9 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

9 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu kayıtsızlık, kızcağızın gü- cüne gitti. İrzını ve hayaker | kurtarmış olan zorlu — deden | kendisine tek bir kelime söyle- memesinden son derece mütees- sir oldu, vaziyetindeki hususiye- H onutarak şeyhin — ardından koştu, eteğire sarıldı. — Beni, dedi, niçin boşla- dın? Derviş, durdu, elini kızın ba- şına koydu: — Sana en büyük şeyi ver- dim, yerine otur, Allaha şükret. * — Kız, onun bırkasına yapışarak beyecanlar içinde sordu: » — Ne verdin? Para mı, uzun ömür mü, ev düzenliği mi, nedir? — Şen gönül, kızım, Şen gö- nül. Onu bulmak her kula müyes- ser değil! Bu muhavere esnasında Sipahi Ahmet te ilerilemiş, kapıya kadar gelmişti. Derviş, onun bu gelişi- nin teşyi için olduğunu sezdi, veda etti: — Biz bu hizmete memur âdik, vazifemizi gördük, gidiyo- rvuz. Sizi Allaha ısmarladık. Sipahi Ahmet, seyyahın tek- war ellerini öperken avucuna beş, #n akçe sıkıştırmak istedi. Bu, Hızır — Aleyhisselâma wermek maksadile ihtiyar olunan bir hareket değildi. Çünki Kud- siyetpenah bu gibi ikramlara meruz kalmak ihtiyacından müs- tağni idi. Ahmet, onun vasıtasile meçhul — yoksullara küçük bir yardım —yapmak istiyordu — ve şüphe yok ki heyecandan, hele- candan ne yaptığını da bilmiyordu. Fakat derviş, eline konulan para- ları geri verdi: — Zahmet etmeyin, — dedi, Allahın bhazineleri bizim ıçındır. konağımızda herşey vardır! Kabadayılar, büyük bir güreş- ten çıkmışlar gibi yorgun düşmüş- lerdi. HeleSipahi Ahmet, büsbü- tün takasizdi. Sinirlerinde tuhaf bir kesel, bütün mafsallarında bir kesiklik duyuyordu. Zihni sanki işlemiyordu, güzleri güya boşluk- larda dolaşıyordu, benliğinde © derece teşevvüş vardı, farkında eolmadığı kalde mütemadiyen yü- zünü ve boynunu siliyordu. Vakit, sabaha ermişti. Mey- hanenin taş kemerli kalın kapı- sındaki ince yarıklardan oynak bir ipek çilesi, beyaz bir ağ kolu gibi ışık süzülüyordu. Fakat onlar, bunun da farkında değil- lerdi, zaman mefhumile hissi alâ- kaları kesilmiş gibiydi. Biraz ev- vel istihza fırsatlarını kaçırmıyan Yeniçeri Baki de, şimdi, arkadaş- larile hemhal olmuştu. Artık gül- müyordu, — takılmıyordu, — bilâkis düşünüyordu. Pek cılız bulup ta mühümsemediği, yahut mühüm- semek istemediği derviş, hâkim sesile, mütehakkim bakışile ve hele gelecek günlere sahip ve na- fiz olduğunu anlatan hükümlerile onun neşeli — kayıtsızlığını — silip götürmüştü. sadaka | SON POSTA BÜYUK TARİHİ TEFRİKAMIZ | Geç kalmışız, şimdiye kadar Gülsüm bacı evinde olmalı idi Cesur erkek, yığın — yığın floriler arasında — bulunuyormuş gibi müzehhep bir dalgınlık geçi- riyordu. Her tarafta bir altın sarısı görüyor, kulağına — altın zemzemesi akıyordu. Gülsümün hali büsbütü baş- kalaşmıştı. O, meyhaneye istek- siz gelmişti, daha doğrusu ceb- ren getirilmişti. Zavallının yegâne endişesi, biran evvel bu kebap ve şarap kokan yerden uzaklaş- maktı. Fakat — Zorlu Dedesini orada gördükten sonra birden- bire duyguları — değişmişti. O basık tavanlı, karışık kokulu meyhane, muattar ve mutarra bir gelin yuvası gibi gözüne hoş görünmiye başlamıştı. Sanki isli bir meyhanede ve hovardalar arasında değil de tarümar olan gerdek odasında, — yaşdaşlarının yanında bulunuyormuş gibi inşi- rah duyuyordu. Derviş gittikten sonra tıpkı kabadayılar gibi o da garip bir dalgınlığa kapılmıştı. Muhitini de , yanmdakileri de, kendini de unut- muştu, Kulağında hep o “Şen gö- nül,, kelimeleri çınlıyordu, gözün- de kutsi bir rüyanın gölgeleri uçuşuyordu. Sanki yüreğine bir avuç nur dökülmüş, yahut ruhu- na nurdan bir avize asılmış gibi pürziya bir vüs'at, tasviri müşkül bir genişlik içinde yüzüyordu. Bu sebeple sabahın yüzüne çarpan seyyal buselerini duymıyordu. Meyhanede, onlardan başka kimse yoktu. Usta Bohor, biraz uyumak için müsaade istemek ihtiyacile esneyip duruyordu. Fa- kat bu ihtiyacını lisanen ifham etmek — cür'etini bulamıyordu. Çünkü Ağaların neşesi henüz kıva- Koşulara Başlanıyor Atletizm Heyetinden : Kros mevsiminin hulülü mü- nasebetile bu sene üçü teşvik, biride şampiyona olmak üzere dört müsabaka tertip edilmiştir . İttifaka dahil bütün kulüplerin 11-12-931 tarihinde icra edilecek müsabakaya — hazırlanmaları — ve 1-12-931 tarihine kadar da iştirak edeceklerin esamisinin Atletizm Heyetine tahriren bildirmeleri ehemmiyetle rica olunur . ma gelmemişti. Onlar, ancak hara- retli bir münakaşaya daldıkları za- man Usta Bohoru unuturlardı ve o da fırsattan istifade ederek tezgâhın ardında kısa bir uyku geçirirdi. Bu gün öyle ateşli muhavereler yoktu, Ağalar derin derin düşü- nüyorlardı, binaenaleyh uyku iş- tiyakını esnemekle tatmin etmek- ten başka care kalmıyordu. Usta Bohoru, şu uyku iştiyakı kadar bir düşünce de rahatsız ediyordu. O, bol keseden hiz- metler, nimetler ve — seryetler dağıtan dervişin giderayak ken- disine nefes etmesinden yavaş yavaş endişelenmişti. Sipahi Ah- met gibi, Yeniçeri Baki gibi hem zeki, hem cesur adamların itimat gösterdikleri, bahşişini kabul et- tikleri mahut dervişle kendisinin istihzaya kalkışmasını şimdi ma- nasız buluyordu. Hele , onun bir şeyler okuyup — tezgâha doğrü öfürdüğü gözünün önüne geldikçe içine — baygınlıklar — yayılıyordu, Zavallı Bohor, keramet sahibi muamelesi gören dervişin o kud- rete malikiyeti sahin ise kendisine bir felâket gelebilmesinden kork- mıya başlamıştı. Çünkü onun ka- badayılara, nimetler dağımgı halde kendi hakkında beddua ettiğini seziyordu ve için için mırılda- nıiyordu: (Arkaz var) ELHAMRA sinemasında Cazibe... Şenlik... Lüks... Nice ve karnavalı... Nükte... Sevinç... ( Princesse emriniz ) filminden Lillan Harvey ( Müttehem kalkınız ) filminden Andre Roanne ( Küçük daktilo ) filminden Armand Bernard tarafından — temsil edilen AŞKA TÖVBE filal herkesin hoşuna gidecektir, (1 Teşrinisani Çarşamba akşamı. EDUARDO BİANCO ve meşhur Arjantin orkestrası yeni ARTİSTİK heyeti ve repertuvarı — ile ve OPERA sinemaları sahnelerinde sizlere yeniden hoş ve lâtif —dakikalar geçirtecektir. İ Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... İHSAN BEY: Fül ve hare- ketlerini biz- zat tanzim eder, başka- larının irade- lerine kolay- lıkla uymaz, kendi fikirle- rinin kabul edilmesini is- ter, iddiacı ve inatçıdır. Tz hakküme, suimuüameleye taham- mül edemez, menfaatlerini temin hususunda girginlik ve sokulgan- hk gösterir, 61 NUMAN EFENDİ: Sessiz ve sakindir. Faz- la konuşmaz, sokulmaz, da- ha ziyade tu- tuk ve mab- cuptur. Kah- kaha ile gül- mez, için için güler. Parayı israf etmerz. Bını inatçı olur. Temizliği sever. H İZMİRDE ARİF veya AKİF BEY: ('mzası okunamamıştır ve fotoğrafının — dercini — istemiyor) İçinden pazarlıklıdır. Lâkayt gibi görünür, tecessüs etmesini bilir. Herkese kapılmaz, menfaat temin etmiye- cek teklif ve meşgalelere - iltifat etmer. muhit ve muhatabını İsraftan ve itimadını ib- zalden müçteniptir, ı YORGİ NUMANUPLOS Ff ğ İşinde çalı ka ve becerikli ir. Aldanmıya a hammül ede mez, izzeti ne- | fis hususunda atak ve alın- " gandır, çabuk D asabi olur, Medihten gürürünü ok- ve şayacak şeylerden hazeder, yü- züne gülenleri menfaatlerinden mahrum etmez, cömertliğe müte- mayildir. KI M. SEDAT BEY: (Fotoğrafı- nın dercini istemiyor Her yeni ceryana tâbi olur, uysallık göz- terir, fil ve hareketlerinde kat- iyet yoktur, — arkadaşlarını oldu- ğu gibi elbise ve eşyalarını da sık sık tebdil eder. Kadın ve hayal meseleleri yegâne zevkidir. Bidayette telkin ettiği hürmeti devam ettiremez, yüzüne gülen- lere karşı zâfı vardır, çabuk kapılır. H AHMET HAMDİ EFENDİ: (Fotoğrafının dercini istemiyor) Münzevi, sakin ve tutuktur. Faz- la yorulmak istemez, müşkülât ve meşakkate tahammülü zayıf- tır. İşlerinin bilâarıza ve kolay- lıkla neticelenmesini arzu eder. Cesareti medeniyesini ve sami- miyetini israftan müçteniptir, NABİ BEY: Ağırbaşlıdır. Olur almaz şeye ehemmi- yet vermek istemez, ra- hatını sever, usul ve mera- simlerle hür- riyet ve istik- lâlini takyit etmek istemez Muamelâtında müşkülpesent değildir. AYŞE HAN. I: Daima güler, bazan — İnatçı, asabi ve dik- başlı olur. Her şeye karışmaz, sul muamele- den alınır. ve — Müteessir olur. Takdirden hoş- | lanır, tecessü- se mütemayil- dir. FATMA ŞERİF HANIM: (Fotoğrafının dercini istemiyor) Sabur ve mütehammildir. Ev idaresinde ve el işlerinde maha- ret ve muvaffakiyet gösterir. Dindar ve muhafazakârdır. Öte- den beri gördüğü şeylere yeni- likler ilâve etmez. Günahtan fazla korkar. değildir, işte- , rine hile ve fesat karıştır- maz, tenkit ve mes'uliyett e n '5 çekinir, şıklı- q | ği ve kadın 5 O mevzularını . .8 ğ / ihmal etmez. Menfaatlerinden — vaşkalarını da istifade ettirmek ister, AHMFT REY- Hayalperestir. His ve heye- can mevzula- rıtın kolaylık- la tahtı tesi- rinde kalır. Maddi ve yo- rucu bir iş üzerinde — ça- ! lışmaktan s- kılır, şıklığı sever ve kens dine ehemmiyet verilmesini ister. Sevgide maceraya mütemayilir. ETEM YILMAZ BEY: (For toğrafının dercini istemiyor) Çe“ kingen ve alıngandır. Tenkide tahammül edemez, küçük şeyleri çabuk izzeti nefis meselesi ya” | par. Temiz giyinmiye ve intizamâ& mütemayildir. TAHLİL KUPONU Hangi suallere cevap almak istiyor ? Fotoğrafı intişar ede- cek wi?

Bu sayıdan diğer sayfalar: