Sayfa OÖze BÜTÜN FİKİRLER MEÇHUL ADAMLA Bir İlim Ve Fen Hokkabazlığı Herkesi Ş.ışııt.nr.'u MEŞGULDÜ Onun_İçîn İğlenen Cinayetlerin Hakiki Saikleri ÂAraştırılmıyordu KAğei yaglL Her tarafı komşularla — dolu bir apartımanda — oturan — bir adam, karısını vurupta, başka- sının gelip cinayti işlediğini iddia edemez. Çünkü pek alâ bilir ki ni- hayetünnibaye arartımanına o sa- atte kimsevin girmediği hakikati meydana çıkacaklır. Fakat bu ci- nayeti görünmiyen hamletmek - fırsatını bulabilirse? Meselenin nereye vardığırı anlı- | yorsınız ya? Grantam göze görünmez bir ca- | minin başı boş olarak şehirde do- laştığının şehre ilân edilmesini is- temiş, battâ bunda ısrar etmişti. Böylece bir sürü kimseler, bir ci- mayet işleyip, — kababati göze görünmez caniye yüklemek - fir- satını bulacaktı. Bu Beşeriyet iktizası idi! Baştan Sona Kadar Bu suretle hareket edenler- den birincisi (Vans Nasyonal) bankasının muhasibi genç Har- kens oldu. O, zaten ötedenberi esham — üÜzerinde — spekülâsyon yapmış, bankanın binlerce dola- rını kaybetmiş ve hırsızlığı mey- ana çıkmak tehlikesini gösterince, işin içinden çıkmak için her çareye baş vuracak bir vaziyete düşmüştü. Etrafında herkes göze görün- mez caniden, onun nelere kadir olacağından bahsettikçe, Harkens bunda bir çıkar yol buldu ve denize düşen yılana sarılır kabi- linden bu fikre kapıldı. Defterle- rini ona göre tanzım etti ve sir- kat günü sadece bağırıp çağıra- rak ortalığı velveleye verdi ve kekeliyerek paraları gözü önün- den görünmez bir clin aşırdığını anlattı. Tabil herkes bu işi görün- mez aninin yaptığına inandı,On- ların zaten günlerdenberi zihin- | leri görünmez adam ile dolmuştu. Biz de, siz de, onlar da başka neye inanabilirdik ? Bu suretle — göze görünmez cani, görünmeden hareket eden bir mütecasir, bir hakikat ola- rak zihinlerde bir kat daha yer tutmuş oldu. Bu şayanı hayret soygunculuktan sonra artık Nev- york'ta —onun mevcudiyetinden şüphe edecek hemen hemen kimse kalmamıştı. Hattâ diye- bilirim ki (Etna) inşaat şirketinin maaş tevzi memuru Teyilore dahi arkadaşı Barsofu öldürüp paraları çalmak fikri, bu banka soygun- culuğundan sonra gelmiştir. O da herkes gibi banka soygunculu- ğunun görünmez adam tarafın- dan yapıldığına inanıyor ve hiç şüçhesiz bu caniye hamledile- bilecek bir cinayet işliyebilmek bir. adama | “Barsof ile beraber her ikizi de silâhlı olarık tediye baraka- sında bulcnuyorlardı. Teylor para destelerini — hazırlamıştı. — İoithap ettiği bir — dakikada, dışarıdaki bekçilere göstermiye- | cek surelle kapıyı içeriden açtı. nra da silâhını çıka- im tam kalbina sıklı ahancayı ceplerine er içeriye saldırınca sendeliyordu. Ken- mez adam hakkın- atleri o kadar kökleş- orun üzerini aramak veya İ *içea> etmek akıllarına bile gelm-u. Nerede kaldı ki kapıyı | açanın, sirkati ve cinayeti işliyenin bizzat Teylor olduğunu akıllarına gelirsinler! Ferdası sabah görünmez adam korkusu bütün Nevyorku istilâ etmiş ve artık onun varlığından hiç kimsenin şüphesi kalmamıştı. lerindeki delâil son derece kat'l idi! Bunu anlıyan Allan da şerik- lerini öldürüp görünmez adama üçüncü cinayeti yükletmek fırsatını mer kendini | örünmiyen Âc ördü. Şeriklerin araları açıktı. Bildiğiniz şibi ©o gün, sırf arala- rındaki husumet yüzünden, şirket- lerini feshetmek üzere bir araya ge'mişlerdi. Bu fırsattan bilistifade Allan bunlardan intikam almak istiyordu. Cöze görünmez adam tarafın- dan gönderilen ve para talep eden tehdit mektubunu kendisi yazdı ve ferdası gün öğleden evvel ya- zhaneye vâsıl olacak bir zamanda postaya verdi. Onlar hesaplarını görürken, mektup kâtip tarafından açıldı. Korkudan titreyen kâtip bunu derhal şeriklere götürdu ve Allan buna inanmamakta önayak oldu, hattâ işi bir şakaya hamletti. Saat onhire, yani mektupta zikre- dilen saate gelince, Allan yerin- den kalktı ve hesapların üzerine eğilmiş, meşgul bulunan şerikleri- nin arkasına geçti. Biribiri arka- v . attığı tabancalardan çıkan kurşunlar, şeriklerini kafa tasından vurarak yere serdi. Dördüncü bir kurşun da karşiki duvara saplandı. (Arkam var ) Çocuğunuzu, Siz de sevindiriniz !.. Kumbarayı çocuğunuz için bir eğlence vasıtası haline getirmekle, ona istikbalini kazandırmış olursunuz! ITÜRKİYE İŞ BANKASII ÂYE Bu Sütunda _Hergün Muharriri: Necati Yusuf AVDET ( Dünkü nüshadan devam ) Uykusuz geçen bir gecenin | sabahı duvardan atlıyarak mavi köşkün bahçesine girdim. Bütün | henüz uykuda idi. Bir korku kissetmeden, — tereddütsüz, sert adımlarla köşke doğru ilerlemiye başladım. Henüz ne yapacağımı bilmiyordum. Bütün gece bana | öyle geldi ki; kendimi buraya atıp, onu yakından görmek için | bir hareket yapmazsam müthiş bir şeyler olacak. Belki, deliler gibi bağırarak duvarları yumruk- hyacağım, belki de, mütekallis parmaklarım arasında - gırtlağımı parçalıyacağım. Bütün bunlardan daha korkunç, daha acı şeyler de yapabileceğimi hissediyordum. Köşkü, senelerdenberi budan- mıyan sarmaşıklar uzun ve acayip kollar gibi sarmıştı. Başımı kaldı- rarak onun daima açık duran pen- ceresine baktım. Ve, “öğle güneşini bekliyerek uyuyor. ,, diye düşün- düm. İçimde büyük bir yükten kurtulanların ferahlığı vardı. Ar- tık müsterihtim, buradan, yine kimseye görünmeden çıkmayı dü- şünüyordum. Arkamdan, şuh bir kadın kahkahası duyarak irkildim. O.. Yine ayni beyaz sabah- hığı ile bir taflan demetine yas- lanmış gülüyordu. Bu beklenmiyen hâdise beni o kadar şaşırtmıştı ki; gülerek uzattığı elini sıkamadım. Buna çok ehemmiyet vermedi, galiba. — Geleceğinizi — biliyordum, dedi. Ve, sürünerek yanımdan geçti. Bahçenin köşesindeki kame- riyeye doğru ilerliyordu. Küçük bir tereddütten sonra komşumun beyaz hayalini bir gölge gibi takip ettim. Kameriyede emektar dadının getirdiği kahvemizi içerken bana üÜç senelik macerasını anlattı. Onun yakıcı ve büyük ihtiraslar- la dolu hayatını, içimde ürper- melerle dinledim. Tutuşturduğu Ü| alevde kendini de yakan bu ka- dın yaptıklarına hiç te nadim gö- rünmüyordu. Bilâkis, yabani ot- larla kaplanmış bu metruk bah- çede yeni maceralara doğru ka- nat açmıya hazırlanıyordu. Bu seler, çılgın tasavvurlarına müna- sip gördüğü kurban da galiba | ben olacaktım. O, hem kalıkahaya, hem de © hçkırığa benziyen müteheyyiç sesile istikbale ait tasavvurlarını anla- tirken ben, fırtınalı bir kış gece- si, yabancı bir şehrin sokakla- | rında kaybolan genci, onun ko- casını düşünüyordum. Dudakla- rında kıvrılan acı bir istihza ile Ğ — onun feci akıbetini anlatırken bir isyan hamlesile fırlıyarak ayağa kalktım. — Bukadar çabuk mu? Niçin daha oturmuyorsunuz! Diyen ve | cevapsız kalan sesi kulaklarımda; kendimi kapıya dar attım. Soka- ga çıktığım zaman korkunç ha- yallerle dolu bir geceden kurtuk | muş gibi içimde bir temizlik his- sediyordum. Dudaklarımda muzaf- fer bir tebessümle demir kapıyı çektim. Gacırdayarak sürüklenen küflü demir, boğuk bir sesle ka- pandı. Dışarda kimse yok Deniz, serin bir sabah sisind sıyrılmıya çalışıyordu. Münfel köşklerin arasından kırlara d ru bomboş uzanan yola baktı | Nereye gidecektim. Artık köşki me dönemezdim. Annemin be baş örtülü munis hayali gözlerim | önüne geldi. Aylardanberi onl. hatırlamamıştım bile. Müşfik, t miz bir el saçlarımı okşuyormi gibi içimde tatlı bir nüvaziş hi si canlanıyordu. Sür'atli — adımlarla - iskelel doğru yürüdüm. Biran evvel ke| dimi vapura atmak istiyordu! Henüz iskele açılmamış. D mir parmaklığın önünde ba; bir. simidi gevelemiye çalışi ihtiyar bekçi uykusuz gözle! hayretle açarak bana bakıyord Bu mütecessis nazarlardan tulmak için başım önümde, ay: larımı bozük - kaldıriım . taşi çarparak — dolaşmıya — başlad İçimde mahiyetini kendi ,kendi den gizlemiye çalıştığım boğul bir istirap canlanıyordu. Gittiki berraklaşan ufka korkulu nazı larla bakıyordum. Vapur oradi görünecek ve beni alıp götürü ciye kadar uzun dakikalar geç cekti. Bilet almayı düşündü Yeni uykudan kalkan n verdiğim parayı uzun uzun cak, çımacı ağzındaki cıgar. bitirinciye kadar kapıyı açmı)i cak. beni parmaklığın gerisin bekletecekti. Bütün bunlar ba müşkül, karışık, içinden çıkıla işler gibi geliyordu. Dizlerin bir kesiklik, kulağımda 'uğultu vardı. Vapur henüz görünn müyordu. Fakat, vakıt gelmi Belki, birkaç saniye sonra si: dumanlarını savurarak bir vel gibi büyüye, büyüye buraya naşacaktı. Sonra, şehir, bir s kalabalık.. “Sayfiyede ne yapi diyeceklerdi. Artık tahammülüm kalmar tı. Bir deli gibi koşarak tel köşke geldim. Biraz evvel ke elimle kapattığım demir ka açarak Feriyeye koştum. O | yerinde benim avdetimi bekli: | du. SON ı Günün Takvimi BUGÜN — 10 teşrinisani Salı, Rumi 28 teşrinievvel 1 28 Cemaziyelâhir 1350. GÜNEŞ — Doğuşu 6,41 B 16,57 NAMAZ VAKİTLERİ — bah 4,58, öğle 11,58, ikindi | akşam 16,57, yatsı 18,31. ALKAZAR — Lili Dâmita ALEMDAR — — Aşk ve para ARTİSTİK — Balo ASRİ — Kanlı pusu EKLER - ELHAMRA ETUVAL FERAH GLORYA KEMAL B. MAJİK MELEK MİLLİ OPERA ŞIK — Çılgın macera Üsküdar HALE — Bonjar Hükim Ef DARÜLBEDAYİ — Doktor İhsan — Milyon peşlade — Viyana Aşıkları — Konser, varyete — Aşk hazretleri — Şeytan Kadın — Şafak keşlf kolu — Milyoa p eşinda — Kurt şarkısı — Piân