8 Sayfa GÖNÜL da di Nihayet lâf olsun kabilinden münasebetsiz bir dilek ortaya attı : — Edirnenin Kethüda birliğini | hsterim. , Yeniçeri Baki, tannan bir kahkaha savurdu : — Balık kavağa çıkarsa sen | de kethüda yeri olursun. Dede Efendiye Sultan Süleymanın kanu- nunu mu bozduracaksın, başka bir şey iste! Derviş, bu sözü işitmemiş gibi göründü, tavrını bozmadan göz- lerini Mirim çelebiye çevirdi. O, Adeta tehalük gösterdi : — Ben de kethüda birliğinl kterim! Baki, yine bir kahkaha sa- yurdu: — Tamam, dedi. Şimdiden kavga başladı. Dede aranızı bul- mazsa vay halinize! b Dervişin keskin bakışları Si- nanzade Mustafa — Çelebiye te- veccüh etti ve — dudaklarından G&mir bir kelime fırladı: L —- İstel " — Benim gözüm ihtisap ağa- lığında! Karanfil oğlu, ibtara hacet bırakmadan dileğini söyledi; — Muradiye tevliyetil Derviş, alaylı bir bakışla Ba- ki Ağayı süzdü. — Ya, sen dedi, birşey ister mez misin? O, âübaliyane elini testiya uzattı, yavaş yavaş bir kadeh- şarap doldurdu, yudum yudum içti, bıyıklarında kalan cüraları dilile yaladı: — Vallahi - dedi - ben Yeni- çeri adamım, başka bir kalıba giremem, Dua eyle ki Hakteâlâ bana kırk bin flori versinl Derviş: — Hepsi makbulümdür, me- muldür ki Allah katinde murat- larınız yerini bula! Dedikten sonra beşuş bir çehre takındı ve Sipahi Ahmede teveccüh etti: — Sen nefsini yüksek tut, bunlar gibi miskin dilekli olma. O, şuurunu kaybetmiş gibiydi, Sanki hocaların kürsü Üüstünde haykıra haykıra tasavvur ettikleri âhiret günlerinden birini yaşıyor- du. O derece mütelâşi, biraz da mütehaşi idi. Dervişin okşayıcı bir sesle yaptığı ihtar üzerine içine muazzam bir heyecan dol- du, hemen yerinden fırladı, der- beder seyyahın ellerine sarıldı, şapır şapır öptü, iman dolu bir sayha ile Raykırdı: — Seni gördüm ya, yeterl Başka bir şey istemem. Ayyaş derviş, elini genç Sipa- hinin omuzuna koydu: — Hayır, dedi, isteyeceksin, mutlaka isteyeceksin! Yüksek ihtiraslarla bütün ben- liği sarsılan Sipahi, bir türlü te- reddütten kurtulamadı, yine itizar etti: — Haşâ, haddim değil, efen- dime karşı bir dilek arzedemem. Sen ne lâyık görürsen onu ver, razıyım. Derviş başını eğdi, gözlerini kapadı, üç beş saniye düşündü ve sonra dudaklarında geniş bir tebessüm belirdiği halde Sipahi Ahmede baktı : — Şadol, dedi, devlet işlerini sana verdirler. Hünkâr Tuğrası ismine uygun olacak ! Baki ağa, bu tuhaf tebliğ ve tepşir üzerine kerevetten atladı, Sipahi Ahmedin eteğine doğru eğilerek selâmladı: — İlkin - dedi - ben kutlu- layım. Dede Efendi, seni Padişah yaptı ! Derviş, kaşlarımı çatlı : — Tanrı, âciz değildir; dedi; dilerse celili zelil ve zelili celil eder. Alan, veren odur. Yapan, yıkan yine odur. |*) | Usta Bohor, bu manzarayı, 4 bu isteyişlerle verişleri tezgâh arkasından seyrediyor ve “tuzlaya- yım da kokmayin,, diye mırılda- | nıyordu. Dede Efendi, onun da | yüzüne bir saniye baktı, işitil- mez birkaç kelime söyledi, kapıya doğru yürüdü. Artık gidiyor- du. —Altı kabadayıdan her birine dileğini sormuş ve bu dileklerin verildiğini müjdelemiş olduğu halde Gülsüme hiç birşey | sormamıştı. Onun erekek kostümü j taşımasına rağmen kadın olduğua- numu tanımışlı?... O devirlerde SON POSTA BÜYUK TARİHİ TEFRİKAMIZ | hassa Yeniçeri acemilerinden “Ci- velek,, denilen takımın peçe tak- maları mutat idi. Gülsüm de, yüzündeki sütre hasebile o zannı uyandırabilirdi. Netekim meyha- neci Bohor bile onun bir kadın olması ihtimalini hatırına getirme- mişti. Fakat devletlinin hakikati gördüğü, belki de Gülsümü tanı- dığı onunla alâkadar olmamasından anlaşılıyordu. (Arkası var) Ü Bu sahne hemen hemen aynen ta- rihten alınmıştır. Eeki müverrihler içinde kalemini ekseriya ressam fırçası bigi kul- lanmakla şöhret kazanan ve bu sebeplo de yaşadığı devrin birçok hâdiselerini canlı tablolar şeklinde bize yadigâr bırakan Ha- Tapli Naima, Ekmekel oğlu Ahmetla arka- daşlarının ayyaş bir dervişle yaptıkları şu meybane sohbetini de pek Mmahirane tasvir etmiştir. Merak —edenler onun — ismini taşıyan — tarih külliyatının ikinci cildinin yetmiş birinci sayıfasına müracamt edebi- Hrler, Biz. hikâyemizin tariha me kadar merbut olduğunu göstermek için bu. tahşi- yede bulundak. ARTİSTİK sineması müdüri- yeti, bir Fransız şaheseri olan “BALO,, filmini görmelerini müdavimlerine tavsiye etmeği kendisine vazife addeder, Şafak Keşif Kolu RICHARD BARTHELM ES$ mevsimin en büyük filmi BU AKŞAM BAŞLIYOR, bir kısım genç erkeklerin ve bil- PRENSES EMRİNİZ! MÜTTEHEM KALKINIZ KÜÇÜK DAKTİLO üç büyük san'atkârıa filminde iştirakile MAJİK SİNEMASI LİLİAN HARVEY.... İ ANDRE ROANNE .... » — ARMAND BERNARD... vücuda getirilen AŞKA TÖVBE önümüzdeki ELHAMRA S iraesine başlanacaktır. — Bu film sinemasında şaheser Çarşamba akşamı İNEMASINDA pek yakında Ankarada KLÜP gösterilecektir. | gazını Bu hafta MELEK ve ELHAMRA sinemalarında Şen ve çok neşeli bir film olan RENE MİLYON eserini — görenler katılırcasına CLAİR'in şaheseri PEŞİNDE gülmektedirler. Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... B. ERDUĞAN BEY:; Usul ve nizam — kuyu- datile — hürri- yetinin takyi- "| dine taraftar | değildir. Dile- iği gibi ha- :l reket etmek ister. Herşeye ve herkese kolaylıkla tâbi olmaz, fil ve işünceye tâbi tu- macera mevzuların- H B. D. M Hanım: (Fotoğrafı- nın dercini istemiyor) Asabi, has- sas ve hırçındır. Çabuk parlar, gücenir ve barışır, yüksek sesle konuşur ve sözlerine el harekâ- tile iştirak eder. Kararlarını sık sık tebdile mütemayildir. ği B. D. S. Hanım: (Fotoğrafı- nın dercini istemiyor ) Sevimli ve şakraktır, Güzel şeyleri sever, güzelliğine mağrurdur. Methedil- mekten hassaten hüsnünden bahse- dilmesinden zevk alır, yüzüne gülenlere çabuk kapılır. E İSMAİL BEY: İntizamperver- * dir. Tarzı te- lebbüse risyet | eder, moda | cereyanlarına | tâbi olmak is- ter, İzzeti ne- | fis, his ve he- | yecan mevzu- larında hırçın ve asabi olur. Kendisine | ehemmiyet verilmesini arzu eder. Tahakküme, tenkide müşkilâtla tahammül gösterir. | SELİM EFENDİ: (Fotoğrafı- nın dercini — İstemiyor) - İşlerini, tesadüflere ve oluruna bağlar, | daima nikbin ve ümitvardır. Bo- | sever, tarzı. - telebbüse | okadar riayet etmez, rahatına pek düşkünlük göstermez, kalen- derliğe mütemayildir. H 32 RÜSTEM BEY: Hassastır, 0, hayali mevzu- 'Mğ' reketlerini * tar, hayal v dan hazzeder. ların cazibesi- - ne karşı zaaf gösterir. Şöh- . ret ve ikbali | sever, kadın ve heyecan | Â m eselelerine P S lâkayt kalmaz. X Şakacı ve kıs- men müsteh- zidir. Başkalarına minnet etmek- ten endişe eder, müstağni kal- mak ister. BAYRAM AĞA: (Fotoğrafı- niın çıkmasını istemiyor) Sadık, cesur ve cüretkârdır. Ameli işler- | de muvaffak olur. Usul haricinde. | iş görmez, ve kendiliğinden bir | şey ilâve etmexz, din ve ahlâk mesailinde taassup gösterir. 15 VEDAT BEY - Hayalperestir. Kendine ehem- miyet verir, benliğini ihmal etmez, kadın mevzularına lâkayt kalmaz, şık ve temiz giyinmek ister israftan müç- teniptir. Rüfe- kasile geçim husus da müşkülpesentlik yap- maz. SEYFETTİN HAŞİM BEY: (Fotoğrafının dercini istemiyor) Moda cerâyanlarını merak ve alâ- ka ile takip eder, her yeniliğe kolaylıkla uyar, ve çabuk bıkar, iyi dans ve raks edebilir, mizahi taklitlerde muvaffak olur, maddi ve yorucu mesaiye rağbet etmez. N. N. BL kin ve ağır- başlıdır. Her- şeye müdaha- le etmez. Te- mizliğe ve in- tizama riayet eder, parasını israfla sarfet- mez, eşyasını hüsnü istimal etmesini bilir. His ve heye- — can mevzularına karşı zâfı vardır. BZ CEMALET7T' * EFENDİ: Me- rasim ve ku- yudattan ha- zetmez, oldu- ğu gibi gö- rünmek ve hareket etmek ister, Suimu- ameleye mu- kabeleye mü- temayildir. Ra* na fazla sünlük göz MERZUK EFENDİ: Uysal ve mütevazıdır. Fül ve hare- ketlerinde sa- mimiyet ve tesire tâbi ol- mak — vardır. İntizam kuyu- datını — ihmal eder. Üzüntü- lü, —gürültülü ğ ve mücadeleli 1 erden ziyade başkalarının kur- duğu muayyen ve az yorucü işlerde muvaffık olur. TAHLİL KUPONU 5T veya | Tahlil kuponu numarası. İsmi, — meslek san'ati ? Hangi suallere cevap almak istiyor ? Fotoğrafı intişar ede- cek mi? DÜN AKŞAM GLORYA'da CAZİBE, KATE VON NAGY ve in temsili muhteşemleri NEŞE FRAN EĞLENCE Z LEDERER müttefiktirler. İlâveten : FOX AŞK—HAZRETLERİ “';':"işağî::i::ş—’ KAHKAHA filmi olduğunda dünya havadisleri.