharebenin selâmlık alayına benrzemediğini görerek bir daha öyle bir teşebbüste bulunmamıya yemin etmişti. Bir Cülüs Habari Üçüncü Mebmet, Sarayca saklı tululan kısa bir bastalıktan sonra bir gece ölüvermişti. Verirler, he- müz genç bir yaşta bulunan Hün- kârın bastalığından bihaber bu- hmuyorlardı. Binaenaleyh - sabah ezanı okunur okunmaz yine Top- kapı sarayma gelmişlerdi, kubbe allında iş görmeğe hazırlanmış- lardı. İşte osırada haremden bir hizmetkâr geldi, Sadrazam kay- makamı Kasım Paşaya bir hat sundu. Padişah'arın “Hat,, denilen emirnameleri bir destimale, ipek bir mendile sarılarak gönderilirdi. Kasım Paşa, destimali öptü, ba- şına koydu ve açtı. Hayretl.. Hat- tı hümayun, alışılan ve her gün bir kaç tanesi alınıp okunan yazı değildi. Kargacık, burgacık kabi- linden bir şeydi, acemi bir elden çıkma karalamalara benziyordu. Kasım Paşa, evirdi, çevirdi. Bu karışık yazıyı okumiya çalıştı, ancak iki cümlesine bir şekil verebildi: — Babam öldü... Başını ke- serim! Paşa, bir tuzağa düşmek en- dişesile kaşlarını çattı, hizmet- kârın yüzüne baktı: — Anlamadım; dedi; ölen kim ve bu yazı kimin? Hizmetkâr, iki adım İleriledi, Paşamın kulağına eğildi: — Sultan Mehmet Efendimiz öldü, Sultan Abhmet Efendimiz tahta çıktı! Birinci Ahmet, cülüsunu, Sa- daret makamına işte bu suretle müjdelemişti. Henüz sünnet edil- memiş bir çocuk colrcasına rağ- men - ilk iradesinde baş kesmek- ten dem vur-yordu. Su'tan Ahmet Tehdilde Bu adam, tebdil germeyi se- verdi. Çok kuvve'li Bir vöcuda malik olduğu ve kuvvet oyunla- ritdan haz aldığı için tebdil gerintilerinde — sık sık — dayak | atardı, meyhame basıp sarhoşlar- | la savaş yapardı. Bir gün bir | yolcu hanı önünden geçiyordu. Anadolu köylüleri kılığında bir adam rastladı. Herifceğiz, han kapısı önüne oturmuştu, kötü kötü düşünüyordu. Sultan Ahmet mevlevi dervişi kıyafetinde idi, herifin yamna yanaştı, selâm verdi ve çömelerek sordu: — Ne düşünüyorsun arkadaş? — Sana ne dede? Düşünü- yorsam ben düşünüyorum, — Derdini söylemiyen derman bulmaz. Seu de tasan neyse bana anlat. Mümkün ki çaresi bulunur. — Kelin elinde saç merhemi bulunsa ilkin kendi başına sürer. Bana derman vermek ne haddin? — Hele derdini söyle, ötesini bana bırak. Ummadığın taş baş yarar, derler. Bilmiyor musun? Bir Tilki Hikâyesi Köylü şöyle bir düşündü: — Elinden birşey gelmez ya, içimi boşaltmak için söylüyorum. Ben Kastamonu — köylüsüyüm, çift —çubuk — sahibiyim, Kö- yümde güle güle — otururken önüme bir nabekâr çıktı, İstan- bulda Tilki derisi çok para eder, diye beni hırslandırdı. Ben de imansızın sözüne uydum, borca girdim, — harca — girdim, yıgın yıgın Tilki derisi topladım, bire on kazanacağım hulyasile yurdu- mu bıraktun, bu uğursuz şehre geldim. — Ey? — Eyisi şu ki burada derile- rin yüzüne bakan yok. Mallar kokmuya başladı, Muhtesip Ağa- nın burnuna çarparsa yandığım gündür. Ve sonra Sultan Ahmede, cad- deyi gösterdi: —Derdimi anladın ya, vereceğin derman senin olsun. Artık yürü, beni kendi balime bırak. Ertesi gün, İstanbulun bütün sokaklarında tellâllar bağırıyor ve Padişakın şu mühim emrini tamim eldiyordu: Kıyafetler Ayrılıyor *“Muslümanlar!a Müslüman 0l- miyanların kıyafetleri biribirinden ayırt edilmiyor. Üç güne kadar Müslümandan gayri milletler ef- radı, taşıdıkları başlığın arkasına bir Tikikuyruğu takacaktır. Kuy- ruksuzlar, kuyruk sokumundan kazıklanacaktır ! ,, Üç gün içinde köylünün elin- | de bir tek Tilki derisi kalmamıştı, kuyruk halırı için kürkler de sa- tılmıştı. Herifceğiz, artık şen idi, memleketine gitmek için hazırlanı- yordu. Bir gün neşeli neşeli han kapısı önünde otururken mabhut dervişin uzaktan gelmekte oldu- ğunu gördü, hemen önüne koştu, eline yapıştı, yalvardı : — Dede efendi, gel! Biraz çerez ye! Sultan Ahmet, zaten onu gör- mek için gelmişti, bu sevinçli karşılayış üzerine durdu. — Nasıl, dedi, memnun mu- sun? Deriler satıldı m? — Ayağın uğurlu imiş, de- deml Seni gördüm, bahtım açıldı, bire yüz kazandım. İkinci Bir Ferman Sultan Ahmet, bir nebze dü- şündü ve herifin omuzlarına elini koyarak şu sözleri söyldi: — Kazandığın — bhelâl olsun. Fakat bir daha buraya Tilki de- risi getirirsen derini yüzerim! Köylü, bu tehdidin şu derviş ağzına yakışıp yakışmıyaçağını alık alık düşünürken bir tellâl, gür sesile Padişahın yeni bir fermanını halka haykırıyordu: “ Müslüman olmıyanların tak- tıkları Tilki kuyruğu da hoş de- ğgil; onu bıraksınlar, Sultan Süley- man zamanında olduğu gibi renkli yazma bağlasınlar, ayaklarına da mavi merkup giysinler! ,, ., Kari Mektupları Memurların Tasfiye Meselesi Aciz ve sicilli itibarile kendi” i sinden istifade kabil olmıyan me- merlar Memurin -kanununun mu- | vakkat ve muaddel birinci mad- | desi mucibince tasfi eye tâbi tur İ tulurlar. Ben de tasfiyeye tâbi tutalmuş! “bir “momnunum. - Ya'nd 1 şunu söylemek isterim ki herhan | gi bir memur tasfiyeye — tabi | tutulmak — için şekillerde tetkikat yapılmalı, memurun bir garaze kurban gitmesine meydant verilmemelidir. Meselâ; benim tasfiyeye tâbi tutulmamı icap eden şey: Mafev- kime yazdığım bir tahriratta kul- landığım — lisanın biraz yüksel görülmesidir. Dahiliye Vekâleti Vilâyetlere gönderdiği bir emirde tasfiyeye tâbi tutulan memurların dosya larmın tetkiki için ait oldukla Vekâlete göndrilmesini bildirmi; ve zannıma kalırsa bu suretli gelişigüzel tasfiyeye mâni olmal istemiştir. Hulâsa ben kendimi mağd addediyorum. Zağfrabolu Tapu memun Hasan Bir Ücrerli Muallim Nazarı Dikkati Ce'badiyor Biz Orta tedrisat muallimle! geçen sene (bu sene de olduğ gibi) muallim buhranı dolayısil kanunen okutmak mecburiyetinde olduğumuz ders saatlerinden g ri okutmuş olduğumuz - de için 1702 mumaralı kanunu üçüncü maddesine nezaran saal ayda (8) İiray, geçLemek üz! maktuan kar ücret almakta id ve bu ücretleri de Temmuz nih yetine kadar aldık. Aradan üç ay gibi uzün bir zaman geçtiği hald henüz ağustoş ders ücretlerimizi! yerilmemesi ve “Son Posta,, nın teşrinisani tarihli nüshasında Maarif Vekâletinin Maliye Veki latine atfen ağustos ders ücı lerinin verilmiyeceğine dair mim dolayısile bir — mualli: haklı şikâyeti bizi müte etti, Ealbuki, biz ücretli mu: ler esaleten bu vazifeyi ifa & tiğimiz gibi Maaş Kanunun (13)jüncü maddesi mucibince retli memurlar azami iki ay zun addedilebileceğine nazarf? ve biz ücretli rwallimler de k€ di arzumuzla olmayıp mecbi bir mezuniyet devresinde bu' duğumuzdan, bu tatil devresi Haziran ve Ağustos ayları i sinde olduğundan Ağstoş ücret rimizin (Ankara Maliye mel muallimlerinin aldığı gibi)ve! si iktiza etmektedir. Bu kanuni bir sarakat karşısında #” liye Vekâletinin kendi mem rından esirğemediği bir ücreti M rif Vekâleti memurlarından da © ğemeyeceğini tabil addederek " tizarda bulunuyoruz. esaslı yorum... — £ 3228 e telefon eden haf İstanbul Posta kutusu |r yazmasını rica ederim.